Suriye’yi çökerten ABD-AB Emperyalistlerini Ortadoğu’da üçüncü kez hezimete uğratacağız!

09.12.2024
41
A+
A-

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Suriye Devleti dün çöktü. BAAS rejimi, Beşşar Esad liderliğindeki rejim yerle bir oldu. Üstelik de hemen hemen hiç savaşmadan. HTŞ adlı Amerikan yapımı, Amerikan yetiştirmesi, Amerikan devşirmesi, silahlandırması, eğitmesi, donatması olan bu Ortaçağcı meczuplar grubu, hiçbir çatışmayla karşılaşmadan ellerini kollarını sallayarak sanki bir kır gezisine çıkmışlar gibi İdlib’den başlayıp Şam’a kadar ilerlediler. Ve başşehri ele geçirerek ülkenin PKK’istan hariç yani Kuzeydoğu Suriye’deki PKK, YPG, HDP’nin Amerika’yla birlikte kurdukları Devleti hariç, Suriye’nin diğer bölgelerini bütünüyle ellerine geçirmiş oldular.

Bu savaşmamanın sebeplerini anlattık biz dünkü paylaşımımızla, BAAS Ordusu’nun neden savaşmadığını.

Dış desteklerini kaybetti.

Biden alçağı da bugün açıklıyor; Şam’ın bu kadar kolay düşmesi, diyor ve Suriye Ordusu’nun savaşmaması; Hizbullah’ın, İran’ın ve Rusya’nın zayıflamasından ve onlara gerekli yeterli desteği sağlayamamasından kaynaklandı, diyor. Bunları da söyledik biz ilk baştaki tespitlerimizde. Yapayalnız kaldı Suriye Ordusu. Rusya başının derdine düştü.

Bazı yorumcuların iddialarına göre, Trump’la Putin anlaştı. Trump tamam; “Ukrayna’da senin dediğin olsun ama Ortadoğu’da da benim dediğim olacak”, teklifinde bulundu ve bu konuda anlaştılar deniyor. Ki olabilir, bu da olabilir, böyle bir anlaşma. Rusya’nın başının yeterince Ukrayna’yla belaya girmiş olmasından kaynaklanan özgüven yitimi, zayıflama, güçsüzleşme ve kendi vatanını korumak için Suriye’den vazgeçme durumu da söz konusu olabilir. Yani somut bir veri olmayınca bu konuda biz kesin bir kanıya varamıyoruz.

İran’ın da gururu kırıldı, terörize edildi; Siyonist İsrail ve Amerika’nın vurmalarıyla, vuruşlarıyla, tehditleriyle.

Hizbullah derseniz, o da zaten büyük ölçüde hırpalandı, özgüvenini yitirdi, liderleri katledildi.

Hamas zaten darmadağınık oldu; tüm askeri gücünü neredeyse kaybetme noktasına kadar zayıflatıldı, geriletildi.

Yani Suriye Ordusu bir başına kaldı. Zaten yıllardan bu yana abluka altında ve ekonomisi çökmüş, ülkesi harap edilmiş durumdaydı. Ordusu savaş yorgunu, 13 yıl süren savaşın yorgunu ve başarıdan, zaferden ümidini kesmiş durumdaydı. Moraldir insanları savaştıran, eyleme sürükleyen. İşte o moralini yitirmiş durumda Suriye Ordusu.

Tüm bunlara ilaveten, 6 bin yıldan bu yana Antika Tefeci-Bezirgân Sermayenin hüküm sürdüğü ve insanları çürüttüğü coğrafyanın merkezinde Şam, Suriye, Irak, Arabistan. Sınıflı Toplum, insanları çürütür. Mal, mülk, çıkar, koltuk, para rahatlık, zevk peşinde koşturur. Bu da bencilleştirir insanları; “Benim bir çıkarım yoksa bana ne vatandan, halktan”, noktasına getirir. Ki, Ortadoğu toplumlarında genelde ne yazık ki bu hava var insanlarda.

Yoksa bir ordu savaşmadan vatanını terk etmez, teslim olmaz. Daha önce de söyledik, Türk Ordusu asla bunu yapmaz. Yapmadı Tarihin hiçbir döneminde ve yine yapmaz. Çünkü Ortadoğu’nun kadim halkları 6 bin yıldan bu yana Sınıflı Toplumun bataklığında yaşıyorlar. Biz ise bu topraklara Selçuklu Atalarımızla birlikte geldik. Tuğrul, Çağrı Bey’ler, Alparslan ve Kayı Boyu Türklerinden Osman Bey ve Osmanlı Atalarımızla geldik. İlkel Komünal Toplumun insanlarıydı bunlar, Sınıflı Toplum nedir bilmiyorlardı. Ancak bin yıl önce, diyelim kaba bir hesapla, Sınıflı Toplumun içine girdiler. O bakımdan Türk Milleti Ortadoğu Halkları kadar Sınıflı Toplumun çamurlarına bulanmadı.

O yüzden Çanakkale’de, dünyada ilk kez tüm emperyalist sistem karşımızda olduğu halde, tüm mazlum uluslar adına emperyalist ordularını dize getirerek zafer kazandık. Ve yine devamında Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızı kazandık. Ve tüm mazlum uluslara, dünya halklarına umut verdi, güven verdi, moral verdi bizim bu zaferlerimiz.

Ve işte o zamanki ordumuzun Başkomutanı, hep gösterdiğimiz gibi (Mustafa Kemal’in kalpaklı fotoğrafının ve “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” sözünün yer aldığı dövizi göstererek) Mustafa Kemal, hiçbir cephede yenilmedi. Ve Emperyalist Haydutları iki kez hezimete uğrattı, diz çöktürdü onlara. Geldikleri gibi gönderdi işbirlikçi hainleriyle birlikte.

Ne diyor?

“Bağımsızlık Benim Karakterimdir!”, diyor.

Evet, bağımsız bir ülkede yaşayamazsam ben yaşamımı sürdüremem, diyor. Benim vatanım, milletim, ülkem tam bağımsız olacak, diyor.

İşte biz de 60’lı yıllardan bu yana hep aynı sloganı haykırıyoruz: “Ülkemizin tam bağımsızlığı halkımızın mutluluğu”.

Bunun için savaşıyoruz ve kendimize; “İkinci Kuvayimilliyeciler”, “İkinci Kurtuluş Savaşçıları” adını veriyoruz.

Dün de, daha önce de söyledik ve kaç kez gösterdik bu kitabımızı. 10 yıl önceki bir konuşmamız bu kitabımızda yer alır.

Ne demişiz?

“Yugoslavya, Irak, Libya, Suriye… Sıra Sende Türkiye”

Yani Suriye’nin de BOP çerçevesinde saldırıya uğrayacağını ve parçalanacağını öngörmüşüz. Ve sıranın bize geleceğini göstermişiz 10 yıl önce.

Ve bu savaşta ABD Emperyalist Haydudunun en önde gelen iki ortağını, müttefikini de ortaya koymuşuz;

Biri; Siyonist İsrail

İkincisi; Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi. PKK, PYD, YPG, HDP, DEM bilmem ne.

Bayram ediyorlar şimdi ikisi de değil mi?

Evet, bayram ediyorlar, en büyük kazanan Ağababaları Emperyalist Haydut ABD’yle birlikte bu iki onun yerel ortağı, yerel gücü. Tâ o zamanlar Kürt ergen gençlerinin yüzünü Amerikan bayrağıyla, o bayrağın desenleriyle boyayıp “Bijî Serok Obama” diye slogan attırıyor. Bu denli Amerikancı, onun kuklası, onun piyonu.

İşte bunların ana düşüncelerini daha önce de sözünü ettiğimiz Barzanistan’ın aşiret lideri Barzani’nin, Mesut Barzani’nin kankisi (kendisinin günün şartlarında açıktan söylemeyi uygun bulmadığı düşüncelerini ona söylettiği) Kürdistanî Parti’nin kurucu lideri ki bu parti Barzani’yle kanki, müttefik, kardeş PAKURD kısa adını alıyor, onun kurucu lideri İbrahim Halil Baran bakın ne diyor, şu videoyu bir izleyelim:

Videonun tapesi:

***

İbrahim Halil Baran: Irak çöktü, Suriye çöktü, İran inşallah çok yakında çökecek ve bunu hep birlikte göreceğiz. Sonrasında da sıra Türkiye’dedir. Türkiye’yi ben şimdiden uyarıyorum; istiyorsanız seve seve bu işi yaparsınız; kendi sınırlarınız içinde hükmettiğiniz Kürtlerin iradelerini onlara teslim edersiniz. Ya da bu iş eninde sonunda Suriye’dekine benzer bir şekilde, Irak’takine benzer bir şekilde ve yakında İran’dakine benzer bir şekilde çözülecektir; başka çaresi yok. Türklerin de hesabını ona göre yapması lazım. Karşılarında bir Kürt iradesi göreceklerdir. Fakat eninde sonunda olması gereken Kürtlerin kurtuluşudur, Kürtlerin bir devlete sahip oluşudur.

***

Ne diyor?

Aynen bizim 10 yıl önce söylediğimizi söylüyor. Bunu sadece o söylemedi daha önce de birkaç kez videosunu yayımladığımız Pervin Buldan da söyledi. İşte bir kez daha izleyelim şu videoyu:

***

Pervin Buldan: Kürtler statüsünü elde etti artık. Suriye’de elde edilen statü, çok yakın zamanda Türkiye’de de Kürt Halkının mücadelesiyle elde edilecektir.

***

Ne diyor Pervin Buldan da?

Aynen İbrahim Halil Baran’ın dediklerini diyor. Ortadoğu’nun kilit ülkesi demek ki Türkiye. Türkiye’yi de BOP çerçevesinde çökertti miydi ABD, karşısında hiçbir direnç noktası kalmayacak. Böylece de Kuzey Afrika’nın en Batı ucundan başlayıp Çin sınırına kadarki bölgede tamamen kendi borusu ötecek; bu bölge, babasından kalma çiftliği gibi o Emperyalist Haydudun sömürü alanı olacak. O bölgede yaşayan halklar, sürü hayvanları gibi bu Emperyalist Hayduda hizmet edecekler. Ağababa olacak bu bölgede ve tüm ülkeleri, başlarına getirdiği kuklaları eliyle, o Haydut yönetecek. BOP dediği o alçakça proje, plan işte bunu öngörüyor.

Fakat biz ne Arap Ordularına benzeriz ne başka bir ülkenin ordusuna benzeriz. Böyle bir (tekrar Mustafa Kemal’in kalpaklı fotoğrafının ve “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” sözünün yer aldığı dövizi göstererek) komutana sahip olduğu anda, bu orduyu dünyada hiçbir güç yenemez. Ve Denizler’in, Mahirler’in de dediği gibi biz de 60’lı yıllardan bu yana ne diyoruz?

“Mustafa Kemal’i bu ülkede gerçekten anlayan ve ona sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Biz gerçek devrimciler, gerçek sosyalistler gerçek Mustafa Kemalcilerdir”, diyoruz.

Ve bir de Ordu Gençliği’miz…

İşte 30 Ağustos törenlerinde gördük, Genç Teğmenlerimizin ettikleri Askerlik, Subaylık Yeminini ve attıkları sloganı. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!”, diyerek kılıçlarını çekip attıkları sloganı. Tayyipgiller’in hepsinin ödünü patlattı o tören ve o slogan. İblisçe saldırıya geçtiler evlatlarımıza karşı.

Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımızda (Mustafa Kemal ve Lenin’in fotoğraflarının ve “Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi ve En Büyük Müttefiki” sözlerinin yer aldığı posteri göstererek) bizim bir de dahi müttefikimiz vardı değil mi?

Sovyet Rusya’nın önderi, kurucu lideri Lenin. Baba tarafından Karluk Türkü, Kazanlı babası yani Karluk Türkü. Zaten görünümü de bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor.

Ne demişiz?

“Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşımızın Önderi ve En Büyük Müttefiki”

Evet, bu iki büyük lider hiç yenilmedi.

Şimdi burada antikomünizmle, antisovyetizmle kafaları bulandırılmış insanlarımız; “Ya bize ne Lenin’den”, diyebilirler. İşte o çok yanlış bir tutum, düşünce.

Bizi neden ilgilendiriyor böyle, Lenin?

Sadece aynı sosyalist ideolojiyi paylaştığımızdan dolayı mı?

Evet, ondan dolayı ilgilendiriyor ama bizim Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza verdiği destekten dolayı da, hiç hesapsız kitapsız verdiği destekten dolayı da ilgilendiriyor. İşte onu da göze batırmamız, anlamamız, kavramamız gerekir. Size anlatmazlar Mustafa Kemal’i, Atatürk’ü size anlatmaya çalışan burjuva Kemalistler bu gerçeği anlatmazlar.

Ama bakın Mustafa Kemal ne diyor?

“Tam ve hakiki bağımsızlığımızı açık ve samimi en önce teslim ederek bize barış elini uzatan Rus Şuralar (Sovyetler) Cumhuriyeti ile kardeşçe bağlarımızın sağlamlaştırılması, dış siyasetimizin esasıdır.”

Demek ki dış siyasetimizin esası, Lenin’in ülkesiyle kardeşçe bağlarımızın sağlamlaştırılmasıymış, bunu öngörüyor Mustafa Kemal ve bunu emrediyor. Devam ediyor:;

“Fakat varlığımıza sataşan (tasallut eden) bütün Batı dünyası, Amerika da içinde olduğu halde, tabiatıyla büyük bir kuvvet teşkil ediyor.”

Demek ki, bu denli önemliymiş bu mesele.

Ankara’da ilk açılan Büyükelçilik de yine Lenin’in ülkesinin, Sovyet Rusya’nın Büyükelçiliğiydi. Türkiye’nin Kuvayimilliye yıllarında Ankara’ya ilk gelen yabancı Büyükelçi olan Sovyet Rusya Büyükelçisi Aralov’a söyledikleri var: Lenin, Aralov’la, onu Türkiye’ye göndermeden önce, makamında bir görüşme yapıyor. Ve aynen şu öğütte bulunuyor Lenin:

“Türkler, millî kurtuluşları için savaşıyorlar. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve baş kaldırdılar.

“Mustafa Kemal Paşa, tabiî ki sosyalist değildir. Ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, kabiliyetli bir lider. Milli burjuva ihtilalini idare ediyor. İlerici akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist inkılabımızın önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor.

“İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de bir sürü memleket saldırttı.

“Kendimiz fakir olduğumuz halde Türkiye’ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk Halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır.

“En önemlisi halka saygı göstermektir. Emperyalistlerin yağmacı, istilacı politikalarına karşılık bizim, hiçbir çıkara dayanmayan dostluk ve memleketin iç yaşamına karışmama durumumuzu, açıklayınız! İşte sizin ödeviniz! Ne gibi yardımlarda bulunacağımızı da bildirelim; en kuvvetli bir ihtimalle silah yardımında bulunacağız. Gerekirse başka şeyler de veririz.”  (Semyon İvanoviç Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları, s.37-40.)

Demek ki böylesine önemli bir bağımız varmış Sovyet Rusya’yla.

Yine Mustafa Kemal der ki:

“Eğer Sovyet Rusya’nın içtenlikli hiçbir çıkara dayanmayan yardımları olmasaydı Kurtuluş Savaşı’mızı çok daha büyük zahmetler çekerek kazanırdık ve hatta kazanamayabilirdik” diyor zafer sonrası.

Ve şunu diyor en son cümle olarak Mustafa Kemal:

“Ulusumuzun bu içtenlikli, hiçbir çıkara dayanmayan yardımı unutması suç olur.”

Evet, işte bizim dışımızda herkes bu suçu işliyor. Demek ki Lenin’in ülkesiyle ve Lenin’le Kurtuluş Savaşımızın bağı da bu kadar önemliymiş.

Bugüne gelirsek…

Eğer Sovyetler yıkılmamış olsaydı, ABD Emperyalist Haydudu, 1990’dan bu yana Ortadoğu’da 10 milyon Müslüman insanın canına kıyamayacaktı; BOP dediği alçakça planını projesini uygulamaya kalkamayacaktı, ona cesaret edemeyecekti.

Belki burada şu denebilir; iyi de Birinci Körfez Savaşı 1990’da başladı o zaman Sovyetler henüz yıkılmamıştı.

Evet öyleydi ama Sovyetler çökmek üzereydi, Gorbaçov haini vardı Sovyetler’in başında ve Sovyetler çatırdıyordu. ABD, CIA’sı ve diğer istihbarat örgütleriyle Sovyetler’in bu durumda olduğunu ve artık başka ülkelere yardım yapacak, onlara kol kanat gerecek bir güçte, bir özgüvende, bir moralde olmadığını çok iyi gözlemlediler. O yüzden o saldırıyı başlatabildiler.

Ama Vietnam savaşı sonrası yani Vietnam hezimetinden sonra 1974’den 1990’a kadar bölgemizde, Asya’da hiçbir saldırıya niyetlenemediler. İşte durum böyle…

Bu alçaklar ne yazık ki artık karşılarında Türkiye’nin dışında bir engel kalmadığını düşünüyorlar. Ve BOP dedikleri alçakça planlarını Türkiye’de nasıl hayata geçirecekler onun hesabına kitabına kafa yoruyorlar. Onun işbirlikçileri kim olabilir? Hainleri kim olabilir? Kimleri satın alabiliriz bu planı Türkiye’de uygularken? Kimleri kullanabiliriz? hesabını yapıyorlar.

İşte bunların başta geleni Tayyipgiller iktidarı, Davidson Ahmet’le birlikte, ki o da hainlerin önde gelenlerindendir, onun Gelecek Partisi var ya şu anda, o da Amerikan kuklası bir hain.

Ve Tayyipgiller bayram ediyorlar değil mi?

İşte dün Türkiye’nin her yerinde ülkemize doldurdukları bu Ortaçağcı hainler mitingler yaptılar, bayramlar ettiler, sloganlar attılar. İstanbul’da Saraçhane Meydanı’nı bile polis yolları kesip, trafiğe kapatarak bunlara miting yaptırdı. Ama Polonez İşçileri hakkını aradıkları için onlara gaz sıkıyor, gözaltılar yapıyor onlara. Evet, işte böylesine korunup kollanıyor onlar.

Davidson Ahmet ne dedi?

“Eğer Türkiye yani Erdoğan yönetimi ve ben, biz olmasaydık Beşşar Esad yönetimi yıkılmazdı.”

İhanetini böylesine itiraf etti. Bizim desteğimizle, bizim Suriye Beşşar Esad rejimini yıpratmamızla, güçsüzleştirmemizle ve bu muhalif güçleri bizim besleyip, eğitip, donatmamızla yıkıldı, dedi. Hainlerden biri de buydu.

Ne dedik hainlerin kimler olduğu konusunda?

Başta, hepsinin kullanıcısı ABD Emperyalist Haydududur ve Avrupa Birliği Emperyalist Haydutlarıdır, ABD ile aynı safta. Bölgede ise Tayyipgiller iktidarı, Siyonist İsrail ve Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi ve Ortaçağcı meczuplardır. El-Kaide, IŞİD, El-Nusra, HTŞ bunlar yerel güçleri, yerel müttefikleri ABD’nin, o Haydudun. Ve BOP’un uygulanmasında da aynen bu güçleri kullanacak: Siyonist İsrail, Tayyipgiller, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi ve Ortaçağcı meczuplar. Bunlara kullanacak ABD Emperyalist Haydudu. Bundan hiç şüphemiz olmasın.

Ne yazık ki halkımız din afyonuyla zehirlendiği için bu Tayyipgiller’in hâlâ, açıkça söylemelerine rağmen, BOP’çu olduklarını, BOP’un hizmetkârı, Amerika’nın kuklası olduklarını açıkça itiraf etmelerine rağmen peşlerinden gidiyor. Hâlâ halkımızın yüzde 30’u bunların peşinden gidiyor. İşte Tayyip’in videosu;

Videonun tapesi:

“Erdoğan: Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Nedir o görev?

“Biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz.”

“İkinci video: Ben, Diyarbakır, istiyorum ki şu anda yani Amerikan’ın da hani düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya Genişletilmiş Ortadoğu. Yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir.

“Üçüncü video: Türkiye’de bir şeyler söyleniyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanıdır, oradan çekilsin. Bunu anlatmak istiyorum; Büyük Ortadoğu Projesi’nin amaçları bellidir ve o amaçların içerisinde Türkiye’nin üstlendiği görevde bellidir.”

Ne diyor?

“Biz Amerika’nın bir projesi var ya Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Afrika projesi onun Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz”, diyor.

Açık yahu! Bir itiraf daha başka nasıl yapılır?

O projede Türkiye üç parçaya bölünmüş!

Hainliği böylesine belgeli, böylesine itiraf edilmiş durumdayken kafası yakılmış, beyin çürümesine uğratılmış insanlarımız, din afyonunun zehriyle, hâlâ bunu Türkiye’ye çalışıyor sanıyor. Hayır, bu Türkiye’nin en ağulu düşmanı. İsrail ne kadar düşmansa, Amerika ne kadar düşmansa bunlar da aynen o kadar düşman.

Sorosçu Kemal’in çömezi Özgür Özel soytarısı da aynı… Onun da Tayyip’ten bir farkı yok söylemlerinde.

Ve bizim Sevrci Soytarı Sahte Sol dediğimiz sola bakalım; TİP’inden, EMEP’inden, SODAP’ından, Sahte TKP’sinden, Sol Parti’sine bilmem nesine kadar… Bir teki PKK’yi PYD’yi, YPG’yi, DEM’i ağzına alabiliyor mu?

Alamıyor, alamazlar! Hepsi onun yörüngesinde dolaşırlar çünkü. Sadece bazıları afaki bir emperyalizm söyleminde bulunuyor. Kim bu emperyalizm? Uzaylılar, oradan gelen güçler bunlara göre. Bir işaret yok. Bunlara biz boşuna demiyoruz: Sahte Sol diye. Bunlar Soytarı ve Sahte Sol. Bunların hepsi Amerikancı Burjuva Kürt hareketinin yörüngesinde döner. Daha önce de söyledik havuç ve sopa taktiğiyle bunların hepsini kullaştırdı PKK, PYD, DEM. Hepsi PKK’nin kulu, kölesi, bunların uydusu. Bunların bir iradeleri yok. Zaten PKK’lilerin kendileri de söylüyor; bunlar biz ne dersek onu tekrarlar, diyor. İşte bu yüzden bunlara Sevrci yani BOP’çu Soytarı Sahte Sol, diyoruz. Bunların Sol’lukla bir ilgileri yok.

Gerçek Sol, gerçek devrimci işte bizleriz. Gerçek Kuvayimilliyeci, Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık şiarını bayrak edinen ve onun müttefiki Lenin’e sahip çıkan, bizleriz sadece.

Evet, ABD Emperyalist Hayduduna bir kez daha söylüyoruz: Kilit hedefin, odağın Türkiye şu anda. Ama hezimete uğrayacaksın. Asla, burada da zafer kazanırım diye umutlanma. Yüzyıl önceki Atalarımız ne yapmışlarsa biz de aynısını yapacağız. Üçüncü kez seni Ortadoğu’da hezimete uğratacağız, kuklalarınla beraber, hainlerinle beraber defolup gideceksin.

 

Saygıdeğer Halkımız, kalın sağlıcakla…

09 Aralık 2024

 

 

 

 

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz