“Tayyip, bizim yeni yılımızı kendi yordamınca kutladı”

04.01.2024
145
A+
A-

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Kaçak Saray’ın Reisi Tayyip ve avenesinden dün yeni yıl mesajımız geldi. Okuyayım:

“Ankara 49’uncu Asliye Ceza Mahkemesi biriminde sanık olarak tarafı olduğunuz 2024-21 numaralı ceza dava dosyası açılmıştır.”

Bize hep böyle mesajlar gelir bu Kaçak Saraylı Hafız’dan. 12 yıl bilmem kaç ay ceza verdirdi, gözü doymadı. Açtırdığı davalardan 52 küsur yıl ceza istemi var, yine de gözü doymadı. Habire soruşturmalar, davalar açtırıyor yeni yeni. Açtırsın bakalım!

Biz de, bildiğiniz gibi, birkaç gün önce Tayyip’in Diplomasızlığının özel veri olmadığını, özel hayata ilişkin bir veri olmadığını belirterek mahkemeye başvurmuştuk. Mahkeme; “Yok, bu özel hayata ilişkin veridir”, dedi. Reddetti bizim talebimizi. Biz de bunu Anayasa Mahkemesine gönderdik.

Bakalım Zühtü Arslan’ın Anayasa Mahkemesi, masayı devirecek bu esas soruda, bu esas konuda, “Diploma nerede?” konusunda Amerikancı, devşirilmiş, proje partisi, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin yörüngesindeki, onun avenesi olan TİP’in Milletvekili Can Atalay hakkında gösterdiği hassasiyeti, hukuki duyarlılığı Türkiye’nin bu temel konusunda gösterebilecek mi…

Göreceğiz bakalım; Zühtü nam Hafız gerçekten aslan mı yoksa kâğıttan aslan mı?

 

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Tayyip’in sadece İstanbul İmam Hatip Okulundan mezun olduğunu gösteren bir diploması var; Fatih’teki İmam Hatip Okulundan. Onu da bütünleme sınavlarında geçer not alarak bitirebiliyor ve o diplomayı alabiliyor. Oradaki hocaları da; “Ya mağdur olmasın, yani Müslüman gencimiz diplomasını alsın işine baksın”, diye, yani ne diyeyim, kollayıp geçiriveriyorlar bunu. Yoksa en baba iki dersten, Kur’an ve Arapçadan bütünlemeye kalmış. Ki Tayyip’in bu dersleri hakkaniyetli biçimde başarması, geçmesi olası değil bizce. Çünkü mental kapasitesini biliyoruz Tayyip’in.

Ne Eyüp Lisesine başvurmuşluğu var, ne oradan normal bir diploma almışlığı var. Ne Marmara Üniversitesine başvurmuşluğu var, ne orada kaydı küreği var, ne oradan almış olduğu bir diploma var.

Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan; “Görev yaptığım dönemde, ilgili bütün birimlere sordum, araştırttım; hepsi dediler ki Tayyip Erdoğan’ın Marmara Üniversitesinden alınmış bir diploması yok”, dedi.

Yok!

Türkiye Noterler Birliğinin kararı var. Tayyip bir sahte diploma fotokopisini getirmiş, İstanbul 15’inci Noterliğine vermiş. O noter de devşirildiği için, sahte fotokopiden gerçek diplomayı gördüm diyerek bir suret vermiş.

Ama hep söyleyegeldiğimiz gibi, namussuzların olduğu her yerde namuslular da mutlaka vardır. Bu iş şikâyet edilmiş Noterler Birliğine. Ve Noterler Birliği araştırmış; “burada bir kanunsuzluk var”, demiş. Ve ceza vermiş İstanbul 15’inci Noterliğine. Görevi kötüye kullandın, diye ceza vermiş. Kamu kuruluşu bu.

Biz Türkiye Noterler Birliğine de başvurduk. Dedik ki; bak senin de tespit ettiğin gibi bir sahte fotokopi üzerinden Tayyip’e gerçek diploma sureti verilmiş, sanki varmış gibi. Olmayan bir diplomanın varmış gibi sureti verilmiş, noter çıkışlı sureti verilmiş. Onunla YSK’ye başvurmuş. YSK tarafından CB adaylığı kabul edilmiş, kendini CB seçtirmiş. Ama böyle bir şey yok!

Sen de ki bize; “15’inci Noterin verdiği suret geçersizdir, onun bir yasal, hukuki geçerliliği yoktur, o yüzden YSK’ye verdiği o noter çıkışlı suretin de hukuki açıdan bir hükmü yoktur.”, diye bir karar ver. Yani açıkça madem ceza veriyorsun, hukuksuzluğunu belirliyorsun, yaptığın işi sonuçlandır, yarım bırakma, dedik.

Fakat o da cesaret edemedi görevini hakkıyla, layıkıyla yapmaya. Dedi ki; “Bu bizim işimiz değil, yargının işidir, bu konuda yargı karar vermeli.”

Yargıya başvurduk. Alt düzeydeki mahkemelerin hepsi tabiî devşirilmiş. Serçe kuşu kadar ancak yürek taşıyorlar. Kimisi zaten damardan Tayyipçi, öbürleri de korkutulmuş, sindirilmiş. “Bu özel veridir”, dediler.

Özel veridir diyenler arasında kimler yok ki…

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu var. Ona da dedik ki; “Bu adam 1994-2000 yılları arasında İstanbul Belediye Başkanlığı yaptı. Buraya da bir diploma örneği verdi. Muhakkak ki bu adam sahteliğe alışmış çünkü Askerlik Şubesine de aynı sahte çıkışı verdi. O şubeyi de hesabına uydurdu; allem etti kallem etti, Yedek Subay olarak askerliğini yapmanın bir yolunu buldu. Buraya da (İBB’ye de) bir sahte diploma verdi, bir görelim şunu”, dedik.

İmamınoğlu ne cevap verse beğenirsiniz?

“Bu, özel hayatın gizliliğine giren bir konudur. Bu bakımdan Bilgi Edinme Kanunu çerçevesindeki talebinize olumlu yanıt veremiyoruz.”

Şuraya bakın yahu!

Amerika tarafından Devletin tepesine çöktürülmüş, işgal ettirilmiş adamın diplomasını soruyoruz, diyor ki; “Bu, özel hayatın gizliliğine girer. Bunu veremeyiz…”

Yahu o zaman gerek kamu kuruluşlarında olsun gerekse özel sektörde olsun işe girecek hiç kimseden diploma istenmesin. Madem özel hayatın kapsamı içine giriyor bu diploma konusu, istenmesin.

En sıradan bir işe girecek bir gencimizden, insanımızdan, işçi kardeşimizden bile hangi belgeler istenir?

Bir; diploma,

İki; sabıka belgesi,

Üç; sağlık belgesi.

Bunları verirsin de ondan sonra işe başvuru işlemlerin başlar. Kamu kuruluşlarında haydi haydi öyle…

İmamınoğlu binlerce personel aldı. Onlardan diploma istemedi mi?

İstedi.

E, onların diploması özel hayatın gizliliği kapsamına girmiyor da Tayyip’inki mi giriyor?

Ama işte “İmamın oğlu”…

Ne demiş oluyor İmamınoğlu?

Benim babam imam. İmamın oğluyuz biz, sülale boyu imamız, yani kallavi Müslümanız.

İşte ben böyle soyadlarıyla karşılaştım mı hep aklıma yomsuz sorular gelir. “İmamoğlu”, “Tamtürk”, “Hastürk”, “Tümtürk”, “Öztürk”, “Türkkan” gibi soyadlarıyla karşılaştım mı; bunun altında bir şeyler vardır, bu soyadları, bir şeylerin üzerini örtmek için kamuflaj malzemesi olarak kullanılmak üzere koymuşlar, diye aklımdan düşünceler gelir geçer yani. Mesela biz Yörük’üz. Bizim çevremizde hiç böyle soyadları yok. Kimsenin böyle soyadı yok, bildiğimiz, tanık olduğumuz.

Yani burada İmamınoğlu; Müslümanlıkta, İslam’da kallavi ama dürüstlükte, cesarette, ahlâkta cüzi bir tutum sergilemiş oluyor ve yazık ediyor kendine.

Hep söyleyegeldiğimiz gibi bunlar ikili oynar, üçlü oynar, asla güvenemezsiniz bunlara.

Daha önce de söyledim. Yoldaşlarımızın görev yaptığı ve Türkiye’nin en mücadeleci sendikası olan Nakliyat-İş’in Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, aynı zamanda Dünya Sendikalar Federasyonu’nun Genel Başkan Yardımcısıdır. Ve aynı zamanda da ona bağlı Taşımacılık İşçileri Enternasyonali’nin de Genel Başkanıdır. Federasyonun yüz milyonu aşkın üyesi vardır, Taşımacılık İşçileri Enternasyonali’nin de on milyonu aşkın üyesi vardır.

İşte Nakliyat-İş’in Başkanı başvuruyor, İmamoğlu’na; bir görüşelim, belediye işkolundaki işçi kardeşlerimizin örgütlenmesi konusunda bir görüşme yapalım, diye. Bakın kaç yıl geçmiş, beş yıla yakın zaman geçmiş; daha geri dönüş yok. Geri dönüş yok…

Daha önce de söyledim. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a da aynı süre içinde başvurdu arkadaşlarımız. Bir ay içinde dönüş yaptı Mansur Yavaş. Görüştü Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanğlu; “Biz sadece işçi kardeşlerimizin özgür iradeleriyle örgütlülüğüne belediye yönetimi tarafından saygı gösterilmesini talep ediyoruz. Sizden istediğimiz sadece budur”, dedi. Mansur Yavaş’ın da cevabı; “Muhakkak. Ben işçilerin hangi sendikada örgütleneceklerine dair bir yönlendirmede bulunmam, onların iradelerine karşı olumsuz bir tutum içinde de olmam”, şeklinde oldu. “Onların iradelerine saygı gösteririm”, dedi. “Tamam”, dedi arkadaşımız da “bizim de istediğimiz bu”, dedi.

Ama İmamınoğlu hâla dönüş yapmadı.

Evet, sözü uzatmayalım…

Hep söyleyegeldiğimiz gibi eninde sonunda Tayyip’in Diplomasızlığını halkımıza göstereceğiz. 85 milyon, Tayyip’in İstanbul İmam Hatip Lisesi dışında başka bir okulu bitirmişliğine dair bir diplomaya sahip olmadığını görecek. Eninde sonunda görecek.

Ve o zaman nasıl ki sahte hukuk fakültesi diplomasına sahip bir yargıcın verdiği karar geçersizse, yok hükmünde, çöp hükmündeyse; nasıl ki sahte tıp fakültesi diplomasına sahip bir doktorun verdiği rapor yok hükmünde, çöp hükmündeyse; Tayyip’in de CB sıfatıyla attığı bütün imzalar yok hükmünde, çöp hükmünde olacaktır. Kurduğu bütün hükümetler, atadığı bütün bakanlıklar, atadığı bütün kamu görevlileri, verdiği bütün ihaleler, yaptığı bütün anlaşmalar yok hükmünde, çöp hükmünde olacaktır.

Halkımıza borcumuzdur bu. Sorumluluğumuzdur. Eninde sonunda bunu ortaya koyacağız. Tayyip’in hiç kaçışı yok bundan.

İşte biz bu mücadeleyi yürüttüğümüz için o da bizi Silivri Zindanı’na bir daha çıkmamak üzere attırmak için cezalar verdiriyor, davalar açtırıyor. Hiç umurumuzda değil…

Ne dedik hep?

Ya Tayyip Erdoğan’ı Çelik Bilezikle tanıştıracağız avenesiyle birlikte, bütün suç şebekesiyle birlikte ya da ömrümüzü Silivri Zindanı’nda noktalayacağız.

Hepsi hoş geldi, sefa geldi!

Kalın sağlıcakla…

04 Ocak 2024

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz