Laik Cumhuriyet’i el ele yıkmaya çalışıyorlar!
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Hizbullah’ın siyasi plandaki kolu HÜDA PAR, evvelki gün yani 7 Ekim’de Diyarbakır’da cihat çağrısı yapan bir miting düzenledi. Mitingle ilgili haberi Cumhuriyet Gazetesi’nin dünkü manşetinden okuyalım;
“Diyarbakır’da cihat çağrısı.
“Cenk ve şehadet sloganları,
“Hizbullah’ın medrese yapılanmasının etkinliğinde kılıç şart vurgusu yapıldı.
“Tema “Aksa Tufanı”.
Yani Hamas’ın eylemini bahane ederek bu cihat çağrısını yapıyorlar bunlar. Kendi ideolojilerini sergilemek için bir gerekçe bulmuş oluyorlar.
“Eski Hizbullah’ın İran sorumlusunun başkanlığını yaptığı Âlimler ve Medreseler Birliği”…
Şuraya bakın; tekkeler, zaviyeler, medreseler 1925-1926’da Devrim Kanunlarıyla kapatıldı, kanunen yasak bunlar. Ama dedik ya Tayyipgiller’e; “Kanunsuzlar” diye. Anayasa, kanun, Ceza Kanunu filan hepsini yerle bir etti bunlar diye; üç ciltlik kitabı boşuna yazmadık “Kanunsuzlar” adıyla. Ve o kitaplardan dolayı 4 yıl 8 ay cezaya boşuna mahkûm olmadık. Halkımızı uyandırmak, bilinçlendirmek, gelmekte olan felaketi onlara göstermek için yaptık bu yayınları.
“Âlimler ve Medreseler Birliği ‘Aksa Tufanı Harekâtı’ temasıyla Diyarbakır’da ‘âlimler buluşması’ düzenledi. İslam dininin sadece cihat ile yayılabileceğini öne süren konuşmacılar ‘İslam dini, kılıç kullanılmazsa esaslarını başka yerlere ulaştıramayacaktır’ dedi.”
Yani adamlardaki kafaya bakın, kılıçla çıkacak İslam dinini dünyaya egemen kılacak. 1400 yıl öncesinin Mekke-Medine kafası bu.
İşte bunların alayı Ortaçağcıdır dememiz bu yüzdendir. Bakmayın bugün aramızda yaşıyor bulunmalarına; zihnen, mental olarak, ideoloji olarak, anlayış olarak bunlar 1400 yıl öncesinin Hicaz Köleci Toplumunun örfünden oluşan düzeni savunuyorlar. Savundukları düzenin aslı esası bu; Köleci Toplum Düzeni savundukları. Onu da doğaüstü ilahi bir buyruğa tabi tutarak ebedileştiriyorlar. Yani toplumumuzu o çağa, 1400 yıl öncesinin Medine’sinin Köleci Toplum çağına götürmek istiyorlar. Amaç bu, ideoloji bu. Filistin’e destek ise tabiî bahane…
“Sonuç bildirgesi Türkçe, Arapça ve Kürtçe olarak yayımlandı. Bildiride ‘Aksa Tufanı, İslam tarihi boyunca devam eden kutsal cihat sırasının bugün yürütülen halidir. Sıra size gelmeden ayağa kalkın ve Siyonizme karşı canla başla cihat eden mücahitlerin yanında yer alın’ ifadeleri kullanıldı.”
E, tutan mı var sizi? Hadi gidin. Türkiye’de böyle tırışkadan, sadece lafla, kuru gürültüyle destek vereceğinize, gidin Hamas’la birlikte, Siyonist İsrail’e karşı yan yana cihat edin.
Ona niye gelmezsiniz?
Gelemezsiniz değil mi? Canınız tatlı.
Böylesine düzenbaz bunlar. İkili, üçlü oynarlar. Yaptıkları işte bu. Destek dedikleri, kuru gürültüden ibaret. Yoksa bunların Tayyipgiller’i, Dinişleri Müdürü Ali Erbaş’ın damadına varıncaya kadar İsrail’le alışverişteler, ticari alışveriş giderek artarak sürüyor. Filistin’i bombalayan İsrail savaş uçaklarının yakıtının yüzde 40’ı, Bakü-Tiflis-Ceyhan üzerinden tankerlere yükleniliyor. Yani Ceyhan’dan tankerlere yüklenip İsrail limanlarına iletiliyor. O yakıtları kullanarak Siyonist İsrail’in uçakları, Filistin Halkını vuruyor, Beyrut’u vuruyor, Lübnan şehirlerini vuruyor.
Bunlar sahtekârdan başka bir şey değil, hiçbir şey değil. HÜDA PAR adlı Türkiye Cumhuriyeti ve Türk düşmanı, bu Ortaçağcı, bu Anayasayı ve kanunları hiçe sayan hareketin Diyarbakır’daki eylemine polis hiçbir müdahalede bulunmuyor, sadece seyretmekle yetiniyor.
Yani bu neyi gösteriyor?
Tayyipgiller’le HÜDA PAR’ın aynı Ortaçağcı hedefe kilitlendiklerini, oynadıklarını gösteriyor. Amaç birliği, hedef birliği içinde olduklarını gösteriyor.
Oysa polis, senede bir defa Taksim’de İşçi Bayramını, 1 Mayıs İşçi Bayramını, İşçi Sınıfımızın Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü olan evrensel bayramını kutlamasına izin vermiyor. Bütün anayolları kapatıyor trafiğe ve on binlerce polisi yığıyor tüm geçitlere, yollara; çevre illerden de takviye polis ekipleri getiriyor izin vermiyor. Bu, İşçi Sınıfımızın düşmanı olduğunu gösteriyor açıkça. Bu iktidar, Amerika’nın ve yerli Parababalarının, Tefeci-Bezirgân Sermayenin çıkarlarını savunan bir iktidar, onun dünya görüşünü savunan bir iktidar.
Fakat dediğim gibi, Polonez İşçileri gördüğümüz gibi aylardır direniyorlar.
Patron kim?
Ürdünlü Kraliyet ailesine yakın bir Parababası.
Polonez Gıdanın 146 işçisi, sendikalaştıkları için işten atılıyorlar. Yasal haklarını kullandıkları için işten atılıyorlar. Ve kanunsuz bir biçimde işveren çalışmasını fabrikanın arka kapılarından sokup çıkardığı kamyonlarla, TIR’larla sürdürüyor. Yeni aldığı kaçak işçilerle sürdürüyor.
Ve direnen işçilere ne yapıyor polis?
Müdahale ediyor. Coplarla, gazlarla müdahale ediyor, ters kelepçeler vurarak gözaltına alıyor.
Ne yapmış?
Kanuni haklarını kullanmak istemiş, alınterinin karşılığını azıcık da olsa almak istemiş bu işçi kardeşlerimiz. Ama ona izin vermiyor.
Kimin yanında bu?
Ürdünlü Parababasının yanında bu iktidar. Polisi de o şekilde kullanıyor.
Yine Ege’de, Karadeniz’de, Güney illerimizde doğasını korumaya çalışan köylülerimizin karşısına kimi çıkarıyor?
Jandarmayı çıkarıyor. Yahu doğasını, köyünü, ormanını, deresini korumak istiyor o köylü kardeşlerimiz. Ama ona da izin vermiyor. Mücadele eden köylü kardeşlerimize de zulüm ediyor, jandarma zulmü uyguluyor.
İşte böylesine işçimizin, köylümüzün, alınteriyle geçim sağlayan tüm insanlarımızın düşmanı, halk düşmanı, vatan millet düşmanı, Kuvayımilliye ve Laik Cumhuriyet düşmanı, Amerikan kuklası bir iktidar var; Tayyipgiller iktidarı.
Bu HÜDA PAR’ın söylemi, ideolojisi açık.
Ne diyor?
Anayasanın ilk dört maddesini kaldıralım, diyor. Tabiî orada da düzenbazlık yapıyor. 4’üncü Maddeyi, yani değiştirilemez ilk üç maddeyi koruma altına alan 4’üncü Maddeyi kaldıralım, diyor. O zaman, hadi Meclis çoğunluğumuz var kaldıralım, deyip kaldıracaklar. Yani Laikliği Anayasadan çıkaracaklar. Onun yerine “Türkiye Cumhuriyeti bir din devletidir” ibaresini yerleştirecekler.
Hizbullah bununla da yetinmiyor. Ayrı Kürt İslam Devleti kurmak istiyor, bu amacını hiç gizlemedi. Ortaçağcı Kürt Devleti kurmak istiyor.
PKK’den farkı bu. PKK, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi. O, Amerikan tarzı, bir Kuzeydoğu Suriye’deki PKK’istan benzeri, Kürt illerinde bir devlet kurmak istiyor. Ama bunlar, Ortaçağcı Şeriatçı bir Kürt Devleti kurmak istiyorlar, Türkiye’yi parçalayarak.
Bir de diyor ki:
“Müslümanlar birleşsin, elbirliğiyle katılsın.”
Müslümanların ne birliği var?
İsrail’in en büyük dostu; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Türkiye.
Sen ne İslam birliğinden bahsediyorsun?
Kaldı ki sen, Hizbullah’ın yaptığı vahşi cinayetleri işlerken kimleri kurban seçtin?
Tamamen İslami duyguları yüksek olan insanları kurban seçtin. Onları öldürdün, önce alan temizliği, mahalle temizliği yapmak için kendinden olmayan dindar insanları öldürdün. Hem de domuz bağlarıyla, canavarca, insanlık dışı bir şekilde.
Konca Kuriş’i kaçırdın eşinin yanı başında, Mersin’den getirdin Konya’ya, benim şehrime. Hem de Meram İlçesine, benim Konya’daki ilçeme. Benim çocukluğumun geçtiği, çok iyi bildiğim yerlerdeki bir villayı satın alıp onun bodrumunu kazarak orada sorguladın kadıncağızı. Sorgulamayı videoya da çektin. Sonra da o bodrumu kazarak, kadıncağızı canlı canlı domuz bağıyla bağlayıp üzerini toprakla örterek hainane, alçakçasına, vicdansız ve namussuzcasına katlettin. Ondan sonra da; İslam birliği…
Biraz geriye gidelim… Haçlı Savaşları sırasında Selçuklu Türk Ordusu’nu kim arkadan vuruyor?
Arap orduları, Haçlılarla işbirliği yapıyor. Bunu biz iddia etmiyoruz. Alın kendisi de köken olarak bir Beyrut Arabı olan Amin Maalouf’un “Arapların Gözünden Haçlı Seferleri”, adlı kitabını okuyun. Orada Amin Maalouf anlatır bu ihaneti, bu namussuzluğu.
Biraz yakın tarihe gelelim; Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı yıllarına… Mekke Şerifi Şerif Hüseyin başta olmak üzere, Yemen’deki İmam Yahya olmak üzere ve Filistin’deki tüm Arap aşiret liderleri olmak üzere İngilizlerle beraber halifeyi, onun ordusunu yani Osmanlı Ordusu’nu arkadan vurdular. İngiliz Lawrence komutasında, onun yönlendirmesiyle Müslüman Türk evlatlarımızı katlettiler.
Ondan sonra da; “İslam Birliği, cihat”mış, Müslümanım… Bırak bunları! Soytarılık namussuzluk bunlar.
İşte böylesine hain bir hareketi, insanlık dışı bir hareketi, canavarca ruh haline sahip insanlardan oluşan bir hareketi Tayyip ne yaptı?
Yörüngesine çekti, onlara rüşvet olarak 4 milletvekili verdi, ittifak kurdu onlarla.
Bu Tayyipgiller’in de yivi seti yok, bunlar da defalarca anlattığımız gibi; hiçbir insani, vicdani, ahlâki değer taşımazlar. Yiv sıyırmış cıvatalar gibidir bunlar. Sağa da çevirseniz sıkmazlar, sola da çevirseniz sıkmazlar, yalama olmuş cıvatalardır bunlar. Yani vicdanen, ahlâken aynen öyledir. Hiçbir yivleri, setleri yoktur bunların. Çıkar, koltuk, makam, para, pul, servet, küp doldurma; neredeyse bunların kıblesi, gerçek kıblesi orasıdır alayının.
Bu Hizbullah’ın lideri Zekeriya’yla Devlet Bohçalı, Kaçak ve de Haram Saray’ın arkadan Bohçalı’sı, 2023’ün 28 Mayıs Seçimleri sonrasında, kendisini yeniden başkan seçtiren Tayyip’in yanı başında kürsüye çıktılar, gösteri yaptılar, fotoğraf verdiler.
Bu Zekeriya’yla kim el ele tutuştu?
Devlet Bahçeli el ele tutuştu.
Bu adamda da bir yiv set olabilir mi? Türklükle, millilikle, milliyetçilikle zerre ilgisi olabilir mi bu adamın, bu Bahçeli’nin?
Yok. O da aynı kategoriye girer. Adam; “Ben Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanım. Bağımsız Kürt İslam Devleti kurmak istiyorum”, diyor, bu Bohçalı onunla yan yana, el ele tutuşup ellerini havaya kaldırıyor. İşte görüntü…
İçtenlikli bir insan, namuslu bir insan, bir vatansever, bir Kuvayimilliyeci bunları görünce iğrenmez mi? Tuu demez mi bunların suratına?
Daha önce de söyledik defalarca; PKK nedir?
O da Amerikancı Burjuva Kürt Hareketidir.
HÜDA PAR’la tek farkı, bunlar Din Devleti kurmak istiyor, onlar kendilerine göre laik oynayan bir devlet kurmak istiyorlar ve Amerika’nın yörüngesinde yani ikinci bir İsrail olmak istiyorlar.
Nitekim şu anda İsrail’i aktif bir şekilde, her zaman olduğu gibi, destekliyorlar. Yahu Kandil’de Karayılan, İsrail’in kuruluş yıldönümünde her zaman kutlama mesajları gönderir İsrail devletine. CIA ve MOSSAD ajanları bunlara gerilla teknikleri, savaş teknikleri öğretir, kaynaşıktırlar. PKK de aynı amacı taşımaktadır: Bağımsız Kürt Devleti. Amerika’nın kucağında, Amerika’nın hizmetinde, Ortadoğu’da Amerika’ya ikinci bir petrol bekçisi görevi yapmak için, ikinci bir İsrail olmak için.
Ve bunu Öcalan, İmralı görüşmelerinde açıkça söyledi.
Barzani kendisini eleştirince:
“Öcalan bağımsız devlet bile diyemiyor hiçbir şey diyemiyor”, diye.
Ona cevap verdi Öcalan. Ne dedi?
“Ben bağımsız devletten de vazgeçmedim, hiçbir şeyden vazgeçmedim”, dedi.
Barzanistan lideri Barzani, bağımsızlık ilan etti biliyorsunuz. Ama efendileri Amerika, Avrupa; sabırlı ol, daha zamanı gelmedi. Senin o ilanı yapacağın zamanı biliriz biz, bekle. Zamanı gelince sana; tamam, ilan et bağımsızlığını diyeceğiz, dediler ve geri çekti Barzani.
PKK’nin bu amacını açıkça, Pervin Buldan, işte yaptığı şu konuşmada netçe söylüyor, ortaya koyuyor:
“Pervin Buldan: Kürtler statüsünü elde etti artık. Suriye’de elde edilen statü çok yakın zamanda Türkiye’de de Kürt halkının mücadelesiyle elde edilecektir.”
https://youtu.be/3xcuLdwLZIo?t=1328
Meclisin yeni yasama yılının açılışında… Yasa masa hepsi hikâye aslında da, göstermelik olarak Meclisin bir işlevi varmış gibi sunuyorlar halkı kandırmak için. Yoksa 22 yıldan bu yana tüm uygulanan, yasa denen şeyler, Kaçak Saray’da oturan Tayyip’in iki dudağı arasından çıkan buyruklardır. Onun dışında ne yargının işlevi var, ne anayasanın işlevi var, ne Anayasa Mahkemesinin, ne Yargıtayın, ne alt düzeydeki yargı kurumlarının, hiçbirinin işlevi yok… Tayyip; tutukla şunları, diyor, tutukluyorlar, sal, diyor salıyorlar…
Meclisin bu yasama yılı başlangıç töreninde, Devlet Bahçeli denen, insanların milli duygularını kullanarak onları kandıran şahıs, kriminal şahıs kalktı DEM’lilerin ayağına gitti, onlarla tokalaştı, gülücükler saçtı onlarla birlikte. Bunun sebebi sorulunca da gazeteciler tarafından:
“Dünyada barış istiyorsak ülkemizde de barışı sağlamamız lazım, yeni bir dönem başlıyor” diye gerekçelendirdi, bu Tayyip’in piyonu, kuklası.
Tayyip, yeniden bir Kürt açılımı başlatacak. Zaten buna dair daha önce de söylediğimiz gibi, Demirtaş’la anlaşmışlardı. Ama 31 Mart Seçimlerinde hezimet yaşayınca, Tayyip o sözünü tutamadı. Zaten hezimet yaşadım, şimdi bir de böyle açılıma girersem dibe vurur oylarım, diye onu erteledi. Şimdi yeniden oraya dönecekler. Aynen Oslo’da olduğu gibi, Dolmabahçe’de olduğu gibi, yeni bir masaya oturup Kürt açılımı başlatacaklar.
Ne diyordu orada Pervin Buldan?
“Dolmabahçe’de bize verdiklerini, Oslo’da bize verdiklerini açıklasam bunlar sokağa çıkamazlar”, diyordu, Tayyipgiller’i kastederek. “Onları açıklamazsam namerdim”, dedi. (Link verebilir miyiz?)
Hâlâ bugüne kadar açıklamadı, kaç yıl geçti aradan. Çünkü hâlâ Tayyipgiller’le masaya oturmak, anlaşmak ve Türkiye’yi parçalanmaya götürecek bir metni imzalamak ve onu uygulamak derdindeler. İşte Pervin Buldan da netçe gördük; hedef bu, niyet bu, anlayış bu, ideoloji bu.
Bohçalı bunlarla da içli dışlı işte…
Şimdi kendisine içtenlikle; ben milliyetçiyim, ülkücüyüm diyen kardeşlerimize soruyorum:
27 yıldır başınızda bulunan bu Kaçak Saray’ın kaset tutsağı Bohçalı’nın hâlâ peşinden mi gideceksiniz? Bunu lider mi belleyeceksiniz hâlâ? Hâlâ bu oluşumda mı kalacaksınız? Uyanmayacak mısınız? Biz ne yapıyoruz? Bu adamlar kim? Türk milliyetçiliği adına, millilik adına ne yapmışlar bugüne kadar?
Sıfır yahu!..
Ama Amerika’dan aldıkları görevleri yapmışlar. Üç bini aşkın devrimci, vatansever, Kuvayimilliyeci, Mustafa Kemal ve İnönücü insanımızı katletmişler.
1970’li, 1980’li yıllarda bunlar, bu MHP’li gençlere Parababalarının fabrikalarında İşçi Sınıfımızın eylemlerine karşı nöbet tuttururlardı. Bizzat tanık olduk biz buna. Patronları koruyan, onların çıkarlarını koruyan militan olarak görev yaptırdılar milliyetçi gençlere. Gerçek vatan evlatları, halk çocukları, İşçi Sınıfımız alınterinin karşılığını isteyince, patronlar bunları çıkardı karşılarına, silahla. Bunlar halkımızın düşmanı. Parababaları nasıl Amerika’nın ekonomik ortakları, çıkar ortaklarıysa bunlar da siyasi çıkar ortakları. Hepsi Amerika’nın, CIA’nın, Pentagonun, Washington’un emrinde, yönetimindedirler ve onun çıkarlarına hizmet ederler.
İşte Sinan Ateş’i de o kategoriye girmediği için; gerçekten Kuvayimilliyeci, vatansever, Mustafa Kemal ve İnönü geleneğine sadakatle bağlı olduğu için katlettirdiler, bizzat bu Bahçeli’nin başında bulunduğu MHP yönetimi.
Sinan Ateş gibi bir insanın MHP’nin başına, yönetimine, başkanlığına gelmesine izin vermedi Amerika. O yüzden en aşağılık, en namussuzca, en çakalca biçimde Ankara’da güpegündüz paçavra, ciğeri beş para etmez torbacılar çetesine katlettirdiler. Tayyipgiller’in emrindeki yargı da bu gerçek katilleri sorgulayamadı, asla yargılayamaz. Alt düzeydeki çakallar, torbacılar ekibini yargılayabildi ancak, onlara ceza verebildi.
Evet, bunlar işte böyle. Bunların içyüzünü görüp anlamanız gerekir Saygıdeğer Halkımız.
O yüzden tek bir şey istiyoruz sizden: Anlaşılmak
Ve ne diyor Önderimiz, 17 yaşında Kuvayimmilliye’ye elde silah katılan, Yörük Ali Efe Çetesi’nde işgalci Yunana karşı savaşan ve savaştaki başarısıyla Köyceğiz Kuvayimilliye Askeri Komutanlığına kadar yükselen Hikmet Kıvılcımlı?
“Gerçek milliyetçilik sosyalistliktir.”
Evet, biz de aynı şeyi diyoruz ve aynı şeyi savunuyoruz. Gerçek milliyetçilik sosyalistliktir, onun dışındakilerin hepsi kandırmacadır.
Kalın sağlıcakla…
09 Ekim 2024