Laiklik İlkesinin kabulünün 87’nci yılında Laik Cumhuriyet can çekişiyor! Gerçek Laiklik, İkinci Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle mümkün olacaktır!
Bugün 5 Şubat Laiklik İlkesinin kabulünün 87’nci yıldönümünü kutluyoruz! 10 Nisan 1928’de “Devletin dini İslam’dır” maddesi Anayasadan çıkarılmıştı. 5 Şubat 1937’de de Laiklik İlkesi 1924 Anayasasına eklendi. Böylece Laiklik, devletin değiştirilemez temel ilkeleri arasındaki yerini aldı. Bugün aslında bir kutlamadan ziyade Laik Cumhuriyet’in köküne kibrit suyu döken AKP’giller’e karşı Laikliğe sahip çıkma, Laikliği koruma mücadelesi veriyoruz.
Laiklik neden önemlidir? Özellikle Kadınlar ve Çocuklar için neden olmazsa olmazdır?
Laiklik, devlet ve dinin birbirinden tümüyle ayrılması demektir. Böylece insanlar inanç ve ibadetlerini özel hayatlarında istedikleri gibi yapabilirler ama devlet kurumları; başta hukuk, yargı ve eğitim olmak üzere aklın ve bilimin öngördüğü ve ortak insanlık vicdanının değerleri olan kurallar çerçevesinde oluşturulur ve işler. Dinin, devlete el atmasına, müdahale etmesine asla izin verilmez. İnsanlar arasındaki birlik ve uyum da ancak Laiklikle sağlanabilir. Bunun başka hiçbir yolu yoktur.
Din, devletin değil, insanların işidir. İnsanların anlayışına ve inanışına ait bir konudur. Laik Devletin kendisi ne dinle ilgilenir ne de insanların inanışıyla ilgilenir. İnsanlar bu konuda tamamen özgürdür.
Laiklik, Kadını Ortaçağ karanlığından, yatak odasıyla mutfak arasında bir yaşam sürmeye mahkûm olmaktan kurtarır. Kadınları esaretin simgesi olan türban, kara çarşaf ve peçe dayatmasından kurtarır. Kadını hayvandan bile daha aşağı bir konuma düşürülmekten kurtarıp kadının ekonomik ve toplumsal yaşamda var olmasını sağlar. Laiklik olmadan Kadın için özgürlük mümkün değildir.
Başta Ordu, yargı, eğitim, gelmek üzere devletin tüm unsurları bütünüyle laik bir biçime büründürülüp dinle bağını kesmedikçe, dinin insanların özel hayatına ilişkin bir konu olduğunu kabullenmedikçe ve ona uygun oluşturulup çalışmadıkça; bugün ülkemizde yaşanan Ortaçağcı gericiliğin yarattığı trajedilerin sonu gelmez.
Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyeciler de Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızda sadece Emperyalist Yedi Düvele karşı mücadele etmediler. “Milletin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançer” olan yobazlığa yani içerdeki düşmanlara karşı da mücadele ettiler. Ancak Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızdan sonra kapıdan kovduğumuz düşman yani ABD-AB Emperyalistleri bacadan girdiler. 1950’lerden itibaren uygulamaya koydukları “Yeşil Kuşak Projesi” çerçevesinde tarikat, cemaat ve Kur’an kurslarını ülkenin dört bir tarafına yaydılar. Laik Cumhuriyet’i kerte kerte Yeni Sevr’e, yıkılışa götürdüler. AKP’giller İktidarıyla birlikte de bu süreç iyice hızlandı.
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza ve onun ölümsüz Önderi Mustafa Kemal’e düşman olan AKP’giller, ABD Emperyalistleri tarafından devşirilmiş, bir proje partisi olarak iktidara getirilmiştir. AKP’giller bugün Faşist Din Devleti kurma işine hız vermişlerdir. Laik Cumhuriyet can çekişmektedir.
AKP’giller, kadınları yeniden Ortaçağcı gericiliğin kıskacında kıvranan köleler haline getirmek istiyorlar. Kadınları üretim sürecinden, çalışma hayatından uzaklaştıracak, toplumsal ve sosyal yaşamdan soyutlayacak politikalar üretiyorlar. Tüm bu hain politikalar, din kisvesi altında sunuluyor topluma. Kadının yerinin evi olduğu, en temel görevinin çocuk doğurmak ve bakmak olduğu, çalışan kadının namusundan şüphe edileceği, en makbul kadının evinin mutfağı ile yatak odası arasında erkeğine hizmet eden kadın olduğu hemen her gün dillendiriliyor.
İşte bu yüzden bu din bezirgânı zalimlerin iktidarının hüküm sürdüğü, Ortaçağcı gericiliğin azgınlaştığı günümüz Türkiye’sinde kadınlarımız cehennem hayatı yaşamaktalar. Kadınlarımızın tacize, tecavüze işkenceye uğraması, katledilmesi olağan günlük olaylar haline getirilmiştir! Ortaçağcılara göre, kadın katledilmiş olsa bile suçludur. Kadınları katleden, kadınlara karşı taciz ve tecavüz suçları işleyen erkeklerse ya hiç ceza almazlar ya da “iyi hal” adı altında uydurma bahanelerle çok az cezalara çarptırılırlar. Şeriat, Kadınlarımız ve çocuklarımız için bu dünyadaki cehennemdir.
Ortaçağcı AKP’giller iktidarında, hilafet mitingleri düzenlenmekte, Anıtkabir’de Laik Cumhuriyet karşıtı, Şeriat yanlısı sloganlar atılmaktadır. Ülkenin camileri AKP’giller’in propaganda mekânlarına dönüştürülmektedir. 10 Kasım’da bile bir kısım Ortaçağcı Tarikatçı Teğmen, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımız’ın Önderi Mustafa Kemal rozetini takmayı reddetmekte ve fotoğrafını buruşturup yere atabilmektedir.
Kadın ve Çocuğa yönelik şiddet ve istismar olayları Cumhuriyet Tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar artmıştır. ÇEDES adı altında eğitim gericileştirilmektedir. Okullarda tarikatlar cirit atmaktadır. Sorgulamayan-bilimsel eğitimden uzaklaşan, tarikatlara mürit-kul-köle olacak çocuklar yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
AKP’giller’in Şefi Tayyip Erdoğan; “Nasıl ki ABD ile bazı görüşmeleri Taliban yaptıysa Türkiye ile çok daha rahat yapması lazım çünkü Türkiye’nin, onun inancıyla alakalı ters bir yanı yok”, diyerek yine bir ABD Devşirmesi olan Ortaçağcı Taliban ile aynı olduklarını anlatmaktadır.
AKP’giller, temel hak ve özgürlüklerin geçerli olduğu Laik ve Demokratik bir hukuk devletini değil; din kurallarının geçerli olduğu Şeriat düzenini amaçlamaktadırlar. Bunun için de kadınlarımız ve çocuklarımız için elzem olan Laikliğe amansızca saldırmaktadırlar. Halkımızı Allah’la aldatmaktadırlar. Bilindiği gibi AKP’giller’in Reisi Tayyip Erdoğan, birkaç gün önce alenen Şeriat savunusu yaparak şimdiye kadar işlediği binbir anayasal suça bir yenisini daha eklemiştir.
Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta ve Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un önümüze düşürdüğü ışık sayesinde biz Kurtuluş Partililer, ülkemizin bugün içine düşürüldüğü felaketlerin yaşanacağını on yıllar öncesinden gördük. Bu gidişi durdurup tersine çevirebilmek için 1920’li yıllardan bu yana mücadele ediyoruz. Ülkemizin AKP’giller tarafından hızla bayır aşağı sürüklendiği bu karanlık günlerde, Laik Cumhuriyet’in Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ne dönüştürülmesine, ülkemizin Büyük Ortadoğu Projesi adı altında bölünüp parçalanmasına karşı Halkın Kurtuluş Partisi olarak bir başımıza mücadele ediyoruz. ABD-AB Emperyalistlerine ve Cumhuriyet Tarihinin gelmiş geçmiş en kötücül iktidarı olan Ortaçağcı AKP’giller İktidarına karşı gerçek anlamda bir tek biz mücadele ediyoruz.
İşte biz bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçıları, Birinci Kuvayimilliye’de emperyalistlerle işbirliği yapan Ortaçağcı gericiliği, tam anlamıyla uygulanmamasına rağmen kısmen de olsa dizginleyen Laiklik İlkesini gerçek anlamda ve sonuna kadar savunuyoruz.
Laiklik İlkesinin tam olarak hâkim olacağı Devrimci Demokratik Halk İktidarını kuracağız. Tüm Halkımızı, sürdürmekte olduğumuz Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist İkinci Kurtuluş Savaşı’mızın zaferine giden yolda Partimiz saflarında mücadele etmeye davet ediyoruz.
Emperyalizmi ve Gericiliği Yine Yeneceğiz!
Şeriat Ortaçağdır!
Laiklik Kadının Özgürlüğüdür!
Laiklik Kadının ve Çocuğun Güvencesidir!
Laiklik Yoksa Bilim, Demokrasi, Özgürlük, Aydınlık Düşünce Yoktur!
Halkız, Haklıyız Yeneceğiz!
05 Şubat 2024
HKP Genel Merkezi