“Ali Yeşildağ ve Aziz Yıldırım’ın bile gördüğünü göremeyen “çeyrek aydınlar” üzerine…”
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Ev hapsindeyiz, bilindiği gibi. Ama hiç yalnızlık çekmiyoruz. Başta işte bu kuyruklu kadim dostlarımız var, kaderlerini bizimkiyle eşitlemişler.
Yoldaşlarımız da sağ olsunlar gelip gidiyorlar.
Bir de Tayyip bizi yalnız bırakmıyor. Habire kendisine hakaret ettiğimiz savıyla davalar açtırıyor bize. Dün Vatan’daki Emniyet Müdürlüğünden geldi iki genç, ifademizi aldı. Tabiî biz her zaman olduğu gibi Tayyipgiller’i yargıladık. Onların binbir suçundan eşantiyon babında birkaç tanesini seçip ortaya koyduk. Ve onların bir suç örgütü olduğunu her zaman olduğu gibi yine belirttik.
Daha önce de söyledim ya; Ali Yeşildağ ne demişti bu Tayyip ve avenesi için?
“Tayyip Abi ve çevresi dünyanın en büyük hırsızlık, yolsuzluk şebekesidir, örgütüdür”, demişti.
Bu tespiti bizim ve Ali Yeşildağ’ın dışında yapabilen yok.
Bugün de Kadıköy’deki Denetimli Serbestlik Bürosundan geldi gençler. Kontrol için imzamızı aldılar gittiler. Hepsi okumuş çocuklar; efendi, ölçülü, dengeli, saygılı, akıllı, zeki ve bizi çok iyi anlayan gençler.
Daha önce de söylediğimiz gibi biz aslında Kuvayimilliye’mizin zaferi üzerine inşa edilmiş kısmen de olsa Laik Cumhuriyet’imiz var olsun da biz ona karşı sosyalist mücadele verelim, devrimci mücadele verelim, Devrimci Demokratik Halk İktidarını ve arkasından İşçi Sınıfının Sosyalist İktidarını kurmak için devrimci mücadele yürütelim istiyorduk.
Fakat öyle kara günlere geldik ki Laik Cumhuriyet elden gidiyor, vatan elden gidiyor!
Dün yoldaşlarımız, Tayyip ve avenesi hakkında ve onun AKP’si hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bu partinin ve bu avenenin Laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu ve temelli kapatılması gerektiği yönünde 37 sayfalık bir suç duyurusunda bulundular. Bunların Laiklik karşıtı en önde gelen eylemlerini bir bir somut olarak ortaya koydular.
Aslında zerre miktarda hukuktan, vicdandan, dürüstlükten nasibini almış hukukçular olsa; Tayyipgiller’in AKP’sinin çoktan kapatılması gerekirdi. Yöneticilerine de siyaset yasağı getirildi. Hem de hepsinin Laik Cumhuriyet’i yıkmalarından dolayı ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılırlardı.
Bunu da bizim dışımızda talep eden yok!
Bundan on küsur yıl önce, FETÖ futbolu zapturapt altına alabilmek için bir şike kumpası tezgâhladı, bildiğimiz gibi. Ve Aziz Yıldırım’ı da tutuklayarak Silivri Cezaevi’ne koydu. Orada gazetecilerin sorusu üzerine; “Bu şike davası nasıl sonuçlanacak ve Fenerbahçe’yi nasıl etkileyecek?” şeklindeki sorusu üzerine ne cevap vermişti Aziz Yıldırım?
“Ne şike davası, memleket elden gidiyor!” demişti.
Yahu Aziz Yıldırım Diyarbakırlı bir Parababası ve futbol insanı. Fenerbahçe gibi yaşı Cumhuriyet’ten daha eski olan bir kulübümüzün başkanı. Onun yaptığı o tespiti, on küsur yıl önce yaptığı tespiti bugün yapan, muhalifi oynayan ne siyasetçi var ne yazarçizer var ne akademisyen var ne televizyoncu ne de gazeteci var. Açtınız mı ekranları da bunlar öyle fetva verirler ki yahut açtınız mı gazete köşelerindeki yazılarını; öyle yazılar döşenirler ki ilköğretim okulu öğrencilerine ders veren bir öğretmen edasıyla, öyle bilgiç rollere bürünürler ki…
Ülen, yazıklar olsun sizin okuduğunuz okullara, edindiğiniz bilgilere, zekânıza, yüreğinize, çapınıza be!
Memleket elden gidiyor, siz habire geyik çeviriyorsunuz, boş teneke gürültüsü çıkarıyorsunuz!
Biz bu tespitlerimizi 1991’de Sosyalist Kamp’ın yıkılmasıyla birlikte ortaya koyduk. Bütün bu bizim “Sevrci Soytarı Sahte Sol” diye adlandırdığımız sol gruplar, bizi şeriat paranoyası ve bölücülük paranoyası görmekle suçladılar. Biz bu tespitlerimizi net olarak ortaya koyunca Halkın Kurtuluş Yolu Gazetemizde; bize savaş açtılar; “ırkçı, faşist, orducu, darbeci, askerci” diye. Ve 16 siyaset, utanmaz arlanmazlar, ortak bildiri yayımladılar bize karşı; “Bunlar şeriat paranoyası görüyor, Sevr paranoyası görüyor, bölücülük paranoyası görüyor, bunlara siyaset yaptırmayacağız”, diye.
Ne oldu?
Hepsi boyunun ölçüsünü aldı.
Bizi hiç kimse yenemez, hiç kimse yarışamaz!
Onlar tanımıyorlar bizi!
Şimdi de sözüm ona yok “Emek Özgürlük İttifakı”, yok “Sol Birlik” bilmem ne diye birlikler, ittifaklar kuruyorlar. Bunların sosyalizm hakkındaki bilgileri inanın ansiklopedik düzeyde bile değil, sözlükler düzeyinde. Bunların ömrü leyleğin ömrü gibi geçmiş. Türkiye’nin ne tarihini bilirler ne bugünü bilirler ne sınıf ilişki çelişkilerini bilirler ne de Türkiye Halkına dair gerçekçi bir bilgileri var bunların.
İşte bizleri de üzen bu oluyor…
Bunları böyle netçe, açıkça, kesince ortaya koyunca bir başımıza kalıyoruz.
15-20 yıl önce böyle ayrışmamıştık, bunlar adam olur sanıyorduk, yola gelir sanıyorduk. Net devrimci ilkelerimiz vardı, demokrat ilkeler vardı:
Birinci ilkemiz; Antiemperyalist olacağız. Amerikan Emperyalizmine, Avrupa Birliği Emperyalizmine ve onların Türkiye’deki işbirlikçi ortaklarına karşı mücadele edeceğiz. Yoldaşlarımız Denizler-Mahirler de bu uğurda hayatlarını feda ettiler.
İkinci ilkemiz; Antifeodal olacağız. Yani tüm Ortaçağcı güçlere, örgütlere, kurumlara karşı mücadele edeceğiz. Yani Laikliği açık, net, kesin olarak savunacağız. Bu tarikat denen, cemaat denen, tekke denen örgütler yasadışıdır. Ve bunların şeyh denen, şıh denen, mele denen, hoca denen, ermiş denen liderlerin hepsi, Ortaçağın Din Derebeyliklerinin başına tünemiş meczuplardır. Halkı Muaviye-Yezid Dini’nin afyonuyla zehirlemekten başka hiçbir iş yapmamış, halk düşmanı meczuplar. Bunlara karşı olacağız. Bunu da kabul ettiremedik.
“Laiklikten bize ne”, diyorlardı. “Laiklik burjuva Kemalistlerin işi”, diyorlardı. Laikliği savunan Mustafa Kemalci Cumhuriyet Kadınlarımızı da aşağılıyorlardı, “Laikçi Teyzeler” diye akıllarınca. Zavallılıklarını, çapsızlıklarını görmüyorlardı; bir de böyle ukalalıklar yapıyorlardı.
Üçüncü ilkemiz; Antişovenist olacağız.
Yani bu ne demektir?
Türkiye’nin çözülmesi gereken en önde gelen siyasi sorunu Kürt Sorunu’nu; özgürlük, kardeşlik, eşitlik temelinde çözeceğiz. Bu sorunu yok sayamayız. Bu sorunu çözmeden Türkiye’nin hiçbir temel meselesini kökten bir şekilde halledemeyiz. Eğer biz devrimci tarzda çözmezsek Amerika gerici tarzda, Amerikancı tarzda çözer. Nitekim sahip çıkmış, ele almıştır bu meseleye.
İşte Irak’ta Barzanistan’ı kurmuştur.
Kim?
Amerika.
Suriye’de PKK’nin Suriye kolunu PYD’yi, YPG’yi devletleştirmiştir.
Kim?
Amerika.
Ve ordulaştırılmıştır her ikisini de.
Ve Türkiye’de de PKK’yi, onun legal plandaki temsilcileri olan HDP’yi, Yeşil Sol’u, HEDEP’i, DEM’i, DAM’ı kim oynatıyor?
Amerika oynatıyor. Bire bir Amerika oynatıyor. Bunları oynatmakla kalmıyor, bizim Sevrci Sol’u da bunların yörüngesine çekerek onları da piç ediyor ve onları da Amerikancılaştırmış oluyor. Solluktan çıkarıyor.
O zaman biz, Kürt Meselesi’ni Amerika’nın elinden alacağız. Kürt Halkıyla birlikte, Kürt Devrimcileriyle birlikte, Kürt Marksist-Leninistleriyle birlikte devrimci bir tarzda çözeceğiz.
Bu üç ilkemizi ortaya koyuyorduk, hiç kimse bizimle birlikte olmuyordu…
Şimdi neyin ittifakını yapıyor bunlar?
Laf salatası yahu! Savundukları, halka yarar hiçbir ilke yok bunların.
İşte yalnızlığımız buradan kaynaklanıyor.
İlkesiz birlik olur mu?
İnsan soyunun başdüşmanı Amerikan Emperyalizmine ve onun yedeği Avrupa Birliği Emperyalizmine karşı çıkmadan, bırakalım solluğu, ben demokratım bile diyemezsin, ben namusluyum bile diyemezsin. Yahu 1990’dan bu yana 10 milyonu aşkın masum Müslüman’ı öldürdü Ortadoğu’da ABD. İşte Gazze’de yaptığı…
İsrail’le aynı şey mi Amerika?
Evet kaynaşık. Birini diğerinden ayıramazsınız, etle tırnak gibi kaynaşmışlar. Bakın 25 bine yaklaşan masum insanı katletti İsrail Gazze’de. 15 bine yakını çocuk ve kadın bu katliamın kurbanlarından. Bunlarda insaf, merhamet, insanlık, herhangi bir vicdani, insani değer bulamazsınız.
Buna karşı olacağız. Bunun NATO’suna her türden tekellerine, şirketlerine karşı olacağız. Yoksa bunlar ne bizim bağımsızlığımıza izin verirler ne sanayice gelişmemize, güçlenmemize izin verirler. Yarısömürgeleri olarak tutup, uyduları olarak kullanmak isterler bizi.
Devrimcilik işte bu, vatanseverlik bu! Ama anlatamıyoruz bunu…
İşte biz de bunun acısını çekiyoruz.
Ne yapalım?..
Bizim kara yazımız da buymuş, diyelim…
Mücadeleye devam. Asla duraksamak yok, tereddüt yok, umutsuzluk yok!
Bütün gücümüzle savaşmaya devam edeceğiz. Ve eninde sonunda halkımız bizi yavaş yavaş da olsa anlamaya başlayacak.
Ve en son çarpışmada yine zafer bizim olacak.
Kalın sağılacakla…
09 Ocak 2024