Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut, Flash Haber TV’de Betül Begümhan Aydoğan’ın canlı yayın konuğu oldu

23.06.2023
121
A+
A-

Begümhan Aydoğan: Evet değerli izleyenler, duyurmuştuk öncesinden. HKP Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut bizimle birlikte. Nurullah Bey hoş geldiniz.

Nurullah Efe Ankut: Teşekkür ederim, sağ olun.

Begümhan Aydoğan: Nasılsınız? İyi misiniz?

Nurullah Efe Ankut: Valla ihtiyarlık, siyah beyaz film gibi artık, maçı idare ediyoruz.

Begümhan Aydoğan: Peki, memleket meselelerini konuşalım biraz sizinle.

Nurullah Efe Ankut: Tabi”yundanle yazdım: geldiniz.î tabiî.

Begümhan Aydoğan: HKP… Ben de başlığa, KJ’mizi, ilk giriş KJ’mizi şöyle yazdım:“Oyundan büyük bir parti; HKP”. Aldığı oy oranından.

Nurullah Efe Ankut: Evet, maalesef…

Begümhan Aydoğan: Muhalif kanatta etkiniz büyük.

Nurullah Efe Ankut: Evet, evet.

Begümhan Aydoğan: Bunu vurgulamak için bu başlığı attım.

Nurullah Efe Ankut: Evet. Şimdi Begümhan Hanım, biz Amerikan Emperyalizmine karşı olduğumuz için bütün kanallar bize kapalıydı bugüne kadar, sizin de tanık olduğunuz gibi. Biz yasaklıydık yani sayfalarda, kanallarda. Öyle olunca iletişim çağındayız, “susuş suikastı” uygulandı bize.

Begümhan Aydoğan: Nasıl?

Nurullah Efe Ankut: “Susuş suikastı.”

Begümhan Aydoğan: Evet…

Nurullah Efe Ankut: Yani gizleyerek yok etme, görmeyerek yok sayma, yok etme suikastı uygulandı. O sebepten halkımıza ulaşamadık. Bizim bütün propagandamız TRT’de yaptığımız 10’ar dakikadan toplam 20 dakikalık bir konuşma oldu.

Begümhan Aydoğan: Evet, o çok ses getirdi, Nurullah Bey. Yani sosyal medyada işte editler birtakım capsler, videolarla…

Nurullah Efe Ankut: Evet.

Begümhan Aydoğan: Aslında belki de hani bu sansür dediğiniz kısım… Sosyal medya üzerinden çok kişiye ulaştınız. Sizi karizmatik bulan, işte duruşunuzu seven, “dede” diye hitap eden…

Nurullah Efe Ankut: Tabiî, tabiî.

Begümhan Aydoğan: Çok kişi oldu.

Nurullah Efe Ankut: Dedeyiz, tabiî dayıyız, amcayız, dedeyiz…

Begümhan Aydoğan: Evet.

Nurullah Efe Ankut: Yani. Yaşımızla da öyleyiz. 78’i geride bırakacağız Ekimde.

Begümhan Aydoğan: Yani yıllardır ben HKP’nin bu özellikle meseleleri yargıya taşıma konusundaki girişimlerini haberleştiriyorum, görüyorum, duyuruyorum, paylaşıyorum ama ben de sizi ilk kez konuk ediyorum…

Nurullah Efe Ankut: 500’e yakın suç duyurusunda bulunduk AKP hakkında.

Begümhan Aydoğan: Onu soracaktım, onu soracaktım. HKP Tarihe not düştü.

Nurullah Efe Ankut: Not düştü.

Begümhan Aydoğan: 500’e yakın suç duyurusu, öyle mi?

Nurullah Efe Ankut: Devletin arşivlerine soktuk bunların suçlarını, Tayyip’giller’in suçlarını. Hiç affetmedik. Mesela Iğdır’da Ebubekir Öztürk adlı bir TÜGVA yöneticisi, biliyorsunuz, 10 tane kızımıza tacizde bulunmuş ve bunu Iğdır içinde kendi aralarında örtbas etmişler. Bununla ilgili de avukat arkadaşlarımız bugün suç duyurusunda bulunuyor.

Begümhan Aydoğan: Evet.

Nurullah Efe Ankut: Bulunuyor. Sizin biraz önce izlediğiniz yani…

Begümhan Aydoğan: Erzurum’daki…

Nurullah Efe Ankut: Bunlarda her türden ahlâkı aramayacaksınız Begümhan Hanım. Yani bunlar bir hilkat garibesi yahu! Bunlar artık zıvanadan çıkmışlar. Biliyorsunuz “Bir kereden bir şey olmaz”, diyen Sema Ramazanoğlu’nu, Mecliste sözümona kendileri aklayınca, tebrik etmek için kuyruğa girdiler yahu bunlar. Yani bunlar…

Begümhan Aydoğan: Yani muhalefeti de eleştiriyorsunuz?

Nurullah Efe Ankut: Muhalefet de işte biraz önce aşağıda, sizin konuklarınızın bekleme odasında izledik: Kılıçdaroğlu kimi getirdi?

Mustafa Sarıgül adlı birini getiriyor yerine, değil mi?

Yani onu veliaht olarak pazarlamaya çalışıyor. Sarıgül dediğiniz adam WikiLeaks belgelerinde yer alır. Bu Sarıgül diyor ki Amerikalılara; “Beni Başbakan yapın.”

Amerika, kendisine hizmete hazırım diyenleri, özellikle gençleri, “Uluslararası Liderlik Ziyaretçi Eğitim Programı” adı altında bir programla getiriyor ülkesine, 21 günlük bir kurstan, yani doktrine etme eğitiminden geçiriyor. Şimdi mesela Demirtaş’ı geçirdi. Başarıyla geldi o.

Begümhan Aydoğan: Öyle mi?

Nurullah Efe Ankut: Tabiî.

Bunu (M. Sarıgül’ü) yarıda kesip geriye postalıyor.

Niye?

Tercümana sarkıntılıkta bulunuyor Sarıgül.

Begümhan Aydoğan: Bu ciddi bir iddia…

Nurullah Efe Ankut: WikiLieaks belgelerinde bu var. Türkçeye de çevrildi bu belgeler yani Wikileaks belgeleri. Hemen anında (Amerika’da da bu tür şeyler önemli suç sayılır), anında postalıyorlar geriye. Yani bu adamı getiriyor…

Begümhan Aydoğan: Peki. Şöyle… Siyaseti konuşacağız.

Nurullah Efe Ankut: Evet.

Begümhan Aydoğan: Soracak sorularım var ama ben biraz HKP’nin duruşunu da merak ederim.

Nurullah Efe Ankut: Evet, evet.

Begümhan Aydoğan: Yani izleyicilerimiz de bilsin. HKP neyi savunur? Neyin karşısındadır? Nedir savunduğu değerler?

Nurullah Efe Ankut: HKP’nin savunduğu değerler…

Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda Mustafa Kemal diyor ki düşman cepheyi anlatırken: “Bir; Amerika da içinde olmak üzere tüm Batı Âlemi ve İki; onların yerli hainler olarak işbirlikçisi
İstanbul’daki Saray Hükümetidir”, diyor. Yani Vahdettin, Damat Ferit’ler Hükümeti; düşman cephe bu, diyor. Böyle netçe koyuyor.

Biz de bugün… 1950’den sonra bir karşıdevrim oldu Türkiye’de. Ne yazık ki 1950’yle birlikte Kuvayimilliye’nin bütün kazanımlarını kaybetme dönemine girdik. Ve Amerika’nın yarısömürgesi durumuna düşürüldük. Ondan sonra Amerika artık bütün iktidarları belirler hale geldi. Hangi ekip iktidara gelecek, ne kadar süre orada kalacak, ondan sonra onun yerine kim gelecek; hepsini Amerika belirliyor. Celal Bayar’ın net bir sözü var. Diyor ki; “Biz Bakanlıklarda, Şube Müdürlüklerinin hepsinin başına birer yabancı uzman danışman atadık.”

Yani bu ne demek, Begümhan Hanım?

Yani tümüyle Bakanlıklar, Bakanlar, hepsi gölge. O uzmanlar emir verecek, bunlar da taşeron olarak uygulayacak.

Ne yazık ki 1954’te Bayar… 1950’de iktidara gelen… 14 Mayıs 1950. Benim de okuduğum ilkokulun adı; 14 Mayıs İlkokulu. O zamanlar 1953-1954 senesinde başlamıştım.

Yani o zamandan bu yana artık tamamen Eğitimimizi, Ordumuzu da (NATO’ya girildi biliyorsunuz 1952’de) Amerika’nın yarı sarhoş, yarı sapık komutanlarının emrine verdik. Eğitimi o belirledi, kültürümüzü o belirledi, siyaseti o belirledi. Yani her şeyi o belirler halde. Ekonomiyi o belirledi, yani ekonomi ona teslim edildi.

Bizim mesela şu anda yerli bir arabamız bile yok yahu! Araba dediğiniz dünyada kaba teknoloji. TOGG dediler, her parçası bir yerden gelme, biliyorsunuz. Yerli bir şey yok. Yani Amerika izin vermiyor, yani teknolojice bizim gelişmemize izin vermiyor.

Begümhan Aydoğan: Peki, sizce Amerika Birleşik Devletleri, Erdoğan’ın üçüncü kez olmasını mı istedi?

Nurullah Efe Ankut: Tabiî tabiî. Bakın, Erol Mütercimler; “Net duydum”, diyor. Amerikalı Cristopher, Profesör’ün adını da veriyor yani. E. Mütercimler diyor ki; bu Christopher benim dostum, sık sık görüşürüz.

Begümhan Aydoğan: İki gün önce konuğumdu Erol Bey burada.

Nurullah Efe Ankut: Öyle mi? Videosu açık internette. Diyor ki; “Siz ne yaparsanız yapın, biz Erdoğan’ın yeniden, üçüncü kez başkan olmasını belirledik.” Bütün Amerikan tekelleri de aynı şeyi diyor, biz Erdoğan’da karar kıldık, diyorlar. Çünkü son derece kullanışlı hale geldi şu anda Erdoğan.

Zaten kullanışlıydı. Bunların nasıl iktidara geldiğini biliyorsunuz belki Begümhan Hanım. “AKP nasıl kuruldu?”, diye tüm arkadaşlar arama motoruna yazıp tıklarlarsa… Merkez Parti Başkanı Hukuk Profesörü Abdürrahim Karslı’nın nasıl… “Çamlıca’da benim evde kuruldu”, diyor. Yani Abdurrahim Karslı Cem Özer’e bir röportaj verdi, bir de Tele 1’de Merdan Yanardağ’la bir program yaptılar.

“AKP’yi kuran, Amerikalılar, İngilizler ve İsrailliler”, diyor. “Çamlıca’da benim evde toplantılar yapıldı, orada kuruldu. AKP’yi kuracak olanlardan 3 şey istediler”, diyor.

1- BOP’ta size verilen görevi yerine getireceksiniz.

Biliyorsunuz, BOP Haritasında Türkiye üç parçaya bölünmüş olarak gösteriliyor.

2- İsrail’in düşmanlarının bertaraf edilmesinde size vereceğimiz görevi yerine getireceksiniz.

3- İslam’ın içinin boşaltılıp Amerika ile uyumlu bir CIA-Pentagon İslam’ı haline getirilmesinde bizimle işbirliği yapacaksınız.

Tamam, diyor Tayyip ve Abdullah Gül.

“Abdurrahman Dilipak da tanık, vardı o toplantılarda”, diyor Abdurrahim Karslı.

Abdurrahman Dilipak köşesinde de yazdı; aynen böyle oldu, dedi.

Ali Bulaç da tanık, o da aynen böyle oldu, dedi.

Muhsin Yazıcıoğlu da bir toplantıya katıldı, diyor, o toplantılardan birine. O kabul etmiyor. Tayyip diyor ki; “Ya niye kabul etmedin?” [Muhsin Yazıcıoğlu] diyor ki, buna ben gelmem, diyor.

Begümhan Aydoğan: Muhsin Yazıcıoğlu bu projeyi kabul etmiyor…

Nurullah Efe Ankut: Etmiyor. Bir toplantıya katılıyor.

Ha, bunun karşılığında biz sizi iktidara taşıyacağız, önünüze çıkan engelleri bertaraf edeceğiz, diyor Amerika. Yani sizi iktidara taşıyıp her türlü engeli kaldıracağız.

İşte Balyoz, Ergenekon Operasyonları bu amaçla gerçekleştirildi. Birer CIA operasyonu; Ordumuzun refleksini, Mustafa Kemalci refleksini yok etmek için.

Yahu diyor, işimize gelmezse dirseğimizi vurur geçer gideriz, diyor Tayyip, Yazıcıoğlu’na.

Yazıcıoğlu diyor ki; “Amerikalılar dirsek vurulup geçilecek adamlar değildir”. Katılmıyor.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun katline sebep olan suçlarından biri Amerika’ca, budur.

İkincisi; biliyorsunuz, Rahip Santoro Cinayeti Trabzon’daki.

Ve Hrant Dink cinayetini özellikle Yazıcıoğlu’nun ekibine yaptırttılar.

Yani Yasin Hayal’ler, bilmem neler. “Yaşasın Büyük Birlik Partisi” diye slogan attılar.

O konu üzerine, onun üzerine Muhsin Yazıcıoğlu bir açıklama yaptı: “Bizim tarlayı bizden habersiz bellemişler”, dedi. Ve FETÖ’ye sert bir mesaj gönderdi.

İşte bu iki suçu yüzünden helikopteri FETÖ’nün pilotları tarafından, F-16’ya alçak uçuş yaptırılarak helikopterin üzerinde, hava koridoruna sokuluyor ve ters döndürülerek helikopteri düşürülüyor. Ve iki gün de bulunamıyor helikopter ve içindekiler. Kaza sonrası canlı olanlar vardı. Nitekim bir ATV muhabiri mi, NTV muhabiri mi (İHA Muhabiri İsmail Güneş) telefon bağlantısı kuruyor, 112 Acil Servisle. “BBP Sivas İl Başkanı benim yanımda, yaşıyor, Yazıcıoğlu’nu göremiyorum”, diyor. “Bizi kurtarın”, diyor. Ölsün diye iki gün de bulunmadı helikopterin düştüğü yer! Düşünebiliyor musunuz?..

Begümhan Aydoğan: Suikasta kurban gitti, diyorsunuz yani. Hem de kendi içlerinden adamlara yaptırdılar.

Nurullah Efe Ankut: Amerika’yla önce iş tutup, iç içe girip de sonradan hayır, ben devam etmiyorum artık, diyenlerin sonu işte böyle kötü olur yani.

Begümhan Aydoğan: Peki BOP dediniz, oradan devam edelim.

Nurullah Efe Ankut: Devam edelim.

Şimdi Sinan Ateş cinayeti de aynı.

Begümhan Aydoğan: Peki onu nasıl bağlıyorsunuz?

Nurullah Efe Ankut: Mustafa Kemalciydi Sinan Ateş, Begümhan Hanım. Sinan Ateş Selanik’e gitti, oradan Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi’nin atalarının köyü olan Makedonya sınırları içindeki Manastır şehrine bağlı Kocacık köyünden canlı yayın yaptı.

Bunu siz başka ikinci bir kişinin yaptığına tanık oldunuz mu?

Ben bu yaşıma kadar tanık olmadım.

Tayyip’in bir adamı var, Niyazi Birinci diye.

Begümhan Aydoğan: Evet.

Nurullah Efe Ankut: Yavuz Bahadıroğlu diye bir kallavi ad kullanıyor. Şimdi dizilerden biri (ben izlemem, hiçbirini izlemem), Mustafa Kemal’e yer vermiş, Kuvayimilliye’yi anlatırken. Bu hemen yazı yazıyor.

Begümhan Aydoğan: Tepki gösteriyor.

Nurullah Efe Ankut: Bizim dönemimizde nasıl parlatılır yahu, nasıl övülür bu adam, diyor. Ona hak ettiği dilden bir cevap verdi Sinan Ateş.

Begümhan Aydoğan: Evet.

Nurullah Efe Ankut: Onun üzerine, MHP’de veliaht prensti, biliyorsunuz Sinan Ateş. Ve son videosu var, bir izlerseniz: “Anıtkabir’i aslında müze haline, Kurtuluş Savaşı Müzesi haline getirmemiz lazım”, diyor. Yani Milliyetçi Cephe’nin tarihinde içtenlikli, Kuvayimilliye’yi ve Mustafa Kemal Geleneğini savunan tek namuslu insan Sinan Ateş’ti. Amerika, MHP gibi bir Kontrgerilla partisinin başına Sinan Ateş gibi namuslu bir Mustafa Kemalcinin, Kuvayimilliyecinin getirilmesine izin vermedi. Ve torbacılara katlettirdi, biliyorsunuz.

Ve ne dedi Bahçeli?

Hiç… Hiçbir ülküdaşımı vermeyeceğim, dedi.

Begümhan Aydoğan: Surda gedik açtırmam, dedi.

Nurullah Efe Ankut: Surda gedik açtırmam, dedi.

Bu savunma neyi gösterir?

Apaçık ve kesin biçimde şunu: Cinayetin ihalesini alan asli failinin Bahçeli ve onun “ülküdaşlarım” dediği çetesi olduğunu.

İyi eğitimli, bütün Cinayet Büro elemanları da Bahçeli’nin bu savunmasından aynen bizim gibi onun yerli katiller çetesinin iki şefinden biri olduğunu apaçık şekilde anlar, kavrar. Bahçeli’nin bu sözleri aynı zamanda Yargıya da meydan okumadır. “Ben yargı margı takmam”, demektir. Cinayetin diğer yerli şefi de Tayyip’ti. Çünkü ondan izinsiz de yapılamazdı bu iş. Tayyip de tık demedi.

Begümhan Aydoğan: Taziye veya başsağlığı da dilemedi.

Nurullah Efe Ankut: Olcay Kılavuz vesaire; onlar alt düzeydeki elemanlar. Amerika’dan emir geldi, Tayyip ve Bahçeli ekibine uygulattı. Sinan Ateş’i katlettirdi yani.

Begümhan Aydoğan: Sinan Ateş, Mustafa Kemal Atatürk’ü savunduğu için, içten bağlı olduğu için kurban gitti, diyorsunuz…

Nurullah Efe Ankut: Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye’yi savunduğu için. İçten bağlı olduğu için…

Böyle bir insanın MHP gibi… MHP, Kontrgerilla’nın partisi.

Kontrgerilla uzmanı, CIA uzmanı, teorisyeni David Galula’nın “Ayaklanmalara Karşı Koyma-Teori ve Pratik”, adlı bir kitabı var. O kitabında; “Antiemperyalist ulusal kurtuluş hareketleri, devrimci hareketleri ortadan kaldırmak için bizimle beraber çalışacak, resmi devlet görevlileriyle beraber çalışacak paramiliter, sivil görünümlü bir partinin de olması gerekir”, diyor Begümhan Hanım. İşte o amaçla 1965’te Alparslan Türkeş… Tâ 1940’lı yıllarda Panama’daki Kontrgerilla eğitim üssünde Kontrgerilla eğitiminden geçirilmişti. O zaman Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin başına getirildi. Sonradan da MHP-Milliyetçi Hareket Partisi adına dönüştü, çevirdiler partilerinin adını.

Begümhan Aydoğan: Evet.

Nurullah Efe Ankut: Ondan sonra tamamen Kontrgerilla elemanlarıyla devrimci harekete karşı kullandılar.

Begümhan Aydoğan: Şimdi, Parlamentoda oluşan işte HÜDA PAR-MHP birlikteliği yani aynı şeyde olmalarını siz…

Nurullah Efe Ankut: Şimdi Begümhan Hanım, bunların özü ne biliyor musunuz?

Alparslan Türkeş, MHP milliyetçiliği, Destici, Çömlekçi milliyetçiliği, Meral Akşener milliyetçiliği, hepsinin aslı; Antikomünizmdir. Eskiden Antisovyetizmdi, şimdi Antikomünizm. Milliyetçilik sadece üzerlerine döktükleri bir sos bunların. Bunların Türk Milliyetçiliğiyle, vatanseverlikle zerre miktarda ilgileri yok. Yani nasıl Tayyip’in dinciliği; vurguna, soyguna, ihanete, her türden kamu malını aşırmaya bir maske ise, bir ne diyelim, üzerini kapatmaya yarayan bir peçeyse; bunların milliyetçiliği de aynı şeydir.

İşte Sinan Ateş bu ekipten olmadığı için katlettirildi Amerika tarafından. Ve hiç kimse sahip çıkmadı, Begümhan Hanım. Böyle bir şey olabilir mi?

Begümhan Aydoğan: Muhalefet sahip çıktı.

Nurullah Efe Ankut: Muhalefetin sahip çıkması ne?

Evine ziyarete gitmek…

Evine ziyarete gitmek sahip çıkmak değil ki! Sahip çıkmak için sen cinayeti ve katiller çetesinin tamamını bizim belirttiğimiz netlikte ortaya koyacaksın ve sonuna kadar takipçisi olacaksın.

Kim koyabildi?

Hiç kimse.

Milliyetçi geçinenlerin bir teki olsun cinayetin sebebi şunlardır, katiller bunlardır diyebildi mi?

Üç torbacı mı öldürdü Sinan Ateş gibi Ülkü Ocakları Başkanını, veliaht prensini MHP’nin?

Buna kim inanır yahu… Eşekler inanmaz, Begümhan Hanım buna yahu! Tanık olunduğu gibi hiçbiri sahip çıkmadı, yani çıkamadı.

Begümhan Aydoğan: Siz çıkıyor musunuz?

Nurullah Efe Ankut: Biz tabiî sahip çıktık. O zaman biz art arda yazılar yazdık. Yazımızın biri; “Sinan Ateş’i Mustafa Kemal, İnönü ve Kuvayimilliye Geleneğini savunduğu için CIA dincileri, CIA milliyetçileri katlettirdi”, başlığını taşır. Yazımızın başlığı bu… Hemen bir tıkla bulabilir arkadaşlar.

Begümhan Aydoğan: Peki…

Nurullah Efe Ankut: Ardından tekrar yazılar yazdık.

Begümhan Aydoğan: Peki, BOP Projesi dediniz…

Nurullah Efe Ankut: BOP’a… Evet.

Begümhan Aydoğan: Devam ediyor mu?

Nurullah Efe Ankut: Şimdi gelelim.

Begümhan Aydoğan: Türkiye’de, özellikle 1950’den dediniz ama şu 20 yılda da bir değişim ve bir dönüşüm var memlekette.

Nurullah Efe Ankut: Var!

Begümhan Aydoğan: Nedir, ne kadar işledi bu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)? Ne aşamada? Tehlike nedir?

Nurullah Efe Ankut: Begümhan Hanım, size biraz zaman alır, kısaca özetleyeyim.

40 yıl kadar önce bir doğa belgeseli, vahşi yaşam belgeseli izledim. Sırtlanlar ekip halinde avlanırlar, biliyorsunuz. Aslan bile tek başına ellerine düşerse bunlar için avdır. O belgeselde sırtlanlar, aslanın peşine düşerek çembere aldılar. Önde birkaç tane sırtlan var. Bir iki tanesi de arkadan geliyor. Önündekiler, yandakiler meşgul ederken, saldıracakmış gibi yaparken arkadan geliyor bir sırtlan, baldırına bir diş geçiriyor, bir parça koparıyor. Çene basıncı çok güçlü sırtlanların, biliyorsunuz. Aslan arkaya dönüyor ama öndekiler bu sefer saldırıya geçiyor, yeniden böyle birkaç parça kopardı mı aslanın baldırından, kan ve kas kaybından hayvan bir süre sonra ayakta durmakta zorlanıyor ve düşüyor. Ondan sonra hep birden başına çöküyorlar.

Begümhan Aydoğan: Evet.

Nurullah Efe Ankut: Begümhan Hanım, yani Amerika da Türkiye’yi aynen bu şekilde çembere aldı.

Begümhan Aydoğan: Ne kadar kan kaybettik?

Nurullah Efe Ankut: Efendim?

Begümhan Aydoğan: Ne kadar kan kaybettik şu anda?

Nurullah Efe Ankut: Şu an işte, şu an geldiğimiz duruma bakarsanız işte bir günde biraz önce izledik Asgari Ücret 35 dolar kaybetti. İnsanlarımız yani artık pazardan…

Begümhan Aydoğan: Ekonomik olarak dışa bağımlıyız.

Nurullah Efe Ankut: Ekonomik olarak yıkıma uğradık. Yani bütün Kuvayimilliye’nin var ettiği değerler, kamu malları satıldı, yok edildi yani, yıkıma uğradık.

Şimdi bir de 13 milyon istilacı Türkiye’yi işgal etti.

Begümhan Aydoğan: Bu BOP’un bir parçası mıdır?

Nurullah Efe Ankut: BOP’un parçası tabiî. Bu da bir parça koparmaktır yani. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak. Biliyorsunuz Amerika’nın meşhur bir terimi vardır. Der ki, “kaostan düzen çıkarmak.” Buna “order from chaos”, diyorlar kendi dillerinde. Yani önce ülkeyi cehenneme çeviriyor, insanlar artık; “Yahu yaşanmaz bu şekilde, illallah, şu cehennemden bir çıksak!”, diyor. O zaman ABD Emperyalizmi kurtarıcı melek rolünde sahneye çıkıyor. Bakın şu dediklerimizi yapın, şu şekilde bir refaha erersiniz, düzene kavuşursunuz; güvenlik ortamını birlikte ancak böyle oluşturabiliriz, diyor.

Yani şimdi aynı o şekilde yani ekonomiyi çökertti, bir parça kopardı. Bu 13 Milyon istilacı, kaçkınla yine bir istikrarsızlık, yine bir parça kopardı, Begümhan Hanım.

15 Temmuz’dan önce, 2007-2008’de Orduya kumpas kurdu CIA’yla. Bütün Mustafa Kemal Gelenekli, Kuvayimilliye Gelenekli askerlerin refleksini ortadan kaldırdı, direnme refleksini. Onları korkuttu, sindirdi ve tasfiye etti onları. Ve bu da bir parça kopardı. Yani Ordunun direnme gücünü… Silahlı örgütlü güç, onu ortadan kaldırdı ve…

Begümhan Aydoğan: Şimdi Cübbeli…

Nurullah Efe Ankut: BOP’un yolunu açtı. Yani açıyor böylece. Ve tarikatların, cemaatlerin, alabildiğine önü açıldı artık. Ya bu Tayyip’giller bir tarikatlar, cemaatler koalisyonu. Aslında Tayyipgiller’in kendisi de bir tarikat, bir cemaat yani. En son demagojik şekilde “ÇEDES” (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) adını verdikleri uygulama nedir yahu… Her okula birer imam atanması… Çevreyle mevreyle ne ilgisi var bu laiklik karşıtı, kanunsuz, Ortaçağcı uygulamanın? Yani öğretmenleri denetler hale gelecekler Begümhan Hanım ya, şuraya bak yani! Yani böyle bir şey olabilir mi? Bu onların…

Begümhan Aydoğan: Kaçak Kur’an Kursları…

Nurullah Efe Ankut: Kaçak Kur’an Kursları… 4 bin 413 İmam Hatipte okutulan milyonlarca öğrenciye, 40 bin resmi-kaçak Kur’an Kursunda okutulan milyonlarca öğrenciye Muaviye-Yezid İslam’ı, IŞİD İslam’ı, Taliban İslam’ı anlatılıyor, Begümhan Hanım. Yine 98 İlahiyat ve İslami İlimler Fakültesinde aynı İslam anlatılıyor. Hepsinde Taliban, IŞİD İslam’ı anlatılıyor, tamamında yani. Bütün tarikatlarla cemaatlerde de aynı eğitim veriliyor. Bunlar birer din derebeyliği Begümhan Hanım! Bunlar Devrim Yasalarıyla 1924’te, 1925’te yasaklanmış hareketlerdir. Ayrıca Anayasanın laiklikle ilgili maddeleriyle de yasaklanmış hareketlerdir.

Begümhan Aydoğan: Medreseler kapatıldı.

Nurullah Efe Ankut: Medreseler kapatıldı ama 1950’ye kadar ne yazık ki yeraltında çalışmalarına göz yumuldu bunların. 1950’den sonra önleri açıldı, giderek önleri açıldı. Tayyipgiller’le beraber artık iktidar ortağı oldular biliyorsunuz FETÖ’yle beraber, kaynaştılar artık devletle. Ordu, Yargı, Eğitim, Emniyet, Polis, MİT hep bunların eline geçti!

Begümhan Aydoğan: Peki yeni bir tehdit görüyor musunuz? Yani bir kalkışma oldu mesela, FETÖ’cüler kalkışma yaptı, çok büyük kurumlarımıza darbe yaptılar mesela. Bu yeni Menzil’dir, şudur budur… Bakanlıklardalar, Jandarmada…

Nurullah Efe Ankut: Şimdi bunlar aslında… Biz şöyle diyoruz: Laik Cumhuriyet’i tümüyle çökerttiler. Bütün kurumlarını yıktılar. Onun Ganimet Paylaşım Savaşıydı 15 Temmuz, Begümhan Hanım. Esas oğlan kim olacak?..

Begümhan Aydoğan: Şimdi de aktör çok. O zaman iki taneydi.

Nurullah Efe Ankut: Aktör çok ama (şu anda Tayyip malûm artık yürümekte zorlanıyor) birkaç veliahdımı da belirledi işte. Medyada tartışılıyor, göreviniz gereği bizden daha iyi biliyorsunuz. Yani “Ben ölünceye kadar iktidarda kalayım, hiçbir şekilde yargılanmayayım, öldükten sonra da saltanatım devam etsin”, diyor. Abdüllatif Şener’in açık bir videosu var, hemen izlenir. Diyor ki, “Tayyip ve yakın akraba çevresi 300 milyar dolarlık kamu malını zimmetlerine geçirdiler.” Ekonomi doçenti bu. AKP’nin kurucularından. 300 milyar dolar bu Begümhan Hanım. Nereye baksak her gün fışkırıyor yolsuzluk yani. Hırsızlık, yolsuzluk ahlâksızlık… Haber izleyemez oluyor, insanların içi dışına çıkıyor haber izlerken.

Begümhan Aydoğan: Peki BOP devam ediyor mu? Bu proje devam ediyor mu?

Nurullah Efe Ankut: Tabiî devam ediyor BOP. Aynen devam ediyor, Amerika’nın ve Batı dünyasının bu projesi. Mustafa Kemal’in Meclis açılışında söylediği düşmanlarla bugünkü düşmanlarımız aynı düşmanlardır, Begümhan Hanım.

Avrupa’nın ve Amerika’nın dünyadaki en büyük düşmanı Türkiye’dir, biz Türklerdir.

Niye biziz?

Çünkü biz Hazar’ın kuzeydoğusundan gelmişiz at üstünde. Göçebeyiz, gelmişiz. Önce Malazgirt’te Doğu Roma’yı yenmişiz, hezimete uğratarak hem de. Anadolu kapılarını açmışız Malazgirt’te, Romen Diyojen’in ordusunu yenerek Alpaslan liderliğinde. Ondan sonra İznik’e, Bursa’ya hatta İzmit’e kadar gelmişiz. Daha sonrasında da İstanbul surlarına kadar gelip dayanmışız.

1302’de Oğuzların bir başka boyu olan Kayı Boyu olarak da Osmanlı’yı kurmuşuz. Önceki yani Selçuklu’yu kuranlar Kınık Boyu’ydu, Osmanlı’yı kuranlar ise Kayı Boyu. Onlar da hemen kısa bir süre içinde İstanbul surlarına dayanmışlar.

Fatih de başşehrimizi (dünyanın en muhkem surları diye geçiyor Tarihte İstanbul surları, 53 günde o surları yerle bir ederek) İstanbul’u aldı. Karadeniz’e kadar Anadolu’yu, Ege’yi fethetti. Pek çok yeri fethetti.

Ve en sonunda, biliyorsunuz, gut hastalığından yürüyemiyor, bacakları şiş. Tedavisi de bilinmiyor. Koyun etine çok düşkün. Bir hafta devamlı koyun eti yiyor bol miktarda, o da gutu tetikliyor. Bilmiyor ki, modern tıp yok. Bacakları şiş, yürüyemiyor. Ama hâlâ savaşçı ruh yürekte aynen devam ediyor: Kapışacak. Batı Roma’nın kurulduğu başşehri de, Roma’nın merkezini de, Vatikan’ı da alacak. Biliyorsunuz, sefere çıktı, Gebze’de vefat etti 49 yaşında. Hâlâ kapışmaya, savaşmaya gidiyor yani. Öyle bir ruh taşıyor atalarımız.

Ondan sonra tâ Viyana kapılarına dayanmışız. 500 yıl korkulu rüyası olmuşuz Batılıların, Begümhan Hanım. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa’nın komutasındaki donanmanın fetihleriyle başlayarak Akdeniz’i bir Türk Gölü haline getirmişiz. Batılıların anneleri çocuklarını; “Bak aman ses çıkarma, Türkler geliyor”, diye korkutur olmuşlar. Bu söz, hâlâ bir deyim olarak özellikle İtalya olmak üzere kullanılıyor Batı dillerinde.

Yani o bakımdan Türk düşmanlığı genlerine işlemiş bunların.

Yine 1094-1096’da başlayan Haçlı Seferleri… Biz Türkler olmasak, I. Kılıçaslan ve oğlu Mesud olmasa… Anadolu’da eritmişiz biz Haçlı Ordularını. Kerte kerte, vura vura vura her bentte erimiş, gücü kalmamış hevesi, güveni kalmamış, kırmışız. Eğer biz olmasak belki Hicaz’a Mekke, Medine’ye kadar ulaşıp İslam’ın kökünü kazıyıp, geçip gidecekler.

Begümhan Aydoğan: Yani buradan geliyor diyorsunuz mesele…

Nurullah Efe Ankut: Tâ buradan geliyor.

Begümhan Aydoğan: Biraz günümüze gelelim, zaman daralıyor.

Nurullah Efe Ankut: Çanakkale Zaferi… Dünyada Mazlum Milletlerin Emperyalizme karşı kazandığı ilk zaferdir, Çanakkale Zaferi. Ve Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi bütün dünyada Mazlum Milletlere, sömürge milletlere büyük bir heves, güven vermiştir. Hindistan’daki sömürge halkın liderleri diyor ki; “Biz Mustafa Kemal’in İngilizleri, bütün Batı Emperyalizmini yendiği zamana kadar Tanrıyı İngiliz sanırdık, İngiliz şeklinde sanırdık”, diyor. Yenilebileceğini göstermişiz yani.

Ve sonunda 1918’de Osmanlı çöktü, biliyorsunuz. Tamam, dediler, amacımıza ulaştık artık. Sevr’i ortaya koydular. Sevr’de İç Anadolu’da küçük bir toprak kaldı. Ve 50 bin kişilik bir ordu bıraktılar bize. O da Jandarma görevi görecek, iç asayişle görevli. Yani sadece tabanca ve tüfek taşıyabilecek, başka silah yok yani. “İşini bitirdik, bundan sonra geldikleri yere, Orta Asya’ya bunları gönderebiliriz”, dediler.

Begümhan Aydoğan: Ama onu kabul etmeyen ve yırtan isimler vardı.

Nurullah Efe Ankut: Ama işte Mustafa Kemal adlı bir komutan çıktı. Mavi gözlü, sarı saçlı bir komutan çıktı.

“Geldikleri gibi giderler”, dedi.

“Ordu yok”, dediler.

“Kurulur”, dedi.

“Para yok, silah yok”, dediler.

“Bulunur”, dedi.

Hepsini tedarikledi. Ve Osmanlı’nın küllerinden Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu bu adam.

Begümhan Aydoğan: Ruhu şad olsun.

Nurullah Efe Ankut: Ve bize bu emaneti bıraktı. Şimdi biz bunu savunuyoruz. İktidardakiler Cumhuriyet’e ve Kurucu Liderine namussuzca saldırıyorlar. Her gün bir saldırı var Cumhuriyet’in Kurucusuna karşı.

Ne diyor biri?

“İki ayyaş”, diyor.

Ulan tırnağı olamazsın sen o “ayyaş”ın be, tırnağı!

Nesin sen yani! Din alıp satmaktan, insanları Allah’la aldatmaktan başka ne marifetin var senin! Hırsızlıktan, yolsuzluktan başka ne marifetin var! Biz bunlara isyan ediyoruz, Begümhan Hanım.

Şimdi 1961’de ortaya çıkan NATO belgesi var, Begümhan hanım. Bir Türk subayı Amerika’daki NATO karargâhında buluyor. Burada kitaplarda belgelerini koyduk ama şimdi vakit alır.

Begümhan Aydoğan: Gösteririz biraz sonra kitapları.

Nurullah Efe Ankut: Efendim?

Begümhan Aydoğan: Kitapları gösteririz.

Nurullah Efe Ankut: Göstereyim.

Begümhan Aydoğan: Gösterelim hatta. Bunları siz mi yazdınız? Çalışma mı, nasıl?

Nurullah Efe Ankut: Tabiî. Şu kitabımızda belgesi var ama burada okursak, zamanımız dar.

Begümhan Aydoğan: Tabiî tabiî zamanımız dar. Ama gösterelim.

Nurullah Efe Ankut: Gösterelim. Bu, Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’yı Anma Toplantılarında yaptığımız konuşmaları arkadaşlar kitaplaştırıyorlar. Şimdi beşinci cildi çıktı herhalde. Üçüncü cilt de; “Lenin Sonrasının Marksizmi-Leninizmi Işığında Dünya ve Türkiye.” Lenin sonrasında Marsizmin-Leninizmin teorik hazinesine en büyük katkıyı Hikmet Kıvılcımlı yapıyor. Kıvılcımlı; Usta’mız, Önderimiz. Onun kaybından sonra bayrağı biz devraldık; dünyayı ve Türkiye’yi o teorinin, bilimin ışığında tahlil ediyoruz ve olayları netçe görüyoruz, Begümhan Hanım.

Yine 2006’da bir “Ermeni Soykırımı” emperyalist yalanını savunma furyası çıktı Begümhan Hanım, biliyorsunuz.

Begümhan Aydoğan: Evet, “Yetmez Ama Evet”çilerin de dahil olduğu…

Nurullah Efe Ankut: İşte bu atalarımızı soykırımla suçlamak da Türkiye’den bir parça koparmaktı. Yani kan kaybına yol açması için atalarımızı kriminalize etmekti. Bu Ermeniciler (“Ermeniciler” diyoruz biz onlara) Soykırım sürecini 1915’te başlatıyorlar, 1923’te bitiriyorlar. Yani Kuvayimilliyeci atalarımızı da soykırımcılıkla suçluyorlar. Üstelik sadece Ermeni değil, Pontus soykırımcılığıyla da, Süryani soykırımcılığıyla da suçluyorlar atalarımızı. Yani sizin atalarınız katildi…

Begümhan Aydoğan: Şu anda da ABD Başkanı Biden bunu kabul etti ve biz de hiçbir şey yapamadık, ses çıkaramadık.

Nurullah Efe Ankut: Tayyip ne dedi? Gündeme geldi mi?

Begümhan Aydoğan: Hiçbir şey yapmadı. Gündeme gelmedi, diye sevindi.

Nurullah Efe Ankut: “Hamdolsun, çok şükür gelmedi”, dedi değil mi? İşte bu yahu… Bu yani, bu…

Buna insan nasıl isyan etmez yahu?

Benim dedem Kuvayimilliye’de gitmiş, 8 sene sonra dönmüş köyümüze. Ben ninemin dizinin dibinde Kuvayimilliye türküleri dinleyerek büyüdüm. Ben bunları görünce nasıl isyan etmem ya?

Yani işte bizi değersizleştirmek, köklerimizi, atalarımızı kriminalize etmek için bunu uydurdular. Biz burada “Ermeni Soykırımı”nın bir emperyalist yalan olduğunu bütün belgeleriyle, kanıtlarıyla ortaya koyduk.

Begümhan Aydoğan: Derleniş Yayınları’ndan da temin edilebilir, değil mi?

Nurullah Efe Ankut: Tabiî, temin edilebilir. Adı “Sevrci Soytarı Sahte Sol Ve Ermeni Sorunu.”

Bir de bunun sol maske altında savunanlar var, biliyorsunuz.

Begümhan Aydoğan: Şimdi efendim, sizin en son bir videonuza denk geldim. Konular çok uzun, sizi daha uzun tekrar ağırlamak da isteriz ama mevcut sığınmacı problemini…

Nurullah Efe Ankut: Geleceğim oraya…

Şimdi bu NATO belgesi dedim. 1961’de diyor ki; Asya Türkleriyle Anadolu Türklerinin arasına bir set çekmemiz lazım, diyor NATO belgesinde. Eğer bu ikisi birleşirse, Anadolu Türkleriyle Asya Türkleri birleşirse; karşımıza Hitler Almanya’sından ve Stalin Rusya’sından daha tehlikeli bir düşman çıkabilir, oluşabilir. Buna asla izin vermemeliyiz. Böylece Türkiye’nin güçlenmesinin önüne bir set çekmeliyiz, diyor. Türkiye’yi zayıf tutmalıyız, diyor. Ve araya Ermenistan’ı set olarak çekmeliyiz, diyor. Onu da şurada göstermiştim ama şimdi okuyamayız yani.

Lord Curzon da 16 Şubat 1920’de aynı şeyi söylüyor. “Fatih, Che, Kıvılcımlı Olmak.” Yine bir konferansımı kitaplaştırdı arkadaşlar. Aynı şeyi söylüyor: Asla ikisinin birleşmesine izin vermemeliyiz, diyor. Ve Ermenistan’ı da böyle kuruyorlar araya.

Begümhan Aydoğan: Nurullah Bey, zamanımız daraldı. Biraz hızlı gidelim.

Nurullah Efe Ankut: Şimdi BOP Haritası, kısaca burada var, Begümhan Hanım.

Begümhan Aydoğan: “Yugoslavya, Irak, Libya, Suriye Sıra Sende Türkiye.”

Nurullah Efe Ankut: Bu kitabı ne zaman yayınlamışız, Begümhan Hanım?

2014’te. Tehlikeyi devamlı görüyoruz. Bunların tarihi de eski. Mesela bunun tarihi 2007. Bunun tarihi 2009.

Begümhan Aydoğan: Son bir soruluk zamanım kaldı, Nurullah Bey.

Nurullah Efe Ankut: Bu sığınmacı sorunu, değil mi?

Begümhan Aydoğan: Evet, sığınmacı sorunu.

Nurullah Efe Ankut: Begümhan Hanım biz o zaman defalarca suç duyurusunda bulunduk. Bu sığınmacılar daha yeni adım atıyorlardı. Hani Dışişleri Bakanlığında bir toplantı yapılmıştı. Davutoğlu o zaman Dışişleri Bakanıydı, Efkan Ala İçişleri Bakanıydı, Hakan Fidan MİT Müsteşarı, Tayyip de o zaman Başbakandı.

Şimdi diyorlar ki; Türkiye’yi Suriye’ye bir sokalım. Efkan Ala diyor ki; ya 4 kişi gönderelim, oradan 8 füze arttırırız.

Begümhan Aydoğan: Fidan, Fidan söylüyor onu.

Nurullah Efe Ankut: Hakan Fidan söylüyor evet, Hakan Fidan. Dilim mi sürçtü? Evet, Hakan Fidan söylüyor. Suriye bize saldırdı diye Suriye’ye savaş açarız, diyor.

Begümhan Aydoğan: Bunların tapelerde olduğu iddia ediliyor.

Nurullah Efe Ankut: Evet, bunlar tapelerde mevcut. Şimdi biz dedik ki… Mustafa Kemal’in vecize değerinde bir vasiyeti var. Diyor ki; “Sakın Araplar arası mücadelelere karışmayın. Onların tarihi birbirleriyle savaşla geçmiştir. Savaşırlar, birbirlerini öldürürler, sonra yeniden barışırlar. Ama dışarıdan biri müdahale ederse onu asla unutmazlar, affetmezler”, diyor. Karışmayın, diye vasiyette bulunuyor bize.

Biz de sakındırmak için içeride suç duyurularında bulunduk. O zaman dünyadan bütün Ortaçağcılar toplanıp geliyordu. Ve “Eğit-Donat Projesi” vardı ya; eğitiliyor, donatılıyor, Suudi’nin finansmanıyla silahlandırılıyor ve Suriye’ye gönderiliyor. Beşşar Esad’a karşı savaştırılıyor, meşru hükümete karşı savaştırılıyordu.

Begümhan Aydoğan: Ve şimdi o savaşçılar içimizde, ülkemizde.

Nurullah Efe Ankut: Uluslararası Ceza Mahkemesine başvurduk en son çare olarak. Tayyipgiller savaş suçu işliyor. Birleşmiş Milletler’e üye, egemen bir devletin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini hiçe sayıyor, içişlerinde de müdahale ediyor. Bu savaş suçudur. Birleşmiş Milletler Hukukuna, Uluslararası Ceza Hukukuna aykırı bir davranıştır, diye. İncelemeye aldı Uluslararası Ceza Mahkemesi bizim bu başvurumuzu.

Vay sen bunu nasıl yaparsın, diye benim hakkımda dördü birden,“bize hakaret ettin” diye dava açtılar. O zaman 1 yıl 2 ay 22 gün ceza aldım. Ama şimdi Yargıyı daha fazla ellerine geçirdikleri için başa döndürdüler, yeniden yargılıyorlar beni. 29 Mayıs’ta seçimden 1 gün sonra yeniden Ankara’da 5. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandım.

Begümhan Aydoğan: Gittiniz, evet. Kaç yıl isteniyor hapsiniz?

Nurullah Efe Ankut: Şimdi daha fazla, daha yüksekten, daha üst sınırdan isteniyor. Toplam istedikleri ceza şu anda 32 yılı buluyor. Zaten 11 yıl 8 ay vermişlikleri var. Ceza almışlığım var.

Begümhan Aydoğan: Hakaretten değil mi?

Nurullah Efe Ankut: Hepsi Tayyip’e hakaretten. Şimdi 32 yıl daha isteniyor, Begümhan Hanım.

Biz tehlikenin gelmekte olduğunu adım adım…

Begümhan Aydoğan: Ve bu da MİT TIR’ları Davasından başlayan o yargılama aşaması da burada oldu.

Peki, şimdi süremizi tamamladık. Belki bir iki cümle alabilirim. Belki bundan sonra konuşuruz. Sığınmacı konusundaki görüşleriniz de dikkat çekti.13 milyon sığınmacı var, diyorsunuz.

Nurullah Efe Ankut: Nüfus yapısını değiştirmeyi amaçlıyorlar.

Begümhan Aydoğan: Demografik dönüşüm.

Nurullah Efe Ankut: Dedim ya bir parça koparacak Türkiye’den. Yani bir kan kaybına, kan kaybetmemize yol açacak. Begümhan Hanım, benim doğup 8 yaşımdan 30 yaşıma kadar yaşadığım mahalle, Konya Gemalmaz Mahallesi Sefine Sokak… Bakın, bir tane Türk yok. TC vatandaşı yok bir tane. Tamamı Suriyeliler. Benim babamın evi… Kapı kilitli duruyordu öyle. Anam babam öldü yani…

Begümhan Aydoğan: Allah rahmet eylesin.

Nurullah Efe Ankut: Sağ olun. Teşekkür ederim. Girip yağmaladılar ne var ne yoksa. Arkada bacım oturuyordu. Yağmaladılar ne varsa ne yoksa. Bir de dedektörle arıyorlar, Begüm Hanım.

Begümhan Aydoğan: Ziynet mi arıyorlar?

Nurullah Efe Ankut: Ziynet, para vesaire. Böyle bir işgal altındayız.

Begümhan Aydoğan: Çok geniş bir mesele…

Nurullah Efe Ankut: Türkiye’de halkımızı bezdirmek, bunaltmak, iyice umutsuzluğa düşürmek istiyorlar insanlarımızı.

Begümhan Aydoğan: Ümit Özdağ sizden övgüyle bahsetti, gördünüz mü onu?

Nurullah Efe Ankut: Kim?

Begümhan Aydoğan: Ümit Özdağ. Bu sığınmacılar hakkındaki görüşü…

Nurullah Efe Ankut: Ümit Özdağ bahsetti, evet gördüm ama…

Begümhan Aydoğan: Hem HKP’den hem sizden övgüyle bahsetti. Buna ne dersiniz?

Nurullah Efe Ankut: Şimdi buna şunu diyorum ben:

Ümit Özdağ’ın sığınmacı konusundaki politikasını tabiî ki destekliyoruz. Ama Ümit Özdağ tehlikenin sadece… Yani bir bitki görüyorsunuz, zararlı bir bitki. Toprağın üstünde dalları, yaprakları var. Ama kökü derinde. Ümit Özdağ sadece dalları ve yapraklarıyla uğraşalım, diyor. “Sığınmacıları gönderelim”, diyor. Ümit Özdağ bunun arkasında BOP’un olduğunu, bunun BOP’un bir sonucu, ürünü olduğunu söylemiyor.

Çünkü Ümit Özdağ’ın, diğer bütün partiler gibi programında Amerikancılık, NATO’culuk var, Begümhan Hanım. Amerika ile müttefik olalım, diyor. İyi ilişkiler kuralım, diyor. NATO’da kalalım, diyor.

NATO seni av bellemiş yahu. Seni yok etmek istiyor NATO. Sen avsın onun için yahu, kurbansın sen. Onunla nasıl iyi ilişki kurarsın?

Bu bakımdan Ümit Özdağ bizi övdü ama bir insan; “Ben NATO’cuyum, Amerika ile ittifak kuruyorum”, deyince, benim tüylerim diken diken oluyor. O zaman sen Türkiye’ye, Türk Halkına, Türkiye Halkına, Kürt Halkına da yani… Çünkü halkımızın ortalama 20 milyonu da şu anda Kürt Halkından oluşuyor, biliyorsunuz. Bu halklara da, vatanımıza da faydalı hiçbir iş yapamazsın sen. Ancak Amerika’nın değirmenine su taşımış olursun…

Ya bir parti programında Amerika övgüsü olabilir mi Begümhan Hanım?

Program neyi anlatır?

Ben iktidara geldiğimde… Halka mesaj verir, programın hedefi, muhatabı halktır. Ama bu adamlar Tayyip, Bohçalı’sı, Destici’si Ümit Özdağ’ı, Akşener’i, Hatta CHP’si yahu! CHP Programında da var NATO övgüsü, Amerika övgüsü, Begümhan Hanım. Bunlar sadakat yemini ediyorlar Amerika’ya. “Bizimle iş tut, ben sana hizmete hazırım, beni iktidara taşı”, diyor bunlar.

Begümhan Aydoğan: Siz yerli ve milli bir partisiniz, öyle mi?

Nurullah Efe Ankut: Biz… Denizler de bakın; “Bizim düşmanımız (ipe giderken bunu dedi) Amerikan Emperyalistleri ve yerli işbirlikçileridir”, dedi. Mustafa Kemal de aynı şeyi diyordu bakın. Biz de bugün aynı şeyi diyoruz.

Begümhan Aydoğan: Peki.

Nurullah Efe Ankut: Ve bunu diyen tek hareketiz.

Ve Ege’de 20 Ada’mız verildi Yunanistan’a. TRT Konuşmalarında kim söz etti bundan?

Bizim dışımızda söz eden oldu mu Begümhan Hanım?

20 tane ada yahu, vatan parçası. Lozan’ın 12’nci Maddesine göre bize bırakılmış adalar bunlar. Yarısı bizim Büyükada’nın birkaç misli büyüklükte bunların. Tayyipgiller 2004’ten başlamak üzere Amerika’ya ve Avrupa Birliği’ne şirinlik yapacağız diye peşkeş çekti bu adalarımızı.

Begümhan Aydoğan: Tavizler verildikçe Ege’de adalara Yunanistan çıkartmalar yaptı.

Nurullah Efe Ankut: Biz bunları geri göndereceğiz. Ege’deki her karış toprağımızı geri alacağız. Halk iktidarımızda biz sadece halkımızın çıkarlarını düşüneceğiz. Halkımız için özgürlük, demokrasi isteyeceğiz ve Türkiye’yi Özgür, Laik, Mutlu ve Tam Bağımsız bir ülke haline getireceğiz.

Begümhan Aydoğan: Peki. Çok teşekkür ederim Nurullah Bey, geldiğiniz için.

Nurullah Efe Ankut: Bilmukabele…

 

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz