Demirtaş’ların İBB adaylık girişimi, sertçe püskürtülmeleri ve sonrası… Sebep-sonuç ilişkileriyle…
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Bildiğimiz gibi Demirtaş’ların Belediye Başkan adaylığı girişimi oldu, İstanbul için. Fakat sert bir şekilde püskürtüldüler. Şimdi kısaca bu girişimleri neden oldu ve neden püskürtüldüler; ona değinelim.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Demirtaş ile Tayyip işi bağlamıştı. Yani “Kazan Kazan Siyaseti” oynuyordu bunlar kendi tabirleriyle. İstanbul Belediye Başkanlığı Tayyip için çok önemli, bunu hepimiz biliyoruz herhalde.
Demirtaş, Tayyip’e bu belediye başkanlığını onun Murat Kurum’una, daha doğrusu kendisine kazandırtmak için elinden gelen bütün çabayı ortaya koyacaktı. Ki böylece kazanma olasılığı hayli yükselmiş olacaktı Tayyip’in. Karşılığında da seçim sonunda, 31 Mart Seçimleri sonunda, Tayyip’le masaya oturacaklardı, yeni bir açılım süreci başlatmak için. Fakat Demirtaş bu işi Kandil’den, İmralı’dan ve DEM Parti’den habersiz yaptı.
Bunu DEM Parti’nin kullandığı çerezlerden biri olan “Yetmez Ama Evet”çi Sakalson Sezai Temelli netçe açıkladı, değil mi?
“Bu bizim için tam bir sürpriz oldu”, dedi. Diğer çerezlerde olumlu bulmakla birlikte kendilerinden habersiz olduğunu dile getirdiler.
Onlar, dediğimiz gibi, piyon. Onlar İmralı’nın ve Kandil’in piyonları. Yani onların emrindeki kuklalar. Yönetime, başa kim gelirse ona hizmet etmekle görevliler. Yeter ki koltuklarını, ballı maaşlarını kaybetmesinler; onlar için önemli olan biricik şey bu.
Fakat ardından Kandil’den ve İmralı’dan sert tepki geldi. “Bu Selahattin bu girişimiyle hepimizi hepten bitirecek. ‘Kürt Meselesi’nin kayıtsız şartsız biricik lideri benim. Bu mesele benden sorulur’, deyip çıkacak. Eğer bunu kabul ettirirse o zaman bize düşen yol ne olur? Kumda oynamak olur”, dedi Kandil ve İmralı.
Harekete geçtiler. DEM’deki çerezlerle de anlaşıp bu girişimi durdurmalıyız, püskürtmeliyiz, dediler. Bunun için Edirne F Tipi Cezaevi’ne bu kararı iletmek üzere artarda başta Sırrı Sakık, ardından eski Troçkist döküntülerden Saruhan Oluç ve Rüştü Tiryaki gönderildi. Ve bu mesaj açıkça, netçe, kesince Demirtaş’a iletildi.
Ve hatta tehdit de edildiği söyleniyor, medyaya yansıyan haberlere göre. “Eğer bu girişimden vazgeçmezse kendisini AKP işbirlikçisi olmakla suçlayacakları ve bunu açıklayacakları”, tehdidinde bulunulduğu söyleniyor. İşin bu yönünü bilmiyoruz.
Ama ardından Başak Demirtaş adaylıktan çekildiğini açıkladı. Dikkat edelim; adaylar arasından seçilmemiş olmakla kalmıyor, önce çekileceksin diyorlar. Ve çekildirtiyorlar.
Ardından Selahattin Demirtaş yeni bir açıklama yapıyor Başak Demirtaş’la birlikte, ayrı ayrı. Yani süreç tamamen beraberce yürütülüyor. Biz çizik yemiş, madara olmuş değiliz; beraberce bu kararı aldık şeklinde durumu toparlamaya, kurtarmaya çalışıyor. Ama aslında yedikleri derin bir çizik.
2019 seçimlerinde, biliyorsunuz, Demirtaş hem İmralı’yı hem Kandil’i yenmişti. Bildiğimiz gibi Öcalan bir mektupla Tayyip’e desteğini sunmuştu ve Tayyip’in desteklenmesini istemişti. Osman Öcalan da TRT Kurdî’ye çıkarılarak Tayyipgiller’in yanında olduklarını bildirmişti. Buna rağmen Demirtaş muhalefet cephesinde kararlılıkla yer almıştı ve Ekrem İmamoğlu’nun desteklenmesini istemişti, ki öyle de oldu.
Sanıyoruz şimdiki girişimi de oradan aldığı güç ve özgüvenle yaptı, gerçekleştirdi. Bu şekilde olay devam ederse Kandil’inde, İmralı’nın da, DEM’in de tümüyle adı var kendi yok, etkisiz elemanlar durumuna getirebileceğini hesapladı. Başarırım sandı ama başaramadı. Bizde başarabileceği kanısındaydık başlangıçta. Ama onların sert muhalefeti ve tehdidi karşısında püskürtülmüş oldu. Tabiî bu, kendisinde büyük bir düş kırıklığı, öfke ve hırçınlık yarattı.
İşte dün yine eşi aracılığıyla Twitter’da paylaşılan bir mektubu oldu. O mektubunda Demirtaş’tan bugüne kadar hiç duymaya alışık olmadığımız şekilde Tayyipgiller hariç herkese, özellikle muhalefete çemkiren, saldıran bir üslup görüyoruz. Bu girişiminde yanlış olduğunu, pazarlık yaptığını söyleyenleri ahlâksızlıkla suçluyor, erdemsizlikle suçluyor. Yani saldırgan bir üslup kullanıyor.
Fakat burada da ön almak için işi açık ediyor. “AKP ile DEM Parti görüşüyor mu görüşmüyor mu, bilmiyorum”, diyor.
Burada da yalan söylüyor, apaçık bir şekilde. Sen ki legal planda bu hareketin bir numaralı adamısın. AKP ile görüşmeler yapıldığını herkes biliyor. AKP adına görüşmeleri kimlerin yaptığını medyada yazıp konuşuyorlar. Ortaya çıkanlardan biri Hakan Fidan. Bir diğeri AKP’nin eski Diyarbakır Milletvekili Ali İhsan Arslan’dır. Bildiğimiz gibi Ali İhsan Arslan’ın kendisi şu anda milletvekili değil ama oğlu Mücahit Arslan Tayyip’in şu anki milletvekilidir. Ve Tayyip’in Antalya Havalimanının işletmesinin ihalesinde yaptığı 1 milyar dolarlık vurgunda işbirliği eden, aracı olan biridir bu Mücahit Arslan. Ali Yeşildağ bunu netçe kanıtlarıyla ortaya koydu. Yani bu kişiler kanalından görüşmeler apaçık şekilde sürüyor.
Ahmet Türk ne dedi?
“Kürt Meselesi CHP ile çözülmez, orada bu iradeye sahip bir liderlik yok. Bunu Tayyipgiller iktidarıyla, AKP ile çözmeliyiz”, dedi.
Bütün bunlar ortadayken hâlâ görüşme var mı yok mu, bilmiyormuş…
Ayıptır yahu! Bir de ahlâk dersi vermeye kalkıyorsun herkese.
Her gün avukatlarınla görüşmüyor musun sen?
Gerektiğinde eşinle görüşmüyor musun?
Bilmiyor numarasına yatıyorsun…
Zaten mektubunun başı bile bir şeyin kamuflajına yönelik. “Kirlenmemiş Şeyler Adına”, diyor. Yani kirli, ahlâksız bir pazarlığın içinde olduğu için onu reddetmeye çalışıyor. Şiddetle ona karşıymış gibi görünen bir üslupla, bir tavırla metin kaleme alıyor.
Bir de diyorsun ki mektubunda; “Barış için hiçbir zaman geç değildir.”
Peki, 2019’da niye göstermedin Başak Hanımı İstanbul Belediye Başkanlığına aday?
Şimdi gösteriyorsun. Seçime 40 gün kalmış bak, 31 Mart Seçimlerine. Baktın ki Tayyip gidici değil(o zamanlar gidici olduğunu umuyordun, bekliyordun), ölesiye bu iktidarda kalacak, devrilmeyecek; o zaman biz de bunun yanında, yanı başına konumlanalım. Muhalefet cephesinden Tayyipgiller cephesine gelip mevzilenelim, onunla beraber ,ona hizmet ederek, Amerika’ya hizmet ederek Kürt Sorunu’nu Amerika’nın yönetiminde ve onun çıkarları doğrultusunda burjuva bir anlayışla çözelim.
Hesabınız bu! Bunu bir de süslüyorsun, kamufle etmeye çalışıyorsun. Ayıptır! Yapmayın!
Burada Tayyipgiller’le bu pazarlıkla ilgili yaptığı görüşmeleri önemsizleştirmek için de konuyu yayıyor, mecrasından çıkarıyor, dağıtıyor konuyu: “Herkesle, her partiyle görüşülebilir”, diyor.
Ama sen daha önce ne dedin, baban kalp krizi geçirdiğinde onu ziyaret etmek için özel uçakla Diyarbakır’a götürüldüğünde ve onun sonrasında;“AKP’giller sana böylesine bir yakınlık gösteriyorlar, seni saflarına çekmek istiyorlar”, denildiğinde?
“Bunca haksızlıklar devam ederken beni değil jetle Diyarbakır’a, mekikle Mars’a da götürseler durum değişmez”, dedin.
Şimdibir; herkesle görüşülebilir, diyor.
İki; İstanbul seçimlerini önemsizleştiriyor; “31 Mart Seçimleri o kadar önemli değil, önemli olan bizim için ondan sonrası, 1 Nisan sonrası”, diyor.
Evet, senin için önemli olan o. Ama 31 Mart seçimleri de Türkiye açısından hayati öneme sahiptir. Bunu herkes bilmektedir.
Tayyip bunu da kazandığı anda, herkes biliyor ki, diktatörlüğünü, iktidarını, Ortaçağçı Faşist Din Devleti inşasını ve Türkiye’yi BOP cehennemine sürükleyişini olağanüstü hızlandıracaktır. Daha da pervasızlaşacaktır. Ama burada alacağı bir yenilgi onu demoralize edecek, güven kaybına yol açacak ve bir erken seçimi gündeme getirebilecektir.
Ve muhalefette, halkımızda olan bir umutsuzluğu, bir güvensizliği ortadan kaldıracaktır. “Tayyip yenilebilir, işte yerel yönetimlerde iki kez yenildi” ,diyecektir halkımız ve Mayıs yenilgisini de tamamen TESEV’ci, Sorosçu Kılıçdaroğlu’nun ihanetine bağlayacaktır. Açık, net…
Kazanması yüzde yüz kesin olan Ekrem İmamoğlu’na blokaj çekip kendisini öne sürerek Tayyip’e bir seçimi daha hediye etti bu Sorosçu Kemal. Devşirilmiş bu. Hâlâ da utanmıyor arlanmıyor, dolaşıyor ortalıkta; Cumartesi, Pazar günleri de toplantı yapıyormuş bilmem ne yapıyormuş. İpe sapa gelmez, beş paralık bilimsel ciddiyet taşımayan sözüm ona makaleler yazıyor. Sözcü de onu bir şeymiş gibi alıp yayımlıyor. Daha sosyal sınıflardan haberi yok; orta sınıf ne, alt sınıflar ne, egemen sınıf ne, bunlardan haberi yok. Yani çorbalıyor. Hiçbir bilimsel değer taşımayan zırvalamalarını makalem diye öne sürüp yayımlatıyor.
Demirtaş bir de demokrasi, özgürlük, hukuk, adalet, barış savunucusu ve hatta bunun şampiyonu olduğunu, olduklarını söylüyor.
Yahu sen Amerikan Emperyalist Haydudu tarafından devşirilmiş bir adamsın. “Kürt Meselesi’nde bizim çıkarlarımıza uygun olarak hizmet etmeye müsait, o kapasiteye sahip bir adam”, diye Adana Konsolosu kripto mesaj gönderiyor Amerikan Dışişleri Bakanlığına. Ondan sonra sen o Emperyalist Haydut tarafından “Uluslararası Liderlik Ziyaretçi Programı” adı altındaki üç haftalık programa alınıyorsun, Amerika’ya götürülüyorsun, orada devşiriliyorsun, orada doktrine ediliyorsun ve Türkiye’ye gönderiliyorsun.
Ne demokrasisinden, ahlâkından, onurundan bahsediyorsun sen!
Cumhuriyet tarihinin tanık olduğu en kitlesel, en demokratik, en haklı, en meşru halk eylemi neydi?
GeziDirenişi’miz, Gezi İsyanı’mızdı.
Başta sen, Ahmet Türk, Kandil, İmralı olmak üzere ardından vurdunuz o isyanımızı.Tayyipgiller’le beraber saf tuttunuz. Videosu açık internette, geçen yayımladık onu. En demokratik hareketi sırtından vuruyorsunuz siz. Ve İmralı Hacı Kafilesindeydin sende bir ara.
Öcalan açıkça söylemedi mi o kafileye?
Belki sende o ziyarette vardın.
“17-25 Aralık’ta Erdoğan devriliyordu, biz kurtardık. Gezi’de devriliyordu, biz kurtardık. Ama ona yaptığımız bu iyilikleri bilmiyor. Şimdi kalkmış, idamı yeniden getirmekten, şundan bundan söz ediyor.”, diye.
Bırakın bu demokrasi, özgürlük vs. hikayelerini!
Siz ideolojisi Amerika tarafından Türk düşmanlığı üzerine inşa edilmiş, milliyetçi, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin temsilcileri ve önderlerisiniz. Sizin Kürt Halkıyla da bir ilginiz yok. Kürt feodallerinin, Kürt burjuvalarının çıkarlarını temsil ediyorsunuz siz.
Ahmet Türk kim?
Ağa yahu! Kasrı Kanco’da devran süren, bir ziyafet sofrasına 400 koyunu birden boğazlatarak getirip misafirlerine sunan, böylece ağalığının gücünü gösteren bir adam. Siz bunların temsilcisisiniz. Yoksul Kürt Halkı umurunuzda değil sizin.
Yönettiğiniz belediyelerde çalıştırdığınız Kürt yoksul işçilerine Asgari Ücretin üstünde bir maaş mı verdiniz siz? Tayyipgiller’in belediyelerinin verdiği maaşın daha üstünde bir maaş mı verdiniz? Onların sendikalı olmasına izin mi verdiniz? Ne yaptınız siz?
Şimdi bedel ödeme meselesini konu ediyor birde. Tamam, yedi yıldır içeridesin, bir bedel ödüyorsun. Ama ne için ödetiyor Tayyip sana bu bedeli?
Tayyip’e yönelik olarak; “Seni başkan yaptırmayacağız”, dediğin için.
Bir ikinci nedeni de Tayyip’i de yöneten arkasındaki derin güçler açısından senin kahramanlaştırılabilmen için böyle bir bedel ödemen gerekiyor. Öcalan’a rağmen bu konuşmaları yapabilmen, bu mektupları yazabilmen tamamen bu yedi yıllık bu kahramanlaştırma sürecinin sana kazandırdığı bir statüdür.
İstikbalin parlak! Bundan sonra artık muhalefet cephesinden elinizi eteğinizi çekip Tayyipgiller’e rampa edeceksiniz. Zavallı Zühtü İhsan Özkes gibi, Teğmen Çelebi gibi, Sinanoğlan gibi, Kaçak Saray’ın kaset tutsağı Arkadan Bahçeli’si gibi, onun Çömlekçisi, Destici’si gibi, onun Süleyman Soylu’su, Numan Kurtulmuş’u gibi onların yanına hizalanacaksınız bundan sonra sizde. Amerika beraberce “çözüm süreci” yürüttürecek size. Onun önünü açıyorsun. Bir de barışmış, özgürlükmüş, demokrasiymiş, halkmış; bu zırvalamalarda bulunuyorsun, bu demagojileri yapıyorsun.
Ayıp ya! Onlar hiç değilse anlaştık, dediler.
Sen niye bu çalkalamaları yapıp duruyorsun?
Senin Başak Demirtaş Hanımı aday göstermen Ekrem İmamoğlu’nun seçilebilirliğini büyük ölçüde tehlikeye atar mıydı atmaz mıydı?
Cevap ver bu soruya!
Atardı değil mi? Atardı…
Sen ona oynadın ama püskürtüldün. Buna karşılık DEM Parti’n senin adayını değil ama İstanbul’da aday çıkarma konusundaki önerini kabul etti. Tayyip’le görüşelim, artık Tayyip’in safına geçelim. Ama adayımız Başak Hanım olmasın, Meral Danış Beştaş Hanım olsun, Murat Çepni Eşbaşkan olsun, dediler.
Evet hikâyenin özeti bu…
Bu burjuva siyasetçilerinde içtenlik aramayacaksınız. Dürüstlük, doğruluk, mertlik aramayacaksınız bunlarda. Bunların alayı böyle… Tayyipgiller’i de böyle, onun etrafında, Kaçak Saray’ın etrafında tavaf edenler, dönekler de öyle, öbür tarafta kalan, sosyal demokratı oynayanları da öyle. Bunların hepsinin derdi koltuk, makam, ün, poz, cukka, küp doldurma. Bunların başka bir derdi yok.
Onur siyaseti yapan sadece biziz. “Onur yaşamdan önemli”, diyen ve bunu bugüne kadar her an ispatladığımız gibi, bugünlerde de ispatlayan ve sonra da ispatlayacak olan sadece biziz!
Ahlâki, insani, vicdani değerler önceliğimizdir bizim.
Evet Arkadaşlar; bugünde bunları anlatalım dedik.
Kalın sağlıcakla…
10 Şubat 2024