TR 705 Kod Adlı tescilli CIA Ajanının Fidel’in cenazesinde işi ne ola ki?..

01.12.2016
1.817
A+
A-

TR 705 Kod Adlı tescilli CIA Ajanının Fidel’in cenazesinde işi ne ola ki?..

Çoğu arkadaş biliyordur ama, hafıza tazelemekte fayda var. Belki, bazı arkadaşların aklına gelebilir:

İyi de yahu kimmiş bu “TR 705” kod adlı, diye.

İşte, aklında böyle bir soru oluşan arkadaşların hemen cevap bulmaları için, bu şahsın kim olduğunu, ABD Dışişlerinin Ankara Büyükelçiliğinin ve Adana Konsolosluğunun raporlarından yani CIA raporlarından okuyalım, görelim, öğrenelim.

Bu vatandaşa ilişkin, Odatv’nin 23 Ekim 2013 tarihli bir yazısı yayımlandı. Onu bütünüyle aktarıverelim:

“CHP Grup Disiplin Kurulu, bugün saat 11.00’de Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz için toplandı. Kapalı grup toplantısında Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’na “CIA ajanı” dediği gerekçesiyle disipline sevkedilen Yılmaz, Grup Disiplin Kurulu’nda sözlü savunmasını yaptı.

“Yılmaz savunma sonrası ANKA’ya yaptığı açıklamada “Belgeler ortaya çıktıysa bunları benim sorgulamak hakkım ve görevim. Yani bunun açıklamasını yapamıyorsa bu kişi, Sezgin Tanrıkulu, o zaman onu insanların sorgulaması lazım. Asıl sorgulanması gereken şahıs o şahıstır” dedi.

“Peki Dilek Akagün Yılmaz’la Sezgin Tanrıkulu arasındaki “CIA ajanı” kavgasını hangi belgeler ateşledi.

“Odatv CHP’de fırtına koparan o belgelere ulaştı.

“Söz konusu iddia tüm dünyada fırtına koparan Wikileaks belgelerinden.

“Daha önce hakkında “Gölge CIA” olarak bilinen Stratfor belgeleri yayınlanan ve “TR 705” kodu taşıdığı için eleştirilere konu olan Tanrıkulu’yla ilgili Wikileaks’te bugüne kadar gündeme gelmeyen ABD’ye ait resmi belgeler de var.

“ABD’li diplomatlar ile Tanrıkulu’nun görüşmelerinin not edildiği ABD Dışişleri Bakanlığı evraklarında dikkat çekici ifadeler, Tanrıkulu hakkında “CIA ajanı” iddialarına kaynak oldu.

“CHP kulislerinde dolaşan Tanrıkulu’nun adının geçtiği onlarca belge içinden göze çarpanlar şöyle:

“BELGE 1: AİHM DAVA GÖTÜREN İLK AVUKAT

“Tarih: 5 Haziran 2006

“Kaynak: ABD Adana Konsolosluğu

 “Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Barosu Başkanı. 1958 Diyarbakır doğumlu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdiği 1984 tarihinden bu yana avukatlık yapıyor. Tanrıkulu 1992’de Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nden kamu hukuku master diploması aldı. Kendisi şu an, 1988’de kurulan İnsan Hakları Derneği temsilcisidir ve Diyarbakır Barosu’na 2. kez başkan seçilmiştir. 1996 yılında, Diyarbakır Cezaevi’nde dövülerek öldürüldüğü iddia edilen 10 mahkûmun yakınlarının avukatlığını yapmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava götüren ilk avukattır. 1997’de prestijli Robert F. Kennedy İnsan Hakları Ödülü’nü kazanmıştır. Tanrıkulu evlidir ve 2 çocuğu vardır. Karısı, Avukat Remziye Tanrıkulu, Birleşik Devletler Uluslararası Ziyaretçi Programı’na katılmıştır.”

“http://cablegatesearch.net/cable.php?id=06ADANA131&q=sezgin%20tanrikulu

“BELGE 2: EBU GARİB FOTOĞRAFLARINDAN ENDİŞELİ

“Tarih: 2 Mart 2006

“Kaynak: Ankara Büyükelçiliği

“Önceki uluslararası ziyaretçi katılımcı, Robert Kennedy Ödüllü ve Diyarbakır İnsan Hakları Derneği Başkanı SezginTanrıkulu, Amerika Birleşik Devetleri’nin bölgedeki genel çabaları için müteşekkir olduğunu ama Abu Gharib (Ebu Garib) fotoğraflarının tekrar basında yayınlanmasından endişe ettiğini belirtti. Bunun Danimarka karikatürlerinden sonra oluşan olumsuz hal ile birlikte, Amerika’nın Müslümanların nazarındaki kredibilitesine zarar verdiğini, Türk toplumundaki, ABD’nin bölgeye demokrasi getirebileceğine duyulan güveni sarstığını söyledi.

“ABD’nin ciddi bir imaj problemi olduğu ve bunun Türkiye ve diğer yerlerde insan hakları durumlarını iyileştirme kabiliyetimizi olumsuz etkileyeceği konusunda diğer KONTAKLARIMIZLA hemfikir.”

“http://cablegatesearch.net/cable.php?id=06ANKARA1042&q=sezgin%20tanrikulu

“BELGE 3: SAVCI SORUŞTURMASINI KONSOLOSLUĞA İLETTİLER

“Tarih: 21 Haziran 2007

“Kaynak: Ankara Büyükelçiliği

“Diyarbakır’da milliyetçi bir grup KDP Başkanı Barzani ve ailesiyle ilgili olarak yargılanmaları istemiyle savcılığa şikâyet dilekçesi verdi.

“Dilekçede Barzanileri Irak’ta PKK’ya destek ve güvenlik sunmakla suçluyorlar. Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili davanın zayıf ve siyasi nedenli olduğuna inanmakla birlikte, savcı tarafından soruşturulmak zorunda olduğunu iletiyor. Soruşturma tamamlanana kadar gerçek bir dava açılamaz. Bu aynı zamanda KDP’nin Türk yasaları önündeki yasal konumunun ne olduğu konusunda rahatsız edici sorunlar ortaya çıkarabilir.

“Atatürçü Düşüce Derneği yazarlar ve entellektüellere karşı sık sık yasal işlem başlatan milliyetçi bir kurum. Diyarbakır Şube Başkanı Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ve ailesi hakkında Diyarbakır Başsavcısı huzurunda şikâyet dilekçesi verdi. Barzani’yi PKK teröristlerine yardım ve yataklık yaptığıyla suçlayarak, Bay Barzani’nin Türkiye’deki bütün mal varlıklarına el koyulması talep ediliyor. Ayrıca ADD Barzani’nin tutuklanması için savcının, Interpol’den de yakalama emir çıkarmalarını istemesi talebinde bulundu.

“Diyarbakır İnsan Hakları avukatı Arif Altunkalem ve SezginTanrıkulu, Cumhuriyet savcısının soruşturma açmaya hazırlandığına inandıklarını 19 Haziran’da Adana Konsolosluğu’na ilettiler. Sonuç olarak, Tanrıkulu mahkemelerin Barzani aleyhine karar verebileceklerinden şüphelendiğini ve şikâyetin amacının Irak Kürtleri’ne karşı toplumsal tepkiyi körüklemek ve yaklaşan seçimlerde milliyetçi adayların popülerliğini arttırmak amacıyla yapılacağını söyledi.”

“http://cablegatesearch.net/cable.php?id=07ANKARA1591&q=sezgin%20tanrikulu

“BELGE 4: TÜM SİYASİ GÖRÜŞLERDEN KÜRTLER AYNI ÇATIDA

“Tarih: 5 Temmuz 2006

“Kaynak: Ankara Büyükelçiliği

“Uzun zamandır konsolosluğumuzun KONTAK kişisi ve Diyarbakır Baro Başkanı olan Sezgin Tanrıkulu, yakın zamanda Diyarbakır’da yapılan, Kürt meselesi hakkındaki konferansın tüm siyasi görüşlerden gelen Kürtlerin ilk defa bir çatı altında görüşlerini yapıcı bir biçimde paylaşmalarının ilk örneğini oluşturduğunu savundu bize.

“Cizre DTP teşkilatındaki görevliler bize Şemdinli kararının devletin olumlu bir hamlesi olarak göründüğünü, suçlama ve hükümlerin kalkacağı konusunda ümitli olduklarını söylediler”

“http://wikileaks.org/cable/2006/07/06ANKARA3899.html

“Odatv.com” (http://odatv.com/iste-chpyi-karistiran-sezgin-tanrikulu-belgeleri–2310131200.html)

Evet, arkadaşlar. İşte durum helvacı kabağı gibi meydanda. Ama, görmek isteyenler için… Yani gerçeği önde tutup, ona ulaşıp, ona göre hüküm vermek ve yön belirlemek isteyenler için…

İnsanı isyan ettirecek ihaneti görüyorsunuz, değil mi?

CHP Yönetimi, CIA ajanını savunmak için, tek namuslu tavır koyan CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ı disipline veriyor. An itibarıyla bu namuslu kadın Dilek Akagün Yılmaz’ın milletvekilliği bitirilmiş, CHP içinde pasifize edilmiştir.

Üstelik de, memleketi olan Uşak’ta bütün itirazlarına rağmen Fethullahçı adaylar ön sıralara yerleştirilmiş, onlardan biri 1 Kasım’da milletvekili seçilmiştir. Milletvekili olmadıkları için diğer ikisinden biri, şu an, FETÖ Davasından tutuklu; öğretmen olan diğeri de açığa alınmış bulunmaktadır. Yani CHP Yönetimi, önseçim yapmamıştır, geçen 1 Kasım seçimlerinde Uşak’ta. “Merkez Yoklaması”, denen despotik tutumla Sorosçu Kemal, ön sıralara Fetocuları yerleştirmiştir bu ilde.

Aynı milletvekili kadın, İngiltere’nin ve Amerika’nın gözetimindeki Oslo sürecini, CHP’nin benimseyip desteklemesine de tepki göstermişti.

Yani yoldaşlar, CHP’de namuslu olanlara yer yok, denmektedir. CHP’de yükselebilmek için Amerikanofil olmak, Sorosçu olmak ya da bu kesime yaranabilmek için taklalar atmak gerekmektedir.

Özetçe arkadaşlar, Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete’nin tamamında olduğu gibi, Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’sinde de tersine bir seleksiyon vardır. Namusluları, yurtseverleri eleyen, Amerikancıları, CIA’cıları, Sorosçuları yukarılara taşıyan bir seleksiyon…

TR 705’e gelirsek; bu şahsın Diyarbakır’daki köyünden CHP’ye tek bir oy bile çıkmamıştır. Zaten son seçimde CHP’nin, koca Diyarbakır’da aldığı oy 12.335’tir.

Bizimse, bütün imkânsızlıklara ve Amerikancıların sağlı sollu medyayı ellerine alarak bize karşı uyguladıkları “susuş suikastı”na rağmen, bu ilden aldığımız oy 2.293’tür.

İşte bu sebepten, Sorosçu Kemal, bu CIA’dan çifte madalyalı CIA ajanını İstanbul’dan aday gösterip milletvekili seçtirmiştir.

Dikkat edelim, aynı toptan kesmedir bunlar. Amerika’ya kulca ve kopmaz bir sadakatle hizmeti, biricik siyasi iş olarak benimsemişlerdir.

Mesela aynı Sorosçu Kemal, ömrünü Mustafa Kemal ve laiklik düşmanlığıyla geçirmiş olan Bekâroğlu’nu da parti yönetimine taşımıştır, değil mi?

Yine, Ekmeleddin’i bir tek parti yöneticisine bile haber vermeksizin Cumhurbaşkanı adayı ilan etmiştir, değil mi?

Yine, hiçbir oy getirisi olmayan, kafayı Türk düşmanlığıyla bozmuş Ermeni Soykırımı Emperyalist Yalanının savunucusu Selina Doğan’ı da milletvekili seçtirmiştir, değil mi?

Bu Sorosçu Kemal, gâh “Ben Türk’üm. Atalarım Orta Asya’dan gelmiş bir Türk boyundandır.”, der; gâh Olağanüstü CHP Kongresinde olduğu gibi “Ben Dersimli Kemal. Ben Dersimli Kemal”, diye dilli düdük gibi öter durur.

Yine aynı kongrede; “CHP geçmişiyle yüzleşemez mi? Yüzleşir, niye yüzleşemesin?”, diyerek tıpkı Kaçak Saraylı Reis gibi, Mustafa Kemal ve İnönü’nün CHP’sine dolaylı yoldan saldırıda bulunur.

Yine aynı Sorosçu Kemal, “Biz 1930’ların CHP’si değiliz”, diyerek Sorosçu Kemal olduğunu ve CHP’ye de o çerçevede ayar verdiğini itiraf eder.

Yani ABD’li efendilerine; “Bak ben senin her istediğini âlâsıyla yerine getiriyorum. Bu nedenle ben sana Kaçak Saraylı Reis’ten daha iyi hizmette bulunurum, mesajları verir, gönderir.

Aşağı yukarı hepimizin bildiği gibi, TR 705 kod adlı Sezgin Tanrıkulu, CHP’nin şu an en önde görülen, en aktif durumdaki birkaç milletvekilinden biridir. CHP’nin hemen her eyleminde görüntüye ve mikrofona gelir, bu kişi. Demek ki CIA, eşiyle birlikte devşirip hizmetine aldığı bu şahsa, “Aktif ol. Her yerde en önde görün!”, emrini vermiştir. Bu da ona uygun davranmaktadır.

Eski Diyarbakır Baro Başkanıdır bu. Selahattin Demirtaş da Diyarbakır İHD Eski Başkanıydı, öyle değil mi?

Demek ki bu ilde Baro gibi, İHD gibi kurumların başkanlığına gelebilmek için CIA’dan onay almak gerekiyor.

CIA’yla bağlantısı olmadan, bileğinin hakkına Diyarbakır Baro Başkanı seçilen yurtsever, halksever, Türk ve Kürt Halklarının kardeşliğine içtenlikle inanan, namuslu hukukçu Tahir Elçi, işte bir yıl önce alçakça, namussuzca, puştça bir cinayete kurban gitti. O zaman da söylemiştik: Tetiği kimin çektiği bizim için önemli değildir bu cinayette. Ama o şerefsiz katile emri verenin CIA olduğundan eminiz, diye.

Sezgin Tanrıkulu, Fidel’in 4 Aralık’taki cenaze törenine katılacak CHP heyetindeki üç kişiden biriymiş, medyadan öğrendiğimize göre.

İnsanın aklına gayriihtiyari geliyor:

Yahu bu CIA, Bolivya’da 9 Ekim 1967’de Küba Devrimi’nin ikinci plandaki önderi Che’yi katlettirdi. Che, daha önce de defaatle söylediğimiz gibi, Washington’dan gelen bir emir üzerine infaz edildi.

Aynı CIA, Fidel’e 638 kez suikast girişiminde bulundu.

Aynı CIA, Küba’ya onlarca askeri saldırıda bulundu ve binlerce masum Küba insanının hayatını kaybetmesine sebep oldu. ABD Emperyalistleri, 1961’den bu yana Küba’ya ekonomik abluka uygulamaktadırlar. Küba’daki namuslu, insana yaraşır, hiç kimsenin aç, yoksul, işsiz, evsiz kalmadığı; eğitimin ve sağlığın parasız olduğu sosyalist düzeni yıkıp onun yerine kendi sömürü, vurgun ve talan düzenini geçirebilmek için, her türlü saldırı ve alçaklığı yapmaktan geri durmadı.

Şimdi, bu Amerika’ya, bu emperyalist haydut devlete ve onun önde gelen casus örgütü CIA’ya, yukarıda aktarılan Wikileaks belgelerinde görüldüğü gibi, kulca, hatta köpekçe bir bağlılıkla hizmet eden bir kişinin Fidel’in cenaze merasimine katılması nasıl bir projenin ürünüdür?

Bizce bu, TR 705 adlı şahsın CHP tabanını oluşturan içtenlikli insanlarımıza ve bizim “Sevrci Soytarı Sahte Sol” olarak adlandırdığımız zavallılara, kendisinin ilerici, demokrat, hatta solumsu olarak yutturabilmesini amaçlamaktadır.

“Bak yahu, bu adam Fidel’in cenaze merasimine bile katıldı. Yani bu adam iyidir.”, dedirtebilmek için bu görevler verilmiştir kendisine.

Hep söylüyoruz ya; CIA, bu türden devşirdiği ajanlarının sol oynamalarının, hatta zaman zaman ABD’ye karşıymış gibi ayaklara yatmalarının, yaptıkları ihanetin kamuflajı ve halka yutturulabilmesi için faydalı olduğunu söyler.

İşte böyle bununki de…

İşte böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz, arkadaşlar. Namusluluk, dürüstlük, mertlik, halksever ve yurtsever olmak, artık istenmeyen değerler durumuna getirilmiştir.

Alçaklık, düzenbazlık, puştluk, ikili oynamak, insanları aldatmak; yükselen değerler arasındadır gayrı. Neylersiniz…

Fakat, elbet bir sonu olacak bu namussuzlukların, bu şerefsizliklerin, bu kandırmacaların, bu dolapların, bu düzenlerin, bu ikili oynamaların. Bir sonu olacak elbet… İlanihaye sürüp gitmeyecek, bu rezilce düzen. Sonunda biz gerçek namuslular bunları ağababalarıyla birlikte, haydut devlet ABD’yle birlikte yenilgiye, hezimete uğratacağız.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

01 Aralık 2016

Nurullah Ankut

HKP Genel Başkanı

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz