Emperyalistlerin Soykırım Yalanı Halkları Birbirine Düşürme Planıdır! Yaşasın Türk-Kürt-Ermeni Halklarının Kardeşliği!

24.04.2024
556
A+
A-

 

“İngiliz Savaş Propaganda Bürosu”nun-“Foreign Office”in, “Wellington House”un, Washington’un, Pentagon’un, CIA’nın Türkiye’deki resmi ya da gönüllü memurları!

Yapmaya çalıştığınız çok ayıp, utanç verici bir şey. 1916’da Birinci Emperyalist Yağma Savaşı’nda İngiliz Savaş Propaganda Bürosu’nun sadece ve sadece “Savaş Propagandası” olarak ürettiği “Mavi Kitap” adıyla ünlü, en düzenbazca ve iblisçe yalanlardan derleşik sözde kitapta anılan yalanları ve iftiraları savunuyorsunuz hâlâ.

Oysa, o yalanlar çöplüğü kitabı hazırlayan iki kişiden biri olan Arnold Toynbee, ömrünün son yıllarında yaptığından pişmanlık duyuyor. Bir anlamıyla özür diliyor Türklerden. “Çok üzgünüm”, diyor. “Orada yaptığımız sadece savaş propagandası amacına yönelik şeylerdi”.

Anılarında ise “Türklerin 1915’teki tehciri savunma amacıyla alınmış bir tedbirdi. Benzerini pek çok devlet yaptı. Amerika Birleşik Devletleri de İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkesindeki Japon nüfusu başka bölgelere nakletti”, diyor.

Bu gerçekleri siz de biliyorsunuz. Biz de yıllar önce belgeleriyle birlikte ortaya koyduk. Kaldı ki, “Mavi Kitap”ta bile o trajik dönemde hayatını kaybeden Ermenilerin sayısı 600 bin olarak geçiyor. Siz, o abartılı yalanı tam iki buçukla çarpıyorsunuz, bir buçuk milyona çıkarıyorsunuz. Yani savaş propagandası yalanını iki buçukla çarparak katmerlendiriyorsunuz.

O dönemde yaşananın karşılıklı bir çatışma ve katliam olduğu, her iki tarafın da büyük kayıplar verip acılar çektiği çok açık bir gerçektir.

Bu acıların yaşanmasına sebep de Batılı Emperyalist haydutlar; İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyanlarla Rus Çarlığı’dır.

Bu emperyalist çakallar Osmanlı’yı parça parça edip aralarında paylaşmak için, yüzyıllar boyu birlikte kardeşçe yaşamış iki halkın arasına kama sokuyorlar. Parçalıyorlar halkları. Ermeni Milletini boş hayallerle avutuyorlar. Nüfusça sadece yüzde 14 küsurunu oluşturduğu, İskenderun Körfezi’yle Trabzon’u birbirine bağlayan bir hattın doğusunda kalan geniş topraklar üzerinde sana bağımsız bir Ermeni devleti kuruvereceğiz, diyerek kandırıyorlar Ermeni burjuvalarını. Ve harp içindeki Osmanlı’yı arkadan vurduruyorlar, bu burjuvaların komuta ettiği Ermeni Ordusu’na.

Tehcir, işte Osmanlı’nın bu olay sonucunda aldığı bir savunma tedbiriydi.

Savaş öncesinde Osmanlı sınırları içinde 1 milyon 300 bin civarında Ermeni nüfus vardı. Tehcire tabi tutulan Ermeni insanı 924 bin 158 kişidir, Talat Paşa’nın not defterindeki kayıtlara göre. Bunun 440 küsur bininin Halep’e ulaştığını dönemin oradaki ABD Konsolosu raporlarında bildirir ülkesine. Yüz binlercesi Rusya Ermenistanı’na gitmiştir. Bir o kadarı da Mısır’dan Irak’a, Lübnan’a kadar yayılan Ortadoğu ülkelerine gitmiştir. Ve bir bölümü de Avrupa’ya, Amerika’ya ve hatta Avusturalya’ya…

Bu trajik süreçte bizce 300 bin kadar Ermeni insanı hayatını kaybetmiştir. Talat Paşa’nın deyişiyle “Zalim yerel yöneticilerin tutumlarından, yağmacı çakalların saldırılarından, hastalıklardan, kıtlıktan, yokluktan, açlıktan dolayı”.

 

Emperyalistler, Yeni Sevr peşindeler

Gerçeğin bu olduğunu efendileriniz de biliyor. Ama onlar gerçeğin peşinde değil ki. Onlar Yeni Sevr peşinde. Onlar, 1071 Malazgirt’in, 1915 Çanakkale’nin ve 1922 Anadolu’nun intikamını alma peşinde. O savaşlarda uğradıkları hezimetin öcünü alma peşinde. Ve yeni bir Haçlılar Seferi başlatma peşinde.

O emperyalist haydutların, Türkleri Avrupa’dan ve Anadolu’dan atma, Asya’ya geri gönderme planlarını, Antiemperyalist Birinci Ulusal Savaş’ımızın zaferiyle kâğıt üzerinde bıraktık. Haydutların hevesleri kursaklarında kaldı. Fakat, bu düşünce ve niyetlerinden hiç vazgeçmediler. Amerika Birleşik Devletleri de içlerinde olmak üzere tüm emperyalist haydut devletler hep bu niyetleri beslediler bize karşı.

Ve ne yazık ki Ermeni Milleti, Yunan Milleti, ulusal kimliklerini bu ırkçı Türk düşmanlığı ideolojisi üzerine inşa etti.

Gelinen noktada tıpkı Haçlı Seferleri’ni kışkırtan ve ona kutsal gerekçe sunan Papalar gibi, I. Gregorius (1086) ve halefi II. Urbanus (1095) gibi bugünün Papa’sı I. Fransiscus da “Ermeni Soykırımı” adlı emperyalist yalanı, savaş propagandasını vaftiz ederek kutsadı.

Papa, zerrece ahlâk ve namus sahibi olsaydı, andığı dönemde Ermeni burjuvazisinin, Taşnaksütyun Partisi’nin peşine takılmış saldırganların Müslüman Halkı çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç ayrımı yapmaksızın camilere, evlere doldurup sonra da ateşe verip yakarak katlettiklerini söylerdi. Yine aynı şekilde Müslümanları diri diri baş aşağı kuyulara atıp üst üste yığdıktan sonra üzerlerine büyük taşlar yuvarlayarak canavarca katlettiklerini söylerdi.

Bırakalım 100 yıl önceyi, 1992 yılının 25’i 26’ya bağlayan Şubatında Hocalı’da 613 Azerbaycanlı Müslümanı tam da soykırım kapsamına girecek bir planlamayla kuşatıp bir gecede katlettiklerini söylerdi. Hocalı, Karabağ ve onun haricinde Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde yaptıkları katliamlarında Türk düşmanlığı ile zehirlenmiş, ruhları kirletilmiş, vicdanları, insanlıkları bitirilmiş burjuva Ermenistan Ordusu’nun askerlerinin küçücük bir kız çocuğunu kollarından pencereye çivileyip göğsünü yarıp atan kalbini söküp çıkararak öldürdüklerini söylerdi. Yine yaralılar arasında bulunan ve hâlâ kalbi atmaya devam eden 7 yaşlarındaki bir kız çocuğunu kurbanların cesetlerinin doldurulduğu kamyona atıp öylece ölüme gönderildiğini söylerdi. Hocalı’da ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde kaçamayan tüm Azeri Türklerini katledip cesetlerini bir zincir oluşturacak şekilde uç uca dizip sonra da göğüslerinin üzerine basarak yürüdüklerini söylerdi.

Eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan da o katliamda yer alan komutanlar arasındadır. Ödülünü de almıştır, bu katliamlarından dolayı.

Kendi halkına Türk düşmanlığını bir zehir gibi zerk eden, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Ermeni halkının ulusal kimliğini Türk düşmanlığı üzerine kurmasını vazgeçilmez bir politika haline getiren Ermenistan devletinin Azerbaycan Türk Halkına yönelik saldırıları hâlâ devam etmektedir.

Bilindiği gibi 27 Eylül 2020 tarihinde, Başhaydut ABD ve yeni yetme Rus Emperyalistlerini arkasına alan Ermenistan Devleti, Dağlık Karabağ Bölgesi’ne alçakça bir saldırı daha düzenleyerek kardeş Azerbaycan Türk Halkı özelinde tüm Türklere yönelik düşmanlıklarını bir kez daha kusmuştur.

Azerbaycan Türk Halkının ve Ordusunun kararlı direnişi sonucu saldırgan Ermenistan Ordusu püskürtülmüştür. Azerbaycan Ordusu, emperyalistlerin bölgedeki taşeronluğunu yapan Ermenistan’ı püskürtmekle yetinmemiş; daha da ilerleyerek Ermenistan’ın işgali altındaki bölgelerin büyük çoğunluğunu işgalden kurtarmıştır. Böylece Ermenistan, giriştiği işgal ve ilhak hareketini utanç verici bir yenilgiyle sonlandırmak zorunda kalmıştır.

Ancak Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut’un netçe ve duruca gösterdiği gibi, süreç içerisinde devreye giren Rusya’nın aracılığıyla bir ateşkes imzalanmış, Putin ve Lavrov, Azerbaycan’ı oyuna getirerek zaferini elinden almıştır.

Bu ateşkes sağlanmasaydı, daha hızlı bir biçimde Azerbaycan ilerlemesini sürdürecek ve Dağlık Karabağ’la birlikte 1993’te işgal altına düşmüş topraklarının tümünü kurtarmış olacaktı. Ve belki de bugün bu kurtarış tamamlanmış olacaktı. Çünkü Ermeni Ordusu bozulmuş, güvenini kaybetmiş durumdaydı. Bozgun halindeydi…

Ateşkes, Ermenistan’ı da, Ordusunu da kurtarmış oldu, kesin ve net bir yenilgiden…

Ancak buna rağmen AB-D Emperyalistlerinin Ermeni Soykırım yalanına hâlâ dört elle sarıldıklarını görmekteyiz. Hatırlanacağı gibi Fransız Emperyalizminin bir önceki Cumhurbaşkanı olan, aynı zamanda da bugünlerdeki seçimlerde yeniden Cumhurbaşkanlığı için yarışan Macron, 24 Nisan’ı sözde “Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak ilan etmiş, bu konuyla ilgili resmi kararname 11 Nisan 2019 tarihinde Fransa’da resmen yürürlüğe girmişti.

ABD’nin yeni faşist bunak Başkanı Biden, geçen yıl bugün 1915 olaylarıyla ilgili yaptığı, İstanbul’u Konstantinopolis olarak dillendirdiği açıklamasında, olayları bir kez daha “soykırım” olarak nitelemiştir.

Yine geçtiğimiz yıllarda Hollanda Temsilciler Meclisi, Hollanda Hükümetinin, 1915’te Anadolu’da meydana gelen olayları “Ermeni Soykırımı” olarak tanımasının talep edildiği öneriyi kabul etmiştir. Yani tam gaz devam ediyorlar Halkların arasına nifak sokmaya, Türkiye’yi Yeni Sevr çerçevesinde paramparça etme hedeflerine doğru yürümeye.

ABD-AB Emperyalist Haydutlarının emir eri AKP’giller ise, yukarıda da belirttiğimiz gibi ulusal kimliğini Türk düşmanlığı üzerine inşa etmiş olan Ermenistan Devletiyle “normalleşme” sürecine girmiştir, bilindiği gibi. AKP’giller’le Ermenistan Devletinin yetkilileri bu yılın Ocak ayında “normalleşme” sürecini başlatan ilk görüşmeyi gerçekleştirmişlerdir. Yapılan görüşmeler, AKP’giller’in Dışişleri Bakanlığı tarafından “olumlu ve yapıcı” olarak nitelendirilmiştir.

Bunun anlamı açıktır:

Halkımızı işsizlik, pahalılık, zam, zulüm cehennemine mahkûm eden, bayır aşağı gittiklerini gören AKP’giller, iktidarlarını sürdürebilmek için emperyalist efendilerinin her isteklerini yerine getirme gayreti içindedir. AKP’giller’in derdi, Ermeni Soykırımı Emperyalist Yalanını öne sürerek Ermenistan Devletinin Türkiye’den koparmaya çalıştığı tavizleri onlara kendi elleriyle sunmaktır. Tıpkı Ege’de bize ait olan 20 Adayı ve 2 Kayalığımızı Yunanistan Devletinin egemenliğine bırakarak vatana ihanet suçu işledikleri gibi…

 

Ey Ermeni Soykırımı yalanını haykıran hainler ve gafiller!

İnsanlığa karşı suç işliyorsunuz. Saf, bilinçsiz insanları yalanlarınızla kandırarak onları Türklere karşı kin ve nefret zehriyle doldurup ruhlarını kirlendirmek istiyorsunuz. Ermeni Halkına da Türk Halkına da Kürt Halkına da kötülük etmektesiniz. Bu her üç halkı da birbiriyle boğazlaştırmayı planlayıp projelendiren ABD Emperyalistlerine hizmetkârlık ediyorsunuz.

Oysa asıl soykırımcı kendileridir. 10 milyonlarca Amerikan yerlisini tam bir soykırımla kökünü kazırcasına katleden ABD Emperyalistleridir. Ortadoğu’da ortalama on bir milyon civarındaki Müslüman Halkı 1990’dan bu yana yaptığı saldırı ve işgallerle yok eden ABD ve AB Emperyalistleridir. Siyah Afrika Halklarını, Hindistan Halkını, Avusturalya-Yeni Zelanda Halkını acımasızca katliama uğratan ve sömürge statüsüne düşüren Avrupa’nın emperyalistleridir. Bunların yaptığı katliamların, soykırımların hangi birini sayalım? Say say bitmez ki.

Şimdi de gelelim Sosyalist Kamp’ın 1991’deki çöküşünden sonra ABD’nin dümen suyuna girerek onunla eklemlenmiş ve onun hizmetine girmiş Amerikancı Kürt Hareketi’nin bu emperyalist yalana dört elle sarılarak onu hararetle savunuşuna. Kawa’nın bu yüzkarası torunlarına.

Bunlar da ABD’li efendilerine, AB’li efendilerine şirin görünebilmek için onların bu propaganda malzemesi yalan ve iftirasını iştahla savunuyorlar. Böyle yapmakla atalarına karşı da ihanet etmiş, dolayısıyla da suç işlemiş oluyorlar. Çünkü Ermenilerin geçen yüzyılın başlarında hak iddia ettikleri ve buralarda bağımsız bir Ermeni devleti kurma amacıyla savaşa giriştikleri toprakların ezici çoğunluğunu bugünkü Kürt illeri oluşturmaktadır.

Bilindiği gibi Ermeniler İskenderun Körfezi ile Trabzon’u birleştiren bir hattın doğusunda kalan bölgenin tamamını talep etmektedirler.

Sevr Haritası da Diyarbakır’la Hakkâri arasındaki dar koridoru ayrı tutmak kaydıyla bugünkü Kürt illerinin hemen hemen tamamını Ermenistan’la Fransız sömürgeciler arasında paylaştırmaktadır.

Burada Amerikancı Kürt Hareketi’nin liderlerine soruyoruz, dürüstçe cevaplasınlar. Tabiî eğer yapabilirlerse:

Bugünkü Kürt illeri Kürdistan’ın bir parçası mıdır, yoksa Tarihi Ermenistan, dolayısıyla da Ermenistan’ın bir parçası mıdır?

Osmanlı bu Kürt illerini, “alın buralarda siz bağımsız bir devlet kurun”, diyerek Ermenistan’a vermemekle yanlış mı yapmıştır?

Evet, Osmanlı yanlış yapmıştır, biz bunu düzeltiyoruz ve talep edilen Kürt illerini Ermenistan’a veriyoruz ya da verilmesini savunuyoruz, diyebiliyor musunuz?

Eğer bütün bunlara hayır diyorsanız o zaman namuslu olun. Osmanlı’nın ve Türklerin sırtından demokratı oynamayın. Osmanlı, Türk, Kürt atalarımıza ihanet içinde olmayın. Onlara “soykırımcı” vesaire türünden iftiralar atmayın. Yazıktır, ayıptır, günahtır.

Yanlış anlaşılmasın; bizim Ermeni Halkıyla hiçbir sorunumuz yok. Onlara karşı asla olumsuz bir duygu ve düşünce beslemiyoruz. Keşke emperyalist çakallar 100 küsur yıl önce aramıza girmeseydi de eskiden olduğu gibi yüzyıllarca süren kardeşliğimiz aynı şekilde devam edip gitseydi. Ve bugün ülkemizde milyonlarca Ermeni kardeşimiz de yaşıyor olsaydı. Komşu olsaydık, arkadaş olsaydık, dost olsaydık onlarla. Şehirlerde, kasabalarda, köylerde, mahallelerde, işyerlerinde yan yana olsaydık.

Ama ne çare… Emperyalist haydutlar girdi araya, o trajediyi yaşattı bizlere. Her üç halkı da acılara boğdu.

Biz diyoruz ki yetsin artık yaşanan acılar. Bir daha aramıza sokmayalım emperyalist haydutları. Onların girdiği her yerde hiç yoksa bile düşmanlıklar ortaya çıkar, kötülükler oluşmaya başlar. Kanmayalım bunlara.

Bizim dileğimiz ve mesajımız budur…

Kahrolsun Emperyalizm!

Yaşasın Halkların Kardeşliği!

Bijî Bratîya Gelan!

24 Nisan 2024

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

***

Konuyla ilgili geçmiş yıllarda yayımladığımız, daha geniş kapsamlı açıklamamızı okumak için lütfen tıklayın:

“İngiliz Savaş Propaganda Bürosu”nun-“Foreign Office”in, “Wellington House”un, Washington’un, Pentagon’un, CIA’nın Türkiye’deki resmi ya da gönüllü memurları!

 

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz