Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un 1 Mayıs 2024 Değerlendirmesi…
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Bu 1 Mayıs’ı da buruk bir şekilde kutladık, değil mi?
Gözaltılarla, ters kelepçelerle, polis şiddetiyle, biber gazıyla kutladık. Ama içinde yaşadığımız “İhanet Yılları”nda ve “Şarlatanlar Dönemi”nde bunun biraz da böyle olması işin ve düzenin doğasından kaynaklanıyordu. Çünkü 2002’den bu yana, yani Tayyipgiller’in iktidara gelişinden bu yana, 2006’da yazdığımız kitapta da netçe ortaya koyduğumuz gibi; Türkiye’de ABD yapımı, çıkar amaçlı, mafyatik bir suç örgütü var. Ve Türkiye’nin tepesine Amerika tarafından çöktürülmüş bir hırsızlık örgütü var. Yani Tayyipgiller AKP’si, hep söyleyegeldiğimiz gibi, kanunlarla çalışan normal bir burjuva partisi değil, bir suç çetesi. Anayasa, hukuk, kanun tanımayan mafyatik bir cürüm örgütü.
Bu 1 Mayıs’ta İşçi Sınıfımıza ve Devrimci-Demokrat Halkımıza Taksim 1 Mayıs Alanı’nın yasaklanması bu suç örgütünün içyüzünü ve aynen de böyle olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Tabiî görmek isteyenler için bu kanıt ortaya çıktı. Yoksa görmek istemeyen bir göz hiçbir şeyi göremez ve hiçbir göz onun kadar kör olamaz. Meşru bir iktidar yok, meşru bir Cumhurbaşkanı yok Türkiye’de. Mafyatik bir çete var, bir hırsızlık çetesi var.
Yahu bu Tayyip’in atadığı hukukçulardan oluşan Anayasa Mahkemesi kısa süre önce bir kez daha karar verdi, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına dair. Ne dedi?
“Taksim’in geleneksel, tarihi anlamı vardır. 1 Mayıs orada kutlanmalıdır. Ve onun önünde hiçbir yasal engel olmamalıdır.”
Açık… Bu açık ve kesin hükme rağmen Tayyipgiller adlı suç çetesinin şefi Kaçak Saraylı Psikotik Despot, 1 Mayıs’ı İşçi Sınıfımıza ve halkımıza yasakladı.
Ama biz onun bu yasağını hiçbir zaman tanımadık, daha önce de belirttiğimiz gibi. Taksim, 1 Mayıs 77’den bu yana yani 34 şehit vererek o alanın her karış toprağını devrimci şehit kanıyla suladığımızdan bu yana, İşçi Sınıfımızın ve 1 Mayıs’ın anavatanı olmuştur, oradan asla vazgeçilemez. Oradan vazgeçenler, anavatanlarından vazgeçmişler, anavatanlarına sırtlarını dönmüşler demektir, dedik. Ve olanca gücümüzle hep 1 Mayıs’ı Taksim alanında kutlamak için savaştık.
İşte bu 1 Mayıs’ta da aynı şekilde savaşımızı sürdürdük. Tayyip’in İstanbul Valisinin açıklamasına göre şu anda 210 gözaltı varmış İstanbul da, 1 Mayıs’a ilişkin. Bunun 23 kişisini, Beşiktaş’tan Taksim’e yürümek isterken polis barikatlarıyla, ters kelepçelerle, polis şiddetiyle tutsak alınıp karakola götürülen, gözaltında tutulan bizim yoldaşlarımız oluşturmaktadır. Demek ki şu anda her şeyi göze alarak İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen içtenlikli devrimcilerin dokuzda birini bizim arkadaşlarımız, bizim Yoldaşlarımız oluşturdu. Oysa biz, geçen yılın 14 Mayıs Seçimlerinde 31 bin küsur oy almış bir partiyiz.
Geçelim işin bir başka yönüne…
Tayyipgiller 31 Mart Yerel Seçimlerde ağır bir hezimet yaşadılar ve yara aldılar. Tayyip’in partisi, kurulduğu yıldan bu yana ikinci parti durumuna düştü ilk kez. Ve Sorosçu Kemal’in ve onun çömezi Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun ve avenesinin Yeni CHP’si birinci parti durumuna yükseldi Türkiye’de. Anayasa Mahkemesinin verdiği 1 Mayıs’a ilişkin karardan yani; “1 Mayıs Taksim’de kutlanmalıdır, bunun önünde hiçbir yasal engel yoktur”, diyen kararından ve 31 Mart seçimlerinde Tayyip’in yaşadığı hezimetten cesaret alan bu Yeni CHP’nin Sorosçu Kemal’in çömezi Özgür Özel ve avenesi; 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarına dair bir açıklamada bulundu.
Ve yine sahte DİSK’in, çakma DİSK’in, “Fake” DİSK’in Başkanı Arzu Çerkezoğlu aynı yönde bir açıklamada bulundu: “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacağız, kararımız kesindir”, dedi. Ve bizim “Sevrci, Soytarı Sahte Sol” diye adlandırdığımız bütün sol partiler, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi PKK’nin, HDP’nin, Yeşil Sol’un, DEM’in, damın yörüngesindeki sahte sol partiler de 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama açıklamaları yaptılar.
Fakat Tayyip bunlara prim vermedi. Çünkü Tayyip’in deneyimli psikologları, psikiyatrları, sosyologları var. Bunlardaki yüreğin ne olduğunu, ne kadar çektiğini çok iyi bilen insanları var Tayyip’in.
Yahu bunlar yalandan adamlar. Bu Özgür Özel seçimlerden bu yana Tayyip’ten randevu alabilmek ve onunla görüşebilmek için can atıyor. İmamınoğlu Ekrem yine aynı şeyi yapıyor. Hatta kendisiyle yetinmiyor, eşini de devreye sokarak eşine; “Emine Erdoğan’la ortak projeler üretebiliriz”, açıklamasını yaptırtıyor.
Emine Erdoğan ne projesi üretecek?
Bugüne kadar ne yapmış?
Başkası tarafından bir yemek kitabı yazılmış, ona imza atmış ve onu devletin sırtından bastırtarak Turizm Bakanlığını 1 milyon küsur lira zarara uğratmış bir insan. Ne projesi üretecek bu kadın?
Ama maksat başka: Tayyip’e şirinlik yapmak yani maskaralık, soytarılık yapmak, onun önünde taklalar atmak.
İşte Tayyip bunlardaki bu çürük iradeyi bildiği için bunların kararına prim vermedi ve zulmünü, şiddetini daha da arttırarak 1 Mayıs’ı İşçi Sınıfımıza ve halkımıza yasak kıldı. Bunlar aynen de Tayyip’in tahmin ettiği gibi; dün Tayyip’in, Kaçak Saraylı Despotun iradesine selam çaktılar, esas duruşa geçtiler ve diz çöktüler. Anlaştılar onunla. “Tamam, Taksim’den vazgeçtik biz. Bize uygun bir yer göster, orada 1 Mayıs kutlamamızı yapar görünmüş olalım, durumu kurtaralım”, dediler.
Tayyip de ne yaptı?
“Peki öyleyse, hadi size acıdım yine de. Bakın, daha önceki yıllarda gösterdiğim gibi size Yenikapı Dolgu Çukurunu, Bakırköy Pazar Çukurunu ya da Maltepe Dolgu Çukurunu göstermiyorum. Hadi bu sefer sizi şöyle biraz daha sevindireyim. Saraçhane Parkı’nda yapın 1 Mayıs kutlamanızı”, dedi. “Orası bağlık bahçelik de, güllük gülistanlık da orası. Hadi bakalım Hafızlar”, dedi. Bunlar da sevinç içinde oraya koştular. Yani 1 Mayıs’ı, Taksim’den vazgeçmek kaydıyla, onun karşılığında, Saraçhane’de kutlama kararı aldılar dün akşam. Tabiî onların bu dönekliği, bu kendilerine olan güvensizliği bu irade çürüklüğü kitlelerde büyük bir demoralizasyon yarattı. Yılgınlık, bezginlik yarattı.
Ve Yeni CHP yani Özgür Özelgiller’in, İmamınoğlu’nun Yeni CHP’si, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi PKK’nin DEM’i ve bütün onların yörüngesindeki Sevrci, Soytarı, Sahte Sol Partiler ve çakma DİSK bir araya gelerek Saraçhane Meydanı’nda toplandılar.
Toplam kaç kişi oluşturdular?
Ortalama bir tahminle 15 bin kişi. Yani legal bir miting olmasına rağmen bunların topunun getirebildikleri sayı toplam 15 bin kişi. Oysa biz 77 1 Mayıs’ında Taksim Meydanı’na 500 bin işçi, emekçi ve devrimci, demokrat insanımızı yığmıştık. Gerçek DİSK’in düzenlediği, Kemal Türkler’lerin, Kemal Sülker’lerin düzenlediği DİSK’in 1 Mayıs’ında, 77 1 Mayıs’ında, 34 şehit verdiğimiz 1 Mayıs’ta, Kontrgerilla tarafından 34 canımızın katledildiği 1 Mayıs’ta…
O zaman Türkiye nüfusu 41 milyondu. Yani ortalama bir hesapla, Türkiye insanın, Türkiye nüfusunu oluşturan insanlarımızın 80’de 1’i, 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününü, İşçi Sınıfımızın bu şanlı gününü kutlamak için Taksim’e koşmuştu. Düşünebiliyor musunuz?.. Türkiye insanının seksen kişisinden biri, İşçi Sınıfımızın Birlik ve Dayanışma ve Mücadele Günü’nü kutlamak için 1 Mayıs Taksim Alanındaydı.
Ama bugün Türkiye nüfusu 85 milyon ortalama, değil mi? Ve bu sahtelerin bu kalpların Saraçhane Meydanı’na toplayabildikleri sayı 15 bin. Yani Türkiye nüfusumuzun sadece 5 bin 666’da biri. Türkiye’de yaşayan insanların 5 bin 666’da biri Saraçhane Meydanı’na gelmişti bugün. Türkiye’nin ne kadar geriye savrulduğunu, ne kadar şarlatanların eline geçtiğini ve şarlatanlar düzeninde yaşadığını, bu sayı çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Savaşa en çok benzeyen sporların başında boks sporu gelir bana göre. Nitekim her yıl ringlerde pek çok boksör hayatını kaybeder. İşte bu sporda akıllı, bilgili, deneyimli teknik adamlar çalıştırıcılar ya da köşe adamları ya da antrenörler karşı takımın yani rakip sporcunun ringe çıktığı anda onun kararlılığını, cesaretini, özgüvenini, kendilik değerini ölçerler, gözlerler, titizlikle inceleyerek anında değerlendirirler onu. Ve daha önce uzun çalışmalar sonunda hazırladıkları maç stratejilerini o gözlemin ışında yeniden taktik gelişmelerle zenginleştirirler. Yani karşıdaki sporcunun güveninin tam mı, cesaretinin tam mı olduğunu değerlendirirler, ona göre stratejilerinde değişiklik yaparlar. Yani kendi sporcusunu daha atak, daha cesur dövüştürür ya da daha korumaya yönelik, blokaja yönelik bir strateji uygular.
İşte Tayyipgiller de bu sahte, korkak, çakma Yeni CHP’nin, Yeni DİSK’in ve Sevrci, Soytarı, Sahte Solun yani yeni Sahte TKP’nin, EMEP’in, DEM’in, damın, SODAP’ın bilmem nenin iradesinin sağlam bir irade olmadığını biliyorlar. O yüzden bu zalimce, despotça yasaklarında daha acımasız olarak direndiler.
Yoksa bu Yeni CHP, on binlerce, yüzbinlerce insanı Beşiktaş’a ve Taksim’in dört bir yanına yığsaydı ve diğer Sahte Soytarı Sol’lar insan olabilseydi, onlar da taraftarlarını kararlı bir şekilde Taksim çevresine yığabilseydi; belki binlerce gözaltı olacaktı ama Tayyip bu yasağı uygulayamayacaktı. Onun bu iradesi kırılacaktı. Zaten korkak, daha önce de söylediğimiz gibi. Bir tavşan kadar ancak yürek taşır bu Tayyip ve avenesi. Ama işte karşılarında kimin olduğunu bildikleri için bu zulmü sürdürebiliyorlar.
Zaten ne diyor namuslu aydınımız Banu Avar da?
Nasıl iktidar ABD tarafından belirlenip oynatılıyorsa, muhalefet de ABD tarafından “Üretilmiş” yani “kuş yumurtası üretir gibi” CIA’nın deyişiyle, “Üretilmiş Muhalefet”tir diyor. O da CIA tarafından oynatılır, diyor. İşte ihanet oyunu bu.
İşte bu oyun “Şarlatanlar Düzeni”ni oluşturuyor Türkiye’de. Ve işte bu oyun, “İhanet Yılları”nı yaşatıyor Türkiye’ye. Bu namussuzlar, halkımızın kendilerine verdiği oyun karşılığını, o oyun yüklediği sorumluluğun gereğinin milyonda birini bile yerine getirmiyorlar.
Halkımız da çaresiz, ne yapsın… Denize düşmüş, yılana sarılıyor. Bunlara oy veriyor; daha büyük zalimden, daha korkunç, daha yırtıcı zalimden kurtulabilmek için.
Fakat bizim devrimci irademizi hiçbir güç sarsamaz. Bugüne kadar ne işkenceci cellatların karşısında baş eğdik, teslim olduk, ne tepemizde 12 Eylül Faşist Diktatörlüğünün sallandırdığı yağlı urganların karşısında irademiz sarsıldı, onlara teslim olduk. Savaşmamızı kesintisiz bir şekilde sürdürdük.
Biz Gerçek Devrimcileri hiç kimse, bırakalım teslim almayı, korkutup, sindirip yıldıramaz, irademizde bir sarsıntı yaratamaz. Savaşmayı kararlılıkla sürdüreceğiz. Gördüğümüz gibi kararlılıkla savaşanlar hep önde gelmiştir. Eninde sonunda biz de en öne geçeceğiz ve halkımız tarafından da en önde olduğumuz, en güvenilir olduğumuz, gerçek dost olduğumuz anlaşılacak. Buna eminiz. Bu sebepten savaşmaya bütün heyecanımızla, bütün azmimizle, bütün kararlılığımızla devam ediyoruz ve devam edeceğiz.
Pek çok yoldaşımın da gözlediği gibi biz, 1967’de gencecik bir üniversite devrimcisi olarak girdiğimiz kavgada hangi heyecanları, hangi özlemleri, hangi duyguları, hangi kararlılıkları, hangi fedakârlıkları taşıyorsak, bugün de bir milim eksilmeksizin aynısını taşıyoruz. Ve son soluğumuzu verene kadar da aynı kararlılığı, heyecanı, sevinci, cesareti, inancı, güveni taşımaya devam edeceğiz. Eninde sonunda savaş, Gerçek Savaşçıların, Gerçek Kahramanların zaferiyle sonuçlanacaktır.
Bugünkü savaşımızda yer alan Saygıdeğer Yoldaşlarımı, devrimci yüreğimin olanca sıcaklığıyla kutlar alınlarından öperim.
Tabiî Nakliyat İş’li Yoldaşlarımız da Tayyip’in yasak iradesine bir tek yıl bile boyun eğmemişler, aynen Partimiz gibi onlar da olanca güçleriyle Taksim’e çıkmak için savaşmışlardır, on yıldan bu yana. İşte bu yıl da Oruçgazi İlkokulu’yla Pertevniyal Lisesi karşısında bulunan sendika binasından çıkıp tamamı işçilerden oluşan 500 kişilik bir kortejle birlikte Saraçhane, Unkapanı ve Şişhane yolundan Taksim’e ulaşmak için yola çıkmışlar fakat tahmin edilebileceği gibi Saraçhane Altgeçidinde Tayyip’in polis yığınağıyla karşılaşmışlardır. Ve doğal durumda ve mevcut şartlarda yine beklendiği gibi o polis yığınağını, barikatını aşmak mümkün olmamıştır. Orada kutlamışlardır 1 Mayıs’ı. O yoldaşlarımızı da kararlılıklarından dirençlerinden ve savaşkanlıklarından dolayı kutlarım tabiî ki.
Zafer, hep söyleyegeldiğimiz gibi eninde sonunda bizim olacak Yoldaşlar!
Kalın sağlıcakla…
01 Mayıs 2024