Laik Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Geleneğini adım adım yok ediyorlar
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Biz 20 yıldan bu yana hep diyoruz ki; bu Tayyipgiller Laik Cumhuriyet’i yıkıp onun yerine Ortaçağcı Faşist bir Din Devleti kurmak istiyorlar. Ve adım adım, günbegün yapıp ettikleriyle oraya doğru sürüklüyorlar ülkemizi. Ve aynı zamanda da ABD ile uyum içinde oldukları için, hatta ABD’nin kucağında oynadıkları için onun BOP’una da hizmet ederek Türkiye’yi üç parçaya bölmeye uğraşıyorlar, ABD Emperyalist Haydudunun buyrukları doğrultusunda. Yani anayasa, kanun falan umurlarında değil; tümüyle anayasa ve kanunlar dışına çıkmış bir iktidar bu. İşte anlatamadığımız bu: Türkiye’de anayasaya uygun bir iktidar yok, bir cumhurbaşkanı yok, bakanlar yok.
Şimdi birkaç örnek vereyim yapıp ettiklerine dair hemen bir iki günün haberlerinden.
Mesela; Tayyip’in sözde, görünüşte Eğitim Bakanı Ortaçağcı, azılı kaşar, Laik Cumhuriyet ve Mustafa Kemal düşmanı Yusuf Tekin ortaöğretimde, ilköğretimde bu yılkı ara tatili, kasıtlı, bilinçli ve iradi olarak 10-17 Kasım tarihleri arasına denk getirtiyor. Kasım’ın 9’la 10’u zaten Cumartesi-Pazar okullar kapalı. Ondan sonraki hafta da bütünüyle ara tatile girdiği için yani 10 Kasım’ın adı sanı anılmayacak bu yıl okullarda. Böylesine İblisçe düşünüp, taşınıp böyle hileler, düzenler bularak Mustafa Kemal’i silmek istiyorlar.
Yani 4+4+4’ler yetmiyor, ÇEDES’ler yetmiyor, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli yetmiyor, tarikatlarla, cemaatlerle iç içe geçerek; onları okullara getirip, anaokullarına varıncaya kadar onlara Muaviye-Yezid dininin afyonunu pazarlatması ve bunu sağlamaları yetmiyor. Yani bir taraftan bu dinin afyonunu, zehrini gençlerimizin beynine enjekte ederken, bir taraftan da Mustafa Kemal’in, İnönü’nün, Kuvayimilliye’nin, Laik Cumhuriyet’in izini tozunu silmek istiyorlar.
Evet, dünün Cumhuriyet Gazetesi. İşte yan yana bir diğer haber de; “Kaçak cemaat yurdu yıkılamıyor” İzmir Karabağlar’da, okuyalım kısaca:
“Gazetemizin gündeme getirdiği İzmir Karabağlar’daki İsmailağa Cemaatinin kaçak öğrenci yurdu ve Kur’an kursu tüm tepkilere rağmen faaliyete başladı. Karabağlar’daki alevi köyüne iki seçim arasındaki boşluktan faydalanılarak kaçak cemaat yurdu inşa edildi. Karabağlar Belediyesi yıkım kararı çıkardı. Ancak geçen Haziran’da uygulamaya gittiğinde sarıklı ve cübbeli kişilerin silahlı tehditleriyle karşılaştı. Kolluk kuvvetlerinden destek alınamadığı için yıkım ertelendi. Önceki gün de bölgede çekim yapmak isteyen gazeteciler saldırıya uğradı.”
Görüyor musunuz?
Tayyip’in Ali Yerlikaya’sının emrindeki polis, kanunun uygulanması için Karabağlar Belediyesine gelip destek vermiyor. İsmailağa Cemaatine bağlı bu Ortaçağ zehir yuvasının silahlı militanları da belediyenin yıkım ekibine tehditler savurarak kovalıyorlar.
Yani kanun falan uygulanmıyor. “Dokunma, dokunamazsın. Tarikatlar, cemaatler bizim kuracağımız Din Devletinin esas unsurları. O yüzden onlar serbestçe çalışacaklar, zaten çalışıyorlar.”
Şimdi bunlar durup dinlenmeden Tayyip, avenesi ve Kaçak ve de Haram Saray’ın arkadan Bohçalı’sı yeni Anayasa yapalım, diyorlar değil mi? Yeni Anayasa peşindeler. Ama bugüne kadar yeni Anayasadan ne kastettiklerini açıklamıyorlardı hiç.
Ne yapıp etmek istediniz de Anayasa size engel oldu?
Yok böyle bir şey. Anayasa diye bir şey bırakmadılar zaten. Ne gibi değişiklikler yapacaksınız sorusuna hiç cevap vermiyorlardı. İlk defa işte Tayyip’in Kurtulmuş Numan’ı (şu anda da Meclis Başkanı yaptı ya işte bunu Tayyip), Has Partisi’ni satarak Tayyip’in kucağına zıplayan, koltuk, makam, ün, poz kapan ve onun dışında başka neler kaptı onu şu anda bilemiyoruz biz ve Tayyip’in has avenelerinden biri olan Kurtulmuş Numan açıkladı.
Ne diyor?
“Anayasanın 3’üncü Maddesini değiştirelim.”
Yani değiştirilemez maddeleri de ortadan kaldıralım, diyor. Tabiî daha önce Tayyip’in müttefiki, insan soyunun yüz karası, canavarlaşmış Hizbullah’ın siyasi parti görünümündeki ekibin temsilcileri Zekeriya’sı bilmem nesi ne diyordu?
“Anayasada değiştirilemez madde olmaz, tümü değiştirilebilmelidir.”
DEM’liler de aynı şeyi diyor. İşte Bohçalı geçen gün ayaklarına kadar giderek kaplumbağa adımlarıyla, onlarla gülücükler saçarak tokalaştı ya, barış mesajı verdi ya; o da diyordu “değiştirilemez madde olmaz, değiştirelim”, diye. İşte şimdi Kurtulmuş Numan da diyor.
Evet, dertleri bu. Ortaçağcı Faşist Din Devletini kurmak için o dört maddenin ortadan kaldırılması gerekir. O aşamaya geldik, diyorlar.
Bu; partisini, arkadaşlarını, yol arkadaşlarını, ideolojisini, kişiliğini, insanlığını satarak Tayyip’in kucağına zıplayan Kurtulmuş Numan’ın, Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin değiştirilmesi gerekir demesi, aslında bir suç. Teklif dahi edilemez, o maddelerin değiştirilmesi. Ama bu teklif ediyor, suç işliyor aslında. Türkiye’de bağımsız bir yargı olsa, savcılar kapılarında yazan “Cumhuriyet Savcısı” ibaresinin kendilerine yüklediği sorumluluğu taşıyabilseler; ona yürekleri, anlayışları, namusları yetse; Laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmak istiyor bu Numan Kurtulmuş, diyerek derhal, kendiliklerinden buna karşı dava açarlar. Ama yok ki böyle bir yargı.
Tayyip, orduyu da (kendi ibareleriyle” site güvenlikçisi haline düşürdü, Komuta kesimi tabiî kastettiğimiz. Yoksa ordunun genç kesimi, Ordu Gençliği’miz hâlâ Mustafa Kemalci, Kuvayimilliyeci, orayı değiştirip dönüştüremediler daha. Zaten onun uğraşı içindeler şu anda da.
Yargıyı bitirdi, emrine aldı, Kaçak Saray’ın bir hukuk bürosuna dönüştürdü. Böylece Tayyip ve avenesinin işlediği akçeli suçlar, siyasi suçlar, ahlâki suçlar hep dokunulmaz kalıyor. Ne yargı dokunabiliyor ne polis ne jandarma dokunabiliyor bunlara. Bunların suç işleme özgürlüğü var, her türlü suç işleme özgürlüğü var Türkiye’de. İşte o yüzden bunlara biz “Kanunsuzlar” dedik. Üç cilt kitap yazdık “Kanunsuzlar” diye.
Ve yine dün Saygıdeğer gazeteci Müyesser Yıldız Hanımefendi edindiği bilgileri aktaran bir yazı kaleme almış. Okuyalım;
Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesine 11 Ekim günü yazdığı yazıdan bir bölüm:
“Edindiğimiz bilgilere göre, bu hafta içinde sayısı 40’ı bulan okuldaki tabur, bölük ve takım komutanları görevden alınıp Okul Komutanlığı emrine verildi. Yerlerine de yeni atamalar yapıldı.
“Büyük bölümü 30 Ağustos’tan sonra göreve başlayan bu komutanların tayininin çıkartılmayıp ilk etapta Okul Komutanlığı emrine verilmesinin sebebinin, teğmenlerin ifadeleri bittikten sonra gerek duyulduğu takdirde burada ifadelerinin alınması olduğu öğrenildi. Yani bir anlamda “suç” tespit edilmeden peşinen ve toptan cezalandırıldıkları anlaşılıyor.
Yani 30 Ağustos mezuniyet törenlerinde vatansever, yiğit teğmenlerimizin yaptıkları yemin töreni ve sonrasında “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyerek slogan atmaları, Tayyipgiller’de büyük bir paniğe ve öfkeye sebep olmuştu, korkuya sebep olmuştu.
Ne demişti Tayyip birkaç gün susup kendini toparladıktan sonra, birkaç gün gizlenip sonradan cesaret topladıktan sonra?
“Bu kendini bilmezlere gereken cezayı da vereceğiz muhakkak.”
Bu yiğit teğmenlerimizin ifade süreci devam ediyor, daha bitirilmemiş ifadelerinin alınması. Ama ifadelerinin alınılması bitirilmeden Tayyip cezayı kesti; “Bu kendini bilmezlere hak ettikleri cezayı vereceğiz elbette”, dedi. Bu buyruk hemen yerine getiriliyor. Dedik ya, bunlar Kanun manun, Anayasa, Ceza Kanunu… hiçbir şey tanımazlar. Ve hemen davranışa geçiliyor, Kara Harp Okulu komutanlarından 40 subay anında görevlerinden alınıyor. Onlara peşinen ceza verilmiş oluyor. Bakalım daha başka ne gibi cezalar verecekler. O da herhalde siyasi duruma ve güç dengelerine bakarak belirlenecek.
Evet, işte böyle, yani adım adım Laik Cumhuriyet’i ve onun kurucusu Mustafa Kemal ve İnönü geleneğini, Kuvayimilliye geleneğini yıkıp ortadan kaldırıyorlar, ona çalışıyorlar ve onun yerine de Ortaçağcı Faşist Din Devletlerini inşa ediyorlar.
Bütün bu olaylar; görmek isteyen, baktığını görüp anlamak isteyen insanlarımız için Tayyipgillerin bu hainane hedefe sahip olduklarını ve oraya doğru ülkemizi sürüklediklerini netçe gösterir.
Saygıdeğer Halkımızdan bunu görüp, kavrayıp, anlamalarını ve ona göre tutum belirlemelerini bekliyoruz.
Kalın sağlıcakla…
12 Ekim 2024