BOP’çuların saldırıları, Mustafa Kemal’in Askerlerini, Genç Teğmenleri yıldıramayacak!
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Kaçak ve de Haram Saray’da oturan Potamyalı Yezid ve onun kuklası İbiş Savunma Bakanı Yaşar Güler, Mustafa Kemalci, yiğit evlatlarımıza, Teğmenlerimize bir kez daha saldırdı. Ve güya onları disiplinde değerlendirecek olan kurula kesin buyruk verdi; bunları Ordudan atacaksınız, diye.
Evet, bunlar böylesine düşman Mustafa Kemal’in adına, eylemine, Kuvayimilliye’ye, Laik Cumhuriyet’e, Türk Milletine ve Türk Vatanına.
Burada çağrışım oldu, Mevlana’nın bir sözü geldi aklıma. Der ki Mesnevi’sinde;
“Bok böceği gül bahçesinin kokusundan ne anlar. Onu alıp gül bahçesine koysanız, o oradan bir yolunu bulup çıkıp kaçar ve yollardaki at, eşek gübrelerini kovalamaya başlar, yuvarlamaya başlar, onlarla beslenir.”
Aynen durum böyle…
Bu Teğmenlerimizin, bu evlatlarımızın yiğitliklerinden, heyecanlarından, mertliklerinden Başkomutanları Mustafa Kemal’e olana bağlılıklarından ne anlar bu İblisler?
Anlamazlar. Üstelik bunların alayı Amerikan devşirmesi, Amerikan kuklası olduğu için düşmandırlar da Mustafa Kemal’e, Kuvayimilliye’ye ve Laik Cumhuriyet’e.
Bu Tayyip de defalarca ekranlarda, meydanlarda “Ben BOP’çuyum” demedi mi? “BOP’un Eşbaşkanlarından biriyiz, biz bu görevi yapıyoruz”, demedi mi?
İşte videosu:
***
Videonun tapesi
Erdoğan: “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz.”
***
Videonun tapesi
İkinci video: “Ben, Diyarbakır istiyorum ki şu anda yani Amerika’nın da hani düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya Genişletilmiş Ortadoğu. Yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir.”
***
Videonun tapesi
Üçüncü video: “Türkiye’de bir şeyler söyleniyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanıdır, oradan çekilsin. Bunu anlatmak istiyorum; Büyük Ortadoğu Projesinin amaçları bellidir ve o amaçların içerisinde Türkiye’nin üstlendiği görev de bellidir.”
***
Böylesine hain birinin, aslında vatana ve millete ihanetten dolayı, derdest edilip yargılanması gerekir. BOP haritası meydanda… Vatan üç parçaya bölünüyor o haritaya göre. Ve bu hain, biz bu işin görevlilerinden birisiyiz, diyor. Zaten bunları devşirirken efendisi Amerikan Emperyalist Haydudu da ne dedi buna?
“Sana BOP’ta verdiğim görevleri yerine getireceksin”, dedi.
Getiriyor mu?
Aynen getiriyor işte, getirmeye devam ediyor.
“İsrail’in düşmanlarının bertaraf edilmesinde sana verilen görevi yerine getireceksin”, dedi.
Getiriyor mu?
Aynen devam ediyor.
Bakın değişik kılıflar altında, değişik düzenbazlıklar altında hâlâ İsrail’le ticaret sürüyor. İsrail savaş uçaklarının yakıtları Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’ndan akıyor. Oradan gemilere yüklenip İsrail’e gidiyor.
Ve bu hain, hâlâ boynunda Abraham Foxman’ın taktığı “Yahudi Cesaret Madalyası”nı taşıyor.
Atabildi mi onu?
Atamaz.
Kürecik Radar Üssü ne görevi yapıyor?
İran’dan gelecek füzelerin; ateşlendikleri anda; ABD’ye, İsrail’e, İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya ihbarda bulunulması görevini yapıyor. Anında hava savunmasıyla yakalayın bu füzeleri, diyor. Kürecik’ten gelen bilgileri, doğrudan Almanya’daki NATO Karargâhı değerlendiriyor. Bizim askerlerimiz sadece onun dış korumasını yapıyor. Tıpkı İncirlik’te olduğu gibi, diğer Amerika üslerinde olduğu gibi. Orada ne olup bittiğine dair en ufak bir bilgi alamıyor Türkiye. Türkiye’ye bilgi verilmediği gibi zaten üssün işleyişine karışamıyor da.
Şimdi bu hainler kalkmışlar genç Teğmenlerimize saldırıyorlar. Cibilliyetlerinin iktizası saldıracaklar! Hainler çünkü. Çünkü Amerika’nın hizmetindeler. CIA ajanı Graham Fuller demedi mi:
“Mustafa Kemal’in çağı geçti; onu bırakacaksınız. Liberal, ılımlı İslam çağındayız onu savunacaksınız”, diye.
Evet, aynen onu yapıyor bu hainler.
Evet, işte Tayyip, Halk TV’de 27 Kasım 2024’de yayımlanan haber:
“Tayyip Erdoğan’ın genç Teğmenlere ilişkin açıklamaları;
“Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan Teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir?”
Teğmenlerin ne disiplinsizliği var? Tören bitmiş. Heyecanlarından ve Mustafa Kemal’e sadakatlerinden dolayı, saygılarından dolayı, o güne kadar yaptıkları askerlik yeminini yapıyorlar ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”, diye slogan atıyorlar. Bunun disiplinsizlikle ne ilgisi var?
“Türkiye 60 darbesini ve o süreçteki pek çok cunta girişimini yaşadı.”
1960 Darbe değil: Politik Devrim.
Özgürlük getirdi Türkiye’ye, kısmi de olsa. Düşünce özgürlüğünü getirdi, sosyalizmi serbest bıraktı, yasak olmaktan çıkarttı. İşçi Sınıfımızın örgütlenebilmesini, serbestçe istediği sendikada örgütlenip hatta sendika kurabilmesini, örgütlenip işverenler karşısında Toplusözleşme yapabilmesini, hakkını arayabilmesini; onun yollarını getirdi, imkânlarını sağladı 1963’de, Bülent Ecevit’in Çalışma Bakanlığı döneminde. İnönü Hükümeti’nin Çalışma Bakanıydı, çıkardığı yasalarla ilk defa, bu haklar hayata geçirildi. Ondan önce CIA’nın kurduğu sahte işçi sendikası; TÜRK İŞ vardı sadece. Onun da görevi, İşçi Sınıfımızı patronlara satmaktı. CIA ajanları eğitim veriyordu TÜRK İŞ’e. İşte orada bulunan İşçi Sınıfımız içinden sendikacılığa geçen namuslu işçi önderleri, 1967’de bu ajan sendikası TÜRK İŞ’ten koparak DİSK’i kurdular, Kemal Türkler’in, Kemal Sülker’in liderliğinde.
“71 Muhtırasını tecrübe etti.”
1971’de devrimciler zulüm gördü. O muhtırada, o faşist darbede sizlere hiçbir şey yapılmadı, sizin önünüz açıldı. Sizler okşandınız. Deniz’leri, Yusuf’ları, Hüseyin’leri astı o darbe, o faşist generaller; Amerika’nın devşirdiği, cuntanın faşist generalleri. Mahir’leri ve on yoldaşını katletti Kızıldere’de. Sizin önünüzü açtı böylece.
“80 darbesinin zulmünü iliklerine kadar hissetti.”
Bakın, bakın! 12 Eylül 1980 darbesi. O darbede 19 devrimci idam edildi. 170 küsur devrimci işkencelerde hayatını kaybetti. 600 bin ilerici, demokrat, yurtsever, Mustafa Kemalci insan tutuklandı; işkencelerden geçirildi. Size yine hiçbir şey yapılmadı. Siz yine okşandınız. O faşist cuntanın lideri hain, faşist goril Kenan Evren’le yan yana, gülücükler içinde tokalaşan, sohbet eden sen değil misin? İşte fotoğrafınız.
Sen demedin mi o faşist alçağa; “İkimiz aynı dönemde görev yapıyor olsaydık yani ben sizin döneminizde, sizin devlet başkanlığınızda İstanbul Belediye Başkanlığı yapıyor olabilseydim İstanbul’u uçururduk el ele vererek”, diyen sen değil misin?
Ve o 1980 darbesinin faşistleri bizi idamla yargıladı. Benim eğitim emekçisi eşimi, beni tutuklamak için evimiz aramaya geldiklerinde, polisleri ayakkabılarıyla içeriye sokmadığı için anında suçlu ilan edip gözaltına aldılar; 5 gün işkencede tuttular, sonra görevinden ayırdılar. İki yıl açıkta kaldı eşim. Ancak ondan sonra görevine dönebildi.
Siz ne zulmü gördünüz?
Siz okşandınız. Tersine önünüz açıldı sizin.
Devrimciler, demokratlar, Mustafa Kemalciler, Kuvayimilliyeciler tasfiye edilsin, ezilsin, tepelensin; bu Ortaçağcı şeriatçıların, gericilerin, bu CIA milliyetçilerinin önü açılsın, dendi. Cuntanın görevleri buydu. O sayede sizler, böyle önünüz açıldığı için, yürüyüp geldiniz ve Türkiye’nin başına başbelası olarak çöktünüz. Tabiî arkanızda Amerika olduğu halde.
“1997 post modern muhtırasının ayıbına maruz kaldı.”
O namuslu Generaller, 28 Şubat mağdurları; “kanunlar uygulansın”, diyor. “FETÖ’cüler, Menzilciler, vs.ciler devleti ele geçiriyorlar, bunlara karşı Devrim Kanunları uygulansın”, diyor o insanlar.
Ama siz kanunsuzlar, kriminalize ettiniz o namuslu Generallerin uyarıları sonucu hazırlanan 28 Şubat Bildirgesi’ni ve onu imzalayan Generalleri. Yıllarca hapislerde tutarak zulmettiniz. Vural Avar Paşa’mızı zindanda öldürdünüz.
Katiller! Zalimler!
“15 Temmuz’da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı?”
15 Temmuz’u, sen aylar öncesinden, hatta yıllar öncesinden adın gibi biliyordun. FETÖ’cülerle 10 küsur yıl el ele iş tutan sen değil misin?
“17 üniversite okuluna yer verdik, yurtdışında açtıkları bütün okullarda serbestçe çalışmaları için o devletlere kefil olduk, onlara yazılar gönderdik” diyen, sen değil misin?
“Ne istediler de vermedik” diyen, sen değil misin?
Hain kere hain!
“Gel Pensilvanya’dan” diye, hamasi nutuklar atan sen değil misin? Gurbettir, hasrettir, bilmem nedir cart-curttur diye…
Bugün yaptığın gibi, o demagojik safsataları eline yazıp verirler, sen de onları okursun değil mi?
El ele kol kola değil miydiniz? Onları kim engelledi?
Senin taraftarın bir avuç meczup değil, Mustafa Kemalci Komutanlar engelledi.
Zaten CIA, FETÖ’yü ve onun ordusunu yenilgiye kurgulamıştı. Senin bütün bu ihanetleri yapabilmen için 15 Temmuz’un yapılması, FETÖ’nün yenilmesi, senin pervasız bir şekilde ne Anayasa ne kanun hiçbir şey tanımadan kararnamelerle ülkeyi Hitler liderliğindeki Nazi Almanya’sı gibi tek başına yönetmeni sağladı.
Sniper’a öldürttün, katlettirdin Erol Olçok’u. Ve oğlunu da katlettirdin, 17 yaşındaki oğlunu yani çocuk yaştaki oğlunu… FETÖ’nün askerleri öldürmedi onları. Senin emrindeki bir Sniper öldürdü.
Eşi Nihal Olçok ne diyor?
“15 Temmuz darbe girişimi değil darbe” diyor. “Başarıya ulaştı” diyor.
Kim yaptı bunu, deyince: “O darbeden kim kazançlı çıktıysa o yaptı”, diyor.
Yani sen yaptın!
Ondan sonra o kadını bile sinkaflı hakaretler, küfürler yağmuruna tuttunuz değil mi?
Başbakanın Milyar Ali Yıldırım’ı bile öldürtecektin. Korumaları kurtardı.
Ne diyor Milyar Ali Yıldırım?
O, senin gibi FETÖ darbesi, şu bu demiyor; orada başka bir şey var, diyor.
“Başbakan Binali yıldırım, darbe girişiminden bir yıl sonra, o gece yaşananları aralarında Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’nın da bulunduğu yayın yönetmenlerine anlattı.
“Binali Yıldırım:
“Esas kanaati kendim oluşturdum. Cumhurbaşkanımızla istişare ederek beraber konuştuk, bunun FETÖ’cülerin asker içerisinde bir kalkışması olduğu kanaatine vardık. Bilgiler bize intikal etmedi. Ne bana ne de Cumhurbaşkanı’na…
“Müsteşar da o anda söylemedi. O anda darbeyle ilgili de bir şey söylemedi. Ben kendisine sordum, ‘darbe oluyor, ne yapıyorsun?’, ‘Yok’ dedi, ‘Bir şey yok, normal biz çalışıyoruz’ dedi bana. Oradaki iş farklı bir şey.” (https://www.hurriyet.com.tr/15-temmuz-yildonumu/12-saatte-196-telefon-gorusmesi-yaptim-40519123)
Yani 15 Temmuz’u inandırıcı kılabilmek için kurban edecektin Milyar Ali’yi bile. Böylesine zalim, hain, insanları sırtından vuran bir kalleşsin sen. İşte Milyar Ali’nin 15 Temmuz’dan 15 gün kadar sonra Hande Fırat’la yaptığı konuşma:
“Hande Fırat: Bana Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, bu konuyu eniştesinden, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı da, akrabam dediniz değil mi yanılmıyorum, kimden öğrenmiştiniz?
“Binali Yıldırım: Ya eşten dosttan, beni koruyan korumalardan.
“Hande Fırat: Ha. Bundan öğreniyor. Yani tüm bu noktada, geçti üzerinden 15 gün ama Türkiye Cumhuriyeti milleti de bunu doğal olarak sorguluyor. Geldiğimiz noktada net bir yanıt aldınız mı? Neden aranmadınız?
“Binali Yıldırım: Şöyle ben bunu Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanına sordum. Yani bu nasıl olur, dedim yani Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanının haberi yok. Tamam Genelkurmay Başkanının bilgisinin olması gayet doğal ama aynı zamanda Başbakana da söylemeniz gerekiyor. Çünkü siz Başbakana karşı sorumlusunuz, bağlısınız. Ama bunun cevabını veremedi. Herhangi bir şey de söyleyemedi. Doğrusu bu.” (Hande Fırat’ın sunduğu özel program, CNN Türk, 2 Ağustos 2016)
Ne senin Hulusi’n, ne Hakan Fidan; “yok ya, hiçbir şey yok”, diyor.
FETÖ’nün askerleri köprüleri tutmuş, belli karargâhları tutmuş, Milyar Ali arıyor; “Yok hiçbir şey, yok. Görevimizi yapıyoruz”, diyor H. Fidan’ın. Ve köprüye yönlendiriyorsun Milyar Ali’yi. Tıpkı Erol Olçok gibi, Sniper’ın onu da öldürecek. Sen de; “Gördünüz işte, darbe yapıldı bana karşı”, diyeceksin.
Ama bütün bunlara rağmen yedirebildin bu yalanlarını, yutturabildin, kandırabildin insanlarımızı. FETÖ ne kadar kanunsuz ve suçluysa sen de o kadar kanunsuz ve suçlusun. 15 Temmuz sonrası Ordumuzun okullarını kapattın, Kuleli Askerî Lisesini kapattın, başka liseleri kapattın. Harp Okullarını kapattın. Hastanelerini kapattın hain! Dünyada Askeri Hastanesi olmayan sadece Türk Ordusu var. Kurt dalamış keçi sürüsüne çevirdin Orduyu. Hulusi gibi, Yaşar Güler gibi kuklalaştırdığın İbişleri Ordunun tepesine getirdin. Sonra Bakan yaptın bunları.
“Bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur?”
Şuraya bakın, evlatlarımıza nasıl haince saldırıyor.
Bunlar… Karagöz Oyununda, Yahudi, Osmanlı tebaası Çıfıt var, önemli karakterlerden biri. Gelir adama şak diye vurur; ondan sonra da; “Ne vuruyorsun be!”, diye çığlık atar. Aynen bunlar, Çıfıt’ın yaptığını yapıyorlar. Yalanın, düzenin, hilenin, kanunsuzluğun kallavisini yapıyorlar; Anayasayı, yasaları darmaduman ediyorlar, ondan sonra da Mustafa Kemalci yiğit yavrularımızı disiplinsizlikle suçluyorlar. Ama İblis’in görevi bu işte, bu…
Evet, bunun kuklası Yaşar Güler’in genç Teğmenlere ilişkin açıklamaları…
Bu Orgeneral Yaşar Güler, 2014’te Genelkurmay İkinci Başkanıydı. Tayyip’in şimdiki Milli Savunma Bakanı. Bunlar Ankara’da Dışişleri Bakanlığında, o günün Dışişleri Bakanı Davidson Ahmet, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, o günün MİT Başkanı Hakan Fidan ve Genelkurmay İkinci Başkanı sıfatıyla Yaşar Güler, bir gizli toplantı yapıyorlar, Türk Ordusu’nu Suriye’ye sokmak için. Yani Suriye’ye savaş açmak için.
İblisçe planlar kuruyorlar, acaba nasıl sokarız Türk Ordusu’nu Suriye’ye, diye. Nasıl Amerika’nın emrinde İŞİD’le PKK, PYD, YPG’yle birlikte Suriye’nin meşru BAAS yönetimine yani Beşşar Esad liderliğindeki yönetimine, devletine, ülkesine nasıl savaş açarız, diye.
Hakan Fidan diyor ki: Kolay. Ben dört tane ajanımı gönderirim Suriye’ye, diyor. Onlar Türkiye’ye 8 tane füze atarlar, diyor. Ondan sonra biz yaygarayı koparırız; vay Suriye bizim topraklarımıza füze attı, diye; dalarız Suriye’ye, diyor. Yani Türk milletine kumpas kuruyor. İblisçe, haince tuzak kuruyorlar.
Bu Yaşar Güler de ne diyor?
“Ordu sizin emrinizde her zaman kullanacağınız bir araç”, diyor.
Yani bu işte size araç olarak hizmet etmeye biz de varız, diyor.
Sadece bu hainliklerinden dolayı bile bunların yargılanması gerekir; hepsinin, dördünün de. Ve bunların efendisi Tayyip de dahil olmak üzere.
Suriye’ye sonunda girildi, ne oldu?
600 civarındaki evladımız Suriye’de ve Türkiye’de katledildi bu savaş sonucunda. 13 ila 15 milyon Ortaçağcı, işgalci ülkemize dolduruldu. Ülkemizin demografik yapısı değiştirilmek üzere. Ve Tayyip’in bir dönem İçişleri Bakanlığını yapmış olan kişi ne demişti?
“Ben ömrümde bir tek istihbarat makalesi bile, güvenlik makalesi bile okumadım”, demişti. Ve bu kişi İçişleri Bakanlığı yaptı: Süleyman Soylu.
Ne demişti?
“Suriye’de, İdlib’de, oradaki ÖSO’culara 100 bin bedava konut yaptık”, dedi.
100 bin konut!
O konutlar, Kahramanmaraş Pazarcık Depremi’nden Hatay’a kadar, Adana’ya kadar uzanan o depremde, korkunç, yıkıcı depremde, 200 bin insanımızın hayatını kaybettiği deprem bölgesine, o bölgeye yapılmış olsaydı, o insanlarımız hayatını kaybetmeyecekti. O insanlarımızın yüzde 90’ı hayatta kalmış olacaktı.
Ve bu Suriye felaketinden dolayı Türkiye 300 milyar dolar zarara uğradı.
İŞİD’ciler vatan evladı askerlerimizi yaktılar.
Bütün bu hainlikleri yapan kendileri değilmiş gibi, şimdi halkımızın deyişiyle “sütten çıkmış ak kaşık”ı oynuyor. Ne yüzsüzlük, ne utanmazlık bu!
Yaşar Güler ne diyor?
“Teğmenlerle ilgili sürecin doğru değerlendirilmesi gerekiyor. Atatürk’ten ziyade disiplin suçunun işlenmesi hedef. İkaz ve emirlere rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik hareketi hakkında disiplin soruşturması yürütülen Teğmenlerin hiçbirine neden ant okuduğu, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz dediği sorulmadı. Basın davet edilerek eylemin bilinmesi istenmiş ve kasten emir komuta zinciri sekteye uğratılmıştır.”
Şu utanmazlığa bakın. Basını falan davet etmiyor bu evlatlarımız. Ailelerinin bile töreni bırakmalarını, tören alanından ayrılmalarını istiyorlar. Kendi aralarında sadece heyecanlarını ortaya koymak, Mustafa Kemal’e sadakatlerini haykırmak istiyorlar. Şuraya bakın, hainliğe; “Kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik.”
Komutanlarını da içeriyor bu. Hainliğin boyutunu oraya da uzatacaklar. Namuslu, yiğit Komutanlarımızı da harcayacaklar, kıyacaklar onlara da. Yani Orduyu, Türk Ordusu olmaktan çıkarıp Ortaçağcı Faşist Din Devleti kurmayı amaçlayan Potamyalı Yezid’in Ordusu durumuna getirmek istiyorlar. Amaçları bu, bunların.
Evet, utanmaz bunlar.
“Teğmenlerle ilgili gündem, günlük gündemimizin ana maddesi değildir. Suç ne olursa olsun disiplin süreci işletilecek ve disiplinden taviz verilmeyecektir. Olaya karışanların genç olmaları, daha önce disiplin cezası almamış olmaları gibi gerekçeler disiplinsizliğin gerekçesini değiştirmez. TSK’ye iftiralar atılmasına ve kamuoyunda tartışılarak yıpratılmasına zemin hazırlanmıştır. Ordumuzun yıpratılmaması konusunda herkesin daha duyarlı, dikkatli olması önem taşımaktadır.”
Şu kukla İbiş’in söylediklerine bakın. Disiplin mi bıraktınız?
Kanun devleti filan yok, bir çete devleti var Türkiye’de. Cumhurbaşkanı diye meşru bir kişi yok. Tayyip’in diploması yok. Anayasa 101’inci Maddeye göre Yüksekokul bitirmiş olduğunu gösteren diplomaya sahip olmayan bir kişi, cumhurbaşkanlığına aday bile olamaz. Başta suç işlemiş. Resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiş bu. O günden bu yana binbir suç işledi; vatan satıcılık, kamu mallarının yağmalanması, milyonlarca ağacımıza kıyılması vb. vb…
Kuvayimilliye döneminde yapılan savaşa karşı bunlar. “Keşke Yunan galip gelseydi”, diyen Fesli Deli Kadir’in torunları bunlar, onunla aynı dünya görüşünde olanlardır bunların alayı…
Mustafa Kemal ve en yakın silah arkadaşı İnönü’nün kurduğu bütün kurumları ortadan kaldırdı bunlar. Hıfzıssıhha Enstitüsünü ortadan kaldırdılar. Aşılarımızı kendimiz üretirdik o enstitü sayesinde; dışarıya da satardık, yok ettiler, viraneye çevirdiler. Türk Hava Kurumunu kapattılar, viraneye çevirdiler. Ormanlarımız cayır cayır yandı, seyretti bunlar. Ülkedeki bütün Atatürk statlarını ortadan kaldırdılar, yıktılar. Adlarını başka, “şehir stadı” bilmen ne diye, saçma sapan adlarla değiştirdiler.
Bütün maksat ne?
Atatürk adını silmek.
İstanbul Yeşilköy’deki Atatürk Havaalanı… Sadece Atatürk adı taşıdığı için, 10 milyar dolar değerindeki, dünyanın havacılık kuruluşlarından, üç tane uluslararası çapta büyük ödül almış havaalanını ortadan kaldırdılar, yok ettiler. 10 milyar doları çöpe attılar.
Oysa bütün havacılıkla ilgili bilim insanları dedi ki; “Ufak tefek revizyonla, iyileştirmeyle bu havaalanı 50 yıl daha Türkiye’ye çok rahat hizmet edebilir.”
Sadece Atatürk adını taşıdığı için bu havaalanını harabeye çevirdiler. Böylesine Mustafa Kemal’e düşman bunlar.
Ağır, galiz hakaretlerle Mustafa Kemal’e saldıran bu Tayyip değil mi?
“Hain” diyen, “zalim” diyen Ayasofya’da.
Mustafa Kemal’e lanet okuyan, bunun Dinişleri Müdürü Ali Erbaş değil mi?
Ayasofya’ya atadıkları Boynukalın değil mi Mustafa Kemal’e; “hain, zalim”, diye saldıran.
Bunların, Tayyip dahil hiçbirinin, muhtarlık düzeyinde dahi kamu görevi yapmaması ve bunlara yaptırılmaması gerekir.
Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin, kurucu önderlerimizin, Kuvayimilliye’nin, Laikliğin en ağulu düşmanları. Yargıyı bitirdiler, Ordunun tepesini darmaduman edip kendilerine bağladılar. Eğitimi bitirdiler, ekonomiyi bitirdiler. Halkımız feryat ediyor; işsizlikten, pahalılıktan kırılıyor insanlarımız. Ama bunların umurunda değil. Bunların bir eli yağda bir eli balda…
Sonunuz gelecek ey hainler!
Yanlarınıza kalmayacak bu yapıp ettikleriniz. Alayınız; bağımsız ve tarafsız yargının önüne çıkacaksınız. Emri hukuktan, vicdanından alan mahkemelerin önüne çıkacaksınız. Bak bakalım Tayyip o zaman o mahkemelerin karşısında ayakta durabilecek misin? Dizlerin titreyecek, yıkılacaksın yere, korkudan. Tüm avenen de öyle olacak.
Evet, işte bu kadar hainden söz ettikten sonra; bir namuslu, vicdanlı, kanuna, hakka, adalete uyan ve onu savunan bir Savcıdan söz edelim; Antalya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Çağlayan. Teğmenlerimizi destekleyen şu twett’inden dolayı, o da görevinden alınıyor, açığa alınıyor.
Ne demiş bakın bu namuslu insanımız:
“Tüm askerler Atatürk’ün askeridir.”
Elbet öyledir… Ama işte bunları çılgına döndüren de bu. Mustafa Kemal’in adı geçtiği anda, kimyaları bozuluyor bu hainlerin.
“Yemin töreninde bunu haykıran bu Teğmenlerimiz ne kanuna aykırı davranmış ne de disiplinsizlik yapmışlardır. Uyarma cezasının dahi kabulü mümkün değildir. Ceza verilmesi için baskı uygulanan Kurul Üyeleri varsa bunu paylaşarak istifa etmelidir.”
Evet, o Disiplin Kurulu Üyeleri yukarıdan gelen, bu hainlerin, bu Amerikan kuklalarının kendilerine verdiği emri ve bu konuda yaptıkları baskıyı açıklayarak görevlerinden istifa etmelidirler, diyor. Bu namuslu, hukuka, adalete bağlı Antalya Cumhuriyet Savcımız Mehmet Çağlayan.
Kıyın bakalım ona da!
Hesabını vereceğiniz günler gelecek, hiç aklınızdan çıkarmayın.
Evet, Saygıdeğer Halkımız;
Her şey senin bu hainleri ve bunların yapıp ettiklerini anlamana kaldı.
Ve bu sebepten hep ne diyoruz biz?
Bir tek şey istiyoruz senden: Anlaşılmak.
Kalın sağlıcakla…
27 Kasım 2024