Maden İşçisi Kızı Bir Yoldaş’ımızın Kaleminden: 13 Mayıs

13.05.2025
31
A+
A-

13 Mayıs sabahı büyük bir felakete uyandı Soma Halkı. Kıyamet belki kopmadı ama o Salı günü bütün bir halk mahşere uyandı.

Eynez Maden Ocağı’nda çıkan yangın 787 işçinin hayatını tehlikeye attı, çıkan yangın 301 maden işçisinin hayatını acı bir şekilde kaybetmesine sebep oldu.

İşte bu acı olay, Türkiye Halkına bu şekilde lanse edildi. İşçilerimizin yanarak can vermesine sebep olan şeyin aslında yangın olmadığı, gerekli önlemler alınsa ve işçi hayatına değer verilip zaten ocakta bulunması zorunlu olan kaçış odaları işçilere sunulmuş olsa işçilerimizin kolaylıkla bu kazadan kurtulabileceği herkes tarafından biliniyordu.

Susturulduk, yandaş medya tarafından, bu olayın failleri tarafından, parayla doğruyu satmış tüm görevliler tarafından biz Soma’lılar bastırıldık. Sesimizi duyurmaya çalıştığımız her an, bir kez daha yerlerde tekmelendik, bir kez daha haberlerde bize verilen süreyi kısıp konuşmamızın ortasında konu değiştirildi, bir kez daha yok sayıldık, hor görüldük…

Her sesimizi duyurmak isteyip susturulduğumuzda, hor görülüp yok sayıldığımızda, 13 Mayıs’larda hıncımızın, öfkemizin yeniden yeniden dağlanıp tepkiye döndüğü zaman tepkilerimizin bastırıldığında; Soma Katliamı’nda, AKP’giller’in sorumlu olduğu Soma toplu cinayetinde can veren babalarımıza, abilerimize, kardeşlerimize, eşlerimize nasıl değer verilmediğini bir kez daha açıkça çarptılar yüzümüze.

Kavun depolarında üst üste yığdıkları deforme olmuş bedenler arasında kaybettiğimiz canlarımızı bulmamızı istediler bizden. Şehir mezarlığına yaptıkları temsili mezarlar, ailelere dağıttıkları paralar yeterli gelir ve biz de onlar gibi bu faciayı unuturuz sandılar ama biz davamızdan hiç vazgeçmedik.

Bugün, 11 yıl sonra, hâlâ hiçbir şey değişmiş değil, hâlâ işçilerimiz güvenlikli şartlarda çalışmıyorlar, hâlâ bir kaçış odaları yok, hâlâ canlarının bir değeri yok. Madenciler hâlâ sesini duyurmaya ve güvenlikli şartlara ulaşmaya çalışıyor, en basit yaşam gereği olan yaşama hakkına ulaşabilmek için yıllardır savaş veriyorlar. Ne medyada ne de adalet sisteminde hak ettikleri yeri hâlâ alabilmiş değiller, halkımız hâlâ yapılan haksızlığın ne kadar büyük bir ölçütte olduğunun ve bu durumun tüm Türkiye’yi nasıl etkilediğinin bilincinde değil.

Halkımız sorgulamıyor.

Aynı 13 Mayıs’ta kurtarılan işçimizin, ölüm tehlikesi atlattıktan sonra bile ambulansı kirletmemek için botlarını çıkarmayı teklif ettiğinde, ne kadar güzel kalpli olduğuna iltifat edilip, aslında bir madenci olarak ölüm tehlikesi atlatmışken bile etrafını varlığıyla kirleteceği hissine kapılıp mahcup oluşunu fark edip sorgulamadığı gibi…

Ve biz, Soma Maden Faciası’nı yaşamış madenciler ve aileleri, ardı arkası gelmeyen bu ölümlerden sıkılmış durumdayız. Artık madenci çocukları geceleri, “babam yarın eve dönemezse” korkusuyla uyusun istemiyoruz. Babalar işe giderken, çocuklarına özleyeceği için değil, “ölmeden son bir kez kokusunu duyayım” düşüncesiyle sarılsın istemiyoruz.

Biz tüm işçilerin sesiyiz,

Halkın beklediği adaletin talepkârıyız,

Biz ölmüş bedenine bile saygı duymayıp soğuk hava depolarında beklettiğiniz o emektar işçilerin son nefesiyiz.

Bizleri susturdunuz, bastırdınız, paranızla yok saymaya çalıştınız, bizleri medyada birkaç günlüğüne pamuklara sarıp sarmalayıp sonra kenarda unuttunuz.

Ama bitmedi. Biz maden kazaları yaşamaya, kayıplar vermeye, her gün farklı bir yaraya ağlayarak pansuman yapmaya devam ettik.

Ve işte şimdi gün geldi, babasının ölü bedenini bulmayı bekleyen çocuklar büyüdü, artık sesimiz daha gür.

Sıra bizde: Demagojiniz bittiyse eğer; bana bir çocukluk, babama bir gençlik; abime, amcama ve elinizde kanını taşıdığınız diğer tüm emekçilere bir hayat borçlusunuz.

Ant olsun ki; bizden çaldığınız hayatların, neden olduğunuz acıların, dökülen gözyaşlarımızın hesabını soracağız.

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz