Saygıdeğer Halkımız; Şu videoyu bir izle, ya da tape edilmiş metnini bir oku!

11.04.2017
883
A+
A-

Saygıdeğer Halkımız;

Şu videoyu bir izle, ya da tape edilmiş metnini bir oku!

Matematiksel bir kesinlikle ortaya konan bu Amerikan yapımı, Amerikan işbirlikçisi, Amerikan hizmetkârı, vatan satıcı, Laik Cumhuriyet düşmanı Tayyip Erdoğan ve onun avanesini hâlâ sırtında taşımakta ısrar edersen, yazıklar olsun, deriz sana…

Allah akıl fikir versin, deriz sana. Başka da hiçbir söze kadir olamayız…

 

https://www.youtube.com/watch?v=12rVcXBdOU0

***

Videonun Tapesi:

Barış Yarkadaş: Bir operasyon daha oldu, bir operasyon daha oldu ondan sonra. Cüneyt Zapsu, biliyorsun ve Korkut Özal. O çok bilinmez ama aslında AKP’yi Amerika’ya pazarlayan iki kişi bunlardır.

2000’li yılların başında henüz AKP kurulmamışken, ABD Ecevit hükümetinden aslında vazgeçti. O meşhur Amerika ziyaretinden sonra, çünkü Ecevit’e Irak’a gir dediler. Ecevit de Clinton’la yaptığı görüşmede ben Irak’a giremem, Irak’a girersem o bölgede Kürdistan kurulur ve bu benim ülkemin parçalanması anlamına gelir, dedi.

Bu yanıtı verdi, bu yanıtı vermesinden 15 dakika sonra Clinton’la Ecevit’in Beyaz Saray’da çekilmiş o meşhur fotoğrafı servis edildi.

Kime?

Amerikancı Dinç Bilgin’e. Ve Dinç Bilgin o fotoğrafı gelen talimat doğrultusunda Sabah Gazetesi’ne Zafer Mutlu ile birlikte yarım sayfa bastılar, Ecevit böyle duruyor, Clinton koltukta hani koltuğun sırtında oturuyor ve Ecevit’in ipini çektiler.

Ne oldu?

Ecevit bir operasyona tabi tutuldu. Amerikancı bir operasyona. Irak’a girmediği için. Cüneyt Zapsu kendisi Baykal’a geldi, bakın isim veriyorum. Cüneyt Zapsu, Deniz Baykal’a geldi. Dedi ki Ecevit ile bu iş yürümüyor, yeni bir hükümet isteniyor, güçlü bir hükümet isteniyor.

Bunun üzerine Deniz Baykal, bu görüşmeden sonra, ya dedi ki, bu ayrıntılarını sonra konuşalım ve 25 gün sonra Ankara’da yeniden görüştüler. Ve Cüneyt Zapsu şunu anlattı. Ne anlattığını söyleyeyim:

Bir, Saddam gidecek, Kaddafi gidecek, bakın, Esad gidecek, Orta Doğu, Tunus Binali ya da o zamanki kimse sanıyorum Binali’ydi. Binali gidecek, Ortadoğu yeniden dizayn edilecek ve Ortadoğu da başka bir rejim hüküm sürecek.

Türkiye’ye iki yere Trabzon’a, Malatya’ya ve İskenderun’a üç yere özür dilerim. NATO’nun üsleri konulacak, radar üsleri konulacak, bunların hepsini anlattı. Bakın yıl 2001. AKP falan diye bir parti yok ortada.

Deniz Baykal bunu dinledikten sonra şöyle diyor: Ya siz bir hükümet değil kiralık bir katil arıyorsunuz. Bizim partimizden uzak durun, diyor. Bakın ben isim vererek anlatıyorum. Cüneyt Zapsu diyorum, Korkut Özal diyorum, Deniz Baykal diyorum. Ve anlattıklarımda bir tane abartma, yalan, uydurma varsa Deniz Bey çıkar hayır der. Cüneyt Zapsu çıkar hayır der. Ben bunu 5 kere anlattım televizyonlarda, bugüne kadar kimse çıkıp hayır diyemedi.

Ve bunun üzerine Cüneyt Zapsu ile Korkut Özal ki çok az bilinir, Korkut Özal’ın bu işleri. Amerika’ya Tayyip Erdoğan var, dediler ve bunun üzerine TOBB, Türkiye Odalar Borsalar Birliği devreye sokuldu, Sinan Aygün devreye sokuldu, tamamı devreye sokuldu ve AKP diye bir parti yarattılar. Hatırlıyor musun AKP kurulduğu günü?

Sunucu: Hatırlamaz mıyım?

Barış Yarkadaş: Bir amatör dernek gibi, arkada kapkaranlık bir ampul, Tayyip Erdoğan ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Ne olacak diye herkes bekliyordu ama esnaflara verilen işaret, Odalar Borsalar Birliği’nden, odalardan, ticaret odalarından verilen sinyaller Tayyip Erdoğan’ın sözde mağduriyeti ve 28 Şubat’ın bazı hatalı uygulamaları doğal olarak AKP’yi bu noktalara getirdi.

Şimdi bunu niye anlatıyorum?

Sonuçta AKP iktidarı yapay bir iktidar aslında, suni bir iktidar aslında. Kendi içinde çok büyük kavgaya tutuşmuş. İzle yeter ki yani, Cumhuriyetten , demokrasiden, laiklikten, Atatürk’ten, Atatürkçülükten, ve bağımsızlıktan yana olanlar yeter ki kendi aklımızı kullanalım ve kendimizi halka doğru anlatalım .

Ya tek şu ucube Kaçak Saray bile bir iktidarın değişmesi için yeterli bir sebep. Bir yanda Ermenekli Recep Amca’nın yırtık ayakkabıları vari, bir yanda bu tabiî değil ama böyle bir kadeh, Kaçak Saraydaki böyle bir kadeh, üstü altın varaklı 1000 tl’ye yaptırılıyor.

Erdoğan’ın koltuğu 25 bin Euro yani 50 bin TL. Yani bir emeklinin 60 aylığı. 1 milyon 200 bin liraya yani yaşlı izleyicilerimizin bizi anlaması için 1 trilyon 200 milyara Tayyip Erdoğan’ın odasına özel halı yaptırılıyor. Kapısının önüne koyulan tek bir ağaç 8 bin lira. Muhalefetin şunu anlatması lazım; ey ahali, senin yoksulluğunun sebebi işte bu Kaçak Saray’dır. Ben gittim AKP’lilerle konuştum, iyi bir kaynağım var,  AKP içinde ve bana dedi ki 1.5 katrilyon falan değil arkadaşım gönül rahatlığıyla yazabilirsin 5.5 katrilyon para harcandı. Ben bunu yazdım, okumuşsunuzdur belki.

Sunucu: Okudum

Barış Yarkadaş: Güvenliğini, Kaçak Saray’ın güvenliğini yani etrafındaki güvenlik kameralarını, sistemini hepsini İsrailli bir şirket kurdu, hani “one minute” falan diyorlar ya, İsrailli bir şirket kurdu. Kaçak Saray’ın içine bir hastane yaptılar, tam teşekküllü bir hastane, Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği zaman tedavi olabilmesi için. 2000’e yakın oda yaptılar, altından bir tünelin gittiği ve o tünelin bir havaalanına gittiği bir de bir ülkenin Büyükelçiliğine gittiği söyleniyor. Doğru mudur değil midir onu netleştiremedim ama bu tür iddialar var.

Ve orada hepimizi korkutması, kaygılandırması gereken kısım, başka bir şey var. Tabiî Atatürk Orman Çiftliği’nin ağaçlarının katledilmesi, Atatürk Orman Çiftliği’nin adının Yeni Mahalle Orman Çiftliği olarak değiştirilmesi, Çankaya Köşkü’nün tarihi anlamının bir kenara bırakılıp boşaltılması ve kendilerince bir kült yaratılmaya çalışmalarının yanı sıra orada rejimi ilgilendiren, toplumu ilgilendiren başka bir şey yapılıyor.

Tayyip Erdoğan tıpkı Abdülhamit gibi davranıyor ve bir mağbed yaratıyor. Hani, bilirsin Abdülhamit aslında Dolmabahçe Sarayı’nda oturuyordu ve Tayyip Erdoğan gibi evhama kapıldı, beni denizden gelip öldürecekler diye, gitti daha tepede olan Yıldız Saray’ına yerleşti.

Ama ne yaptı Yıldız Sarayında?

Bab-ı Ali’yi yani kendisinden, daha kolay anlaşılabilmesi için, yani kendisinden yaklaşık 5 kilometre 6 kilometre ötede olan Bab-ı Ali’yi bugünkü işte Fatih’i, Eminönü’nü, Cağaloğlu’nu denetleyebilmek için bir paralel hükümet kurdu, bugünkü deyimle.

Şimdi Tayyip Erdoğan ne yapıyor?

Ben bunu seçildikten üç gün sonra söyledim. Ya olur mu öyle şey falan dediler, bugün neyse ki söylediklerimiz doğrulanıyor bütün hükümeti oraya taşıyor, MİT’in bir bölümünü oraya taşıyor, Genelkurmay’ın bir bölümünü oraya taşıyor ve devleti kendi kanatlarının altına alıyor.

Ahmet Davutoğlu’nu düğmeye basarak çağıracak, Genelkurmay Başkanı’nı çağıracak… Bu, hani siz stratejistsiniz bunu size anlatmama gerek yok, devletin güvenliğini de ilgilendiren bir mesele.

Şundan dolayı; diyelim ki bir, hani istemediğimiz bir savaş çıktı, Türkiye’nin hakikaten varlığını tehdit eden bir ülke geldi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı hedef aldı ya bir sabah kalkarsınız bir tane devlet yöneticisi kalmamış, herkes orada çünkü.

Bütün iletişim sistemleriniz orada, Milli İstihbaratınız orada, istihbarata karşı koyma birimleriniz orada, güçlü bir saldırı ile Türkiye Cumhuriyeti Devletini tarihe karıştırırlar.

Bu anlattıklarım hikâye gibi gelebilir.

1999’da yaşamadık mı? Deprem olduğunda Bülent Ecevit telefon kullanamadığı için, telefon sistemi çöktüğü için televizyonların canlı yayın araçlarıyla, uydu aracılığıyla valilere talimat veriyordu, hatırlıyor musunuz?

Aynısının yarın yaşanmayacağını nereden biliyorsunuz?

Sırf hani herkese efendim siz saraya karşı mısınız, devlet güçlü olmalı. Ya tamam devlet güçlü olsun da devlet bir, halkını ezmesin, iki, böyle saçma uygulamalar yapmasın. Şimdi herkesi oraya taşıyorlar. (https://www.youtube.com/watch?v=12rVcXBdOU0)

 

***

 

Saygıdeğer Halkımız;

İşte olay bu. İşte cehennemcil gerçek bu.

Bu adamı ve avanesini senin vatanını üç parçaya böldürüp yok ettirmek için devşirip, örgütleyip, partileştirip, işbaşına getirdi, ABD Emperyalist haydut devleti. O da, bu hainane görevini 15 yıldan bu yana efendilerinin gözüne girecek çalışkanlıkta yerine getiriyor.

Gördün işte; Cüneyt Zapsu hain ajanının tâ 2001’de söylediği proje bugün gerçekleşmiş durumda. Irak, Libya, Suriye ve hatta ülkemiz ölüm tarlalarına dönüşmüş durumda. Cehennemin en kara dumanları yükselmekte, bu coğrafyanın üzerinde artık.

Tayyip’in bu hainane işi nasıl bir heveskârlıkla yerine getirdiğini ve hâlâ da ihanete kanmayıp; “Durmak yok, yola devam”, diyerek ihanetini sürdürmek istediğini hatırla, gör ve bir düşün. Muhakeme yap.

ABD Emperyalist çakalı, şimdi de onu Kaçak ve de Haram Firavun Sarayında Firavun olarak oturtmak istiyor. “16 Nisan Referandumu” denen ihanet olayı, işte bunu amaçlıyor.

Tayyip, Firavun sıfatıyla oraya otursun ki, bir emriyle Türkiye’yi BOP çerçevesinde üç parçaya bölüversin. Meclis de, yasa da, hukuk da, adli sistem de kalmadığı için kimse de ona ses çıkaramasın. İşte, ABD Emperyalist soysuzları alçakça oyunlarının son bölümünü bu şekilde oynamak ve oynatmak istiyorlar. Türk Milletini coğrafyadan silip, 1071 Malazgirt Zaferi’mizin intikamını almak istiyorlar. 1096’da başlattıkları Haçlı Seferleri’nin sonuncusudur, bu Tayyip Erdoğan iktidarı ve onun ihanet kapsamındaki icraatları.

Dıştan yıkamadıkları kaleyi, yerli hainler eliyle içeriden vurup yıkmak istiyorlar.

Saygıdeğer Halkımız;

Tayyip Erdoğan ve avanesinin Türk Milletiyle zerrece ilgisi yoktur. Herhangi bir aidiyet bağı yoktur.

Biliyorsunuz, o, Gürcistan’a gidiyor, orada diyor ki aynen; “Ben Gürcüyüm, eşim de Siirtli Arap.” Yani, benim Türklükle herhangi bir bağım, aidiyetim yok, demiş oluyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihten silinse, AKP’giller’in kılları kıpırdamaz ve zerrece üzüntü duymazlar.

AKP kurucuları arasında da, zaten, bir tek olsun Türk yoktur…

Bir insan, Türk olmaz, ama Türk’e düşman da olmaz. Biz, elbette ki böylesi insanları kardeş sayarız. Onlarla hiçbir sorunumuz olmaz. Ama AKP’giller, Türk’e de düşmanlar, Türk Milletine de, Türkiye Cumhuriyeti’ne de, Birinci Kuvayimilliye’ye de, o zaferin dahi komutanları Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’ye de. Tabiî Laik Cumhuriyet’e de…

Tüm bunları aklına getir. Eğer hâlâ 16 Nisan’da ben “Evet” diyeceğim, diyorsan; açıkça ve kesince, Molla Necmettin Erbakan’ın deyişiyle, sen “Cehenneme bilet almış” oluyorsun.

İşte böylesine ölüm kalım günüdür, 16 Nisan…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

11 Nsan 2017

Nurullah Ankut

HKP Genel Başkanı

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz