Partimiz, Türk düşmanlığıyla kafayı bozmuş Ermeni Burjuvalarla aynı kafa yapısına sahip AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen hakkında suç duyurusunda bulundu
AKP’giller’in Şen Mustafa’sı, sosyal medyada “Suriye’den gelenlere sordum. Diyorlar ki: İlk olarak bizden önce gelenler geldikleri yere gitseler, biz de yol yordam öğrensek, sonra biz gitsek” diyor. Artık kusuyorlar Türk Düşmanlıklarını, Müslüman düşmanlıklarını, insan düşmanlıklarını. Nasıl sessiz kalınır bu düşmanlığa…
AB-D Emperyalistlerinin, güdümlerindeki Ermeni Burjuvaların yıllardır savundukları tezleri, Türkiye’de İktidar Koltuğuna oturtulan AKP’giller savunuyor. Nasıl ses çıkartılmaz, gerçek niyetin yazıya dökülmesine…
Halkın Kurtuluş Partisi olarak sessiz kalmadık. Bir kez daha unutulma, unutturulma, kayda geçirilmeme olasılığına karşı bu aleni Türk düşmanlığını yargıya taşıdık. Bu düşmanlığı dillendiren Mustafa Şen hakkında, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Sevk Etme” ve “Türk Milletini Aşağılama” suçlarını işlediğini belirterek suç duyurusunda bulunduk.
Suç duyurumuz sonrası Genel Sekreter Yardımcımız Av. Tacettin Çolak Yoldaş’ın yaptığı açıklama aşağıdadır:
***
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, Suriyelilerin ülkemizi istilasını eleştiren paylaşımlara cevap verdi. Verdiği cevapta da “Türkler önce geldikleri yere gitsinler ondan sonra Suriyeliler gitsinler” diye aklınca yol gösterdi. Fakat bu yol, Emperyalistlerin yıllarca Türklere, Türk Halkına karşı ileri sürdükleri bir tezdir. Aynı zamanda Ermeni burjuvalarının da tezidir. 2006 yılında Türk gazetecileri ağırlayan Ermenistan’daki “Soykırım Müzesi”nin müdürü Bargasyan Lavrenti “Siz işgalcisiniz, o topraklarda göçmensiniz, geldiğiniz yere gitmelisiniz. O topraklar bizim topraklarımız Tarihi Ermenistan’dır” diyor. Bundan 100 yıl önce bizim atalarımıza dayatılan Sevr Antlaşmasının hazırlık aşamasında o dönemin Emperyalistlerin ağababası İngiliz Emperyalizminin Lideri Lloyd George, “Türkiye Tarih sahnesinden siliniyor diye üzülecek değiliz” diye açıklamalarda bulunuyordu geçmişte. Daha birçok bunun örnekleri var.
Dolayısıyla bu paylaşımı yapmak kendilerinin, en küçük bir ulusal değer taşımayan Ortaçağcıların ümmetçilik toplumu özlemini taşıdıklarının, Batılı Emperyalistlerle aynı tezleri savunduklarının, onlarla işbirliği içerisinde olduklarının kanıtıdır.
Ancak bu, yürürlükteki mevzuata göre Türk Ceza Kanununun 216’ncı maddesinde tanımlanan “Halkı Kin ve Düşmanlığa Sevk Etmek” suçunu oluşturur. Aynı zamanda TCK 301’inci maddede tanımlanan “Türk Milletini Aşağılama” suçunu da oluşturur. Bu suç aslında zarar suçu değildir, ceza hukukuna göre tehlike suçudur. Mutlak bir zararın doğmasına gerek yoktur. Ve sosyal medyada paylaşılan bir suçtur. Dolayısıyla Cumhuriyet Savcılarının kendiliğinden harekete geçip, soruşturma başlatmaları gerekirken Halkın Kurtuluş Partisi yine savcılara görevlerini hatırlatmıştır. Bu suçlarla ilgili soruşturma başlatılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Şimdiye kadar olduğu gibi bütün suç duyurularımızın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Halkın Kurtuluş Partisi tüm kanunsuzlukların peşindedir.
27 Temmuz 2021
HKP Genel Merkezi
Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayınlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
VEKİLLERİ : Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI
Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR
Av. Halil AĞIRGÖL – Av. Pınar AKBİNA – Av. Doğan ERKAN
Halit Ziya Bulvarı No: 33 Kat: 2/203 Konak/İZMİR
ŞÜPHELİ : Mustafa ŞEN (AKP Genel Başkan Yard. AR-GE ve Eğitim Başkanı)
SUÇ :
- Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek (TCK m. 216, m. 218)
- Türk Milletini Aşağılama (TCK m. 301)
SUÇ TARİHİ : 21 Temmuz 2021
AÇIKLAMALAR :
A- Şüpheli Mustafa Şen, twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde, (ÖS 2:55 · 21 Tem 2021·Twitter for iPhone); Bağımsız İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın ‘‘Türkiye’de kayıtlı ve kayıtsız toplam 5.3 Milyon Suriyeli var. Türk milletine soruyorum; 5.3 Milyon Suriyeli için ne yapılmasını istiyorsunuz?” ifadeleriyle paylaştığı anketi alıntılayarak, ”Suriye’den gelenlere sordum. Diyorlar ki: İlk olarak bizden önce gelenler geldikleri yere gitseler, biz de yol yordam öğrensek, sonra biz gitsek’’ diye bir paylaşım yapmıştır.
Şüpheli tarafından sonraki bir twitinde, her ne kadar bir milletvekilinin yaptığı paylaşıma karşı “empati yapılması amacıyla” cevap olarak bu paylaşımın yapıldığı iddia edilerek “Halkı Kin ve Düşmanlığı Tahrik” suçu hafifletilmek istense de, 25 binin üzerinde takipçisi olan bir parti genel başkan yardımcısı, AR-GE ve eğitim başkanı olarak yaptığı paylamışının hangi anlama geldiğini bilebilecek yetkinlikte biridir. Anılan paylaşımların ekran görüntüleri ektedir.
B- Esasen bu tezler, Ermenistan Liderlerince ve Batılı Emperyalistlerce sürekli tekrar edilmekte ve bu nedenle de Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde ülkemize Yeni Sevr’i dayatmaktadırlar.
Konuyla ilgili olarak müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Sayın Nurullah Ankut’un kaleme aldığı “Sevrci Soytarı Sahte Sol ve Ermeni Sorunu kitabından kısa bir bölüm aktarmak istiyoruz;
“Soykırım Müzesi” Müdürü Lavrenti,
Türk düşmanı Gladstone ve Lloyd George’un izinde
Şu anlayışa bir bakın!
Anlayışın sahibi sıradan biri değil. Ermenistan’daki “Soykırım Müzesi”nin Müdürü Bargasyan Lavrenti. Şöyle diyor, “Tempo” dergisi yazarı Doğan Ertuğrul’a:
“Lavrenti bize nazik davranıyor. Ama nazik olması “kovmasına” engel değil. Türklerin tüm coğrafyadan gitmesini isteyerek, diyor ki: “Neden siz geldiğiniz yere gitmiyorsunuz. Siz oraya gidin ve işgal ettiğiniz toprakları sahiplerine bırakın. Ama size orada bile kabul etmezler, sizin gerçek bir vatanınız ve ulusunuz yok. Siz gerçek bir ulus değilsiniz. Göçmen ve işgalcisiniz.
“Bargasyan Lavrenti’nin sözleri şaka gibi ama o espri yapmıyor. Söylediklerine gerçekten inanıyor. Sözgelimi, Türklerin başlattığı soykırımı Azerilerin Karabağ’da sürdürdüğünü, zaten Azerilerle Türklerin köksüz bir millet oldukları için bu eylemlere
giriştiklerini söylüyor.” (Tempo, 20 Nisan 2006)
1915’te de, bugün de Ermeni egemen sınıflarının anlayışı budur. Yani Ermeni burjuvazisinin anlayışıdır bu.
Bu anlayışla nereye varılır?
Batılı Emperyalistlerin oltasına. Ermeni önderlerinin (burjuvalarının) geçmişte de bugün de Batılı Emperyalistlerin ve Çar’ın oyuncağı olmasının sebebi, bu hastalıklı, ırkçı-şoven Tarih, Ulus ve Toplum anlayışıdır.
(…)
1915 trajedisinin yaşandığı yılların İngiliz Başbakanı olan (1916-1922) Lloyd George da buna yakın kanaatlere sahipti, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkler hakkında. Yeri gelmişken görelim onların ne dediklerini de.
Gladstone ve Lloyd George’un Türk düşmanlığı
William Ewart Gladstone’un (1809-1898) görüşü:
“(…) Osmanlı yönetimindeki Bulgarlar hakkında yazdığı yazıda Türklerin dünyadan tasfiye edilmesi gerekliliğini anlattı. Gladstone’a göre Türkler, “İnsanlığın dev bir insanlık dışı numunesi”dir. “Türk hükümeti” olarak adlandırdığı Osmanlı hükümeti için ise “hiçbir hükümetin işlemediği kadar günah işlemiş, hiçbir hükümet onun kadar günahkârlığa saplanmamış, hiçbiri onun kadar değişime kapalı olmamıştır” der.
(Vikipedi-Özgür Ansiklopedi adlı internet sitesi.)
Dikkat edelim Gladstone bu sözleri 19’uncu Yüzyılda söylüyor. Yani Birinci Emperyalist Yağma Savaşı’ndan önce söylüyor. Türk ya da Osmanlı düşmanlığının vardığı boyutu düşünebiliyor musunuz? Bizce bu da hastalıklı bir kafa yapısına sahiptir.
Şimdi de Lloyd George’un (1863-1945) düşüncelerini görelim:
Türk düşmanlığını, en önemli siyasi ilkelerinden biri olarak gören İngiliz Emperyalizminin bu saldırgan ve zalim sözcüsü, Türkler için “Barbar” sıfatını kullanır.
Osmanlı için de “Bu insanlık dışı İmparatorluk” tanımlamasında bulunur. Yunan Ordusu’nun
İzmir’e çıkarılmasında başrolü o oynar.
Sevr Antlaşması’nın hazırlık tutanaklarında; “Britanya İmparatorluğu Türklere karşı savaşta pek çok binlerce yaşam yitirmiş; Türklere karşı savaşta yaklaşık olarak bir buçuk milyonluk bir kuvvet kullanmış ve 750 milyon sterlin harcamıştır.” (Osman Olcay, Sevr Antlaşması’na Doğru, s. 2) diye övünür.
Tabiî bunları söylerken bir yandan da İngiliz Emperyalizminin Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda canavarca bir rol oynadığını da itiraf etmiş olur. Ne büyük bir açgözlülükle ve saldırganlıkla emperyalist savaş yürüttüğünü anlatmış olur.
Yine aynı toplantılarda (Sevr Antlaşması’nın hazırlık toplantılarında) yaptığı bir diğer konuşmada da Türklerin İstanbul’dan kovulmasını ister:
“Kişisel görüşüm odur ki, Padişahın İstanbul’dan kovulmasına karşı ileri sürülen karşı görüşler kuramsal niteliktedir. Türkler yüzyıllardır Avrupa’dadırlar ve hep bir belâ, bir baskı öğesi ve bir karışıklık kaynağı olagelmişlerdir. Türk hiçbir zaman Avrupalı olmamış, Avrupa uygarlığını içine sindirememiş ve sürekli bir savaş nedeni olmuştur. Türklerin bu niteliklerini değiştirebileceğini beklemek büyük iyimserlik olur.
(…) Türkleri İstanbul’da bırakmak, korkulur ki, sorunun çözümlenmesi anlamına gelmeyecek, sadece yeni güçlüklere bir başlangıç olacaktır. Öbür yönden söylenecek çok
şey olduğu da bir gerçektir. Önce Müttefiklerimizin, ne yazık ki İngiltere’ninkinden değişik görüşte oldukları, sonra, Avrupa ve Birleşik Devletler’de kendi dertlerimiz bulunduğu ve Türklerin atılmasının İslam dünyasında da dert anlamına geleceği; B. Nitti’nin Türkleri kovmanın maddi güçlüğünü abarttığı görüşündedir. Müslüman dünyasında oldukça büyük bir dinsel tepki olasılığı bulunduğu bir gerçektir. Ama bunlara karşılık, Avrupa’yı bu vebadan ve karışıklık kaynağından tümden ve bütünlüklü kurtarmak fırsatını belki de kaçırmakta olduğumuzu da düşünmek gerekir.” (agy, s. 7)
Sevr’in ön hazırlıklarını tamamlayan Lloyd George, Avam Kamarası’nda şöyle diyecektir:
“Türkiye sahneden siliniyor diye üzülecek değiliz” (The Times, 25. 05. 1920, Aktaran: Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, s. 23)
Gördüğümüz gibi Ermenistan “Soykırım Müzesi” Müdürü Bargasyan Lavrenti, Türkler hakkındaki hastalıklı düşüncelerini, İngiliz Emperyalizminin sözcülerinden almıştır. B.Lavrenti’nin bu benimsemesinde, kendi şoven dünya görüşü açısından mazereti (gerekçesi) vardır.
İngiliz Emperyalistlerinin de kendilerince tutarlılıkları vardır. Osmanlı’yı parçalayarak yutmak istemektedir onlar. Bu alçakça talancılığını haklı-meşru gösterebilmek için de Osmanlı’yı-Türkleri “Veba” olarak göstermesi gerekmektedir. Öyle ya, insanlığın vebadan kurtarılmasına kim karşı olabilir? Tersine herkes onu yapana minnettar kalır. İşte bu sebepten düşmanlık ediyordu İngilizler Osmanlı’ya ve Türklere. B. Lavrenti de, “işgal ettiğiniz toprakları sahiplerine bırakın”, biz de o toprakların bize ait olanını alalım, diyordu. O da bu sebepten, bizi “geldiği”miz “yere” gönderiyordu.
Bütün bu saldırılar anlaşılabilir. Çünkü onu yapanların, kendilerince tutarlı sebepleri var…”
(https://derlenisyayinlari.org/wp-content/uploads/2009/04/Nurullah-Ankut-Sevrci-Sahte-Soytar%C4%B1-Sol-ve-Ermeni-Sorunu.pdf) (Sf: 93, 94, 95)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin yönetim koltuklarını işgal etmiş olan bir partinin genel başkan yardımcısı olan şüphelinin paylaşımı bu Emperyalist politikalara hizmet etmektedir. Şüphelinin yaptığı bu paylaşım; ulusal hiçbir değer yargısı olmayan, ümmetçi kafa yapısından kaynaklanmaktadır.Türk Milletini aşağılama amacı güttüğü ve Türklerin “geldikleri yere” yani Orta Asya’ya dönmeleri gerektiğini ileri sürerek de “halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği” açık seçiktir.
C- Halkı kin ve düşmanlığa sürükleme suçunun unsurları şunlardır;
TCK m. 216/1’de; “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü öngörülmüştür.
Bu düzenlemenin konusunun KAMU BARIŞI olduğu iddia edilse de aynı zamanda kamu barışı suçla korunan hukuksal değeri de oluşturmaktadır. Dolayısıyla konu ile korunan hukuksal değer, birbirinden ayrıdır. Hukuksal değerler, toplumda ceza hukukunun korumayı amaçladığı soyut nitelikte değerlerdir. Bir suç düzenlemesi, bu soyut değerlerin korunması amacına hizmet etmek amacı taşır. Oysa konu, suçun maddi unsurlarından olan fiilin üzerinde icra edildiği kişi veya şeyden ibarettir. Olayımızda şüphelinin paylaşımı; ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir halk kesiminin (Türk Milleti) aleyhine farklı halk kesimlerinin tahrik edilmesi amaçlanmıştır.
Bilindiği gibi, TCK m. 216 bir zarar suçu değil tehlike suçudur. O nedenle maddede tahrikin, kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike ortaya çıkarması aranmıştır. Tahrik ile kamu güvenliğinin gerçekten bozulmuş olması değil, kamu güvenliğinin bozulması konusunda açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması yeterlidir. Kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işleneceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekmektedir. Tehlike suçlarında, bazı hukuksal değerleri ihlal eden davranış (olayımızda twiter paylaşımı) dolayısıyla, failin bu suçtan cezalandırılabilmesi için zararın gerçekleşmesi aranmaz.
Ayrıca TCK’nin 218. maddesinde, bu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi, cezayı arttıran bir nitelikli unsur olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle tayin edilecek cezanın yarı oranında artırılması gerekmektedir.
D- Türk Milletini Aşağılama suçu bakımından;
Şüpheli yaptığı paylaşımla, Türk milletinin Ulusal Kurtuluş Savaşımızla vatan toprağı yaptığı bu coğrafyadan Orta Asya’ya gitmesini ileri sürerek ve Suriye’lilerin bu topraklarda ümmet birliği içinde yaşamaları gerektiğini iddia ederek Türk Milletini alenen aşağılamıştır.
Bu suç da tehlike suçudur ve TCK m. 301’de tanımlanmıştır. Dolayısıyla şüpheli hakkında kamu dava açılabilmesi için kamu güvenliğinin bozulması konusunda açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması yeterlidir.
E- Diğer yandan şunu da belirtmeliyiz. Bilindiği gibi, “bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi”ni düzenleyen CMK m. 160’da; Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı hükmü öngörülmüştür.
Anılan maddenin açık ve anlaşılır hükmü gereğince “ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez” Cumhuriyet Savcılarının hemen harekete geçmesi, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adil yargılamanın yapılabilmesi için suç delillerini toplaması, soruşturma başlatması gerekmektedir.
Cumhuriyetin Savcıları, suç duyurusunda bulunulan kişinin konumundan, suçlu olup olmamasından bağımsız olarak, yasanın bu emredici hükmü ile kendilerine yüklenen görevi yerine getirmediklerinden bu suç duyurusunu yapma zorunluluğu doğmuştur.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet Savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle, şüphelinin eylemine uyan suçlardan soruşturma yürütülüp, hakkında kamu davası açılmasının sağlanmasını müvekkil parti adına vekaleten dileriz. 27/07/2021
Şikayetçi
Halkın Kurtuluş Partisi
Vekili
Avukat Tacettin ÇOLAK