Bugün 23 Nisan… And olsun ki kaybettiğimiz Ulusal Egemenliğimizi yeniden kazanacağız!
Çoğumuzun bildiği o coşkulu şiirde söylendiği gibi, 2018 23 Nisanı’nda nasıl neşe dolsun ki insanımız?..
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın simgesi, sevk ve idaresinin yapıldığı, Gazi unvanıyla şereflenen kurum olma özelliğine sahip Türkiye Büyük Millet Meclisi, ilk açılışının 98’inci yılında Türkiye’nin değil, ülkenin egemenliğine tasallut edenlerin Meclisi. Artık “Büyük” değil, tek kişinin iradesi hâkim, yani küçüldü. Milleti değil AB-D Emperyalistlerini ve yerli satılmışları temsil ediyor. Ve TBMM artık Meclis olma niteliğini yitirdi. Meclisin iradesi AKP’giller’in Büyük Şefinin iki dudağından çıkacak sözcüklere indirgenmiş durumda.
Nasıl kahrolmasın insanımız?..
Emperyalist Yedi Düvele karşı bağımsızlık savaşı veren Jöntürk Gelenekli Türk Ordusu’na bugün, ruhları ABD Emperyalistleri tarafından boşaltılmış, cesaret vatanları teslim alınmış, AKP’giller’in İmamına biat eden Tosun Paşalar komuta etmekte. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy namlı CIA operasyonlarıyla diz çöktürülen Türk Ordusu’na ölüm vuruşu, 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’yla vuruldu.
Nasıl içi sızlamaz insanımızın… Lozan’da kazandığımız vatan toprakları, 18 adamız 1 kayalığımız Yunanistan tarafından işgal edilmiş durumda.
Nasıl hüzünlenmesin insanımız?..
Zaferle taçlanan Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla Mazlum Halklara ve o halklara önderlik eden önderlere umut olduk, örnek olduk, ışık olduk. Mısır Halkı ve Yurtsever Önderi Nasır, Küba Halkı ve önderleri Fidel, Che, Camilo ve Raul, Vietnam Halkı ve Ho Şi Minh, Venezuela ve yiğit önderi Chavez, Mustafa Kemal’den ve önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı’ndan etkilendiler, o savaşı örnek aldılar, kendilerine yol gösterici yaptılar.
98 yıl önce Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızı sevk ve idare eden Meclis, 98 yıl sonra Ortadoğu’da Mazlum Halklara kan kusturan, onların bağımsızlıklarına göz diken AB-D Emperyalistlerinin Mazlum Halklara yönelik saldırısının sevk ve idare edildiği yer olarak kullanılmakta. Artık Mazlum Halklara ve Yurtsever önderlerine örnek olan bir ülke değil, insan soyunun en büyük düşmanları AB-D Emperyalistlerinin oynattığı, Türk ve Kürt Memetleri kendi askeri yerine ölüme gönderdiği, Mazlum Halkların umutlarını, ışıklarını söndüren, biat etmeyi örnek olarak sunan bir ülke haline getirildik.
Nasıl kaygılanmasın insanımız?..
“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz”, demişti Mustafa Kemal.
Bugün ülkenin her yerinde cirit atıyor Ortaçağcılar. İnsanlığı Ortaçağ karanlığına götürmeye yeminli Muaviye-Yezid dincileri, CIA İslamcıları, Bakanlıkları bölüşüyorlar kendi aralarında. Ve ne acıdır ki Mustafa Kemal’in koltuğunda oturan da bugün Ortaçağcı bir İmam. Yine ne acıdır ki Mustafa Kemal’in kurduğu CHP’de de varlar, Kurtuluş Savaşı’mızla üstünden biraz olsa da budanan Ortaçağcılar. Ve ne acıdır ki Yeni CHP’yi örgütleyen Soroscu ekip övünç kaynağı yapıyor, CIA İslamı’nın simgesi türbanı biz serbest bıraktırdık, diye.
Nasıl üzülmesin insanımız?..
Ne diyordu Mustafa Kemal?
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, yaşam ve geleceğini biricik amaç bildiği halkını emperyalizm ve kapitalizmin tahakküm ve zulmünden kurtararak, yönetim ve egemenliğimizin gerçek sahibi olmakla amacına ulaşacağı kanısındadır”.
Ve ne kadar güzel tasvir ediyordu insan soyunun en büyük düşmanlarını:
“İstilacı saldırgan devletler yerküresini kendilerinin malikânesi ve insanlığı, kendi hırslarını tatmin için çalışmaya mahkûm esirler saymaktadırlar. Sonuç olarak Dünya iki zümreye ayrılmaktadır. Birisi Doğu’dur. Ki kendi varlığını, istiklalini kavramıştır, bu bilinçle el ele vermiştir. Diğeri ise, sırf kendi hırslarını tatmin için çalışan zümredir. Bunların amacı zulüm ve baskı olduğu için, onları lânetle anmakta kendimizi haklı görürüz.”
2018 yılının 23 Nisan’ında AB-D Emperyalistlerinin tahakküm ve zulmü altındayız. Ruhlarını kendi ikballeri için gönüllüce bu haydutların emrine sunan yerli satılmışlar, halklarımızın bu kan içicileri lanetle anacakları o günlere ulaşmasını engelliyorlar, geciktiriyorlar. Halklarımızı, “bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı “Heyeti Milliyece mücadeleyi uygun gören bir mesleği takip eden insanlar” olmaktan çıkarıp, Amerikan 6’ncı Filosu önünde namaza duran din bezirgânlarına dönüştürmeye çalışıyorlar.
Nasıl sevinsin insanımız?..
Çocuklara hediye edilmişti 23 Nisan. Bir ilkti Dünyada. 98 yıl sonra, ülkemizin getirildiği bu noktada, çocuklara taciz konuşuluyor, çocuk gelinler konuşuluyor, çocuk işçiler konuşuluyor, açlıktan ölen çocuklar konuşuluyor, eğitimden mahrum çocuklar konuşuluyor.
Nasıl içi kararmasın insanımızın?..
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın arkasından kurulan Laik Cumhuriyet’le kadınımız ikinci sınıf bir insan olmaktan çıkarılmıştı. Seçme seçilme özgürlüğüne kavuşturulmuştu. Eksik gedik de olsa Laiklik kadının özgürlüğü, kurtuluşu olmuştu. Kadın sosyal yaşamda yerini almaya başlamıştı. 98 yıl sonra kararttılar kadınımızı Muaviye-Yezit İslamcıları, kara çarşafa sokuyorlar adım adım. Sosyal yaşamdan soyutlamaya, erkeğin dört eşinden biri yapmaya çalışıyorlar. Kadın cinayetleri, tecavüzleri Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin hiçbir döneminde bu kadar artmamıştı.
Nasıl üzülmesin insanımız?..
Bizi bölmek istemişlerdi 98 yıl önce, Bağımsızlık Savaşı’mızla yırttık attık, paçavraya çevirdik Sevr’i. Sevr’i bize dayatanları da, imzalayanları da, savunanları da aynı geminin içine bindirip gönderdik bu topraklardan. Ve bugün Sevr, yenisiyle yeniden bize dayatılıyor. Yeni Sevr’in günümüzdeki adı BOP ve bunun Eşbaşkanı şu anda Mustafa Kemal’in koltuğunda. Sağ cephede AKP’giller’in başını çektiği partiler, sol cephede Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi PKK-HDP’nin kuyruğuna takılıp insan soyunun en büyük düşmanlarının “umut kaynakları” olan Sevr’ci Soytarı Sahte Sollar, Yeni Sevr için birlikte çalışıyorlar ve adım adım ülkeyi Irak’laştırıyorlar, Libya’laştırıyorlar, Yugoslavya’laştırıyorlar. Binlerce yıldır kardeşleşmiş, en kritik momentlerde kader birliği yapmış Türk ve Kürt Halkları ayrıştırılmaya, birbirleri arasına düşmanlık tohumları ekilmeye, iki kanlı gibi birbirlerini yok etmeye programlanıyor.
Nasıl mutlu olsun insanımız?..
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla halklarımıza hediye edilen zaferin arkasından gelmişti Kuvayimilliye’nin eseri Sümerbanklar, ETİ’ler, dokuma fabrikaları, bez fabrikaları, uçak fabrikaları, kağıt fabrikaları ve şeker fabrikaları. Bugün 23 Nisan’ın 98’nci yılında bu kurumların yerlerinde yeller bile esemiyor. Ya TOKİ oldular, ya AVM oldular, ya da peşkeş çekildiler başta yabancı sonra yerli Parababalarına.
AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar elbirliğiyle getirdiler ülkemizi bu noktaya. Elbirliğiyle Sevr’in intikamını alıyorlar. 19 Mayıs’ların, 23 Nisan’ların, 30 Ağustos’ların, 29 Ekim’lerin intikamını alıyorlar. Halklarımızın çektiği acıların, yaşadığı hüzünlerin, döktüğü gözyaşlarının kaynağı AB-D Emperyalistlerinin ve Yerli Satılmışların işte bu intikam arzusudur. AB-D Emperyalistleri Mazlum Halklara örnek oldunuz, umut oldunuz, yol gösterdiniz diye intikam peşinde. Yerli satılmışlar da ataları Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler, Ali Kemal’ler Emperyalist Yedi Düvelin zırhlılarına bindirilip gönderildi diye intikam peşinde. Halklara karşı hainlikte ortaklaştılar, yok ediyorlar sevinci, mutluluğu, neşeyi.
Ama bir şeyi yok edemiyorlar ve yok edemeyecekler. UMUDU!
Evet, içinde yaşadığımız günler kara günler. Tıpkı Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı günlerde olduğu gibi. Hatta ondan da daha kötü… Ama umudunu kaybetmeyen Mustafa Kemal ve Yoldaşları; karanlık günleri yarıp aydınlığa kavuşturdular bu toprakları. Türk ve Kürt Halkları kenetlendiler Birinci Kurtuluş Savaşçılarının arkasında. Topu tankı var demediler emperyalistlerin, ölmeyi göze alıp mücadele ettiler. Dört bir tarafımız sarılmış, teslim olmaktan başka çare yok demediler, düşmanın karşısında eğilmediler, yürüdüler üstüne üstüne Emperyalist Haydutların. Ülkenin dört bir tarafında yaktılar Kuvayimilliye ateşini ve bu ateşle yaktılar düşmanın üzerimizde yarattığı karanlığı.
Umudun, gelecek güzel günlerin, sevincin, mutluluğun adıdır Halkın Kurtuluş Partisi
Ve bugün şu karanlık günlerde, bilimli, bilinçli, inançlı ve kararlı mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamış, AB-D Emperyalistlerine karşı nefreti hep bilemiş, onları insan soyunun en büyük düşmanı olarak hep bellemiş, belletmiş, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!” sloganını her zaman hançeresini yırtarcasına haykırmış, insanlığı Ortaçağın karanlıklarına, ümmetçilik konağına geri döndürmekle yeminli CIA İslamcılarına karşı kararlı ve sürekli mücadeleyi bir an olsun bırakmamış, Mazlum Halkların dostu olmuş, ezilenlerden yana saf tutmuş, Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkan hale gelmektense ölmeyi yeğlemiş, UMUDUN adı İkinci Kurtuluş Savaşçıları; HKP’liler var.
HKP’liler:
İşçi Sınıfı içerisindeki mücadeleleriyle UMUT oluyorlar.
AB-D Emperyalistlerine karşı mücadeleleriyle UMUT oluyorlar.
Muaviye-Yezit İslamcılarına, günümüzdeki adıyla CIA İslamcılarına karşı mücadeleleriyle UMUT oluyorlar.
Yiğitlikleriyle, dürüstlükleriyle, doğruluklarıyla UMUT oluyorlar.
“Taksim Vatandır! Vazgeçilemez!” şiarıyla 1 Mayıs’larda verilen mücadeleleriyle UMUT oluyorlar.
O günler gelecek. O günleri mutlaka getireceğiz…
Umudunu yitirmeyenler başarırlar. Biz de başaracağız. Tıpkı Kuvayimilliyeci atalarımız gibi. Onların mücadeleleri, kararlılıkları örnektir bizlere. Biz İkinci Kuvayimilliyeciler olarak atalarımızın yarım bıraktığını tamamlayacağız. Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı nihai sonucuna götüreceğiz. Sosyal Kurtuluşla taçlandıracağız.
İşte o zaman bir daha gelmemek üzere göndereceğiz AB-D Emperyalistlerini bu topraklardan. İşte o zaman tam anlamıyla kökünü kazıyacağız Tefeci-Bezirgân Sermayenin temsilcileri CIA İslamcılarının. AB-D Emperyalistleri de CIA İslamcıları da Mustafa Kemal’in dediği gibi lanetle anılacaklar kuracağımız Halkın İktidarında.
O günler gelecek. O günleri mutlaka getireceğiz.
Birbirimizle düşmanlaştırmaya çalıştıkları Kürt Kardeşlerimizle getireceğiz.
Devrimci İşçi Sınıfımızla getireceğiz.
Yıldırılamaz Gençliğimizle getireceğiz.
Yurtsever, Halkçı, Mustafa Kemal’in cesaretine, yüreğine sahip askerlerimizle getireceğiz.
Örgütlü Gezi İsyanı’mızla getireceğiz.
Demokratik Halk İktidarı Mücadelemizin zaferiyle getireceğiz!
23 Nisan 2018
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi