Nemrut Mustafa Paşa Divanı buyurmuş:
“Ergenekon Terör Örgütünün Varlığının Sabit Olduğu Anlaşılmıştır”
Cevap veriyoruz: Asıl Ergenekon sizsiniz Nemrut Mustafa Paşa Divanı!
Bilindiği üzere “Ergenekon” maskeli operasyon-dava saldırısında “özel görevli” savcı mütalaasını açıkladı. Bazı sanıkların ifade ettikleri gibi, bir idam kaldı istenmedik. Esas amaçlanan, topyekun Türkiye’nin, Türkiye Halklarının idam fermanı ise verilmiş oldu. Öyle ki, mütalaa aynen hüküm olacaktır, göz boyama kabilinden bir-iki göstermelik şekli değişiklik sayılmazsa…
İki gün önce, İstanbul Barosu’nun maruz kaldığı hukuk maskeli saldırıya karşı toplanan Genel Kurul’da bildiri dağıtan Partili Hukukçu Yoldaşlarımız, bu tür saldırılara karşı artık “hukuksal değil, siyasal cevaplar” vermek gerektiğini ifade etmişlerdi.
“Ergenekon” saldırısının daha ilk gözaltısında bu operasyonla hayata geçirilmek istenen hedefin ne olduğunu açık ve net bir biçimde ifade etmiştik. Nisan 2008 tarihli bildirimizde de olayı şöyle analiz etmiştik:
“Bugün, Türkiye Adliyesi, İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’den “Ergenekon” maskeli saldırının mimarı Fethullahçı Zekeriya Öz ve savcılar ekibine, oradan tâ Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a varıncaya kadar Ortaçağcılaştırılmıştır. AB-D’nin Yeni Sevr planını uygulamakla görevlendirilmiş olan bu Ortaçağcı, vatan, halk, Mustafa Kemal, tam Bağımsızlık ve Laiklik düşmanı güçler artık zamanın geldiğine inanarak saldırıya geçmiştir. Daha doğrusu AB-D Emperyalistleri tarafından saldırıya geçirilmiştir. AB-D, bunlara İslam devleti kuruverecek, bunlar da onun karşılığında AB-D’nin Yeni Sevr projesinin uygulanmasında efendilerine olanca güçleriyle yardımcı olacaklardır. “Ergenekon” maskeli bu saldırı işte böyle bir planın-projenin ayaklarından biridir. O projenin parçalarından birinin uygulamaya konuluşudur. Hedef, genelde ulusalcı, yurtsever ve laik güçlerin saf dışı edilmesidir. Özelde de Ordu’nun, devrimci geleneğe sahip vatansever, laik, Tam Bağımsızlıkçı ve Mustafa Kemalci kesiminin korkutulması, sindirilmesi ve çökertilmesidir… Bu gücün ortadan kaldırılması, tehlike, engel olmaktan çıkarılması AB-D Emperyalistleri için hayati öneme sahiptir. Çünkü Ordu’daki bu güç, Ortaçağcı gidişin ve Yeni Sevr’in önündeki en büyük engeldir. Mustafa Kemal ilkelerini savunduğu için en büyük engeldir… İşte o sebepten bu hukuk maskeli-Adliye maskeli-Ergenekon maskeli saldırının özel hedefidir, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bu Mustafa Kemal Geleneğine sahip güç…”
Dikkat edersek, davaya eş zamanlı olarak iki siyasi proje de ilmek ilmek örülmüştür. Anayasa değişikliği, Üniversitelerde ve tüm Kamucul hizmet alanlarında türbanın fiilen serbest kalması, 4+4+4 Kesintili Eğitim modeli, imam hatiplerin ortaokul, hatta ilkokul bölümlerinin hayata geçmesi; buna paralel olarak “Kürt” açılımı, MİT (Hakan Fidan) açılımı, İmralı heyetleri vb. adımlarla Yeni Sevr haritasına kerte kerte ulaşılması; CIA-MİT-AKP-Fethullah birlikteliğinin “al gülüm ver gülüm” sürecini nasıl da gözler önüne sermiştir. Dediklerimiz harfiyen çıkmıştır, ne yazık ki…
Bu “al gülüm ver gülüm” sürecinde ne zaman yeni bir adım atılacaksa, öncesinde bir iki emekli-muvazzaf subay, gazeteci, aydın vb. direnç unsuru içeri alınmış, operasyona dahil edilmiştir önce. Bu adımlarla, Kürt hareketi de yedeklenmiş, Kürt Halkı da ikna edilmiştir tabiî “bakın biz sizin yıllarca savaştığınız milliyetçilerin, askerlerin işini bitiriyoruz” denilerek…
Tekrardan yorulmayalım, “Yeni Sevr” biçiminde “çözülecek” Kürt Sorunu, kardeş Kürt Halkına da hiçbir özgürlük, hiçbir gelecek getirmeyecektir. Türk kardeşlerinden koparılmış, onlarla düşmanlaştırılmış, yalnızca AB-D uyduluğu vazifesi verilmiş, Barzani benzeri bir sözde otonomi kurulması, Ortadoğu’yu da kapsayacak biçimde bölge halklarının kan kaybetmesi, güç kaybetmesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Bu topraklarda daha rahat cirit atacaktır emperyalistler böylece.
Hem, devrimcilere-yurtseverlere idamları-müebbetleri-işkenceleri reva gören, Kürt Halkına da yıllarca zulmetmiş emperyalistlerle yerli uşaklarından kime ne iyilik gelmiş bugüne kadar? Aksine, tüm dünya halklarını yıllardır katliamlara-soykırımlara uğratan, yüz milyonlarca insanın ölümünden sorumlu AB-D Emperyalistleri mi getirecek Kürt Halkına özgürlüğü?
Ortadoğu’ya ilişkin bu AB-D planını en bilinçli şekilde kavramış olan bizler, bunun bir parçası olan “Ergenekon Davası” adlı saldırının bugün açıklanan mütalaasına da şaşırmadık. Hiç şüphesiz ki mahkeme de bu mütalaa doğrultusunda bir karar verecektir. Ve tabiîdir ki bizler bu karara da şaşırmayacağız.
Bundan sonra Yeni Sevr’e gidişteki bir adım olarak “Genel Af” niteliğinde bir “hukuki” düzenlemeyle, Ergenekon sanıklarının da faydalandırılması, böylece başka bir “barış”a (Sevr’e) ikna aldatmacası yaşanırsa da şaşırmayacağız. Geçenlerde AKP Yargısının önemli isimlerinden Osman Can ağzından teklif edildi bu öneri: “Ergenekon, Balyoz, KCK davalarını bitirelim, böylece barış sağlansın” diye açıklama yaptı, sonradan AKP MKYK üyesi de olan Osman Can…
Gerçek devrimciler, bu oyunu yutmayacak, Türklerin de Kürtlerin de boynuna bir sömürge halkası daha geçirilmesi demek olan Yeni Sevr’e kararlı bir şekilde karşı çıkacaktır. Tıpkı Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızda Kürt ve Türk atalarımızın müştereken kurduğu aşılmaz kale gibi, Çanakkale’de olduğu gibi, Malazgirt’de olduğu gibi…
Bu kez kurulacak çelikten kale, halkların gerçek kardeşliği ve Sosyal Kurtuluşla da taçlandıracaktır Ulusal Kurtuluşu. Ve bu defa geri gelmemecesine inlerine dönecek AB-D Emperyalistleri ile her türden Uşakları. Nemrut Mustafa Paşa Divanı da, Vahdettinler, Damat Feritler gibi, kendilerini kaçıracak İngiliz gemisi aranacaklardır, bulabilirlerse! 19.03.2013
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi