Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal’i AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlar yok etmeye çalışıyorlar İkinci Kuvayimilliyeciler Yaşatacaklar
Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal’i AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlar yok etmeye çalışıyorlar İkinci Kuvayimilliyeciler Yaşatacaklar
AB-D Emperyalistleri yok etmek istiyorlar Mustafa Kemal’i ve Birinci Kuvayimilliyecileri; Çanakkale’yi Emperyalistlere geçilmez kıldıkları, bu topraklar üzerinde yaşayan her kesimden insanımızın Emperyalist Yedi Düvel’e karşı ortak zaferi olan ve “tüm mazlum milletlerin Emperyalizme karşı ilk zaferi” olan Çanakkale Zaferi’ne komutanlık yaptıkları için,
AB-D Emperyalistleri öldürmek istiyorlar Mustafa Kemal’i ve Birinci Kuvayimilliyecileri; emperyalistlerin aslında kâğıttan birer kaplan olduğunu, Halklar, “Yeter artık!” diyerek ayağa kalkarsa, emperyalistlerin yenilgiye uğratılabileceğini tüm mazlum halklara gösterdikleri için,
AB-D Emperyalistleri izini tozunu silmek istiyorlar Mustafa Kemal’in ve Birinci Kuvayimilliyecilerin; “cansız bir vatan, kansız bir millet” yaratmak isteyen emperyalist işgalcilere ve yerli satılmışların suratlarına tüm mazlum halklara örnek olacak tokat atılmasına önderlik ettikleri için,
Ortaçağcı İrticacılar yok etmek istiyorlar Mustafa Kemal’i ve Birinci Kuvayimilliyecileri; Hilafeti ve Saltanatı, dolayısıyla da Şeriat düzenini kaldırdıkları, medreseleri, tekkeleri kapattıkları, tarikatları yasakladıkları ve sınırlı da olsa Laikliğe dayanan bir Cumhuriyeti kurdukları için,
Ortaçağcı İrticacı Tayyipgiller, Fethullahçılar öldürmek istiyorlar Mustafa Kemal’i ve Birinci Kuvayimilliyecileri; Ortaçağ karanlığını yırtıp toplumu aydınlığa kavuşturdukları, Şeriat Düzenini hâkim kılmak isteyenleri sindirdikleri için,
Ortaçağcıların hizmetindeki çapsız, yüreksiz, Özel Tören Paşaları öldürmek ve yok etmek istiyorlar Mustafa Kemal’i ve Birinci Kuvayimilliyecileri; “(…) subay için “ya istiklâl, ya ölüm” vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!” diyerek ulusal kurtuluş için ölüme gözü kara atıldıkları için,
Ortaçağcıların emrindeki yürekleri ve beyinleri koftiden Tosun Paşalar; izini ve tozunu silmek istiyorlar Mustafa Kemal’in ve Birinci Kuvayimilliyecilerin; “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyerek Ulusal Kurtuluşun uğruna onurları dışında her şeylerini vatana feda ettikleri için,
Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, “Düşündüğü gibi yaşamak için savaşmayan aydın, uşaktır” der.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, bir ulusun tutsak yaşamaktansa yok olmasının daha iyi olacağına inanmışlardı. Kuvayimilliyeciler, onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamak isteyen, emperyalistlerin boyunduruğuna girmek istemeyen Türk ve Kürt Halklarının isyanını örgütlemek üzere girdiler savaşa. Parolaları, “Ya İstiklal Ya Ölüm!”dü. Aldırmadılar düşmanın çokluğuna. Aldırmadılar Tayyipgiller’in Fethullahçıların dedeleri Vahdettin’lere, Damat Ferit’lere, Sait Molla’lara, Ali Kemal’lere. Ürkütmedi bu yurtsever insanları emperyalistlerin silah üstünlüğü ve yerli satılmışların ihanetleri. Çünkü çıktıkları bu yol onurluydu, şerefliydi, yüce bir davaydı ve arkalarında emperyalist işgale boyun eğmeyen Türk ve Kürt Halklarının gücü vardı.
Antep Komutanlarından Binbaşı Arslan Bey: “Dostlarım! Biz ister az, ister çok olalım, hepimiz buradayız. Düşmanın topu, otomatik silahları ve iyi donatılmış askerleri var. Ne olursa olsun, karşımızdaki düşmandan korkmayın. Siz ondan güçlüsünüz. Çünkü kendi toprağınızı, kendi ailenizi, kendi namusunuzu koruyorsunuz…” diye sesleniyordu neferlerine. İşte Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı zaferle taçlandıran güç, Türk ve Kürt Halklarındaki bu anlayıştı.
Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı zafere götüren yolun en temel ve en önemli yapı taşlarından biri de, Lenin Usta’nın oya işler gibi örgütlediği Ekim Devrimi tarafından döşenmişti.
Ekim Devrimi’nin ilk yaptığı işlerden biri, Türkiye üzerine oynanan Emperyalist oyunları bozmak ve emperyalistlerin aşağılık planlarını açığa çıkartmak oldu. Birinci Kuvayimilliyeciler, “Rus Devrimi doğudan bir güneş gibi geldi ve ezilen insanlığın yüreğini parlak bir geleceğe umutla doldurdu. Bu şanlı devrim, emperyalist batıya karşı yeni bir cephe oluşturdu” diyerek selamlıyorlardı Ekim Devrimini. (Abdula Mardonoviç Şamşutdinov, Bir Sovyet Tarihçisinin Gözüyle Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı (1918-1923), s. 67)
Yine Mustafa Kemal şöyle demekteydi:
“Kendi zincirlerini parçalamakla yetinmeyerek tüm dünyanın kurtuluşu için iki yıldan beridir benzersiz bir savaş yürüten ve yeryüzünden zulmün sonsuzca kalkması için inanılmaz acıları coşkuyla göğüsleyen Rus Halkına karşı Türk Halkının beslediği hayranlık duygusunu size bildirmekten büyük bir sevinç duymaktayım… Bir yandan Batılı emekçiler, öte yandan Asya ve Afrika’nın tutsak edilmiş halkları, içinde bulunduğumuz şu sırada, uluslararası kapitalin, egemenliğinin en yüksek kârını elde etmek için onları birbirlerini yok etmek ve tutsaklaştırmak yolunda kullandığını anladıkları gün; sömürgeci politikanın caniliğinin bilinci, dünya emekçi yığınlarının yüreğine işlediği gün, burjuvazinin egemenliği sona erecektir. Ben buna derinliğine inanmaktayım ve tüm yurttaşlarım da bu inancımı paylaşmaktadır.” (agy. s. 218)
Emperyalist 7 Düvele karşı yalnız değildik. Uyanan ve davranışa geçen milyonlarca emekçi Türkün ve Kürdün umutlarını daha da bir yeşertti Ekim Devrimi.
Bu savaşta en büyük müttefikimiz olan LENİN önderliğindeki Sovyetler Birliği tarafından yapılan her türden silah, teçhizat ve para yardımları zafere giden yolu daha bir kısalttı. Mustafa Kemal, son derece duru bir şekilde dile getiriyordu, Lenin Usta ve Sovyet Halkının can simidi yardımlarını:
“Eğer Rusya’nın yardımı olmasaydı yeni Türkiye’nin İngiliz-Fransız ve Yunan Müdahalecilere karşı zaferi ya bugünküyle karşılaştırılamaz ölçüde büyük kurbanlar pahasına elde edilirdi ya da hatta büsbütün olanaksız olurdu. Rusya Türkiye’ye hem manevi hem maddi bakımdan yardım etti. Ulusumuzun bu yardımı unutması bir suç olur.” (agy, s. 273)
Birinci Kurtuluş Savaşçıları, yalnızca Avrupa’nın emperyalist açgözlü yırtıcılarına karşı mücadele vermediler:
“Yüzlerce yıldır süren baskıcı sultan egemenliğine son verilmesi, Türk ulusal kurtuluş devriminin sırası gelmiş büyük bir zaferiydi. Bu zafer, emperyalizmin ajanı olan ve ulusal bağımsız bir Türk devletinin kurulması yolunu tıkayan içteki gerici güçlere karşı kazanılmıştı.” (agy, s. 347)
Zafer kazanıldığı andan itibaren AB-D Emperyalistleri, Yerli Satılmış Tayyipgiller, Fethullahçılar, Özel Tören Paşaları, Birinci Ulusal Kurtuluşun intikamını alma, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını öldürme, yok etme, onların izini-tozunu silme çalışmalarına başladılar. Mustafa Kemal’in kaybından sonra da bu aşağılık çalışmaları çok büyük bir yol aldı.
Mustafa Kemal’in bedence aramızdan ayrılışının 74’üncü yılı olan bugünlerde de bu hainane amaçları doğrultusunda büyük kazanımlar elde ettiler, ne yazık ki…
Çok büyük bedeller ödeyerek inlerine gönderdiğimiz emperyalistler, bugün artık ellerini kollarını sallayarak giriyorlar ülkemize.
Bir karış toprağı emperyalistlere vermemek için kanlar döküldü oluk oluk, bugün topraklarımızı inlerine gönderdiğimiz emperyalistler mazlum halklardan aşırdıkları paralarla satın alıyorlar.
Emperyalistlerin Sevr planını da, onlara kucak açan Ortaçağcı İrticacıları da parçalayıp attı atalarımız, bugün Yeni Sevr’e doğru götürülüyor bu vatan.
Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerin mücadelesi; onur mücadelesiydi aynı zamanda. Yok sayılmaya, “Hasta Adam” muamelesine, aşağılanmaya, itilmeye bir isyandı halklarımızın mücadelesi. Bugün Türk Ordusu’nun başına çuval geçiriliyor ABD Emperyalistleri tarafından, Yurtsever askerler, bilim insanları adi birer suçlu gibi zindanlara tıkılıyor, AB-D Emperyalistlerinin talimatlarıyla. Onurdan nasibini almamış Ortaçağcı İrticacılar alkış tutuyorlar.
Birinci Kuvayimilliyeciler kurdular, ağır sanayi tesislerini, madenleri, limanları, iletişim sistemlerini, Sümerbank’ı, fabrikaları, demiryollarını. Bugün bu ekonomik değerlerimiz vatan tanımaz, halk düşmanı ümmetçi kafalar tarafından, yangından mal kaçırırcasına, haraç mezat yerli-yabancı Parababalarına, Özelleştirme adı altında peşkeş çekildi-çekiliyor.
Zaferle taçlanan Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluşumuz yol gösterdi Ortadoğu’nun, Afrika’nın, Latin Amerika’nın mazlum halklarına. Mustafa Kemal’in ve dava arkadaşlarının mücadelesini, bu vatan için yaptıklarını örnek aldı Nasır, Musaddık, Che, Fidel… Emperyalistlere karşı mücadelenin fitilini ateşledi, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız. Bugün AB-D Emperyalistlerinin Müslüman Arap Halklarına giriştikleri Haçlı savaşında Tayyipgiller, Türk Ordusu’nun Özel Tören Paşaları gönüllü maşa olarak yer almakta. Tabiî ki alavere dalavereyle cepheye sürülecek olan, Türk ve Kürt Memetlerdir…
Çanakkale’de, Sakarya’da, İnönü’de, Dumlupınar’da, Mehmetçiklere bu vatan topraklarına emperyalistlerin adım atmaması-atamaması için ölmesi emrediliyordu. Bugün Mehmetçiklere, emperyalistlerin aşağılık çıkarlarına hizmet etmesi için ölmesi emrediliyor.
Türklerin ve Kürtlerin ortak mücadelesiyle bu vatan Batılı Emperyalistlerden kurtarıldı. Bugün bin yıllık kardeşlik, AB-D Emperyalistlerinin bin ülkeli bir dünya projesi uğruna düşmanlığa dönüştürülmekte.
Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerin önderliğinde verilen mücadelenin arkasında Lenin vardı, Sovyet Halkları vardı. Mustafa Suphiler, Onbeşler, gerçek TKP, Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı desteklediler bu kutsal savaşı. Denizler de, Mahirler de sahiplendiler bu mücadeleyi ve kendilerini bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçıları olarak nitelendirdiler. Bugün gafil solcularımız Mustafa Kemal’i emperyalizmin ajanı, Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı da “Türk-Yunan Savaşı” olarak görüyorlar.
Birinci Kuvayimilliyecilerin eksik de olsa getirdikleri Laiklik, bugün Ortaçağcı İrticacılar eliyle ortadan kaldırılıyor.
Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşında kadınımız cepheye cephane taşıyordu, savaşıyordu. “Yarımız olan kadını”ın yeri “öküzümüzden sonra gel”miyordu. Zaferden sonra da sosyal hayatta ve iş yaşamında yer alması için uğraş veriliyordu. Bugün kadınlarımız, kafası Şeriatın bayrağı Türbanla kapatılırken aynı zamanda da tüm sosyal ve iş yaşamlarından soyutlanmaya çalışılıyor. Ortaçağda olduğu gibi evin dört duvarı arasına, dünyadan bihaber olarak, hapsedilmek isteniyor.
Birinci Kuvayimilliyecilerin kurdukları Köy Enstitüleriyle gençler aydınlığa kavuşturuluyordu. Bugün İmam Hatip Okullarıyla birlikte gençlerimiz Ortaçağ Karanlığına doğru yuvarlanıyorlar.
Ve bugün Mustafa Kemal’in makamını, Mustafa Kemal ve mücadele arkadaşlarının kurdukları Meclisi, Onların sindirdikleri, yeraltına gönderdikleri Ortaçağcı güçler işgal etmiş durumda.
Görüldüğü gibi, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarına göre durum daha vahim. Karşıdevrimci cephe AB-D Emperyalist canavarlarının yanında yerli Parababaları (TÜSİAD, TİSK, TOBB, MÜSİAD), Ortaçağcı-Şeriatçı Tayyipgiller, pezevenkleşmiş medya kalemşorları, gafilliğinden AB-D yolunu savunan, farkında olmadan solculuk yaptığını sanıp bu cephenin içinde yer alan Sahte Solcular, hainliğinden AB-D kucağında gönüllü yer alan Sorosçu uşaklarla, daha da genişlemiş durumda. Öylesine örgütlüler ki, azınlık olmalarına rağmen çok büyük bir güçmüş gibi görünüyorlar. Artık pervasızlar. Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerin kapattıkları tekke ve zaviyelerin açılmasına, 29 Ekim’in, 19 Mayıs’ın kutlanmasına, 10 Kasım’da törenler yapılmasına yasaklar koymaya kadar vardırdılar işi.
Ama sökmüyor yasaklar, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın kazanımlarını kaybetmek istemeyen Halkımıza. Halkımız gösterdi gücünü 29 Ekim’de AB-D Emperyalistlerine ve yerli satılmışlara. Yüz binler deldi yasakları, kâr etmedi gaz bombası, biber gazı, tazyikli sular.
Halkımız örgütsüz iken gösterdi bu gücünü. Bir de örgütlenirse neler olur o zaman.
İşte o zaman Birinci Kuvayimilliyecilerin yarım bıraktıkları tamamlanacaktır. Ulusal kurtuluş Sosyal kurtuluşla taçlanacaktır.
İşçi Sınıfımız, üretmen halkımız, esnafımız, namuslu aydınlarımız, Sivil-Asker Gençliğimiz ve Kürt kardeşlerimizle omuz omuza, hainlerin-işbirlikçilerin egemen olduğu bu soygun ve vurgun düzeni, yerli-yabancı Parababaları düzeni yıkılıp, Demokratik Halk İktidarı kurulacaktır o zaman.
Mustafa Kemal’e, Birinci Kuvayimilliyecilere, Çanakkale Şehitlerine sözümüz olsun. Bunu başaracağız. 10 Kasım 2012
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi