Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut: Demirtaş ve DEM Parti de AKP’giller’in uydularına eklenmiştir
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Tayyipgiller, bildiğimiz gibi Meral Akşener’in ardından Demirtaş ve DEM’i de devşirdi, safına çekti.
Bu taktiği yıllar önce Tayyip’in en yakınlarından Efkan Âlâ şu cümlesiyle açıklamıştı;
“Bizim başarımızın sırrı, muhaliflerimizi tek tek kendi safımıza çekiyor olmamızdır.”
Efkan Âlâ’nın Tayyipgiller avanesinin üst düzey ekibinin seçimi kazanma stratejileriyle ilgili yaptığı bir toplantıda söylediği bu sözünü, Cevheri Güven bugün yayımladığı, bu konuyu işlediği videosunda aktarıyor. Cevheri Güven, yurt dışından yayın yapan FETÖ’cülerin en zeki ve derin bilgi kaynaklarına sahip olanıdır. Bu sebeple sıradan insanların erişemeyeceği bilgileri edinir, aktarır, yorumlar. Fakat dünya görüşü FETÖ ideolojisiyle sınırlı olduğu için zekâsına ve bilgi kaynaklarına rağmen olayların ancak yarısını görür, kavrar. Tayyipgiller’in bütün vurgunlarını, soygunlarını, karanlık işlerini ortaya döker. Fakat onları oynatan arkalarındaki büyük kuklacıyı, ABD Haydudunu görmez, göremez. Çünkü kendilerini oynatan da aynı kuklacıdır. Bu sebeple de değerlendirmelerinde doğrularla yanlışlar iç içe yer alır.
Evet Arkadaşlar; Tayyipgiller karşılarındaki muhaliflerini sadece saflarına çekip ortadan kaldırmakla yetinmezler. Saflarına çekip devşiremedikleri mulaliflerini de dışarıdan etkileyerek manipüle ederler. Sorosçu Kemal’i 13 yıl boyunca manipüle ettikleri gibi… Dikkat edersek, geçen Mayıs Seçimlerinde kazanması yüzde yüz kesin olan Ekrem İmamoğlu’nu Sorusçu Kemal’e bloke ettirip engellediler. Onun yerine kaybedeceğine inandıkları Sorosçu Kemal’in yarışa girmesini sağladılar. Türlü oyunlarla, düzenlerle Sorosçu Kemal’i kazanacağına inandırdılar. Ve kaybedeceği sosyal ve siyasal gerçeklikler açısından kesin olan Sorosçu Kemal, koltuk hırsı ve Tayyipgiller’in bu oyunlarının etkisiyle seçime girdi, kaybetti; böylece de Tayyip ve avanesine bir seçim zaferi daha hediye etmiş oldu.
Taraftarlar, yandaşlar, Tayyipgiller’in meczupları zaten kümesteki kaz. Yani onlar için bir şey yapmaya gerek yok. Ama asıl yapılması gereken muhalefeti devşirmek, muhalefeti darmadağın etmek ve muhalefeti saflarına çekmek. Kaçak Saray’ın etrafına baktığımız zaman, tamamen Tayyipgiller’in muhalefetten yanına çektiği insan sefaletleriyle dolu olduğunu görürüz.
İşte şimdi bu seçimde de Akşener, ardından da Selahattin Demirtaş ve onun DEM’ini çekti.
Demirtaş o işi yalnız başına götürmek istedi, eşini aday göstererek. Ama DEM; “yok yalnız götüremezsin bu işi, bunun rantını tek başına sen devşiremezsin, bunu biz ortaklaşa yapmalıyız”, dedi. Ve aday çıkarma konusunda antant kaldılar ve ayrıca aday olarak da Meral Danış Beştaş’ı aday gösterdiler. Yani Başak Demirtaş’tan sonra en çok oyu alabilecek olan kişilerini aday gösterdiler.
Demirtaş’ın evvelki gün yaptığı yazılı açıklamasını eşi twitter’den paylaşmıştı, bunu biliyorsunuz. Suçüstü yakalanmanın ve DEM tarafından bir anlamda geri adım attırılmanın paniği, öfkesi, kızgınlığı ve telaşıyla kaleme aldığı yazıda, aslında Tayyipgiller’le işi bağladığını ve İmamoğlu’na kaybettirmek, Tayyip’in adayı Murat Kurum’a kazandırmak için bütün güçleriyle çalışacaklarına dair verdiği sözü inkara yeltendi. Ama işte o panik içinde, sistematik düşünceden de yoksun olduğu için, tevil yoluyla hem Tayyip’le anlaşmasını ikrar etmiş oldu hem de yaptığı ihaneti. İş açık düşünce, işi meşrulaştırmak istedi önce; “yapmadım ama bu yapılmalıdır. AKP ile görüşülmelidir, anlaşılmalıdır”, tezini öne sürdü. Hatta bunu öyle bir noktaya taşıdı ki; “Bu bizim için görev ve sorumluluktur”, dedi.
Sen bu işin yapılmasını bu derece önemli görüyorsan, şimdiye kadar yapmaman senin için çok büyük bir hata olur, yanlış olur. Geçmişte de yapman gerekirdi bunu, ki yaptın.
İlk önce adayları ne dedi?
“Biz kimseye kazandırmak ya da kaybettirmek için çıkmıyoruz. Kendimiz kazanmak için aday olacağız.”
Ama oy oranlarının Mayıs Seçimlerinde yüzde sekiz küsur olduğu ortaya konunca bunun tutmayacağını, bunun gülünç bir gerekçe olduğunu gördüler.
İlk önce ne yaptılar?
31 Mart Yerel Seçimlerini önemsizleştirmeye giriştiler. “Bu seçimlerin bir önemi yok ki. İstanbul Belediye Başkanlığı İmamoğlu’nda olsa ne olur, Murat Kurum’da olsa ne olur, ne fark eder? İşte şimdi İmamoğlu’nda başkanlık, ne fark ediyor? Murat Kurum’a geçse de öyle olacak.”
Yani yaptıkları ihanetin boyutunu böylece küçültmeye, önemsizleştirmeye çalıştılar.
Bir ikinci yaptıkları demagoji, düzenbazlıksa; “Bu seçimlerin bir önemi yok. Asıl 1 Nisan’dan sonrasına bakmalıyız.”, şeklinde oldu.
Demirtaş’ın açıklamasında da dikkat edersek tekrar tekrar, dönüp dönüp oraya vurgu yapılır.
Evet, ihanetinizin ödülünü Tayyipgiller’den 1 Nisan sonrasında alacaksınız. O yüzden sizin için orası önemli. Yoksa İstanbul Belediye Başkanlığını Tayyip’in adamının alması, beklenmekte olan büyük deprem felaketinde hiçbir önlem alınmayarak yüz binlerce hatta milyona varabilecek insanımızın hayatını kaybedecek olması ve bakanlığın bütçesinden daha fazla olan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesinin, parasının Tayyipgiller’in tamamen yandaşlarına; beşli, yedili, onlu çetelerine, TÜRGEV’lerine, TÜGVA’larına, tarikatlarına, cemaatlerine paylaştırılacak olması umurunuzda değil sizin.
Ne dediler Ahmet Türk vs.?
“Bu iş CHP’yle filan çözülmez. Kürt meselesi AKP ile çözülür.”
Evet Arkadaşlar…
AKP ile çözülür değil mi?
Çünkü Tayyip, BOP’un yani “Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi”nin eş başkanlarından biri ve bununla övünüyor.
Ve siz de o BOP haritasında payınıza düşecek parçanın beklentisi içindesiniz, ona hazırlanıyorsunuz. O yüzden tencereyle kapak gibi birbirinize uyumlusunuz. Ortadoğu’da, Fidel’in deyişiyle; “ABD Emperyalist Çakalı’nın yeni bir petrol bekçisi”, devlet oluşturma çabası içerisindesiniz, ikinci bir İsrail oluşturma çabası içindesiniz. Müslüman bir İsrail devleti kurma çabası içindesiniz. Amerikan bayrağında İsrail’den sonra görülmeyen ikinci bir yıldız olma çabası içerisindesiniz.
Evet Arkadaşlar…
Demirtaş’ın o panikle, telaşla kaleme aldığı yazıyı okuyan ve yaşanan şu süreci bilen her psikiyatrist, psikiyatr Demirtaş’ın aslında Tayyip’le işi bağladığının bu metinde de tevil yoluyla ve bilinçaltı yönlendirmesiyle ortaya konduğunu netçe görür.
Şimdi Demirtaş da, Meral Danış Beştaş da artık Süleyman Soylu’nun, Numan Kurtulmuş’un, Kaçak ve de Haram Saray’ın arkadan Bahçeli’sinin, kaset tutsağı Bahçeli’nin, Bohçalı’sının, HÜDA-PAR’ın, Fatih Erbakan’ın, Sinanoğlan’ının, Destici’nin, Çömlekçi’sinin, Teğmen Çelebi’cisinin, Aksakal-Göksakal Önder’inin yanında hizalanacaklar, dizilecekler. Abdesthane ibrikleri gibi yan yana dizilecekler.
Evet…
Artık Demirtaş ve DEM muhalefet cephesinden ayrıldı ve yeni yeri Kaçak Saray’ın yörüngesi oldu. Orada mevzilendi.
Artık kısa dönemdeki amacı İmamoğlu’na kaybettirmek, Tayyip’e ve Murat Kurum’a kazandırmak, onun ödülünü de 1 Nisan sonrasında Demirtaş’ın tahliyesi ve yeni çözüm masasına oturulmak şeklinde almak. Plan bu.
Bunlar satar. Bunlar için onur, değer, ilke, tilke, prensip yok. Her şeyi satar…
Burjuva siyasetinde daha önce de defalarca belirtmiş olduğumuz gibi insani, vicdani, ahlâki bir değer aramayacaksınız. Çünkü burjuva siyaseti halkı kandırmanın üzerine inşa edilir.
Halkı kandırmak için de ne yapmak gerekir?
Sürekli yalan, düzen, hile, dümen yapmak gerekir. Fırıldak gibi dönmek gerekir. Bunlar da onu yapıyorlar.
Gerçekler üzerine siyaset yapan sadece biz gerçek devrimciler varız. Başka yok. Bizim her şeyimiz açık, net. Gizli kapaklı hiçbir işimiz olmaz bizim. Açık politikadır bu, açık diplomasidir. Halktan hiçbir şeyi gizlemeyiz biz. Çünkü halkın acil yakıcı çıkarlarını savunuruz her zaman, her dönem. Halkımızın, vatanımızın, ülkemizin çıkarları önceliğimizdir bizim.
Burada üzüldüğümüz bugüne kadar bu kirli işlere hiç bulaştırılmamış olan temiz yüzlü, temiz gülücüklü iki çocuk annesi, eğitim emekçisi meslektaşımızın Başak Demirtaş’ın da bulaştırılmış olması, bu kirli siyasetlere alet edilmiş olmasıdır. Onun adına üzücü bir durum bizim için.
İşin bir diğer noktası, bu Amerikancı Burjuva Kürt Hareketinin etrafında yani yörüngesinde dönen kendilerini sol, sosyalist, komünist, Maocu bilmem neci olarak adlandıran, TİP’li bilmem neci diye adlandıran gruplar var değil mi?
Şimdi bunlar ne yapacak?
Ama bunlarda da kişilik yok. Bunlar da sefalet solu. Bunlar da insan sefaletlerinden derleşik.
Ne yapacaklar?
Geçmişte (09 Şubat 2013’te) de Demirtaş; ne demişti?
“Yakın olduğumuz AKP’dir. Bire bir örtüşmüyor ancak yakınlaştığımız parti AKP’dir.”, demişti değil mi?
Şimdi artık bunların hepsi sırayla onu demeye başlayacaklar. Utanma arlanma yok ki bunlarda da.
İşin bir diğer yönüne gelirsek: Hangi gerekçeyle olursa olsun muhalefet rolünü oynayıp da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday çıkaran partiler, açıktan Tayyip’e ve onun avenesine çalışmaktadırlar. Bunun başka bir anlamı yok. Hiç eveleyip gevelemesinler. Hiç çalkalamasınlar. Dürüst olsunlar zerre miktarda diyeceğiz ama olamazlar ki…
İşte bunu diyebilen de sadece biz varız, değil mi arkadaşlar? Ne diyoruz?
Başta İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi AKP ile CHP arasında bıçak sırtı bir durum taşıyan şehirlerde doğrudan CHP adayını destekleyeceğiz, diyoruz. Çünkü yüzyılın felaketi bu Tayyipgiller iktidarından, bu Amerikan yapımı ve Amerikan hizmetkarı, kötülerin kötüsü iktidardan kurtulabilmek en öncelikli görevdir bizim için. Bizim için bu Yüzyılın Felaketi’nden kurtulmak… baş mesele budur.
Geçen 6 Şubat Depremi bunun yanında çok hafif kalır. O felaket, bu Yüzyılın Felaketi’nin artçılarından biriydi. Beklenmekte olan büyük İstanbul Depremi de bu Yüzyılın Felaketi’nin yeni bir artçısı olacaktır böyle giderse. Yani Tayyipgiller İstanbul’u bir kez daha alırlarsa.
İşte buna izin vermemek için Ekrem İmamoğlu’nu, olanca imkânımız ve gücümüzce, kazanması için desteklemeliyiz.
Kalın sağlıcakla…
11 Şubat 2024