“Bugüne dek defalarca belirttiğimiz gibi TESEV’ci, Sorosçu Kılıçdaroğlu…”

13.07.2023
182
A+
A-

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Önce birkaç gündür medyada dolaşan Levent Gültekin’in şu videosunu bir izleyelim, tapesini okuyalım…

***

Levent Gültekin: Kemal Bey kazanamayacağını bile bile bu seçimde aday oldu. Bu laf, bir yorum değil. Bu bir bilgidir.

Ruşen Çakır: Ya sen bu bilgilerini hep söylüyorsun da bir insan kazanamayacağını bile bile niye aday olsun ya?

Levent Gültekin: Kemal Bey’e benim yaptığım bir konuşmayı Babala TV’de dinlettiler, gördün mü onu?

Ruşen Çakır: Yok.

Levent Gültekin: Ben Twitter’daki sohbetimde Kemal Bey’le yaptığım bir konuşmayı anlattım bir yıl önce, yani geçen yıl Nisan’da. Gittim Kemal Bey’e dedim ki; “Kemal Bey ben bir kitap yazdım. Akışa göre siz aday oluyorsunuz”, dedim. 2023’te sizi aday yapıyorlar dedim. Anlattım, anlattım.

Nasıl oluyor?

Dedim ki bu film, burada bir film var, dedim. Bu filmin sonunda siz aday oluyorsunuz ve seçimi kaybediyorsunuz, dedim.

“Nasıl yani?”, dedi.

“Kemal Bey sizi aday yapıyorlar”, dedim. İsimleri de verdim Kemal Bey’e. Şimdi o isimlerden birazdan birinin örneğine geleceğim. İsimleri verdim. Bak bu isimler, dedim, sizin adaylığınızı organize ediyor. Ve bu isimler de filanla, filanla filanla devlet tarafından, iktidar tarafından filanla irtibatlı halde. Verdim isimleri.

Kemal Bey böyle dinledi. Ben bunu anlatıyorum Twitter’da böyle. Kemal Bey böyle dinledi, dinledi, dinledi. Dedim ki Kemal Bey’e; Allah aşkına ben buraya bir gazeteci olarak gelmedim, dedim. Senin evladın var benim yaşımda; senin evladın olarak geldim, dedim, buraya. Lütfen, dedim, ülke için bu son bir şey, son şans. Bu şansı heba etme, dedim.

Kemal Bey bana ne dedi, biliyor musun?

Levent, ülke bitti. Hiçbirimizin kurtarma şansı yok.

Ruşen Çakır: Abi bir dakika, bir dakika…

Levent Gültekin: Evet evet, aynen böyle dedi. Ben bunun üzerine şunu dedim:

“Kemal Bey ne diyorsun Allah’ını seversen? Böyle düşünüyorsan sen niye aday oluyorsun?” dedim.

“Levent, gerçekten ülkeyi kurtaramayız”, dedi.

“Kemal Bey o zaman aday olma”, dedim, “lütfen.”

Ne dedi bunun üzerine?

“Levent, benim kendi adaylığımı engelleme şansım yok.”

Ve bunu, bu konuşmayı Babala TV’de bir genç çocuk açtı, Kemal Bey’e dinletti baştan sona kadar.

Ruşen Çakır: O ne dedi?

Levent Gültekin: Kemal Bey şöyle:

“Levent Bey çok saygı duyduğum bir gazeteci. Evet, geldi görüştük, görüşlerine saygı duyarım. Şimdi bizim Suriye sınırında organik tarım yapmamız lazım…”

***

Açık ve kesin biçimde görüldüğü gibi arkadaşlar; TESEV’ci, Sorosçu Kemal Kılıçdaroğlu demek ki Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha başkanlık seçimini kazanabilmesi için aday olmuş. Kazanamayacağını yüzde yüz kesinlikte bildiği halde Tayyip’e bir seçim daha hediye etmek için aday olmuş. Ve ülke umurunda değil, vatan umurunda değil, halk umurunda değil.

Ne diyor?

“Ülke bitmiş, onu kimse kurtaramaz”, diyor.

Demek ki Kılıçdaroğlu, görevli. Zaten onu da itiraf ediyor; “Aday olmamı kendim bile engelleyemem”, diyor. Yani ben kuklayım, beni oynatıyorlar, diyor.

Hangi iplerle, kimler oynatıyor?

Kendisini CHP’nin başına çöktürenler, bir kaset operasyonuyla çöktürenler oynatıyor.

Biz bu hainin, bu vatan millet, halk düşmanının daha CHP’nin başına ilk geldiği gün ne menem bir yaramaz insan olduğunu, tehlikeli bir insan olduğunu, teorimizin düşürdüğü ışık altında netçe gördük ve gösterdik. İşte kitaplaştırdık da: “CHP’ye Umut Bağlamış İçtenlikli İnsanlarımıza”, adını taşıyan bu kitabımızla ortaya koyduk da bunun ajanlığını, hainliğini. Bu içtenlikli insanlarımızı uyarmak için yaptık bunu. Ve orada kalmadık; onlarca yazımızla, konuşmamızla aynı gerçeği tekrar tekrar ortaya koyduk.

Ama bize kulak veren olmadı. Tersine; bunun barışçı, uzlaşmacı, demokrat vs. bir insan olduğu şeklinde Amerika tarafından devşirilmiş medya, cilalamalar yaptı, parlatmalar yaptı, övgüler düzdü buna. Ve bilinçsiz, cahil insanlarımız da inandı bunlara.

Ne dedik biz?

Halkımızın en büyük zaafı, “Kul Benlik” oluşturan bir eğitim sürecinden geçirilmiş olmasıdır. Örfümüzün, kültürümüzün “Özerk, Özgür İnsan” değil de Kul Kişilik, Kul Benlik yaratan insanlar ortaya koymasıdır. 3 ila 12 yaş arasını kapsayan bu kritik süreç hep heba ediliyor. Din eğitimi de bunu yapıyor, okullardaki eğitim de bunu yapıyor, aile eğitimi de bunu yapıyor, çevre, kültür eğitimi de bunu yapıyor. Düşünen, sorgulayan, sadece olaylara odaklı, olayı olduğu gibi, neyse öylece, süreç içinde bütün ilişki-çelişkileriyle görüp kavramaya odaklı insanlar yetiştirmiyor; inanmaya eğilimli, söylenenlere eğilimli, özgüvenden yoksun, kendilik değerinden yoksun Kul Kişilikler yetiştiriyor eğitim sistemimiz. İşte bu yüzden gerçekleri görüp kavrayamıyor insanlarımız, sorgulayamıyor. Dolayısıyla da aklını kullanamıyor.

Nedir Felsefe?

Aydınlık düşünce, demektir. Sorgulayan akıl, demektir Felsefe. Zaten Philia (Sevgi) ve Sophia (Bilge) kelimelerinden  oluşur ve “Bilgelik Sevgisi” anlamına gelir.

Sosyalizm, Marksizm-Leninizm ise olayların bilimidir. Olayı ilk ortaya çıktığı andan itibaren onu doğuran sebepleri de ortaya koyarak süreç içinde bütün ilişki çelişkileri ile gelişimini izleyip, görüp, kavrayıp olduğu gibi bilince çıkarmaktır. Diyalektik Düşünce, Marksizm-Leninizmin mantığıdır.

Yani bundan yoksun olunca insanlarımız; Tayyipgiller kandırır din alıp satarak, Allah’la aldatarak. Bohçalı’sı, Testici’si, Akşener’i bilmem nesi kandırır, insanlarımızın ulusal duygularını sömürerek. İnsanlarımızın Mustafa Kemal’e Kuvayımilliye’ye olan hayranlığını, bağlılığını sömürerek Sorosçu Kemal kandırır. Her zaman kandırılır insanlarımız.

Ne yazık ki okumuyor da insanlarımız. Okulda mesleğiyle edindiği bilgi neyse, okuduğu kitaplar neyse orada kalıyor. Oysa o sadece meslek öğretir. Onun dışında dünyayı, toplumu, olayları, içinde bulunduğumuz hal ve şartları öğretmeye yetmez o bilgiler. İşte bu sebeple de hep kanıyor insanlarımız.

Yahu bu adamın CHP’lilikle filan bir ilgisi yok. Bu adamın bir Pervin Buldan’dan, bir Mithat Sancar’dan zerre miktarda farkı yok yahu. İdeolojik bazda bir farkı yok. Türkiye BOP çerçevesinde üç parçaya bölünse, inanın bu adam sevinir. Zaten CHP’nin yönetiminde Gerçek CHP’li diye kimseyi bırakmadı bu adam. Erdoğan Toprak’tan, Oğuz Kağan Salıcı’dan, Faik Öztrak’tan, Ünal Çeviköz’den, Canan Kaftancıoğlu’ndan, TR 705’ten, Mehmet Bekaroğlu’ndan oluşan ne kadar Mustafa Kemal, Kuvayimilliye düşmanı, Laik Cumhuriyet düşmanı varsa CHP’nin tepesine doldurdu, Sorosçu Kemal.

Bu son seçime kadar, Kılıçdaroğlu üç kişilik bir ekiple yani yanına iki kişi daha alarak tüm milletvekili adaylarını belirliyorlardı. Şimdi “demokratlığının dozunu arttırarak” beşe çıkarmış ekibini.

Bu kişinin demokratlıkla, ilericilikle, adaletle, namusla ilgisi olabilir mi? Böyle bir adamın ne ilgisi var bunlarla, bu yüce kavramlarla?

Şimdi de utanıp arlanmadan CHP’ye ve ülkeye verdiğim zararlar daha bitmedi, yapmakla görevli olduğum kötülükleri daha tamamlamadım, o yüzden ayrılmayacağım Genel Başkanlıktan diyor, ya. Bir sürü CHP yönetimindeki insan sefaleti de bunu savunmaya devam ediyor yahu. Yazıklar olsun bunların insanlığına!

Ne diyelim arkadaşlar…

Böyle bir ülkede mutlu olmak mümkün mü?

Elbette mümkün değil…

O yüzden işte biz Gerçek Vatanseverler, Gerçek Halkseverler, Orhan Veli’nin dediği gibi her an “tarifsiz kederler içindeyiz.”

Kalın sağlıcakla…

13 Temmuz 2023

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz