“Ülkemizi kasıp kavuran yaz sıcakları değil; ABD devşirmelerinin yarattığı ihanet sıcaklarıdır”
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Haber bültenlerinde,“ülkemiz sıcaktan kavruluyor” diye haberler veriliyor, biliyorsunuz. Meteoroloji raporlar yayınlıyor bu konuda. Fakat beni asıl mahveden, kahreden o sıcaklar filan değil.
Köylü çocuğuyuz sıcaklara, soğuğa alışığız. Yaz sıcaklarında ekinde, harman yerinde hep açıkta geçerdi çocukluğumuz. Sonra orta sondan başlayıp lise yıllarında yaz tatillerinde hep kiremit fabrikalarında, inşaatlarda çalışırdık, yaz sıcaklarında. Hiç umurumuzda olmazdı sıcaklar. Hatta lise son sınıftaki 15 günlük sömestr tatilinde bile inşaatta çalıştık. Soğuklar da, Konya’nın Şubat soğukları da, umurumuzda olmadı. İki ay sonra 78’i geride bırakacağız, kanserliyiz. Buna rağmen şu sıcaklar da bizim için etkili bir şey olamıyor. Yani rahatsızlık duymuyoruz pek.
Fakat dediğimiz gibi, ülkemiz asıl sıcaklardan değil ihanetten kavruluyor…
Bir tarafta Milas Akbelen’de 65 bin ağacımız katlediliyor. Halk çocukları Jandarmalar, halkımızın üzerine sürülüyor biber gazlarıyla, coplarla, yerlerde sürüklemelerle. Ve hain, aç, gözü doymaz, Amerika’yla kanka olmuş, kaynaşmış Parababalarının vurgunu ve Tayyipgiller’in vurgunu için ormanlarımız, nehirlerimiz, dağlarımız, ırmaklarımız kurutuluyor, zehirleniyor, çölleştiriliyor.
Öbür taraftan zamlar, vergiler yağmur gibi yağıyor. İnsanlarımız artık neredeyse pazarlara çıkamaz, pazarlardan boş filelerle evlerine döner hale geldiler. Açlığa, yokluğa, sefalete mahkûm edildi insanlarımız. Emeklilerimiz 7 bin beş yüz liralık maaşa mahkûm edildi ya.
Bunlarda utanma, vicdan, ahlâk diye bir şey olabilir mi?
Gecekonduların, bodrum katlarının, ufacık evlerin bile kirası 10 binin üstünde İstanbul’da. Asgari Ücret, Açlık Sınırının altında kaldı. Daha Asgari Ücretliler ilk maaşını almadan Açlık Sınırının altına düştü, belirlenen 11 bin liralık Asgari Ücret. Açlık Sınırı 12 bini aştı çünkü. Yoksulluk Sınırı 34 bini aştı.
İşte bu şartlarda, mental olarak bir yığın hastalığa sahip Tayyip, Narsisistik Kişilik Bozukluğu, Mitomanik Kişilik Bozukluğu, Kriminal Psikopatik Kişilik Bozukluğu hastalıklarına sahip bu kişi, Kaçak Saray’ın Sultanı, ne olup bittiğinin farkında değil Türkiye’de ya. O devran sürüyor sarayında. Kaçak Saray’ının altı aylık gideri iki milyarı geçmiş. Yani yıllık dört milyar lira sırf bu adamın sarayının gideri var ya.
Bunlar çıldırmış, zıvanadan çıkmış. Halk zerre miktarda umurlarında değil bunların. Ve onun altındaki kriminal çetenin hepsi; “Ulan devran bu devran, ne vurabilirsek yanımıza kâr kalacak”, diye hiç utanıp sıkılmadan, hiç fren kullanmadan vurgun yapıyorlar, hırsızlık yapıyorlar, yolsuzluk yapıyorlar, talan yapıyorlar.
Tayyip ve avenesi, saltanatımızı sürdürebilmemiz için ne lazım diyorlar?
Türkiye’yi gittikçe Ortaçağ’ın karanlıklarına çekip sürüklememiz lazım, diyorlar.
Bunu nasıl yapacağız?
Muaviye-Yezid Dininin afyonuyla insanlarımızı zehirleyerek yapacağız bunu, diyorlar.
İşte Eğitim Bakanı yoklama çekiyor. Ne diyor?
Kız ve erkek öğrencilerin sınıflarını ayırabiliriz, bunu tartışmaya başlayabiliriz, diyor.
Diyanet İşleri Başkanı ne diyor?
Cuma günlerini Cuma namazına uygun gelecek, uygun düşecek şekilde düzenlemeliyiz, diyor.
Yani giderek ülkemizi bunlar Suudi Arabistan karanlıklarına, Pakistan karanlıklarına ve hatta Afganistan’ın Taliban karanlıklarına götürmek istiyorlar. Ve orada, Ortaçağ karanlığı içinde tutsak düşürmek istiyorlar insanlarımızı. Bu ABD’nin de işine gelir. Çünkü hep söyleyegeldiğimiz gibi, insanları dini bir ruh durumunda tuttunuz muydu, onları yarı afyonlanmış halde tutarsınız. Ve böylesi insanlar ne doğayı anlayabilir ne dünyayı anlayabilir ne de içinde yaşadığı olayları anlayabilir. Ve böyle insanları kullanmak, bunlara hükmetmek bir koyun sürüsüne hükmetmek kadar kolay olur, hain, zalim Parababaları tarafından ve onların her türden takım taklavatı tarafından.
Diyanet İşleri Başkanı geçen gün Kocaeli’ndeki hafızlık diploma törenine katıldı, değil mi?
Kim vardı yanında?
Mustafa Demirkan.
Kim vardı?
Halil Konakçı…
Mustafa Demirkan kim?
Ayasofya’da Tayyip’le beraber, Ali Erbaş’la beraber Mustafa Kemal’e hain ve zalim diye saldıran adam, kâfir diye saldıran adam. Ali Erbaş da öyle, Tayyip de öyle; zalim ve hain diye saldırdılar Mustafa Kemal’e orada.
Halil Konakçı kim?
“Artık günlerimiz geldi, ne yaparsanız yapın Şeriat düzeni yakında kurulacak. Hiçbiriniz bir şey yapamayacaksınız”, diye ellerini ovuşturarak erken bayram eden insan.
Yani ülkemiz bir taraftan cehenneme çevriliyor, bir taraftan insanlarımızı Muaviye-Yezid Dininin diniyle afyonlayıp, Afganistan Taliban’ına döndürüp ülkemizi Ortaçağ karanlıklarına sürüklemek isteyen insanlar, “Artık gün bizim günümüz, hiç kimse bizi engelleyemez, Şeriat devletini kuracağız”, diyorlar.
Öbür tarafta Amerikancı Burjuva Kürt hareketi PKK’nin, HDP’nin temsilcileri Lozan’ı ortadan kaldıralım diye konferanslar düzenliyorlar, bildiriler yayımlıyorlar. Birleşmiş Milletler’e, Avrupa Parlamentosu’na, Avrupa Birliği’ne, Amerika’ya çağrılarda bulunuyorlar.
Yani ülkemiz dört bir tarafından ablukaya alınmış, saldırılar altında, ekonomik, siyasi, kültürel, dinsel saldırılar altında; bizden başka bunu umursayan yok ya… Ordu esir alınmış, Yargı esir alınmış, Üniversiteler esir alınmış, Aydınlar esir alınmış, Medya tümden esir alınmış. Muhalifi oynayan medya bile geyik çevirmekle meşgul ya. İşte böylesine karanlık, kahredici, ağır günlerden geçiyoruz. Ülke cehenneme çevrildi ya.
Onun dışında muhalefet rolü oynayan, ana muhalefet rolünü oynayana bakıyoruz Sorosçu, TESEV’ci Kılıçdaroğlu’na; o, koltuğumu nasıl kurtarırım, diye düşünüp davranıyor. Başka hiçbir şey umurunda değil ya. Nasıl koltuğumu kaybetmem, hangi planları yaparsam, dolapları çevirirsem burada oturmaya devam ederim. Onun derdi bu ya…
Yahu sen on üç yılda on seçim kaybetmişsin. Son seçimde kazanması imkânsız olan Tayyip’e bir seçim daha hediye etmişsin. Kazanması yüzde yüz kesin olan İmamoğlu’nu blokaja almışsın, Tayyip’e seçim hediye etmişsin ya. Bununla da kalmamışsın; 38 tane Kuvayimilliye, Laiklik, Mustafa Kemal, İnönü düşmanı Davidson Ahmetçi, Bilderbergci Bebecancı, bilmem Demokrat Partili, Karamollalı insanı CHP seçmeninin oylarıyla Meclise taşımışsın. Hâlâ hiç utanıp arlanmıyorsun; “Ben koltuğumu bırakmam, ben başarılıyım”, diyorsun.
Bir defolup git artık yahu. Zerre miktarda olsun bir utan. Hiç mi insani bir duygu kalmamış sende ya?..
CHP yönetiminde de bir tek yürek taşıyan insan yok ya. Bu partiye ettiğin kötülükler yetti artık, terk et o koltuğu, diyebilen bir tek kişi yok yahu. Yok değişim miymiş, dönüşüm müymüş; papatya falı bakıyor hepsi. Ulan yazıklar olsun sizin insanlığınıza, alayınızın be!
Almış Sorosçu Kemal yanına Mustafa Sarıgül denilen fırıldağı, Erzincan Tercan’a gidecekmiş de oranın Belediye Başkanını adayını açıklayacakmış. Şuraya bakın ya. Tuncay Özkan’dan sonra ikinci adamı da Mustafa Sarıgül oldu. Herhalde veliaht olarak onu belirlemiş durumda.
Sarıgül dediğiniz kim ya?
Açın WikiLeaks Belgelerini okuyun, arkadaşlar. Bu adam diyor ki Amerikalılara; beni Başbakan yapın Türkiye’de. Onlar da; “Öyle mi? Gel bakalım seni önce bir yükleyelim”, diyorlar bilgisayara program yükler gibi. Onların kendilerine ajan olarak hizmet etmek isteyen lider kalitesindeki insanlara ait uyguladıkları bir program var: “Uluslararası Liderlik Ziyaretçi Eğitim Programı”. O program çerçevesinde Amerika’ya götürüyorlar bunu. Seni bir yükleyelim, Amerika’ya nasıl uşaklık edilir, nasıl hizmet edilir öğretelim, ondan sonra git memleketine. Uygun zamanda seni istediğin makamlara getiririz, bize hizmette bulunursun, diyorlar.
Ama bu Sarıgül o programın bir aşamasında (WikiLeaks Belgelerinde hangi aşamada olduğunu belirtmiyor) tercüman kadına sarkıntılıkta bulunuyor. Kadın da programın direktörüne şikâyet ediyor. Bunu anında Türkiye’ye postalıyorlar, programı yarıda kesip. Böylesine kalitesiz bir kişi bu yahu. Yani buna sarılıyor Sorosçu Kemal.
Ama ne olur tabiî?
Buna yanaşan insan ancak öyle insanlar olur. Yani o kalitede, kaliteler aynı aşağı yukarı.
Mesela aynı programdan Selahattin Demirtaş başarıyla çıkıyor. Onu da götürüp Uluslararası Ziyaretçi Eğitim Programından geçiriyorlar. O tam not alarak programı tamamlayıp Türkiye’ye gönderiliyor.
İşte AKP’giller denen mafyatik çıkar örgütü kasıp kavuruyor memleketi. Vatanı mahvediyor, insanlarımızın kanını kurutuyor, canını alma noktasına geliyor; muhalefet diye bir şey yok yahu. Bizim dışımızdaki sol hareketleri de Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi PKK, HDP, Yeşil Sol Parti, yörüngesine almış, onları da o bloke etmiş, kendisiyle birlikte Amerika’ya hizmete koşmuş.
Bizden başka yanan yok ülkenin dertleriyle, halkımızın dertleriyle.
İşte böylesine günlerde yaşıyoruz arkadaşlar. İşte bu yüzden Kerem misali yanıyoruz.
Ama ne bileyim, hayatı kendimize mi zehir ediyoruz böyle, yoksa ömrümüzü karşılıksız bir sevdaya heba mı ediyoruz? Belki bazı insanların aklına gelebilir bu…
Ama bizim için başka bir yol mümkün değil.
Vatanımızın ve halkımızın çıkarları için savaşmaktan vazgeçmektense ölmek bin kat daha yeğdir bizim için. Sonuna kadar savaşacağız bunlarla. Ve şu inancımızı hiç sarsıntıya uğratmadan yolumuza devam ediyoruz ki; eninde sonunda halkımız bizi anlayacak ve yine zafer bizim olacak.
Kalın sağlıcakla…
4 Ağustos 2023