Partimizden AKP’giller’e yönelik bir suç duyurusu daha: Koranavirüs öldürmüyor ama insan vasfı kalmamış AKP’giller öldürüyor
Atalar sözüdür, “herşeyin bir anası vardır günahın anası da yalan”.
AKP’giller kadar bu günaha batan, Türkiye Tarihinde başka kimseler, başka bir hükümet, başka bir parti, parti lideri yoktur. Dünya tarihine bakılırsa Naziler bile AKP’giller’in yanından bile geçemez, hatta Naziler AKP’giller’in yanında “doğru” ve “dürüst” bile kalabilir.
Tamam, yalan yuva yapmış AKP’giller’in ağzına ama sadece Halka yalan söyleme noktasında değil; yaşamın her alanında o kadar çok suça battılar, günaha girdiler ki; benim diyen diktatör yarışamaz bu kriminal suç örgütüyle. Kamu malı hırsızlığında dur durak bilmiyorlar, vatan topraklarını peşkeş çekmekte sınırları kaldırdılar, AB-D Emperyalistlerine biatta ulusal, kişisel, yerli, milli onurları ayaklar altına aldılar.
Kovid-19 pandemisinde AKP’giller’in Halk düşmanı yüzleri en kör gözlere bile batarken, en ufak bir vicdan sahibi olmadıkları, bir ahiret inancına sahip olmadıkları, dolayısıyla öbür tarafta hesaba çekilme korkularının kalmadığı artık gün yüzüne çıkmaya başladı. Daha doğrusu AKP’giller’in bütün avanesi insanlıkla aralarında sadece surette bir bağ bıraktılar. Yani sadece görünümleri insan ama içleri şeytan, içleri başka bir tür. Dördüncü bir tür mahlukat.
Koronavirüs’te artık AKP’giller sürü bağışıklığına doğru koşar adım gidiyorlar. Son yapılan açıklamalar bunu doğrular nitelikte. Düşünme, sorma-sorgulama yetisini kaybetmemiş, hem gözü ile görebilme hem de aklıyla, zekasıyla görebilme duyusunu kaybetmemiş her kişi, AKP’giller’in Kovid-19 pandemisinde yalanlarını, ihanetlerini görebilir, görebiliyor.
Son 6 günde açıkladıkları vaka sayıları, ölüm sayıları, ki aslında bunlar bile gerçeği yansıtmıyor, aylardır yalan söylediklerini ortaya çıkartıyor. Ama bir de açıklanan rakamlar, AKP’giller’in bu virüse karşı karşı hiçbir önlem almadıklarını da ortaya çıkartıyor. Bir de utanmadan övünüyorlardı, dünya bizim virüse karşı mücadelemizi örnek alıyor, bize gıptayla bakıyorlar, diye. Ama bu salgının en başından beri ifade ettiğimiz gibi gerçek hiç de öyle değildi. Bırakalım önlem alınmasını; bunlar tersten, insanlar virüse karşı bir müdahale geliştirmesinler diye önlem aldılar. “Hayat eve sığar” dediler ama 350 bin kişiyi Ayasofya Tiyatrosunda figüran olarak Sultanahmet Meydanı’na sığdırdılar. Oradan tüm Türkiye’ye göndererek topladıkları “hülooğğ”cuları, virüsü bütün şehirlerdeki evlere sığdırdılar.
Maske-mesafe-hijyen dediler, mitingler yaptılar mesafenin gözetilmediği. Çayın gani olduğu Karadeniz’de çaylar fırlattılar kalabalıklara, hengamelere yol açtılar, hijyen kuralları yerle bir oldu. Beceremediler bir maske dağıtılmasını bile. Kısacası AKP’giller virüsün önünü açtılar, virüsün insana doğru yolculuğunu engelleyen bütün engelleri ortadan kaldırdılar. Halkımıza özgürlüğü çok gören AKP’giller, virüse özgürlük sağladılar.
Genel Başkan’ımızın sıkça belirttiği gibi Halkımızın en büyük şansızlığıdır, böyle bir pandemiye AB-D Emperyalistleri tarafından iktiadara taşınan AKP’giller’in iktidarında yakalanmak.
Halkın Kurtuluş Partisi olarak her fırsatta belirttik, bunların halkın sağlığını hiçe sayan uygulamalarını. Teşhir ettik. Genel Başkan’ımız çağrı yaptı Halkımıza, feryat etti; bunlardan bizlere hayır yok, kendi önlemlerimizi kendimiz almalıyız, diye.
Suç duyurularında bulunduk, sonuç almayacağımızı bile bile. Ama tarihe not düşmek gerekti, Halkın İktidarını kurma görevi omuzlarında olan HKP’nin göreviydi bu halk düşmanı AKP’giller’e karşı bütün alanlarda mücadele etmek. 14 Eylül’de yaptık ilk suç duyurumuzu. Kapsamlıydı, bütün kanıtlarıyla ortaya koyduk AKP’giller’in virüse karşı hiçbir önlem almadıklarını. İnsanlarımızın ölümünden sorumlu olduklarını, halka karşı yalan söylediklerini ortaya çıkarttık. Suç işliyorsunuz dedik, bu ülkede şu anda olan yasalara göre bile sizlerin yargılanması gerekir, dedik. O yargılanma olacak da eninde sonunda…
Bizlerin ilk andan itibaren söylediklerini kendi ağızlarından itiraf ettiler, 25 Kasım’dan beri açıkladıkları rakamlarla. Ve Halkın Kurtuluş Partisi olarak bu itiraflara karşı yeni bir suç duyurusunda bulunduk, AKP’giller’in Reisi, Sağlık Bakanı ve diğer yetkililer hakkında. Umuyoruz ki yürekli savcılar, hakimler çıkar. Evet maalesef umuyoruz. Olması gerekeni umuyoruz. Ama olması gereken eninde sonunda olacak. Halka karşı suç işleyenler, var olan yasalara göre, vicdanlarının sesini dinleyecek savcılar, hakimler tarafından yargılanacaklar.
Yapmış olduğumuz suç duyurusu sonrasında, Gerçek İnsan, Gerçek Hukukçu, Gerçek Devrimci avukatlarımızdan Av. Tacettin Çolak ve Av. Ayhan Erkan tarafından Çağlayan Adliyesi önünda yapılan açıklamayı ve suç duyurumuzu aşağıda yayınlıyoruz.
Av. Tacettin Çolak:
Saygıdeğer Halkımız,
Bugün ülkemizi ve dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 salgını nedeniyle halkımızın ölümlerden ölüm beğendiği ortamlarda siyasi iktidarın, merkezi yönetimi elinde tutan AKP’giller’in gerekli önlemleri almayarak insanlarımızın ölümlerini artırması karşısında, görev suçu işlediklerinden dolayı Çağlayan Adliyesinde suç duyurusunda bulunduk.
Esasen Halkın Kurtuluş Partisi olarak biz 14 Eylül tarihinde de benzer bir suç duyurusunda bulunmuştuk. Ancak ülkemizdeki Kovid-19 süreci tamamen insan sağlığını hiçe sayan, bilimin öngördüğü önlemleri hiçe sayan uygulamalarla geçiştirilmek isteniyor. Zamanında Bilim İnsanları çok ciddi uyarılar yaptılar bu konuda, kitlesel ölümlerin gündeme gelebileceği şeklinde. Ama Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP’giller’in tamamı bu salgını ciddiye almadan hatta kendileri işi inşallahla, maşallahla geçiştirerek bitiş sürecini gündemi getirdiler.
Hiçbir bilimsel değeri olmayan ve gelecekte, geçmişte bugünleri yaşayacağımız öngörülmesine rağmen insanlarımız maalesef bilerek ve ihmal suretiyle ölüme gönderilmiş durumlar. Şu anda Bilim İnsanlarının öngördüğü şekliyle ülkemizde 200.000 civarında insanın Kovid-19 salgını nedeniyle yaşamını kaybedeceği söyleniyor.
Oysa sadece maske, mesafe, temizlik diyerek bütün suçu halka yıkanlar gerçek anlamda bu salgına karşı tam bir kapanma sağlayıp, işçi sınıfının, emekçi halkın geçimini sağlayacak desteği; esnafımızın hatta sanayicilerimizin de geçici süredeki geçimini sağlayacağı desteği vermesi gereken hükümet, bunları yapmadan tam tersine bir avuç Parababasına bir takım vergi indirimleri yaparak onların borçlarını silerek, onlara teşvikler vererek ama işçileri de bu salgın ortamında çalışmaya zorlayarak Kovid-19’la mücadele ettiğini sanıyor…
Bu tamamen kandırmacadan ibarettir. Halka yapılan bir ihanettir. Halkın Kurtuluş Partisi olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da halkımıza yapılan tüm ihanetlerin hesabını sormaya, sorumluların yargı önünde ve gerçek anlamda bağımsız, tarafsız mahkemeler önünde hesap vermesi için mücadele etmeye devam ediyoruz. Bundan sonra da devam edeceğiz.
Bugün de Çağlayan Adliyesinde Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve 81 il valisi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bu suç duyurusunu takip edecek Cumhuriyetin Savcılarının olup olmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Av. Fettah Ayhan Erkan:
Salgının yaz aylarına geçerkenki normale dönüş sürecinde, o zaman biz teşhisi koyduk. Bunlar sürü bağışıklığına gidiyorlar dedik. Sürü bağışıklığı demek bilerek, kasten insan katletmek demektir. Bunun sonunda yüz binlerce Türk insanı katledilmiş olacak. Bu bilinçli bir katliamdır”.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
MARİFETİ İLE
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
VEKİLLERİ : Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN
Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN,
Av. Azime Ayça OKUR -Av. Halil AĞIRGÖL
Av.Pınar AKBİNA – Av. Doğan ERKAN
Kocatepe Mah. Meşrutiyet Cad. Hatay Sk. No: 4/9
Kızılay/Çankaya/Ankara
ŞÜPHELİLER : 1.RECEP TAYYİP ERDOĞAN (CUMHURBAŞKANI)
- FAHRETTİN KOCA (SAĞLIK BAKANI)
3.TÜM İLLERİN VALİLLERİ
SUÇ :1593 SAYILI UMUMİ HIFZISIHHA KANUNU 3/3-4-11-16, 29, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 64, 67, 71, 72, 83, 276, 277, 278, 279. MADDELERE AYKIRI HAREKET EDEREK GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA (TCK M. 257)
SUÇ TARİHİ :11.03.2020’DEN BERİ HALEN
AÇIKLAMALAR :
OLAY
Bilindiği üzere Aralık 2019’dan itibaren başlayan Covid 19-Korona salgını nedeniyle resmi açıklamalara göre ülkemizde ilk vaka 11.03.2020 tarihinde görüldü. Ve o günden bu güne vaka sayısı, vaka sayılarındaki artışa oranla vefat sayısı da hızla artmaktadır. Gelinen süreçte ise salgının artık kontrolden çıktığı, vaka ve vefat sayısının resmi açıklamalardan çok daha fazla olduğu namuslu bilim insanları ve sağlık çalışanlarımız tarafından dillendirilmekte, hatta bizzat tarafımızca görülmektedir.
Ve 25 Kasım 2020’den bugüne açıklanan vaka sayıları; namuslu bilim insanlarının, 14 Eylül 2020’de yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiğimiz kapsamlı suç duyurusunda Partimizin söylediklerinin ne yazık ki doğruluğunu kanıtlamaktadır. Yapılan son açıklamalar, başta AKP Genel Başkanı olmak üzere, Sağlık Bakanı ve diğer yetkililerin gerek vaka sayılarında gerekse ölüm sayılarında gerçekleri söylemediklerinin, kamuoyuna doğru bilgi vermediklerinin de itirafıdır.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından 26 Kasım 2020 tarihinde yapılan Basın Açıklaması; Namuslu Bilim İnsanlarımızın, sağlık çalışanlarımızın ve Partimizin aylardır dillendirdiği üzere, yetkili ve sorumlu konumunda bulunanların hem vaka sayıları, hem ölüm sayıları noktasında doğruları söylemediklerinin, Covid 19 pandemisi ile ilgili bilimin emrettiği önlemleri almadıklarının da itirafı niteliğindedir:
“Sağlık Bakanı Koca, Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında beş ay sonra ilk defa günlük koronavirüs vaka sayısını açıkladı. Koca, Türkiye’de son 24 saat içinde 28 bin 351 kişide koronavirüs tespit edildiğini söyledi. Böylece Türkiye, dünyada günlük olarak en çok koronavirüs vakasının görüldüğü ülkelerden biri oldu.
“Koca, Eylül ayında yaptığı açıklamada 29 Temmuz’dan beri günlük olarak vaka sayısının değil, hasta sayısının açıklandığını söylemişti.
“Bu açıklamaya hem Türkiye’deki sağlık alanında görev yapan meslek birliklerinden hem de Dünya Sağlık Örgütü dahil olmak üzere uluslararası camiadan tepki gelmişti.
“İngiltere, Türkiye’nin uluslararası normlara göre vaka sayısını açıklamadığını gerekçe göstererek seyahat koridoru uygulamasını kaldırmıştı.
“’Artık semptom göstermeyen vakalar da tablolarda olacak’
“Sağlık Bakanı Koca, Çarşamba günü ise vatandaşların tüm verilerden haberdar olmak istediğini söyleyerek artık semptom göstermeyen vakaların da günlük tablolarda yer alacağını aktardı.” (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-55082062)
Kaldı ki açıklanan rakamlar, TTB Merkez Konseyinin açıklamalarına göre doğru değildir:
“TTB: Sadece Ankara’da 4-5 bin pozitif vaka var
“Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı’nın toplu açıklamaya başladığı vaka sayılarının da gerçeği yansıtmadığını savunarak en az iki haftalık kapanma çağrısı yaptı.
“Türkiye’de semptom göstermeyen korona pozitif vakaların da günlük resmi tabloya eklenmesinin ardından tartışmalar sürüyor. Temmuz’dan bu yana sadece semptom gösteren hasta sayısını açıkladığı için eleştirilere hedef olan Sağlık Bakanlığı, toplam yeni koronavirüs vaka sayısını 28 bin 351 olarak açıklamıştı.
“Türk Tabipleri Birliği (TTB), Bakanlık’ın açıkladığı toplam vaka sayısının da gerçeği yansıtmadığını savundu. TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, filyasyon ekiplerinden aldıkları rakamlara göre sadece Ankara’da 14-15 bin kişinin izolasyonda bulunduğunu, aralarından 4-5 bininin pozitif olduğunu belirterek ‘Bu sadece filyasyon ekiplerinden gelen rakam, hastanelerdeki rakam değil. Topladığımızda bu 28 bin civarı rakamın aslında gerçeği yansıtmadığını şimdiden söyleyebiliriz’ dedi.” (https://www.dw.com/tr/ttb-sadece-ankarada-4-5-bin-pozitif-vaka-var/a-55734669)
Yine 29 Kasım 2020 tarihli haberler salgının boyutunu bir kez daha gözler önüne sererken, sorumlu ve yetkili sıfatını taşıyan kimselerin bugüne kadar yaptıkları açıklamaların doğru olmadığını, alınmayan önlemlerin alındı olarak gösterildiğini kanıtlar niteliktedir.
“Hastanelerin poliklinik, otopark ve yemekhaneleri yoğun bakıma dönüşüyor
“Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüs vaka sayılarından yüzde 100’e yakın artış yaşandığını açıkladığı Ordu’da yeni tedbirler alındı.
“Koronavirüs vakalarının artışa geçtiği Ordu’da koronavirüsle mücadele kapsamında hastanelerin prefabrik binalarındaki polikliniklerin kapatılmasına, otopark, yemekhane ve ek binaların da yoğun bakım servisine dönüştürülmesi kararı alındı.
“Ordu Valisi Tuncal Sonel’in başkanlığında toplanan İl Pandemi Kurulu, koronavirüsle mücadele kapsamında ‘vatandaşları korumak ve salgının yayılmasını önlemek’ amacıyla ek kararlar aldı. Toplantıda Ordu Devlet Hastanesi’nde prefabrik binada bulunan polikliniklerin kapatılarak, ilave yoğun bakıma dönüştürülmesine ve hastanenin personel otopark alanında da prefabrik yoğun bakım inşa edilmesi kararı alındı.
“Öte yandan Ordu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ana hizmet binasında bulunan yemekhane ve 1’inci katında bulunan birimlerin de boşaltılarak, yoğun bakım olarak hizmete açılmasına karar verildi. Yine Ordu’da bulunan Altınordu İlçe Sağlık Müdürlüğü ve “Ordu Verem Savaş Dispanseri hizmet binalarının boşaltılarak, yataklı servis ve yoğun bakım oluşturmak üzere Eğitim Araştırma Hastanesi’ne tahsis edilmesi kararı alındı.
“Acil durum dışında ameliyat yapılmayacak
“Kararlar kapsamında acil olmayan cerrahi işlemlere ara verilecek, ameliyathaneler yalnızca acil cerrahi girişimler yapılacak şekilde düzenlenecek. Ameliyathanelerde çalışan personel, hastanelerin diğer alanlarında görevlendirilecek.” (https://halktv.com.tr/hastanelerin-poliklinik-otopark-ve-yemekhaneleri-yogun-bakima-donusuyor-440509h)
14 Eylül 2020 tarihinde yaptığımız kapsamlı suç duyurumuzda bütün kanıtlarını ortaya koyduğumuz ve 25 Kasım’dan itibaren açıklanan vaka sayıları, şüphelilerin; Halkı korumaya yönelik hiçbir ciddi gerçekçi önlem almadıkları gibi, sürekli yalan söyleyerek virüsün çok saldırgan ve hızla ölümcül sonuçlara yol açan bir salgına dönüşen karakterini gizlediklerini ortaya koymaktadır. Şüpheliler tehlikeyi hafife almanın ötesinde, neredeyse yokmuş gibi göstermişler, vaka ve ölüm sayılarını ona, yirmiye bölerek açıklamışlardır.
Son ana kadar sınırlarımız açık tutulmuş, kara, hava ve deniz ulaşımına bir sınırlama getirilmemiştir. Ayrıca Cumhurbaşkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan 21 bin insanı bizzat kendi oluruyla Umre’ye gönderip virüsle enfekte olmuş olarak geri döndürmüştür. Ayasofya’da resmi rakamlarla 350 bin insanı toplayıp, 81 ile enfekte olmuş bir şekilde dağıtan, AKP mitinglerinde insanları hiçbir önlem almadan toplayıp, çay dağıtarak hengamelere neden olan ve buna hiçbir şekilde müdahale etmeyen şüphelilerdir.
23 Nisanlara, 19 Mayıslara, 30 Ağustoslara, 29 Ekimlere, 10 Kasımlara, Baroların kongrelerine yasak koyan şüpheliler, AKP parti Kongrelerine yasak getirmeyerek virüsün yayılmasına hizmet etmişlerdir. Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi Kurban Bayramı öncesinde; “Bu salgından kurtuluyoruz inşallah, iki bayramı birlikte yapacağız”, diyerek insanlarımıza bu salgın bitiyor artık, tehlike geçmiş durumda diye düşündürterek, insanlarımızın salgını hafife almalarına neden olmuşlardır.
Şüpheliler, 1 Mayıs’tan itibaren de ekonomik alandaki eksik gedik kısıtlamaları da kaldırarak artık her şey normale döndüğü mesajı vermişler, Halkımızın bu açıklama ve uygulamalardan etkilenerek virüsün etkisinin geçtiği algısını uyandırmışlar, dolayısıyla virüsün rüzgâr hızıyla yayılmasına neden olmuşlardır.
Bütün bunlar göstermektedir ki, AKP Hükümeti artık 1 Mayıs’tan itibaren “Sürü Bağışıklığı” politikasını uygulamaya geçmişlerdir. Varsın herkes böyle bir salgın yokmuş gibi davransın, sonunda ölen ölür, kalan da bize fazlasıyla yeter, demektir “Sürü Bağışıklığı”. Ve de 83 milyon nüfusun ortalama 60 milyonunun Covid 19 virüsüyle tanışması, yaşlı, kronik hastalığı olanlar ve vücut direnci düşük olanların virüs tarafından öldürülmesidir.
Covid 19 virüsünün rüzgar hızıyla yayılmasının baş sorumluları bugünlerde de sorumluluğu Bilim Kurulu üyelerinin üzerine yıkma telaşındalar:
“Şimdiye kadar, COVID-19 salgınına karşı inşallah, maşallahla çözüm buluyoruz diyenler, camilerden okunan salalar ve dualarla virüsün yenileceğini pompalayanlar, yine her zaman olduğu gibi suçu başkasına yıktılar.
“Neymiş; “Yeni tedbirlerle alakalı olarak bu işin birinci derecede sorumlusu bilim kurulu”ymuş. “Bilim kurulu her türlü hazırlığı ve çalışmayı yürütüyor’’muş…
“Peki, Bilim Kurulu üyeleri geçmişte ne diyordu?
“Prof. Dr. Tevfik Özlü üç ay önce yaptığı açıklamada; “Biz tavsiye noktasındayız. Görüşlerimizi söylüyoruz fakat karar alma yetkimiz yok” demedi mi?
Yukarıda belgeleri ile açıkladığımız verilerin gizlenmesi, gereken tedbirlerin alınmaması hep ekonomik kayıp kaynaklı olmuş, insanlarımız; özellikle günübirlik nafakasını sağlayanlarla küçük esnaflar iflas noktasına gelmiş, evlerine bir dilim ekmek götüremeyen muhtaç ana babalar kendilerini yakma noktasına kadar gelmiş, açlıktan ölmektense virüsten ölmeyi adeta kabul ederek tedbirleri yok saymışlardır. Oysa Hıfzıssıhha Kanunu bunu da düzenlemiştir:
Madde 83 – Cebri tecride tabi olarak müessesatta veya evlerinde tecrit edilen kimselerle 76 ncı maddede zikredilen şahıslardan muhtaç olanlarının kendileri ve ailelerinin iaşeleri masarifi Hükümetçe tesviye edilir.
İşte bu madde Devletin sosyal devlet olma özelliğinin bir sonucudur. Ancak AKP iktidarı, Cumhuriyetin olmazsa olmaz birçok temel ilkelerinde olduğu gibi sosyal devlet ilkesini de ortadan kaldırmış, halk yararına olan temel hükümler yok sayılmıştır.
Yine aynı kanunun 13. babında düzenlenen 276 ve devamı maddelerde sağlıklı istatistikî verilerin kamuoyu ile paylaşılması gereğini, gerekçeleriyle birlikte sorumlularını da açıklamıştır. Ancak yukarıda da sunduğumuz gibi bu maddelere de tüm şüphelilerin aykırı hareket ettiği aşikardır.
Tüm bu nedenlerden dolayı tüm şüpheliler, TCK 257’de düzenlenen görevi ihmal suçunu işlemişlerdir:
Görevi kötüye kullanma (1) Madde 257- (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bu maddeye aykırı hareket ederek binlerce insanımızın hastalanmasına, vefat etmesine, açlık ve yoklukla başbaşa kalmalarına sebep olan şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmasını talep etmek zorunlu olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM :Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet Savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda belirtilen suçlardan yargılanıp cezalandırılması amacıyla haklarında gerekli soruşturmanın yürütülerek Kamu Davası açılmasını müvekkil Parti adına talep ediyoruz. 30.11.2020
Suç Duyurusunda Bulunan
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Ayhan Erkan Av. Tacettin Çolak