“Bir kez daha Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin ihanetleri üzerine…”
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Kuzeydoğu Suriye’deki PKK, PYD, YPG Devletinin Şefi, Yerel Şefi onlar şimdi adlarına ne diyorlar?
Demokratik Suriye Güçleri.
Genel Komutanı Mazlum Kobani bir twit atıyor. Okuyalım;
“Ürdün’deki Amerikan üssünü hedef alan saldırıyı kınıyor, hayatını kaybeden Amerikan askerlerinin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Terörle mücadelede ortaklığımıza derinden değer veriyor ve yeniden teyit ediyoruz.”
Evet arkadaşlar… Twit bu…
Ne diyor?
Che’nin deyişiyle “insan soyunun başdüşmanı” ABD Emperyalist Çakalına ortağız, diyor. Evet ortaklar.
Zaten o çakal da bunları nasıl tanımlıyor?
“Yerel ortağımız, yerel güçlerimiz, yerel müttefiklerimiz” diyor.
Biz ne diyoruz hep?
Bunlar ABD Çakalıyla etle tırnak gibi kaynaşmışlardır. Bunlar bölgedeki ikinci bir İsrail’dirler. Amerika’nın bölgedeki ikinci bir petrol bekçisidirler.
Daha önce aktarmıştık. On yıllar önce Fidel, zamanın Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan’a Küba’yı ziyaretinde ne demişti, görüştüklerinde? Türkiye’deki Kürt meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz? sorusu karşısında;
“Türkiye’deki olayları yakından izliyorum. Umarım ve dilerim ki, sizin oradaki Kürt Hareketi Yankee’nin (yani ABD’nin) petrol bekçisi olmaz.””, demişti.
Öngörüsü aynen doğrulandı. Fidel, Gerçek Devrimci. Gerçek İnsan, Gerçek Devrimci. Tek katlı mütevazı küçük bahçeli bir evde yaşadı. 25 dolar aylık maaşı vardı. Yani tüm halkının aldığı aylık maaşa eş değer bir maaş alıyordu; “yetiyor bu bana”, diyordu.
Ve Fidel 60’lı yılların başında-1961’de Amerikan Emperyalist Çakalını yendi, değil mi arkadaşlar?
1959’daki Küba Devrimi’nden sonra ülkeden kaçan ve ABD’nin Miami’sinde üslenen hainlerden derleşik bir ordu oluşturdu ABD çakalı. Onları eğitti ve donattı. Sonrasında da gemileriyle getirip Küba’nın Domuzlar Körfezi (Playa Giron) Plajına çıkarttı. Hava kuvvetleriyle de bu hainler ordusunu destekledi. Aklınca bu hainler ordusu ABD yönetiminde, Devrimci iktidarı yıkıp Küba’yı yeniden Batista döneminde olduğu gibi, ABD’nin açık sömürgesi haline getirecekti. Hesap buydu. Fakat Fidel ve Che’nin komutasındaki kahraman Küba Ordusu ve Halkı, bu hainler güruhunu hiç beklemedikleri bir hezimete uğrattı. 65 saat içinde hainlerin sağ kalanları tümüyle teslim oldu. Hatırlanabileceği gibi, ünlü Havana Duruşmalarında yargılanıp hak ettikleri cezalara çarptırıldılar.
Bu Çakala sonra, 1964-1975 yılları arasında 10 yıl süren uzun bir savaş sonunda Ho Amca’nın, General Giap’ın ve kahraman Vietnamlı Komünist Gerillaların zaferiyle sonuçlanan bir hezimet yaşattı Vietnam Halkı, Vietnam Ordusu, Komünist Vietnam Liderleri. Eze eze yendiler ve panik halinde terk ettiler Vietnam’ı.
Bunları biz de yendik, değil mi, Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda?
Önce Çanakkale’de Mustafa Kemal’in komuta ettiği ordumuzla yendik, sonra arkasından Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecimizde yendik bunları.
Gerçi doğrudan savaştığımız, genelde bunlar tarafından İzmir’den karaya çıkarılan Yunan Ordusu’ydu ve Doğudan saldırtılan Ermeni Ordusu’ydu, 180 bin kişilik Ermeni Ordusu’ydu. Tabiî bunlar maşaydı arkasında ABD ve AB Emperyalist Haydutları vardı bunların. O zaman AB yoktu tabiî.
Önde gelenleri kimlerdi?
İngiliz, Fransız, İtalyan Emperyalistleriydi. Ve Amerikan Emperyalistleriydi.
Yani bu Haydut, bu Çakal yenilmez değil. Yenilir. Hele kara savaşında daha kolay yenilir. Bu, alçakça havadan vurur, teknolojik savaş makinesini kullanır. Bombardıman uçaklarıyla vurur, savaş helikopterleriyle vurur, füzeleriyle vurur. Kara savaşında başarı gösteremez.
Ve buna karşı yiğitçe meydan okuyan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin yiğit lideri var; Kim Jong-un. Ve onun yönettiği Komünist Kızıl Ordu var.
Bu Çakal, 1990’dan bu yana hep söyleyegeldiğimiz gibi Ortadoğu’da 10 milyonu aşkın masum Müslüman halkın canına kıymıştır.
Şu anda yine Ukrayna-Rusya arasında süren savaşta esas savaşan kimdir?
ABD Emperyalist Çakalı ve Avrupa Birliği Emperyalist Haydut Devletleri. Ukrayna ise vekâlet savaşı yürütüyor.
Bu savaşta da 200-250 bini bulan insan, hayatını kaybetmiştir.
Ve bu Çakal, şimdi Karadeniz’e el atmıştır, oraya yerleşme peşindedir. Romanya’yı, Bulgaristan’ı NATO’suna aldı. Gürcistan’ı da yörüngesine çekti. Şimdi de Ukrayna’yı da NATO’suna alarak Karadeniz’i NATO üyesi devletlerin denizi haline getirmek istemektedir. Tabiî bu arada Montrö ve Lozan’ı da işlevsiz kılmayı amaçlamaktadır. Bunu gerçekleştirdiğinde hem Rusya’yı Karadeniz’den kuşatacak hem de Türkiye’yi Karadeniz’den, Egeden, Güney Suriye’den, Kuzey Irak’tan kuşatma altına almış olacaktır. Zaten “Türkiye’nin toplamda 16 noktasında ABD Silahlı Kuvvetleri’ne ait askeri üsleri yer almakta, yine 15 farklı noktada ise NATO radarları vardır. Ayrıca 5 farklı noktada da ABD’nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri konuşlanmıştır. İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum’da ise ABD’ye ait nükleer silah depoları yer alıyor. ABD’nin Türkiye’de bulunan en büyük askeri üssü İncirlik Hava Üssü’dür.” (Kaynak: Vikipedi)
Ayrıca Kuzey Batı’dan Dedeağaç’tan başlayıp tüm Ege’den ve Ürdün’den, Girit’te, Güney Kıbrıs’taki üsleriyle kuşatmış durumundadır.
Böyle giderse, iktidarıyla, muhalefetiyle bizdeki işbirlikçi hain iktidarlar alaşağı edilmedikçe BOP çerçevesinde eninde sonunda ABD, BOP çerçevesinde savaş başlatacak ve sonunda Türkiye’yi de parçalama girişimini, sıcak bir savaş olarak başlatacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Gerçekten Che çok güzel tanımlamıştır bu Haydudu. “İnsan soyunun başdüşmanı”dır bu. Kötülükten başka, katliamdan, zulümden, işgalden, vurgundan, sömürüden başka bir şey düşünmez bunlar. Bunlarla kâğıt üzerinde anlaşmalar yaparak bunların saldırısından kendinizi asla koruyamazsınız. Bunlar sözler verirler, anlaşmalar yaparlar ama fiiliyatta düşmanlıklarını ve saldırılarını hep sürdürürler.
Bu alçak ABD Haydudu ve onun müttefiki Avrupa Birliği Haydutları, 1950’den bu yana çıkardıkları savaşlarla ve yaptırdıkları faşist darbelerle Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşlarında hayatlarını kaybeden insanların sayısından daha fazla masum insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır.
İşte bu sebepten diyor ki yine Fidel; “Bunlar eninden sonunda tıpkı Nazi liderleri gibi Nürnberg Mahkemesi benzeri bir mahkemede yargılanacaklar ve işledikleri insanlık suçlarının, soykırım suçlarının hesabını vereceklerdir.”
Evet aynen öyle olacaktır.
Dünyada, bu Emperyalist Çakaldan başka atom bombasını şehirlerin üzerine atarak, 300 bin civarında masum insanın canını alan başka bir devlet var mı?
1945’in 6 Ağustos’unda Hiroşima’ya, 9 Ağustos’unda Nagazaki’ye attı bu Haydut, Japonya’nın bu iki önemli şehrine attı atom bombasını. Hâlbuki o anda Japonya yenilmiş durumdaydı. Barış görüşmelerini sürdürme sürecine girme durumundaydı, hiçbir askeri direnme gücü kalmamıştı. Ama Sovyetler Birliği’ne gözdağı vermek için bu silahı kullandı ABD. İnsanlığı, Sosyalist Kampı terörize etmek için bu silahı kullandı.
Nüfusu en toplu olan iki şehri seçiyor. Ve en çok katliam yapabilmek için Hiroşima’ya insanlar sabah işe giderken, saat sekiz gibi atom bombasını atıyor. Nagazaki’ye, saat on biri iki geçe yani insanların, çalışan insanların tamamı işyerindeyken atomu atıyor. Bir de geniş bir alana yayılsın yani tahribat alanı elden geldiğince büyük olsun diye bombayı beş yüz metre yukarıda patlatıyorlar.
Yani böylesine canavarlığı, insanlıktan çıkmamış olan kim düşünebilir? Kim düşünebilir, kim yapabilir?
Ve atom silahlarıyla her yeri dolu bunun. İşte Türkiye’deki üslerinde de bekletiyor atom silahlarını. Gerektiğinde hemen buradan Ortadoğu bölgesindeki hasım olacak ülkelere karşı kullanmak için.
Bu bombanın yarattığı cehennemi tam olarak bilebilmek için, genç kuşaklar bilmez, Nagazaki’de bir hastanede bomba atıldığında radyolog olarak yani tıp doktoru olarak görev yapan Takaşi Nagai’nin, bombanın atıldığı andan itibaren anbean yaşadıklarını kaleme aldığı kitabını okumanızı hepinize salık veririm. “Nagasaki’nin Çanları”, Takaşi Nagai, İthaki Yayınları’ndan 136 sayfa yani küçük hacimli bir kitap. İnanın okuduğunuz zaman öfkeden tir tir titrersiniz. Nasıl bir canavarlık yaptıklarını, oradaki halklara nasıl cehennem yaşattıklarını birinci elden öğrenmiş, bir anlamda tanık olmuş olursunuz. İşte böylesine canavardır bunlar.
Ülkemizde de, bildiğimiz gibi 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerini bu Emperyalist Haydutlar gerçekleştirdi; bunun Süper NATO’su, Gladyo’su, Kontrgerillası organize etti ve yönetti. Ve o darbelere zemin hazırlayabilmek için beş bin masum insanımızı katlettirdi. Ve 6 Mayıs 1972’de Denizler’i bu Haydut canavar katlettirdi, astırdı. Yine 30 Mart 1972’de Kızıldere’de Mahirler’i, dokuz Yoldaşıyla birlikte bu canavar katlettirdi. Bunun kötülükleri saymakla bitmez…
Bu, bildiğimiz gibi, dünyanın her yerine demokrasi ve özgürlük götürme demagojisini yapar. Bu alçakça kandırmacayı yapar.
İşte Mazlum Kobani’ye ne diyor?
“Suriye Demokratik Güçlerinin komutanı, Genel Komutanı.”
Bunların demokrasiden de özgürlükten de anladıkları canavarlıktır. Soykırımdır, insanlık düşmanlığıdır. Bunlar böyle sevimli kavramları kullanırlar ki, içlerindeki namussuzluk, alçaklık, canavarlık kamufle edilebilsin.
Evet arkadaşlar; PKK, PYD, YPG, Demokratik Suriye Güçleri denen bu Kuzeydoğu Suriye’de oluşan devlet de Amerika’yla artık eklemlenmiştir, ayrılmaz bir şekilde. Kader birliği etmişlerdir, çıkar birliği etmişlerdir. Mazlum Kobani’nin de açıkça itiraf ettiği gibi ortaktırlar artık.
Peki Mazlum Kobani, Gazze’de İsrail 26 bini geçkin insanı katletti; 1 milyon 800 bin insanı yerinden, yurdundan kovdu, Güneye sürdü; buna karşı bir kınamada bulundu mu?
Yok!
Ve bunun, Siyonist İsrail’in yanı başında kim vardı?
Amerikan Haydut Devleti. İngiliz Emperyalist Devleti.
Uçak gemilerinden bütün savaş gemilerine kadar İsrail’in yanı başında durdular. Ve gidip İsrail’e karşı savaşan Yemen’i vurdular. Yemen’in başşehri Sana’yı bombaladılar.
Buna karşı bir kınama da bulundu mu?
Yok! Bulunur mu?
Çünkü aynılar. Bir bütünün parçalarıdır bunlar. İşte bu kadar nettir bu gerçek.
Ne yazık ki bunlar bu ihanetleriyle kalmadılar. Türkiye Solu’nu da kendi yörüngelerine almak için, “sopa ve havuç yöntemi” kullanarak piç ettiler ve sonunda diz çöktürüp yörüngelerine aldılar. Onlar da işte ittifaklar kuruyorlar.
Onlara sol mu diyeceğiz şimdi?
Kesinlikle hayır… Onlar Amerikan Solu, CIA Solu. Usta’mız böylelerinin adını tâ 1970’te koymuştur; “CIA Sosyalizmi” onların yaptıkları.
Çünkü gerçek devrimci solun birincil ilkesi nedir?
Antiemperyalist olmak.
Nedir bu?
İnsan soyunun başdüşmanı ABD Emperyalist Hayduduna ve onun müttefiki Avrupa Birliği Emperyalist Haydutlarına karşı olmak. Ve onların Türkiye’deki yerli müttefiklerine karşı olmak.
Denizler, Mahirler de aynen bu şekilde belirliyordu düşmanımızı. “Bizim düşmanlarımız Amerikan Emperyalizmi ve onun Türkiye’deki yerli işbirlikçileridir, müttefikleri, ortaklarıdır”, diyorlardı. Kıvılcımlı Usta da aynı şeyi diyordu.
Evet arkadaşlar…
İşte bunu bugün açıkça, her yerde, her zaman söyleyebilen sadece biz varız tanık olduğunuz gibi.
Ve savaşmaya devam edeceğiz.
Eninde sonunda bu Emperyalist Haydudun, bunun içyüzünü halkımıza anlatacağız, kavratacağız. Bunun Türkiye’deki yerli işbirlikçilerini, Meclisteki (CHP Burdur Milletvekili İzzet Akbulut gibi birkaç istisna dışındaki) o 600 milletvekilinin ve onların arkasındaki partilerin, bu Haydut Emperyalist Devletlerin işbirlikçileri, ortakları olduklarını ve hain olduklarını ve Türkiye Cumhuriyeti’ne, vatanına, milletine, halkına düşman olduklarını anlatacağız. Ülkemizden ve bölgemizden kovacağız. Hedefimiz açık, kesin, nettir.
Kalın sağlıcakla…
03 Şubat 2024