18 Ege Adası’nın Yunanistan Tarafından İşgal Edilmesine Göz Yumanlar Hesap Verecek
18 Ege Adası’nın Yunanistan Tarafından İşgal Edilmesine Göz Yumanlar Hesap Verecek
Halkın Kurtuluş Partisi 2004 yılından beri Yunanistan tarafından işgal edilen Ege Adaları’na sahip çıkmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Çeşme yakınlarındaki adalarla ilgili suç duyurusunda bulunan HKP bugün de (29 Kasım) Didim’deydi.
HKP İzmir İl Başkanı ve Genel Sekreter Yardımcısı Av Tacettin Çolak tarafından saat 13.00’te Didim Altınkum’da işgal altındaki adalarla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Yoğun yağmur altında gerçekleştirilen eylemde Çolak yaptığı açıklamada “Didim’den bağırsan sesinin duyulacağı Marathi Adası’nda şu anda Yunan bayrağı dalgalanmaktadır. Eşek Adası ve Bulamaç Adası’nda da durum yine aynı şekilde. Bu açık işgal gözümüzün önünde yaşandığı halde, son 14 yıldır tek adam olarak ülkemizi yöneten Tayyip Erdoğan ise kalkmış Lozan’ın zafer olmadığını Ege’de bağırsan sesinin duyulacağı adaların Lozan’da verildiğini iddia etmektedir. Oysa bu adalar Lozan Antlaşması’nın 12’nci ve 15’inci maddeleri gereğince Asya kıyılarına, yani bizim kıyılarımıza en az 3 milden az uzaklıkta olduklarından bizim vatan topraklarımızdır” dedi. Devlet yetkililerinin görevlerinin yurdu ve halkı korumak, haklarına sahip çıkmak ve bu uğurda ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve yetkileri kullanmak olduğunu belirten Çolak AKP’giller’de böyle bir yurtseverlik, halkseverlik olmadığını vurguladı. Uğruna milyonlarca şehit vererek kazandığımız vatan topraklarının işgaline karşı cumhuriyet savcılarını cumhuriyet hukukunu uygulama görevine çağıran Çolak sözlerini “Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek daha iyidir” diyerek noktaladı.
“Emperyalistler İşbirlikçiler Geldikleri Gibi Gidecekler”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek” sloganlarıyla sona eren basın açıklamasının ardından Didim Adliyesi’ne gidilerek işgallere göz yuman devlet yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Dilekçenin verildiği müraacat savcısının dilekçeyi ancak 15 dakika inceledikten sonra kabul etmesi dikkatlerden kaçmadı.
HKP
İzmir İl Örgütü
Basın açıklaması metnini aynen yayımlıyoruz:
BASINA VE HALKIMIZA
Yüzme Mesafesindeki Adalarımızın Yunanistan Tarafından İşgaline
12 Yıldır Seyirci Kalanlar ‘Vatana İhanet’ten Hesap Vereceklerdir
Saygıdeğer Didim Halkı;
Şu karşımızda görünen Nergisçik, Eşek ve Marathi Adaları ile birlikte Ege Kıyılarımızdaki tam 17 adamız ve 1 kayalık 2004 yılından bu yana Yunanistan’ın açıktan işgali altındadır.
Türkiye ile İtalya arasında imzalanan “Anadolu Sahilleri ile Meis Adası Arasındaki Ada ve Adacıkların ve Bodrum Körfezi Karşısındaki Adanın Ciheti Aidiyeti Hakkında Sözleşme” 14.01.1933 tarih ve 2106 sayılı kanunla TBMM tarafından onaylanmış ve 25 Ocak 1933 tarih ve 2313 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmede açıkça yazdığı gibi, MARATHİ ADASI Türkiye’ye aittir.
Ancak, Didim’den “bağırsan sesinin duyulacağı” Marathi Adası’nda şu anda Yunan bayrağı dalgalanmaktadır. Eşek Adası ve Bulamaç Adasında da yine aynı şekilde.
Bu açık işgal gözümüzün önünde yaşandığı halde, son 14 yıldır tek adam olarak ülkemizi yöneten Tayyip Erdoğan ise kalkmış “Lozan’ın zafer olmadığını, Ege’de bağırsan sesinin duyulacağı adaların Lozan’da verildiğini” iddia etmektedir.
Oysa bu adalar, Lozan Antlaşmasının 12’nci ve 15’inci maddeleri gereğince; “Asya kıyılarına, yani bizim kıyılarımıza 3 milden az uzaklıkta olduklarından” bizim vatan topraklarımızdır.
Yine bu adalar; 1913 Tarihli Londra Antlaşması, Lozan Antlaşmasının Eki olan 2 Nolu Harita, 1947 Tarihli Paris Antlaşması gereğince de Türkiye’ye ait olan topraklardır. 1943 Tarihli İngiliz ve 1951 Tarihli Amerikan Haritalarında, Eşek, Bulamaç ve Kalolimnoz adalarının 12 Ada deniz sınırının dışında kaldığı ve Ege Kıyılarımıza 3 milden daha yakın olan ada ve adacıkların da Türkiye’ye ait olduğu gösterilmektedir.
Görüldüğü gibi, Uluslararası Hukuku göre de, Bundan 12 yıl öncesine kadar, yani bu siyasi iktidar zamanına kadar Ege’deki bu adalar bizim topraklarımızdı.
Ancak Yunanistan, 2004 yılından bu yana ilkin bu adalara bayrak dikti, ardından asker çıkarttı, devamında ise yerleşime açtı. Bununla da yetinmedi, yabancı ülkelerin siyasilerini de çağırarak tatbikatlar yapmaya başladı.
Kendi karasularımızda avlanan Balıkçılarımıza ateş açtı, öldürdü. Bazılarını da yaraladı ve tutukladı. Kendi tekneleri ise T.C Devletinin hiçbir engeline takılmadan, Didim’in Tuzburnu Sahiline kadar yanaşma cüretini gösterebildi, burada karaya oturdu.
Adamlar Türkiye’nin karasularında balıkçılarımıza karşı katliam yaparken, kendi tekneleriyle sahillerimize kadar gelerek, güvenlik testi yapmaktadırlar. Maalesef, hiçbir engelle karşılaşmadan amaçlarına ulaşmaktadırlar.
Yunanistan, Uluslararası Deniz Hukuku’nun hiçbir kuralına uymadan, Ege’yi kendisine ait bir göl olarak görürken, bizim yöneticilerimiz ne yapmaktadır, peki?
Tamamen “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığı içindeler. Ya da bu işgal, umurlarında bile değil. Daha da acısı, bu işgalleri meşrulaştıran davranışlar içindeler.
Bundan üç yıl önce zamanın Denizcilik ve Ulaştırma Bakanı, şimdi ise Başbakan Binali Yıldırım, Koyun Adası’na tam üç kez yatındaki Türk Bayrağını rulo yapıp kapatarak ve pasaport kontrolü yaptırarak giriş çıkış yapmıştır. Yine Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da pasaportla işgal altındaki bu adalara gitmiş, Yunanlı askeri yetkililerle görüşmüştür.
Bu iktidar sahipleri vatan topraklarımızın işgalinden hiç mi hiç vicdanları sızlamıyor? Hiç mi hiç rahatsızlık ve sorumluluk duymuyorlar? Maalesef duymuyorlar.
Ondan sonra da kalkmış 83 yıl önce imzalanmış Lozan’ı ve bu sözleşmeyi imzalayan Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşımızın önderlerini suçlamaktalar. Yani “ev sahibini bastıran hırsız” misali kendi suçlarını bastırmak için başkalarına suç atıyorlar.
Bırakın şimdi, Osmanlı’nın Lozan’dan 10 yıl önce kaybettiği adalarla uğraşmayı.. Bizzat Lozan Antlaşmasıyla vatan toprağımız yapılan “burnumuzun dibindeki adalara” niye sahip çıkmıyorsunuz? Ya da Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 12 mile çıkardığına dair iddiaları niçin yanıtsız bırakıyorsunuz? Bir “nota” bile veremiyorsunuz. Yoksa diplomasideki “nota”nın müzik notasına benzediğine mi inanıyorsunuz, hâlâ?..
Onlara biz görevlerini hatırlatıyoruz. Ama görevlerini yapmamakta direndikleri için devletin bütünlüğü ortadan kaldırılmıştır. Bu kayıtsızlık “Devletin Bütünlüğü”nü düzenleyen Anayasa’nın 3. maddesinin açıkça ihlali suçunu oluşturur.
Onlara; TCK’nun 302. maddesinde tanımlanan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren; “Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik fiiller” suçunu hatırlatıyoruz.
Onlara, bu suçun aynı zamanda; 3713 sayılı Terörlü Mücadele Kanununun 3’üncü maddesi uyarınca “Terör Suçu” olduğunu hatırlatıyoruz.
Her ne kadar bugüne kadar yaptığımız suç duyurularımız sonuçsuz kalsa da biz; vatan topraklarımızı savunmaya devam edeceğiz.
Ve diyoruz ki; Devlet yetkililerinin görevi, yurdu ve halkı korumak, onların hakkına sahip çıkmak ve bu uğurda ulusal/uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm hak ve yetkileri aktif biçimde icra etmek üzerine olmalıdır. Ne yazık ki AKP’lilerde böyle bir yurtseverlik, halk severlik anlayışı yoktur. Bu nedenle de açıkça yükümlendirildikleri görevlerini ihmal etmekte, vatan topraklarının işgaline seyirci kalmaktalar.
Bu iradi sessizlik-eylemsizlik, vatan toprağının fiilen kaybedilmesine sebep olmuştur ne yazık ki. Bundan sonra da bu kayıpların yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Buna kimsenin hakkı yoktur!
Uğruna milyonlarca şehit vererek kazandığımız vatan topraklarımızın açık işgaline karşı Cumhuriyet savcılarını, cumhuriyet hukukunu uygulama görevine çağırıyoruz!
Çünkü; “Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek daha iyidir!”
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ