Kadına Yönelik Şiddet Mirabal Kardeşler ve “Türkiye Yüzyılı” Trujillo’su Tayyip
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Bundan 3 gün önce 25 Kasım’da Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Eylem Günü’ydü.
Peki, bu 25 Kasım nereden kaynaklandı?
Neden böyle bir tarih belirlendi sorusu hemen akla gelir tabiî. İşte bunun gerekçesi;
25 Kasım 1960’da Karayipler’de Dominik Cumhuriyeti’nde Amerikan kuklası faşist, darbeci Rafael Leonidas Trujillo Molina adlı bir faşist diktatörün emriyle komünist bir örgüte mensup ve Kadın Hareketini önceleyen üç kız kardeş katledildi. Canavarca bir katliama uğratılarak canları alındı bu kadıncağızların. Bu diktatör yani Rafael Leonidas Trujillo Molina, 1930’da bir darbeyle iktidara gelmişti. 1961’de bir suikast sonucu öldürülünceye kadar yani 31 yıl iktidarda kaldı, faşist diktatörlüğünü sürdürdü, ABD Emperyalist Haydudunun burnu dibinde.
Tabiî Karayipler’in, Küba’nın dışında kalan, ada ve adacıklarındaki ülkelerin, devletlerin hemen tamamı Amerikan kuklası, Amerika’nın en azından yarısömürgesi. Ve oralarda da kimin iktidara gelip, kimin iktidardan götürüleceğine hep Amerikan Emperyalist Haydudu karar veriyor. İşte bu faşist diktatörü de 31 yıl iktidarda tuttu ABD.
Dominik Cumhuriyeti, Küba’nın hemen altındaki bir adanın büyük bölümünü oluşturur. Haiti’yle beraber aynı Adayı paylaşırlar ve 48 bin kilometre karelik bir yüzölçümüne sahiptir. Yani aşağı yukarı bizim Kıbrıs Adası’nın beş buçuk misli büyüklüğünde bir coğrafyaya sahiptir Dominik. İşte burada, bu diktatörlüğü karşı, Küba Devrimi’nin 1959’daki zaferinden esinlenen bir hareket kurulur, komünist bir hareket kurulur. Tabiî aynı zamanda bir cephe hareketi olma niteliği de gösterir bu komünist hareket. Öncülüğünü Küba Komünist Partisi’ni, Fidel’i, Che’yi esin kaynağı olarak alan komünistlerin kurduğu bir partidir. Ve bu partinin liderliğinde oluşturulan bir cephe örgütüdür, ulusal örgüttür 14 Haziran Hareketi. İşte bu vicdanlı, vatansever, ahlâklı, yiğit kadınlarımız da bu örgütün üyesidirler. Ve bu örgütte, ortanca kardeş olan Minerva Mirabal’ın eşi Manuel Tavarez Justo örgütün kurucuları arasındadır, kurucu liderlerinden biridir.
Bu üç kardeşin adları; Mirabal Kardeşler olarak bilinir bütün dünyada soyadlarından dolayı. Patria; 1926 doğumludur. Öldürüldüğünde, katledildiğinde 34 yaşındadır. Minerva; 1928 doğumludur. Katledildiğinde 32 yaşındadır. En küçük kardeşleri olan Maria Teresa ise 1935 doğumludur. Yani 25 yaşında bir genç kızdır katledildiğinde.
Bu yiğit kızlarımızın, kadınlarımızın verdiği mücadele çok rahatsız eder diktatör Trujillo’yu. Trujillo 50 bin işçiyi katletmekle nam sanmış bir kanlı zalimdir. Ve İspanya diktatörü Franco gibi, Portekiz diktatörü Salazar gibi, Küba diktatörü Batista gibi, Bolivya diktatörü Barrientos gibi, Şili diktatörü Pinochet gibi, Arjantin diktatörü Videla gibi faşist diktatörlerin en önde gelenlerindendir; bunlar arasında yer alır.
İşte onların kurbanıdır bu Mirabal Kardeşler. Bu kanlı katliamı yaptıktan bir yıl sonra da bu faşist diktatör bir suikasta uğrayarak öldürülür, 1961’de. Mirabal Kardeşlerden Minerva’nın eşi olan Manuel Tavarez Justo, o anda diktatör tarafından zindanda tutulmaktadır. Eşini ziyaretten dönmektedir Minerva ve Kardeşleri. O arada Trujillo’nun yani faşist celladın polisleri pusu kurarlar Kardeşleri taşıyan arabaya ve önünü keserler. Sopalarla vurarak katlederler bu üç Kız Kardeşi. Hatta arabanın şoförünü de, Rufino de la Cruz’u da öldürürler aynı şekilde. Ve katliama bir araba kazası, süsü vermek için cesetleri arabaya doldurup uçurumdan aşağıya arabayla birlikte yuvarlarlar. Fakat bunun bir katliam olduğu ortaya çıkar.
İşte bugünün, bu katliam gününün anısına Birleşmiş Milletler 1999’da bir toplantısında, 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Eylem Günü” olarak belirler. O yüzden tüm dünyada anılmaktadır, hatırlanmaktadır 25 Kasım ve Mirebal Kardeşler.
Minerva’nın kızı Minou anne ve iki teyzesi katledildiğinde 4 yaşındadır. Bir diğer teyzesi tarafından büyütülür. Yani dört kız kardeşmiş Mirabal Kardeşler. İşte hayatta kalan teyzesi tarafından büyütülür Minou.
Ve diktatörün devrilmesinden, katledilerek devrilmesinden sonra ABD Emperyalist Haydudu tabiî diktatörlükler serisini devam ettirip gider. Onun yerine gelenler de aşağı yukarı aynı biçimde faşist diktatörlük uygularlar. Ve 1963’de, bu sefer Minerva’nın eşini, Manuel Tavarez Justo’yu katlederler.
Minou, 1956 doğumlu. Yani şu anda 68 yaşında. Minou, 2022’de Türkiye’ye de gelmiş. Bizdeki kadın örgütleri davet etmişler, onların davetine uyarak Türkiye’ye de gelmiş, açıklamalar yani röportajlar vermiş Türkiye’de de. Minerva’nın kızı Minou, 2002’den 2016’ya kadar Parlamentoda yer aldı yani Milletvekilliği görevi yaptı. Ayrıca bu süreçte ülkesinin Başkanı olmak için de Aday oldu. Ne yazık ki yeterli oyu alamadığı için Başkan seçilemedi.
Baktığımız zaman konuşmasının içeriğine, bizdeki kadın örgütlerinin siyasi çizgisinden katbekat ileride. Bizdeki kadın örgütleri bir burjuva ideolojisi olan Feminizm çerçevesinde Kadın Sorununu ele alıyorlar.
Oysa Feminizm, bir burjuva ideolojisidir ve bu çerçevede kalarak Kadın Sorunu asla çözülmez. Kadın Sorunu’nun çözümü bir Devrim sorunudur. Bir Halk Devrimi sorunudur. Hatta bir halk iktidarında bile erkek egemen toplumun töreleri, alışkanlıkları, önyargıları, erkeklerin zihnine yerleştirdiği bu dogmaların oradan atılıp temizlenmesi ve kadın erkek arasındaki gerçek eşitliğin sosyal hayatın her alanında sağlanması, uzun yılları kapsayan bir mücadeleyi, bir eğitimi gerektirir. Çünkü kadınımızın, ikinci sınıf insan durumuna düşürülmesi yani alta düşürülmesi 10 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu 10 bin yıllık sürecin özellikle 6 bin yılını Sınıflı Toplumlar kaplar. Kadın çok daha şiddetli bir şekilde, daha azgın bir şekilde ezilir. Bunu görmek için dinlerin kadına biçtiği role bakmak yeter. Ve o anlayış hâlâ bugün bile sürüp gelmektedir.
İşte ne diyor Tayyip?
“Kadın fıtraten erkeğe eşit değildir”, diyor.
Yani doğası gereği erkekten daha düşük bir seviyededir, diyor. Ve bu anlayış Tayyip’in uydurduğu bir şey değildir. Kur’an’da da aynen bu şekilde belirlenir kadının yeri. Ve Cennet’te kadına, altından ırmaklar akan bir yeşil çayırlığın ötesinde hiçbir şey vaat edilmez. Ve hatta erkekler için Kur’an’ın tanımladığı bir ibareyi kullanarak anlatmak istiyorum. Aslında yüz kızartıcı bir ibaredir bu:
“Memeleri yeni tomurcuklanmış hurilerle, sayısız huriyle cinsel ilişkide bulunabilecek erkekler ama kadınlar bir köşede erkeğinin sadece o olaylarını, o yaşayışını seyretmekle yetinecek.”
Kadına biçilen rol bu. Bu ayetleri aktardık, ilgilenen yoldaşlar, arkadaşlar Kur’an’ı açıp bakabilirler.
Minerva’nın kızı Minou, siyasetin önemini kavrıyor. Annesinin, teyzelerinin ve babasının teorisini benimsiyor. Devrimci bir anlayışa sahip Minou. O yüzden ülkesinin Devlet Başkanı olmayı amaçlıyor.
“Şu anda da Dominik’te her yıl 200 civarında kadın katledilmektedir”, diyor. “Kadına yönelik şiddet hâlâ bütün azgınlığıyla sürüyor ülkemde ne yazık ki”, diyor.
Bizde ne oluyor?
Bizde de 2024’ün yani bu yılın ilk 10 ayında yani Ocak’tan Ekim’i kapsayan 10 ayında, 357 kadın, erkekler tarafından katledilmiş. Geçen ay, Ekim ayında, bu katliamın büyüklüğü rekor seviyeye ulaşıyor. Bir ay içinde 45 kadın katlediliyor.
Yani bizdeki Kaçak ve de Haram Saray’ın Sultanı Tayyip, bir anlamıyla Türkiye Yüzyılının Trujillo’sudur. 31 yıl diktatörlüğünü sürdürüyor Trujillo. O da Amerikan yapımı, o da Amerikan kuklası. Tayyip 22 yılı doldurdu ama gözü ömür boyu, aynen Trujillo gibi, iktidarda kalmakta, iktidarını sürdürmekte. “2028’de de Başkan Adayı olacağım”, diyor ve onun hesabını kitabını, empasını kumpasını yapmakla uğraşıyor şimdiden.
Yani diktatörlerin zihin yapıları ve psikolojileri bire bir aynı. Müslüman olsun, Hristiyan olsun değişmiyor. Hepsi Amerikan kuklası, hepsi kadın düşmanı, hepsi halk düşmanı, hepsi vatan millet düşmanı.
Evet, Tayyip, Trujillo’nun yolunda ve rahatça ifade edebiliriz ki; Yeni Yüzyılın Trujillo’su.
Kadın Sorunu’nun çözümüne yönelik on yıllar önce verdiğimiz altı saat süren bir konferansı kitaplaştırdı arkadaşlar; “KADIN: İnsanlığa Geçiş-Tarih-Sosyalizm” adıyla Derleniş Yayınları’ndan yayımlandı. Üçüncü baskısı bu elimizde gördüğünüz kitabımız. Kadın Sorununa ilgi duyan arkadaşların alıp okumaları çok yararlı olur bizce. Büyük boy, ders kitabı ebadında, 147 sayfa.
Evet, ülkemizin kanayan yaralarından biri de kadına yönelik şiddettir, kadının aşağılanması, ezilmesi, eve hapsedilmesi, sosyal hayattan dışlanmasıdır. Minou’nun da dediği gibi, yani Minerva’nın kızı Minou’nun da dediği gibi; “Kadınlar genelde kendilerini en güvenli hissettikleri mekânda, evlerinde katledilmektedirler.” Ya da evlerinin önünde, işyerlerinin giriş ve çıkışında ne yazık ki.
İşte bu sorun da, bu yakıcı, canalıcı sorun da ancak Devrimci Demokratik Halk Devriminin zaferiyle oluşacak Devrimci Demokratik Halk İktidarında kesin çözüm yoluna girecektir.
Kalın sağlıcakla…
28 Kasım 2024