Dolar kuru, Soçi, Papaz Brunson, İdlib perdelemesi ardında Kıbrıs’ın Yunanistan’a devrini tartışmaktadır ABD devşirmeleri

25.09.2018
636
A+
A-

Türkiye Halkının kafası; dolar kuru, ABD’li Papaz Brunson, karma eğitime indirilen darbe, Soçi Mutabakatı, İdlib’de TSK’nin Ruslarla yan yana devriye gezmesi gibi akla ziyan işlerle ambale edilmişken; Kıbrıs, oradaki ABD devşirmesi satılmış hainler, alçaklar tarafından, sessiz sedasız Rum Kesimi’ne, dolayısıyla da Yunanistan’a devredilmeye çalışılıyor.

Geçen yazımızda da belirtmiştik ya; ABD Emperyalist Haydudu Türk Ordusunu ve Türk Milletini İdlib’le oyalarken, Ege’deki 18 Ada’nın Yunanistan tarafından ilhakının iyice pekiştirilmesini ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a devrini sinsice gerçekleştirmeyi hedefliyor, diye.

İşte tüyler ürpertici, kan dondurucu gerçek…

Şu ABD devşirmesi hainlere bakın bir. Bunların adları Türk adı. Ama kendilerinin zerre miktarda olsun Türklükle de, insanlıkla da, namusla da ilgileri yoktur. Bunlar ABD’nin en alçak, en sinsi, en ağulu ajanları arasındadır.

KKTC Başkanı Mustafa Akıncı nam hainin birlikte çalıştığı sözcüsü ve Rumlarla görüşmelerde yanında bulundurduğu Barış Burcu adlı şerefsizin savunduğu görüşlere bir bakar mısınız?..

Bu alçağın görüşlerinin yer aldığı Yüksek Lisans Tezinin ilgili bölümlerini, Aydınlık yazarı Emekli Tümamiral, Balyoz kumpası kurbanlarından Soner Polat aktarıyor köşesinde. Biz de oradan alıntılayarak gösterelim:

“It is interesting to point out that the international actors did not act against the Greek Cypriot aggressions in 1960s and the Turkish invasion in 1974.”

“Consequently, the main conclusion of this thesis is that the 1960 Guarantee System cannot be preserved as it was once drawn in 1960.”

“The former guarantors of Cyprus should abandon their claims over Cyprus with respect to the principle “Cyprus belongs to all Cypriots”.

“In principle, no guarantor would reserve the right to take an action unilaterally.(https://odatv.com/turkiye-isgalci-22091802.html)

Türkçesi:

“1960’larda Güney Kıbrıs’ın uyguladığı şiddete ve 1974’teki Türk işgaline yönelik olarak uluslararası aktörlerin harekete geçmediğini belirtmek ilginçtir. (Sayfa 101)

“Netice itibarıyla, bu tezin ana sonucu, 1960 garanti sisteminin 1960’ta oluşturulduğu haliyle muhafaza edilemeyeceğidir. (Sayfa 102)

“Kıbrıs’ın eski garantörleri, ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ prensibi gereğince Kıbrıs üzerindeki iddialarından vazgeçmelidir. (Sayfa 102)

“Prensip olarak hiçbir garantörün tek taraflı müdahale hakkı olamaz. (Sayfa 103).”

Açıkça görüldüğü gibi, 1974 Kıbrıs Harekâtını “Türk İşgal Harekâtı” olarak görüyor, Barış Burcu denilen hain.

Ve şunu diyor alçak; 1960 Londra ve Zürih Antlaşmalarıyla Türkiye’nin sahip olduğu, Kıbrıs’taki “Garantör Devlet” statüsünün artık kabul edilemeyeceğini. Yani Türkiye Kıbrısa’a hiçbir şekilde karışamaz, diyor.

Ve bir de şunu diyor, aktarılan 3’üncü paragrafta:

Yukarıda anılan antlaşmalarla Garantör Devletler olarak kabul edilen Türkiye, İngiltere ve Yunanistan, garantörlüklerini geri çekmelidirler. “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” tezini kabul etmelidirler. Yani Kıbrıs’ta ne olup bitecekse, buna sadece Kıbrıs’ta yaşayanlar karar vermelidir, demiş oluyor.

Aktarılan son paragrafında da, “Prensip olarak hiçbir garantör devletin tek taraflı müdahale hakkı olamaz.”, diyor.

Yani özetçe arkadaşlar; bu satılmış alçak, Türkiye Kıbrıs’ta bulunan askerlerini çeksin, hiçbir şekilde de Kıbrıs’a karışmasın, diyor.

Saygıdeğer arkadaşlar;

Bu tezlerin tamamı, Kıbrıs Meselesi’yle ilgilenenlerin de bildiği gibi ABD ve AB Emperyalistleriyle Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin on yıllardan beri savunageldiği tezlerdir.

Türkiye, askerini çekip Kıbrıs’ı terk ettiği anda Kıbrıs’taki 2014 sayımlarına göre 313 bin 626 kişiden oluşan Türk nüfus, 1 milyon 170 bin kişiden oluşan Rum nüfusla karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla da, Rumların aldığı her karara ya da Rumların savunduğu her teze, istemese bile mecburen uymak zorunda kalacaktır.

Rumların ana tezi nedir?

Enosis…

Yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a devri. Bir Yunan Adası statüsüne resmen kavuşturulması. Kıbrıs’taki Rum nüfus bir oylamayla böyle bir karar çıkarabilir. Türkler üçte bir oranındaki bir azınlığı oluşturdukları için ona uymaktan başka ellerinden bir şey gelmez. Böylece de Kıbrıs, Yunanistan’a doğru kafasını sallayıp gider.

Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, ABD ve AB Emperyalistlerinin gönlünde yatan da budur.

Fakat, netçe ortaya çıkmaktadır ki, KKTC Başkanı Mustafa Akıncı, onun sözcüsü ve Müzakere Heyeti Sözcüsü Barış Burcu gibi hainlerin de gönlünde aynı şey yatmaktadır, arkadaşlar…

Biliyorsunuz, Kıbrıs Rum Kesimi süregelen bu son çözüm görüşmelerinde bu tezleri savunmuştur. Güya bizimkiler de bunları kabul etmemişlerdir. Bunun üzerine görüşmeler tıkanmış ve kesintiye uğramıştır.

Fakat bizden görünen alçaklar kendi ayaklarıyla Kıbrıs Rum Kesimi liderliğine giderek garantörlük meselesinin de, Türk Askerinin adadan çekilmesinin de tartışmalara açık olacağı bir sürecin başlatılmasını teklif etmişlerdir. Yani demişlerdir ki; biz Türkiye’nin garantörlüğünden de, adadaki Türk Askerinin varlığından da vazgeçebiliriz. “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” anlayışıyla sizinle bir anlaşmaya varabiliriz. Gelin, bir çözüm masasının etrafında bir araya gelip bu sonuca ulaşmaya çalışalım.

Dikkat edelim, arkadaşlar; kendini bizden gösteren hainler gidip bu tekliflerde bulunuyor. Yani, biz başladığımız ihaneti yarım bırakmayalım, biz ihanetimizi tamamlayalım, siz de Kıbrıs Rum Yönetimi olarak Ada’nın Yunanistan’a devri konusundaki görevinizi tamamlayın, demiş olmaktadırlar.

Ve işin bir diğer enteresan tarafı da arkadaşlar; Tayyipgiller de bu hainler haini ekiple aralarından su sızmaz bir biçimde ortaklık etmektedirler, onlarla beraber çalışmaktadırlar, iş tutmaktadırlar.

Yani Kaçak Saraylı Hafız’ın AKP’giller’i de; ya bu işi siz götürün, biz de görmemiş olalım, havasındadırlar. Türkiye Halkına karşı da; e ne yapalım, Kıbrıs’taki Türk Yönetimi böyle bir anlaşmaya vardı deyip çıkarız işin içinden, diye düşünmektedirler, sanırız.

Fakat şu kesince bilinmelidir ki; Türkiye’nin sahip olduğu garantörlük hakkının tartışılması, hiçbir biçimde Kıbrıs’taki hainlerin yetki ve sorumluluk alanında değildir. Ona sadece Türkiye karar verebilir. Kıbrıs’taki hainlerin bu konuda söz ve karar hakkı yoktur.

Tayyipgiller de bu işi, daha açığı bu ihaneti kem küm ederek geçiştirebileceklerini, gözlerden kaçırabileceklerini sanıyorlarsa fena halde yanılıyorlardır.

Eğer böyle bir ihanete imza atarlarsa, şunu akıllarında mıh gibi tutsunlar ki; hem bunları yani AKP’giller’i hem de Kıbrıs’taki Mustafa Akıncı nam ve avanesini oluşturan hainleri derdest edip getirip Silifke Taşucu’nda kuracağımız halka açık bir mahkemenin önünde vatan toprağını satmaktan dolayı, yani vatana ihanetten dolayı yargılarız. Ve hak ettikleri cezayla mutlaka yüzleştiririz onları.

Bir yol bulup bu bedeli ödemekten kurtulabileceklerini hayal dahi etmesinler!..

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

25 Eylül 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz