Türkiye’de “Toplum Önderi” diye bilinenlerin içler acısı halleri…
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Eskiler, “İntâk-ı Hak”, Tanrı söyletti, derlerdi böyle durumlarda. İşte 27 Kasım’ın yani 2 gün öncenin, Pazartesi gününün Sözcü Gazetesi:
“Her şey yalan! Dinci gördüğün dinci değil, solcu gördüğün solcu değil, dürüst gördüğün dürüst değil, gazeteci gördüğün gazeteci değil, Atatürkçü gördüğün Atatürkçü değil, hayırsever gördüğün hayırsever değil, milliyetçi gördüğün milliyetçi değil. Din iman, para ve gösteriş olmuş. Millet hepten kıblesini şaşırmış.”
Biz ne diyorduk, yıllardan bu yana?
Aynı şeyleri değil mi?
Bu dinciler Muaviye-Yezid Dincisi, CIA-Pentagon, Washington Dincisi. Bunların kutsal şehri Washington’dur, Kâbe’si White House’dır, diye.
Bu CIA Milliyetçilerine ne diyorduk biz?
Bunların özü antikomünizmdir. Yoksa bunların gerçek anlamda milletle, vatanla, Türk birliğiyle bir ilgileri yoktur diyorduk.
Atatürkçü geçinenlere de ne diyorduk?
Bunlar Amerikan uşağı. Tümü Mustafa Kemal’in Antiemperyalist Tam Bağımsızlıkçı ve Laik Cumhuriyetçi değerlerini yok edip, sadece onu azizleştirip, onun arkasına saklanıyorlar, diyorduk. İşte 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Diktatörlüklerinin yaptığı Atatürkçülük.
Kenan Evren Atatürkçülüğü, Faşist Cuntanın Atatürkçülüğü, ki bu cuntaya ne diyordu CIA Ortadoğu Masası Şefleri?
“Our boy’s”, bizim oğlanlar, diyordu.
Solcu gördüğün solcu değil, diyor, Sözcü Gazetesi.
Evet, biz de ne diyorduk?
Bunlar CIA Solu, CIA Sosyalizmi bunların yaptıkları, diyorduk.
Amerika’ya, Mecliste olmasına rağmen, milletvekili sıfatını taşıyor olmasına rağmen NATO’ya hayır diyemeyen bir siyasetçinin solcu olmasına imkân var mı?
İmkân yok. CIA Solu bunlar. Usta’mız tâ 1967’de bunlara CIA Sosyalizmi dedi, biz de aynı şeyi diyoruz.
Bu milliyetçiler de CIA Milliyetçisi.
Biz ne dedik?
Gerçek milliyetçilik, sosyalistliktir. O yüzden biz Sultan Galiyev, Turar Rıskılov, Mollanur Vahidov, Neriman Nerimanov’un devamcılarıyız. Biz Sosyalist Türk Birliğini savunuyoruz, dedik.
Ve hep ne dedik?
Edirne’den Çin sınırına kadar, Doğu Türkistan’ı da içine almak kaydıyla Türk-Kürt Halk Cumhuriyeti kuracağız. Bizim nihai hedefimiz, ufkumuz, amacımız budur, dedik. Açıkça, netçe… On yıllardan beri her yerde onlarca defa tekrarladık bu hedefimizi, ortaya koyduk. Kaldı ki, bu birliğimize şu an Rusya Federasyonu sınırları içerisinde bulunan Yakutistan da dâhildir. 3 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümüne sahip. Yani Türkiye’nin 4 katı büyüklükte bir yüzölçümüne sahip olan Yakutistan da dâhildir, ki oradaki insanlar da işte belgesellerde görüyoruz, izliyoruz internette siz de kolayca bulabilirsiniz, “Biz Türküz”, diyorlar ve Türkçenin bir lehçesini konuşuyorlar. Kadim Çin İmparatorlukları, bizden korunmak için Çin Seddi’ni yaptı, diyorlar. Türklükleriyle övünüyorlar yani.
Hayırsever gördüğün hayırsever değil, diyor Sözcü.
Çünkü devletten, kamudan yüz aşırıyor, onun ikisini, üçünü hayır diye bağışlıyor. Hayırsever işadamı diye bu medya da allayıp pulluyor bunları.
Gazeteci gördüğün gazeteci değil, diyor.
Evet arkadaşlar, kendisi de bu kapsama dâhildir. Bu kapsam içinde yer alır.
Daha önce de söyledik, CHP Genel Başkanlığına adaylığını kim açıkladı?
Bir, bugüne kadar Sorosçu Kemal’in yanı başında onun amigoluğunu yapan, köyün delisi formatında, akortsuz sesiyle boş teneke gürültüsü çıkaran Özgür Özel.
Bir de Erdal İnönü’den bu yana Genel Başkanlığa aday olan tek namuslu, onurlu ve gerçek anlamda Mustafa Kemalci, Felsefe Profesörü Örsan Öymen.
Biz bütünüyle, tüm kalbimizle destekledik Örsan Öymen’i.
Ama o gün yaptığım videoda göstermiştim. Bu gazete ne yaptı?
“Özgür Özel rüzgârı”, diye tüm manşeti ve birinci sayfayı bu şahsa ayırdı. Bununla yetinmedi, iki orta sayfayı tümden buna ayırdı, cilalayıp, parlatmaya ayırdı.
Peki, Örsan Öymen’e ne kadar yer verdi?
Bir vesikalık fotoğraf büyüklüğünde birinci sayfada ve yine aynı şekilde bir vesikalık fotoğraf büyüklüğünde orta sayfada tek sütuna yer verdi. İşte bunun namusu, gazeteciliği de bu kadardır.
Çünkü buna da efendileri ne dedi?
Özgür Özel’i seçtireceksiniz dedi. İşte bugün burada da hemen manşet üstünde yer vermiş, boş gezen ve kalfası rolünde görünümlerine yer vermiş. “Özel, İmamoğlu’yla birlikte İstanbul’da yağmurluk ve çizme giyip fidanlık açtı”, diye.
İşte durum bu!..
Biz hep bundan diyoruz, Türkiye’yi sadece Tayyipgiller iktidarı değil bu sahte muhalefet de, bu sahte solcular da, bu CIA Solcuları da, CIA Muhalefeti de, CIA Milliyetçileri de mahvetti, diye. Nitekim birkaç gün önce, namuslu bir hanımefendi yorum yazmış bizim bir videomuzun altına; “Ülkemden ümidimi kesmiştim, bana yeniden ümit verdiniz. Demek ki ülkemde sizin gibi insanlar da varmış.”, diyor. Demek ki bu hanımefendi bizi anlamış. Kutlarız.
İşte bu sebepten biz seçim konuşmalarımızda da ne dedik?
Halkımızdan tek bir şey istiyoruz; Anlaşılmak. Yoksa oy moy derdinde değiliz dedik. Yani bu insanlar, bu siyasetçiler, bu Parababaları, bu medyacılar, bu akademisyenler, bu aydın geçinenler mahvettiler ülkeyi. İnsanlarımızın umutlarını çaldılar, tükettiler. Ve ülke kocaman dev bir gerize döndü, insanlarımız o geriz içinde yaşamaya alıştılar. Aşağılanma içinde yaşamaya, zorla alıştırıldılar. Ve bunlara din adamları da dâhil tabiî. 145 bin kişilik kadroyla yetinmedi, şimdi 211 bin kişilik kadroya sahip olmuş Diyanet İşleri Başkanlığı.
Bunların üçü beşi dışında tamamı kime çalışıyor?
Tayyipgiller’e çalışıyor.
Bunlar ne yapıyorlar?
Kadın düşmanlığı yapıyorlar, hayvan düşmanlığı yapıyorlar. Başka bir şey yok bunların yaptığı. Muaviye-Yezid Diniyle uyuşturuyorlar insanlarımızı. İşte bir gebeş imam; “evde köpek beslemek haramdır”, diyor. “O evde bereket olmaz”, diyor. Bunların işi gücü zalimlik, vicdansızlık, uçkur düşkünlüğü.
İşte yine aynı gazeteden bir haber:
“AKP’li eski meclis üyesinden AKP’li Belediye Başkanına Şok suçlama… Şanlıurfa’da parsel parsel arsa satıyor.”
Eski AKP meclis üyesi Bilal Tekatlı, şimdiki Şanlıurfa Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül’e bu suçlamayı yöneltiyor. Kamu arazilerini parsel parsel satıyor, diyor. Yine Fatih Terim Fonu dolandırıcılığı haberi…
Bu da bugünün Sözcü’sü:
Ankara Bala Belediyesinde görevli olan İmar Müdürü, Özgür Atasu adı da, 12.4 milyona kamu arazisi almış.
“Müdür Özgür Atasu Ankara Gölbaşı’nda hazineye ait iki arsayı aynı gün 12,4 milyon lira ödeyerek satın aldı.”
Bir kamu görevlisi, yaşı da genç daha, bu kadar parayı nasıl biriktirir de bu hazine arazisini aynı gün içinde alır?
Yine hemen yanı başında; “Diyanetten beş yıldızlı otelde 3 milyonluk toplantı…”
İşte Tayyip’in profesyonel, militan, kendine hizmete görevli kıldığı, Muaviye-Yezid Dincisi kurumdan, beş yıldızlı otelde 3 milyonluk toplantı yaptığına dair bir haber. Ve tabiî bu Ali Erbaş’ın da dört tane lüks Mercedesi varmış, geçen yansıdı medyaya. Üç bakanlığın bütçesinden fazla bütçeye sahip.
Hemen yanı başında; “Yunanistan 21’inci Adamızı da işgal ediyor.”
Ve bize ait olan, Lozan’ın 12’nci maddesinin son cümlesinde açıkça işaret edilip, tanımlandığı üzere Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olan 20 Ada ve 2 Kayalığımızı işgal etti 2004’ten bu yana Yunanistan. Ve Tayyipgiller seyretti. Tayyip’in avanesinden, en yakınındaki Milyar Ali Yıldırım, bizim adalarımıza pasaport ve vizeyle turistik seyahat yaptı ağzı kulaklarında. Onunla yetinmemiş şimdi 21’inci Adamıza da göz dikmiş.
“Ege Denizindeki Adalarımıza çöküp silahlandıran Yunanistan bir Adamıza daha göz dikti. Yunan Dışişleri, Gökçeada’nın üzerinde bulunan Zürafa Adası’nın kendilerine ait olduğunu ileri sürdü ve burası Yunan toprağıdır, dedi.”
E, tabiî vatanı savunan yok ki. Bunların işi gücü, küp doldurmak ve Kaçak Saray’larındaki saltanatlarını sürdürmeye devam etmektir. Alt düzeydeki avanelerinin de tüm amacı, daha önce de söylediğim gibi, kendi bölgelerinde, kendi imkânları çerçevesinde vurabildikleri kadar vurmak, aşırabildikleri kadar kamu malını aşırıp iç etmektir.
AKP’giller, ABD yapımı, çıkar amaçlı mafyatik bir suç örgütüdür diye 2006’da kitaplarını yazdık biz bunların; “Tayyipgiller Kökeni ve Sınıf Yapısı” adıyla. Üçüncü baskısını yaptı…
Orada teorimizin gücüyle gördüğümüz gerçeği ve yaptığımız tespiti, bu olaylar her gün birer birer doğruluyor, kanıtlıyor, belgeliyor. Ve bu Diyanetin görevi de, bu tarikatların, bu cemaatlerin, bu Ortaçağ Kurumlarının görevi de halkımızı bu Muaviye-Yezid Dininin afyonuyla zehirleyerek uyutmak, uyuşturmak ve Kaçak Saray’ın peşine takmaktır. Onunla görevli bunlar da. O yüzden bunlar da böyle saltanat sürüyor.
İşte böyle kahredici bir ortam içindeyiz.
Vatan ve halk sevgimiz varsa ve bütün hayatımızı bu davaya adamışsak, bu şartlar altında mutlu olmamıza imkân var mı?
Acı duymamamıza imkân var mı?
İmkân yok ama savaşmaya mecburuz. Savaşacağız, başka yolu yok ve eninde sonunda halkımız anlayacak bizi. Belki biz o günleri göremeyeceğiz ama bayrağı teslim ettiğimiz Genç Yoldaşlarımız zaferimizi mutlaka kutlayacaklar, görecekler o günleri.
Kalın sağlıcakla…
29 Kasım 2023