Halkın Kurtuluş Partisi’ne uygulanan sağlı sollu “susuş suikastı” üzerine…
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Size defalarca, bu muhalifi oynayan medyanın da bize Tayyip’in havuz medyası kadar düşman olduğunu anlatmıştım. En solcu TV geçinen Tele1’in patronu Merdan Yanardağ’ın emrindeki medya emekçilerine; “HKP haberleri yapmıyoruz”, diye buyruk verdiğini söylemiştim.
Bu konuda daha sonra bir polemiğimiz de oldu. Utanmadan, sıkılmadan inkâr etti verdiği bu buyruğu. Hâlbuki çalışanların adları var, onları verdik. Ve hâlâ şu anda Tele1’de çalışan var, adını vermedik, Merdan’ın bir kötülüğüne uğramasın diye. Bunlardaki ahlâki seviye bu işte…
Yine din afyonuyla kafayı yakmış ve halkımızı durup dinlenmeden zehirleyen, güya ilahiyatçı Ebubekir Sifil adlı insan sefaletiyle Halil Konakçı adlı meczup insan sefaleti hakkında bir Suç Duyurusunda bulunmuştu Partimizin Avukatları.
Sanıyorum, bağımsız üç kadın, bir de erkek avukat olmak üzere dört avukat daha Suç Duyurusunda bulunmuştu. Halkçı Hukukçular yani Partimizin Avukatları suç duyurusunda bulunmuştu hemen.
Ne demişti bu meczuplar?
Ebubekir Sifil:
“Namaz kılmayan öldürülebilir.”
Halil Konakçı ne demişti?
“Sopalanır namaz kılmayan.”
Bir de bunlar dinde zorlama yok, İslam özgürlük dini vb. safsatalarını anlatırlar. Ama işte gerçek Muaviye-Yezid dini bu… Kur’an Kurslarında, İlahiyat Fakültelerinde, İmam Hatiplerde, tekkelerde, zaviyelerde, tarikatlarda, cemaatlerde öğretilen din bu…
Şimdi bu suç duyurumuza, Tayyip’in Kaçak Saray’ına bağladığı, onun hukuk bürosuna dönüştürdüğü yargı tabiî ki kovuşturma açmadı, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Çünkü bunların hepsi aynı ekip, aynı tayfa, aynı kategoriye girerler.
Bununla ilgili 14 Kasım tarihli Cumhuriyet haber veriyor. 14 Kasım tarihli Cumhuriyet’in haberinin yer aldığı 12’inci sayfası. Bakın nasıl veriyor haberi?
“İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı ‘namaz kılmayan öldürülebilir’ diyen ilahiyatçı Ebubekir Sifil ile ‘namaz kılmayan ve oruç tutmayan sopalanabilir’ diyen İmam Halil Konakçı hakkında yürütülen soruşturmada kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi. Anka’nın haberine göre kararda şüphelilerden Konakçı’nın; ‘İslami kurallar çerçevesinde tesettür kavramını açıklamaya çalıştığı, herhangi bir kitleyi hedef gösterme, tahrik etme ya da alçaltma kastıyla hareket etmediği anlaşılmaktadır’ dendi.”
Görüyorsunuz değil mi Partimize uygulanan susuş suikastını?
İşte bunlardaki ahlâki seviye de bu. Hakkaniyet, vicdan, merhamet de bu…
Burjuva gazetecilik etiği bile 5N1K’dir. Kim suç duyurusunda bulunmuş? Kim hakkında?
Yok…
“Yürütülen soruşturma…”
Sanki kendiliğinden bir soruşturma yürütülmüş onun sonucunda da kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş.
Ayıp ya! Utanır insan, sıkılır!
Ama böyle işte bunlar da. Bunların sol-mol, Atatürkçü vs. geçindiklerinde bakmayın, böyle bunlar da.
Ama Davidson Ahmet’e yer verirler, Akşener’in çömezi Müsavat’a yer verirler. Onlarla bir sorunları yok. Düşmanlıkları bize.
Yiğitçe, mertçe, doğrudan, hiç hesap kitap yapmadan, hiç sonunu düşünmeden, gerçek devrimciler olarak; Denizler, Mahirler gibi, Onbeşler gibi, Kıvılcımlı gibi, nasıl mücadele ediyorlarsa Amerikan uşaklarıyla ve onların Türkiye’deki müttefiki satılmış Parababaları’yla HKP, yani Halkın Kurtuluş Partisi de yani biz de öyle mücadele ediyoruz.
Bu dokunuyor onlara. Evet, solcu geçinenlere… Biz niye böyle olamıyoruz, niye bunların yaptığını yapamıyoruz, diye dokunuyor.
Bir kısmı da Avrupa Sosyalizmi çerçevesinde bunların. Yani Proletarya Sosyalizmi değil bunların inandığı ve savunduğu sosyalizm; Burjuva, Küçükburjuva Sosyalizmi.
İşte İngiltere’de, Almanya’da, Portekiz’de, İspanya’da yıllarca iktidara geliyor bunların savunduğu türden ideolojiye sahip olan partiler.
Ne oluyor, ne değişiyor?
Hiçbir şey. O emperyalist ülkeler emperyalist politikalarından geri mi duruyor? Hayır. Bunlarınki de öyle işte.
Ama bakın dünün yani 19 Kasım Salı gününün Cumhuriyet’i 4’üncü sayfa:
“CHP’den suç duyurusu.”
Bakın nasıl da manşete çekmiş, kimin suç duyurusu yaptığını değil mi?
Resim de koyuyor üstelik suç duyurusu yapan CHP’li Milletvekillerinin.
Ne diyor bakın?
“CHP Millî Eğitim Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP’li Milletvekilleri Sibel Suiçmez ve Umut Akdoğan’ın yer aldığı heyet Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na laiklik karşıtı konuşması nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında ‘görevi kötüye kullanma, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ suçlarından suç duyurusunda bulundu.
“Özçağdaş; ‘Milli Eğitim Bakanı Türkiye için, çocuklarımız için bir beka sorunu haline gelmiştir. Onun yaptığı tüm bu icraatlarla ilgili mücadele etmeye CHP olarak devam edeceğiz’, dedi.”
Bakın CHP’li Milletvekillerinin adlarını da tek tek sayıyor. Demek ki, iş bunlara geldi mi gazetecilik yapıyorlar. Ama, iş bize geldi mi yani söz konusu biz olduk mu, suç duyurusunda bulunan biz olduk mu, hemen susuş suikastı uyguluyorlar.
Bu suikastın ne olduğunu, bunların, Parababaları medyasının en kaşar gazetecisi Ertuğrul Özkök anlatır.
Ne der?
“Görmemek en büyük cezadır.”
Yani ölüm cezasıdır görmemek. Çünkü sizi görünmez kılıyor, yok kılıyor böylece.
İşte bunlar da aynı cezayı uyguluyorlar.
Neylersiniz…
İşte bu şartlarda mücadele ediyoruz. O bakımdan mücadelemiz hep Usta’mızın da söyleyegeldiği gibi; “Bir zindanın loş ve yaş duvarına vurulmuş bir yumruk gibi yansızız kalıyor”; halkımıza ulaşmıyor. Ama mücadele etmeye devam edeceğiz. Başka seçenek yok bizim için.
Tayyip’in savcılarının gerekçesi ne bu Ebubekir Sifil ve Halil Konakçı’yı kovuşturmaya yer görülmemiştir, diyerek beraat ettirmelerine yani suçsuz kılmalarına gerekçe ne?
Aynı tayfadan olmaları, aynı kafadan olmaları.
Adam açıkça işaret ediyor; “namaz kılmayan öldürülebilir”, diyor.
Herkes takip edilecek, tıpkı Taliban Afganistan’ında olduğu gibi birbirinin muhbiri olacak. Namaz kılmıyorsa öldürülebilecek. Halil Konakçı’nın dediğine göre; “sopalanabilecek.” Sen açıkça işaret ediyorsun. Herkes mecburdur, diyorsun bu Sümer’den kalma ritüelleri uygulamaya. Namazın da, orucun da ne olduğunu bilmiyorlar, bunu anlattık size:
Namaz: Sümer Güneş Tanrı’sına yapılan bir ibadet.
Oruç: Sümer Ay Tanrı’sına yapılan bir ibadet.
Müslümanlıktan on yıllar önce de var bu ibadetler Arabistan’da; Arapça nusuh denilen dini ritüeller. Yani bu ilahiyatçıların cahiliye dönemi dedikleri dönemde aynen var. Namaz var, oruç var, cuma namazı var hatta cuma hutbesi var. Anlattık bunları biz, kanıtlarıyla.
Ama işte böyle bir dönemden geçiyoruz.
Amerika emir verdi Tayyipgiller’e; BOP çerçevesinde Türkiye’yi üçe böleceksiniz, diye. Bunun karşılığında hem saraylarda oturacaksınız hem Türkiye’nin varını yağmalayacaksınız, küplerinizi dolduracaksınız sonunda da üç parçadan birinde sizi halife yapacağız; size din devleti kuruvereceğiz, tıpkı Afganistan’da olduğu gibi. Ona oynuyor bu Tayyipgiller tüm Kaçak Saray çevresi. HÜDA PAR’ıyla, Davidson Ahmet’iyle, Testici’si Çömlekçi’siyle, DEM’iyle, DAM’ıyla oraya götürüyorlar Türkiye’yi.
Evet, gece ne kadar zifiri karanlık olursa olsun mutlaka güneş doğar.
Bize düşen görev: Savaşmak
Her gecenin mutlaka bir sabahı vardır.
Kalın sağlıcakla…
20 Kasım 2024