İki Muhtar, iki suret, iki farklı tür…
İki Muhtar, iki suret, iki farklı tür…
Biri, insan suretindeki bir yaratık… Bir canavar…
Öbürüyse, vicdan sahibi, insanlığının hakkını ve sorumluluğunu bilen, ona uygun davranan, saygıdeğer bir kardeş…
Görelim bunları. İşte suretâ insan, ama gerçeklikte yaratık olanı:
“Mahalle bu muhtara emanet!
“Mersin Akdeniz ilçesi Hürriyet Mahallesi Muhtarı Orhan Deli 5 Eylül tarihinde 3 canı hayattan kopardı
“Mersin Hayvan Severler Derneği’ne akşam saatlerinde gelen bir ihbar yaşanan dehşeti ortaya çıkardı.
“Mersin Hürriyet Mahallesi Muhtarı Orhan Deli 13 köpeğe pompalı tüfekle ateş etti ve 3 köpek orada can verdi.
“Birkaç köpek ise can havli ile ağaçlık alanlara kaçtı. Kaçan köpekleri dernek çalışanları arasa da bulamadı ancak yaralı olma ihtimalleri yüksek.
“Olay yerine gelen polis ekipleri, görgü tanıklarının bilgileri doğrultusunda köpekleri öldüren Deli’yi ve silahını ele geçirip karakola götürdü.
“İddialarla ilgili görüştüğümüz muhtar Orhan Deli, şunları söyledi:
“Akşam saatlerinde evimde oturuyordum. Köpek sesleri duyunca küçük çocuğumla beraber dışarı çıktık. (Küçük çocuğuyla birlikte pompalı tüfeğini alarak dışarıya çıkıyor!) Köpekler boğuşuyordu aralamak istedim üzerimize saldırdılar kaçmaya başladık. Kaçarken düştüm ve silah ateş aldı o esnada 3 tanesini vurmuşum.”
“Konuşma devam ederken Deli’nin, ağzından tek bir üzüntü kelimesi bile çıkmadı. Tek sıkıntısı ondan şikayetçi olunmasıydı.
“ZATEN MAHALLELİ DE RAHATSIZ’
“Kendini aklama çabasındaki muhtar ‘Zaten mahalleli de rahatsız kaç kere şikayet ettik kimse ilgilenmedi, bahçelerimize giriyorlar’ diye bir de ekleme yaptı.
“SERBEST BIRAKILDI
“Olaya şahit olan bir vatandaş ve dernek çalışanları şikayetçi oldu. Ancak muhtar, tüfeğine el konulup ifadesi alındıktan sonra sabaha karşı serbest bırakıldı.” (http://yeniadalet.com/hayvan-dusmani-deli-muhtar/9675/)
Evet, arkadaşlar;
İnsanlıktan çıkıp bir canavara dönüşen Muhtar bu işte…
Sevgi de, namus da, insani ve vicdani değerler de, doğuştan gelmez. Öğrenmeyle elde edilir. Yani, gelişim sürecinin 3 ila 12 yaşları arasındaki “kritik eşik” adı verilen süreçte yüklenir bunlar, insanlara. Eğer bu değerlere sahip ve bunların öneminin bilincinde olan bir ebeveyn ve öğretmenler yetiştirirse çocuğu; çocukta vicdan teşekkül eder, ahlâki değerler oluşur, sistemli biçimde. Ve o genç, sağlam bir statik karaktere sahip olur. Topluma da, diğer canlılara da, doğaya da sevgiyle bakar, sevgiyle yaklaşır.
Hep iyilik üretir bu insan, fayda üretir. Mutluluğu oralarda arar bulur…
Hani Hz. Muhammed de dahice bir kavrayışla der ya; “İslamiyet güzel ahlâktan ibarettir.”, diye, “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”, diye, “Hayvana gereksiz yere eziyet çektirmeyin.”, diye, “Yarın öleceğini bilsen bile, ağaç dik.” diye…
Fakat, bu kritik eşik heba edilirse, artık o kişi gerçek anlamda kolay kolay insan olamaz, insanlığa dönemez.
Demek ki, insan doğmuş olmak, insan olmak için yeterli değildir. İnsan olmak için sevgi dolu bir yüreğe, vicdani ve ahlâki erdemlere de sahip olmanız gerekir. Onları korumanız ve savunmanız gerekir. İnsan olmanın görev ve sorumluluğunu ancak o zaman yerine getirmiş olursunuz. Ancak o zaman insanlık bilincine sahip olmuş olursunuz.
Fakat, bu kritik eşikte bu değerler yüklenmezse, insan suretindeki bir yaratık çıkar ortaya. Kendi menfaatinden, rahatından başka hiçbir şey umurunda olmaz…
Sadece kendi postuna özen gösterir. Canlıların çektiği tüm acılara sırtını döner, umurunda olmaz onlar…
İşte böyleleri, insana, hayvana şiddet de uygular, her türden kötülüğü de yapar, katliam da yapar, doğa düşmanı da olur. Onlar, sadece şahsi menfaatlerine odaklanırlar, rahatlarına odaklanırlar, koltuklarına, ünlerine, pozlarına, makamlarına odaklanırlar. Gerisini asla akıllarına bile getirmezler…
“Empati” diye bir duygu asla yer almaz bunların yüreğinde, bilincinde. Yaptıkları kötülüklerden, kıydıkları canlardan, çektirdikleri acılardan dolayı zerrece pişmanlık duymazlar. Böylelerine, tabiî ki insan denemez.
Kur’an da sadece zalimlere düşmandır. Kur’an’ın ve Hz. Muhammed’in kurduğu dinin ruhunu kavrarsak, bütün mücadelesinin zalimlere karşı olduğunu anlarız bu dinin.
İşte altta hikayesini nakledeceğimiz saygıdeğer kardeşimiz de Gerçek bir İnsan…
Bu da hikayesi:
“Sokak kedilerinin de ‘muhtarı’ oldu
“Mardin’in Ömerli ilçesinde muhtar Mehmet Ali Turğut, bir yandan mahalle sakinlerinin işleri için koştururken diğer yandan 100’den fazla sokak kedisini besleyip, bakımlarını yapıyor.
“MARDİN – HALİL İBRAHİM SİNCAR/SABAHATTİN KAYA
“Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Şafak Mahallesi Muhtarı Mehmet Ali Turğut, yaklaşık 3 yıl önce kızı Zehra Nur’un sokakta ayağı kırık halde bulup eve getirdiği kediyi iyileştirip bakımını üstlendi.
“Böylece bu hayvanlara karşı sevgi duyan Turğut, 30 kediyi daha evinde beslemeye başladı.
“Mahalle sakinlerinin işleri için koşturan muhtar Turğut, sokak kedilerini de ihmal etmiyor.
“Her ay aldığı mamaları sokak sokak gezdiği mahallede 100’ü aşkın kediye dağıtan Turğut, bu hayvanların bakımını da yapıyor.
“Küçük kızının ayağı kırık halde getirdiği kediyi, bir süre sonra aile bireyi gibi görmeye başladığını anlatan Turğut, şöyle konuştu:
“10 yavrusu var o kedinin. Kendi imkanlarımla onlara mama almaya başladım. Aylık 15 kilogram mama alıyordum, yetiyordu. Daha sonra mahalle kedilerinin de bakıma muhtaç olduğunu gördük. Bu kediler için aylık 60 kilogram mama almaya başladım ama yetmiyor. Bu konuda herkesin duyarlı olmasını istiyorum. Bütün hayvanların yaşamaya hakları var. Sokakta sahipsiz, yavrulamış kediler var. Elimden geldiğince onlara su ve kedi maması dağıtıyorum. Elimde olsa bütün ilçenin kedilerine yiyecek dağıtacağım ama imkanım bu kadarına el vermiyor.”
“Kızının sosyal medyada adına açtığı hesap üzerinden hayırseverlerden mama talebinde bulunduklarını belirten Turğut, “Para yardımı yapmak istediler ama kesinlikle kabul etmiyorum. Mama göndermelerini istiyorum. Gücüm yettiği kadar mamaları sokak hayvanlarına dağıtacağım.” dedi.
“Babamızın ilgisi bizleri gururlandırıyor”
“Kediyi ceketine sararak eve getirdiğini, ilk başta ailesinden durumu sakladığını anlatan Turğut, “İlk olarak ablama, daha sonra anneme ve babama gösterdim. İlk başta annem biraz kızdı ama daha sonra alıştı. Babam da görünce ‘Niye getirdin, nasıl bakacağız’ dedi. Daha sonra babam ona bir yer yaptı. İyileştikten sonra yavruları oldu. Şimdi de babam bütün kedilere bakıyor. Babamızın ilgisi bizleri gururlandırıyor.” diye konuştu.” (http://aa.com.tr/tr/yasam/sokak-kedilerinin-de-muhtari-oldu-/875302)
Dikkat edelim, arkadaşlar; içinde yaşadığımız Sınıflı Toplum, bizi daha çok zalimler olmaya yönlendirir. “Altta kalanın canı çıksın”dır, bu sömürü, vurgun ve zulüm düzeninin sloganı. Yani, bizi insanlıktan çıkmaya zorlar sürekli.
Biz, evlatlarımızı Gerçek İnsanlar olarak yetiştirmeye gayret edelim, kendimiz de insanlığımızı korumak ve savunmak için her daim mücadeleye ve fedakârlığa hazırlıklı olalım.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu Parababalarının zulüm, sömürü ve vurgun düzeninde İnsan kalmak kolay değil.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
20 Aralık 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı