Gençliğin Üç Alınyazısı
Gençliğin Üç Alınyazısı
Gençliğimiz neden çırpınıyor?
“Sosyal-ekonomik” nedenmiş.
O nedir? Gerçekleri gevelemeyelim.
1- Bizde de seçim böyle olur Çelebi
Finans-Kapital milyonerleri kasabalarımıza çöreklenmiş Tefeci-Bezirgân Hacıağalıkla “Demirkırat” biçimi dörtnala kalkalı çok avundu. Köylü ve Kentli yığınların oyları mı avlanacak? Kolay geldi. 40 bin köyden 10 bininin muhtarına, yüzer lira dağıtsan: 1 milyon lira eder, hele biner lira dağıtsan: 10 milyon lira eder. Nedir bu para? Bir Kodaman Bezirgân Partinin her yıl Devlet kasasından resmen çektiği haraç bile değildir.
Muhtar 100’lüğü, bilemedin 1000’liği, gözüne kestirdikleriyle paylaşır. Kim parayı verdiyse, köyde “Seçim” düdüğünü o çalar. Farz edelim ki, canı yanık bir iki baldırı çıplak oyunu parayı veren Partiye atmadı. Atmayan yüzüktaşı gibi ortada besbelli kalır… “Sandıktan” oy pusulası satılık çıkmayanın ertesi gece harmanı, samanlığı cayır cayır yanar. Bir daha sıkıysa, oyunu para vermeyen Partiye, Tefeci – Bezirgânın tutmadığı Partiye versin!
2- “Seçmeyen” Öldürülür
Köylü o yüzden, Finans-Kapital milyonerlerinin dümen suyuna bağlanmış Tefeci-Bezirgân sınıfın emrinde yatar kalkar. O köle yoksulluğu ile esir ruhunun acılarını halkın duymaması için, ağrı kesici ilaç olarak Kur’an Kursları ile başı bağlanır. Herhangi biri bin yıllık geleneğe karşı kıpırdayamaz. Binde biri: “Kanun var” gideyim İdareciye veya Adalete şikâyet edeyim! dese, başına geleceği bilir.
Hacıağa’nın adamı Avukat, halktan adamı bir harman yangını kadar para zararına sokar. Avukat masrafı göze alınsa: İdareci terslemesi, Başkâtip tökezletmesi “Muamele”yi suya düşürür. “Tahkikat” Karakola gitse: sopaya biner. Köylü gene direnirse: Bu yol evi yakılır. Anlamaz da hâlâ şikayete kalkarsa: Kasaba yolunda, yahut kırda bayırda bir Ağa kurşunu ile öldürülür. Cinayetin “fâili meçhul” (yapanı bilinmez) kalır.
3- Sülâlesi Kurutulur
Yeniden karakol işe el kor. Bu yol ölen şikâyetçinin dostları, yakınları “Tahkikat” sopasından geçer. Zorla verdirilmiş ifadelerle, Hacıağa’nın sözünden kıl kadar çıkmış başkaları, “Adaletin pençesine” düşer. Yıllarca sürünülür, ezilinir. Ocaklar söner… “Hökümatla baş edilmez.” Hacıağa’dan şikâyet: “Devletlû”dan (memurdan, jandarmadan) şikâyete karmıştır.
Bu tükenmez trajedi tablolarını görmeyen, bilmeyen bir tek Türkiyeli kişi var mıdır? Yoktur. Bu gerçeklik ortasında: Kişi olarak kim demokrasi’nin çeliği eriten bir “Demirkırat” tekmesi gibi, halk “yanıkarası” gibi işletildiğini unutabilir? Bu unutuşunu canıyla kanıyla, eviyle, barkıyla ödeyen halktan bir kişinin 4 yıldan 4 yıla “Hür seçimlere” girmesi ile koyunun kırk makinesi altına yahut salhaneye girmesi arasında ne fark kalır?
4- Kankıran Başı
İşte efendilerimizin “Demokrasi” adlı “Hint kumaşı” ipek şalla örttükleri İktidarlarının kaynağı: bu kanlı terör, sinsi zılgıt düzenidir. Ona güvendikleri için, iktidara “meşru yoldan” geldiklerini ortalığa yayarlar. Aydın kapıkulları da ülkemizi esir pazarına çevirmiş bulunan mekanizmayı haklı “meşruiyet” içinde gösterdikçe maaşlarını, yeteneklerini sağlarlar, çoğaltırlar.
İşte Gençlik ve özellikle üniversiteli faciasının altında yatan sosyal kankıran budur. Nemrutluğun ve Firavunluğun her türlü Makyavelizmini ve Bizantizmini “Yüksek Öğretim çapında sistemlendirmek istiyorlar. Kürsü “otorite”leri, Gençliğe hep o işsizlik ve pahalılıkla bitkin hale getirilmiş bezgin halkı örnek gösterirler. Gençliğin de, tıpkı babası, amcası, akrabası kadar yılgın, bilinçsiz, ağaları beyleri bırakıp birbirine düşmüş bir beyinsiz oy davarı yetişmesini kurarlar.
5- Bari aç bırakmasa
Hiç değilse Gençliğe bir insanca geçim sağlayan gelecek gösterilse? Batı Finans-Kapitali, aydın gençliğini sömürgelerine, geri ülkelere “Uzman” yahut değnekçi olarak sürerek besler.
Bizim aydın gençlik için iki yol kalır: ya 30 yaşına dek “oku”duktan sonra 500 lira maaşla Devlet Kapıkulluğuna çırak yazılacaktır. O zaman ömür boyu Hacıağa’nın lâpçınlarını yalayarak “Personel Kanunu” denilen işkence basamaklarını süslü hayvan katlanışıyla tırmanmaktan başka “ülkü” bilmeyecektir.
Yahut, Emperyalist Anavatanlarının esir pazarında satılık “aşağı ırk” eşantiyonu olmak üzere, Türkiye Anayurdunu ve Milletini inkâr etmeye gidecektir. Gençlik yığınımızın başı ucuna asılı ikiyüzlü Acem kılıcı budur.
6- Hırsızlıktan Halk Düşmanlığına
Gençliği bu iki çıkmaza iten Efendilerimizdir. Ve her iki alınyazısı onların işine geliyor. Öldürmeyip süründüren Personel Maaşı oltasına kapılan genç, çarçabuk rüşvet, irtikâp, suiistimal vb. yollarından maaş “eksiğini tamamlamak” zorunda kalır. Bu “kitabına uydurulmuş” çalıp çırpma ve kanunsuzluk, tam 7 bin yıldır Tefeci-Bezirgân sınıfın örgütleyip, sistemlendirdiği vurguncu bozuk düzen gidişidir.
Genç, o Antika çapul yolundan hem Kapıkulu uşak ruhuna siner, hem kendisi çaldığı için büyük hırsızları haklı görüp savunur, hem en basit kanunları çiğneyip hiçe saymakta ve keyfi derebeylik sürmekte Efendilerin yardımcısı ve istihkâmı olur.
Genç artık ölmüştür. Ölmekten de beter, kokuşmuşluğu toplumu kankıranlaştıran bir leş haline gelmiştir. Efendilerimiz onun için, Aydın genci ne yapıp yapıp, geçinilemez bir maaşla Devlet kapısına kul etmeye bayılırlar. Artık genç kişiliğini yitirmiş, ruhça alçaldığı ölçüde insanlarımıza yadlaşıp yukarıdan bakan tam bir gönüllü Halk düşmanıdır. Efendilerimizin istediğinden âlâ soysuzlaşmıştır.
7- Emperyalizmin Yağcıları
Acem kılıcının ikinci yüzü: Genç Aydınların, (Türkiyelinin rüyada göremediği maaşlar peşinde), Emperyalist ülkelere Finans-Kapital “uzmanlığı” için Vatanını, Milletini, insan haysiyetini, içten mutluluğunu işgücü ile birlikte haraç mezat satmaya gitmesidir. Gittiği yerde her zaman, kendi kendisine ve yurttaşlarına ihanet etmiş, ciğeri beş para etmez bir sığıntı, yabancıdır. Tek dayanağı, Türkiye’de kalan eş dost benzerlerinden çokça para kazanmak ve altında bir otomobil sürmektir.
Bu parlak “Avrupa” kumaşı giyen otomobilli dilenciler, kendi ülkelerinde kendilerinden bin kez karakterli oldukları için Emperyalist ülkelere kaçamayan, benzerlerinin soysuzlaşma batağında çürümelerini, onların “beceriksiz” olduklarına, yahut “açıkgöz” olmadıklarına verirler. Kendi ülkelerinin dünyada alay konusu olmuş en geri sömürgelerden daha gülünç birtakım şatafatlı “Büyük adam” kuklaları elinde kanayıp, irinleşmesine dudak bükerler. Onlar külâhlarını kurtarmışlardır ya… Bütün Türkiye gemisinde kaptan olmaktansa, Emperyalizmin savaş gemilerinde yağcılık ederler.
8- Vurulan Birinci Kuş: Beyinsizleştirme
Türkiye’nin Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgân vurguncuları, gençliğimizin bu ikinci soysuzlaşma, yadlaşma, halk düşmanı olma gidişinden bir taşla iki kuş vururlar. Bir yol, Amerika’nın “Nüfus kontrolü” ile “azaltın” dediği başbelâsı “fazla nüfus”u bir ufunet gibi dışarıya boşaltırlar. Yarım milyon işçi ihracıyla nasıl İşsizliğe çare ararlarsa, tıpkı öyle, taze beyin ihracıyla, Türkiye’de gerekli olan beyinsizliği biraz daha arttırmış olurlar. Bu taş Türkiye Halkını canevinden, beyninden vurur, sersemletir. Asıl istenen de budur. Kalıp da kendi alınyazılarını ve memleketi düzelteceklerine, gençler defolup giderler bu topraklardan. “Sen sağ olasın Sevdiceğim, ben de Selâmet!”
9- Vurulan ikinci kuş: Kozmopolitleştirme
Efendilerimizin aynı taşla vurmayı, belki hiç düşünmeksizin, becerdikleri ikinci kuş, daha uzun vadeli cinayettir. Finans-Kapital artık yenisömürgeciliğe girmiştir. l9’uncu Yüzyıldan kalma Anavatan (Metropol) sınırları, Metropollerle Sömürgeler arasındaki göze batan ayrıseçili zıtlıklar törpülenmelidir. Her zaman kozmopolitleştirilmiş bulunan geri ülke aydınları, artık milletin ve vatanın inkâr edilmesi yönünde hayvan yetiştirilircesine eğitilmelidir. Bu alanda Türkiye Finans-Kapitalistleri ile Tefeci-Bezirgân Hacıağalarının Uluslararası Finans-Kapital tahakkümüne yapabilecekleri en iyi yardım: Türkiye’nin genç aydınlarını Emperyalist bitnikleri halinde Vatansız serseri Yahudi’ye çevirmekle sağlanır.
10- Gençlik Sömürü İstemiyor
İşte Efendilerimizin Türkiye gençliğine, hele aydın gençliğine beğendirmeye giriştiği bu iki tip ölümlerden ölüm’dür. Bu iki türlü ölümü de gençliğimiz göze alamıyor. Yaşamak istiyor. Kendi toprağında yaşamak, ama ne yerli, ne yabancı bir avuç vurguncu ve soyguncuya kul köle (hırsız uğursuz) olmaksızın yaşamak istiyor. 500 yerli Finans-Kapitalle 2500 Tefeci-Bezirgâna 35 milyon Türkiye insanını rahatça sömürtmek için bekçi köpekliği etmektense, Türkiye’de sömürüyü kaldırıp, herkese insanca yaşama hakkını, görevini ve olanağını bileğinin hakkıyla vermek istiyor.
11- Genç Türk: Cahil Köylü Değil, Proletarya Müttefikidir
3000 Efendimiz ise, 7 bin yıllık zâlimlik alışkanlığı ile, aydın gençliğimizi, cahil köylü yerine koymak istiyor. Ağa nasıl, oy vermeyen, hak aramak, hele “maazallah!” “şikâyet” etmek küstahlığını göstermek isteyen köylüyü, harmanı evi yakıldıktan sonra gene yola gelmedi mi öldürtüyorsa, aydın gence de tıpkı öyle davranılıyor. Bursla satın alınamayan, kendi alınyazısının, Türkiye Halkının alınyazısıyla bir olduğuna inanan gençliği, önce sokak ortasında, Üniversite binasında “Toplum Polisi”ne coplatıyor. Karakolda, Müdüriyette en ağır küfürlerle işkenceye uğratıyor. O da yetmedi mi kurşunlatıyor!
Yanılıyor. Aydın genç Antika çağın ezik, cahil köylüsü değildir. Aydın genç, hiçbir zulmün sindiremeyeceği Modern İşçi Sınıfı gibi bir yenilmez devrimci özgücün müttefikidir. Üstelik, gençliğimizin tükenmez “Genç Türkler” devrimci geleneği vardır. Yıldırılamaz gençlik.
Ve cinayetlerin “faili meçhul” değildir: Finans-Kapital ile Tefeci-Bezirgân Hacıağalardır!
(Sosyalist, 2 Şubat 1971)