AKP’giller ne yaparlarsa yapsınlar, Partimizin ve Genel Başkan’ımızın mücadelesini engelleyemeyecek!
Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’a AKP’giller tarafından “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan sayısız davalarda bugüne kadar 13 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verildi. Devam eden davalarda istenen ceza miktarı ise 60 yıla yakın. AKP’giller ayrıca, Genel Başkan’ımıza siyasetten men cezası vermiş durumda. Verilen bu cezalara ilişkin davalar şu anda İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay aşamasında.
İşte AKP’giller’in bu davalarından birinin duruşması, bugün İstanbul Çağlayan Adliyesi 11. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
Genel Başkan’ımız hakkında yine “Cumhurbaşkanına hakaret” isnadıyla geçmişte açılan davalardan birinin duruşması, 25 Mayıs 2023 tarihinde İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmüş ve kendisi hakkında 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasının yanı sıra siyaset yasağı istenmişti. İşte bu duruşmanın çıkışında Genel Başkan’ımızın Adliye önünde yaptığı basın açıklamasından dolayı AKP’giller bir dava daha açtırmıştı. İstanbul 11’inci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen bu yeni davanın sonucunda; Genel Başkan’ımızın soruşturma aşamasında verdiği ifadeye dayanılarak beraat kararı verilmişti. Ancak Tayyip’in avukatları, beraat kararını İstinaf Mahkemesine taşıdı. İstinaf mahkemesi yerel mahkemenin eksik yargılama yaptığını belirterek beraat kararını bozdu.
Böylece yeniden başlayan yargılamanın ikinci duruşması, bugün İstanbul Çağlayan Adliyesi 11. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya, Genel Başkan’ımızla birlikte Parti Avukatlarımız ve Partili Yoldaşlarımız katıldı.
Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut mahkeme salonunda yaptığı ve AKP’giller’i yargıladığı konuşmasına “Bizler Alp’iz, Gaziyiz, Şövalyeyiz. Bir Şövalye asla hakaret etmez!” sözleriyle başladı. Hakaretin aciz insanlar tarafından kullanılan bir yöntem olduğunu dile getiren Genel Başkan’ımız, Tayyip’in rakiplerine yönelik sarf ettiği hakaret dolu ifadelerden örnekler verdi.
Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm AKP’giller’in Kuvayimilliye’ye, Mustafa Kemal’e, İnönü’ye ve Laik Cumhuriyet’imize düşman olduğunu belirten Genel Başkan’ımız, Bolu Kartalkaya’da meydana gelen ve 79 insanımızın canına mal olan yangın faciasının birincil derece sorumlusunun da AKP’giller olduğunu dile getirerek bu tür katliamlarda asıl faillerin AKP’giller tarafından korunduğunu ifade etti.
Konuşmasında ayrıca AKP’giller’in halkımızı sefalete mahkûm ettiğini dile getiren Genel Başkan’ımız, Tayyip Erdoğan’ın Kaçak Saray’ının bir günlük maliyetinin 34 milyon TL olduğunu ve Tayyip’in sayısı belli olmayan koruma ordusunun yıllık maliyetinin milyarlarca lirayı bulduğunu söyledi. Genel Başkan’ımız ayrıca, Tayyip Erdoğan’ın Amerikalılar tarafından nasıl devşirildiğini, AKP’nin yine Amerikalılar tarafından nasıl bir proje partisi olarak kurulduğunu kanıtlarıyla ortaya koydu.
11. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkiminin aslında her şeyin farkında olduğunu, o yüzden bir önceki kararının beraat olduğunu belirten Genel Başkan’ımız, Hâkime de seslenerek; “Baskı altında olduğunuzu biliyorum. Sizin kötülük görmenizi, başınıza bir şey gelmesini asla istemem. Bu yüzden içtenlikle bana ceza vermenizi istiyorum”, ifadelerini kullandı.
Genel Başkan’ımız, AKP’giller’i yargıladığı duruşmadaki konuşmasını; “Ya Kaçak Saraylı Tayyip’i Çelik Bilezikle tanıştıracağız, ya da ömrümüzü Silivri’de noktalayacağız. Hepsi hoş geldi, sefa geldi!”, sözleriyle noktaladı.
Genel Başkan’ımızdan sonra hukuki savunma yapmak üzere söz alan Parti Avukatlarımız, mahkemelerin AKP’giller tarafından baskı altında tutulduğunu, Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisinin “Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum”, diyecek kadar hukuku ve yasaları ayaklar altına aldığını dile getirdi. Ayrıca İstinaf Mahkemesi tarafından bozulan beraat kararının doğru bir karar olduğunu ifade eden Avukatlarımız, TCK’nin 299. Maddesinin mülga hale geldiğini bir kez daha vurgulayarak bu madde yüzünden on binlerce insanın “Olmayan hükmün gazabı”na uğratıldığını belirttiler.
Avukat savunmalarının ardından Savcının cezalandırma isteyen mütalaasından sonra, avukatlarımız esas hakkında savunma için süre istediler. Mahkeme, davayı 14 Şubat 2025 günü saat 14.00’e erteledi.
Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut, duruşmanın ardından Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında şunları söyledi:
***
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
AKP nasıl kuruldu?
İnsan soyunun başdüşmanı Emperyalist Haydut ABD’nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz Tayyip’teki ihanet potansiyelini keşfederek onu devşirdi. Onun partileştirdi, iktidara taşıdı ve 23 yıldan bu yana da iktidarda tutuyor.
Merkez Parti Başkanı Abdurrahim Karslı bu devşirmenin, bu işin nasıl olduğunu canlı tanıklığıyla anlatıyor.
Ne için iktidara taşındı?
Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin, Kuvayimilliye’mizin zaferi üzerine inşa ettikleri Laik Cumhuriyet’i imha edip, enkaz yığınına çevirip ortadan kaldırmak ve onun yerine ABD alçağının BOP Haritasında öngörüldüğü gibi Türkiye’yi üç parçaya bölmek için iktidara getirildi ve onun için iktidarda tutuluyor.
İşte şimdi de Bohçalı’yla beraber Abdullah Öcalan’ın eteklerine sarıldılar. “Kurtar bizi Apo!” diye yalvarıyorlar, onun ağzına bakıyorlar. Bunlar ikili, üçlü oynarlar, bunların sözlerine asla güven olmaz, bunlar her şeyi yapabilirler.
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
İşte bunun bir örneği… Genç, yiğit Teğmenlerimize, yavrularımıza, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!”, dedikleri için Ordudan ihraç talebiyle soruşturmalar açtırıyorlar, kovuşturmalar açtırıyorlar.
Böyle bir şey nasıl olabilir yahu!
Bize bir vatan hediye etmiş bir insanın askerleriyiz dediği için nasıl suçlanabilir bu melek gibi yiğit evlatlarımız?..
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
İşte Laik Cumhuriyet’imizi yıkmak için onun kahramanlarına saldırıyorlar. Mustafa Kemal’lere, İnönü’lere saldırıyorlar bunlar. Kahramanları yok ederek ulusumuzu da yok etmek, ortadan kaldırmak, çökertmek istiyorlar. Bu iktidar Türkiye’ye çalışmıyor; Amerika’ya çalışıyor.
Ama şunu bir kez daha haykıralım ki; bu Komutanı tarihte bugüne kadar hiç kimse yenemedi, bundan sonrada yenemeyecek. Onunla uğraşanlar, ona saldıranlar küçülürler, kütülürler aşağılaşırlar, rezilleşirler ve sonunda da hakkettikleri yere, gerizlere yuvarlanıp giderler ve tarihin en lanetli sayfaları arasında yerlerini alırlar. Bunlar da aynen öyle olacak.
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Birkaç gün önce Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da buralara getirildi değil mi?
Polis deyimiyle “mevcutlu” olarak Ankara’da gözaltına alınıp ilaçlarının bile yanına alınmasına izin verilmeden buraya getirildi ve tutuklandı, cezaevine atıldı.
Gerekçe ne?
Kaçabilir, diyorlar, yurtdışına kaçabilir, diyorlar.
Milyona yakın oy almış bir partinin Genel Başkanı yurtdışına kaçabileceği gerekçesiyle gözaltına alınıyor. İşte yargı bu hale getirdi. Ordunun tepesini ele geçirdi, Yargının tepesini ele geçirdi, Eğitimi ele geçirdi, bütün devlet kurumlarını ele geçirdi. Laik Cumhuriyet’i enkaz yığınına çevirdi ve sonunda Yargı da Kaçak ve de Haram Saray’ın bir hukuk bürosuna, onun bir operasyon enstrümanına dönüştürüldü. İşte o yüzden biz buralara sanık sıfatıyla getiriliyoruz.
Ama buralara asıl sanık sıfatıyla getirilmesi gerekenler; vatan satıcılık dahil işledikleri binbir suçtan dolayı Kaçak Saray’ın Sultanı ve onun avenesidir. Ve hep ne diyoruz; ya Tayyip ve avenesi Çelik Bilezikle tanışıp buralara getirilecek. Emri sadece yasalardan ve vicdanından alan, tarafsız ve bağımsız hukukçulardan oluşan mahkemelerin önüne çıkıp işlediği binbir suçun hesabını verecek; ya da biz ömrümüzü Silivri, Metris ya da herhangi bir benzer cezaevinde noktalayacağız. Hepsi hoş geldi, sefa geldi!
Ve hep dediğimiz gibi bu Tayyipgiller ne yaparsa yapsın, onların bizleri korkutabilmesi olasılığı ancak bir karganın bir kartalı korkutabilme olasılığı kadardır. Bir tarla sıçanının bir aslanı korkutabilme olasılığı kadardır. Bunu da akıllarından çıkarmasınlar!
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Son günlerde bir “turp” muhabbetidir gidiyor, değil mi?
Ne dedi Tayyip, Yargıyı yönlendirmek için, muhalif belediye başkanlarını görevden almak için, muhaliflerine yargıyı sopa olarak kullanıp onların başlarına indirmek için?
“Turpların büyüğü daha heybede”, dedi değil mi?
Evet, işte biz de size turpun en büyüğünü gösterelim.
Neymiş turpun büyüğü?
“Diploma Nerede?”
Evet, işte en büyük turp bu. Çünkü Tayyip diplomasız. Sadece Fatih’teki İstanbul İmam Hatip Lisesini ikmale kalarak, en baba derslerden, Arapça ve Kur’an’dan ikmale kalarak, bütünleme sınavında hocaları “ya Müslüman çocuğumuzu mağdur etmeyelim, bir diploma verelim işine baksın” diyerek mezun ettikleri ve aldıkları bir diploma var. Başka hiçbir diploması yok; bu açık, kesin.
Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ne dedi?
Benim başkanlığım döneminde her yere başvurdum; başvurduğum herkes, Tayyip Erdoğan’ın üniversite diploması yok, dediler dedi.
Tayyip’in yıllarca milletvekilliğini ve sözcülüğünü yapan Metin Külünk ne dedi?
“Peygamberin de diploması yoktu”, dedi. Şuna bakın ya… Sanki Mekke’de üniversite var da Hz. Muhammed oraya gidip diploma almamış…
Ama bu neyin itirafı?
Açıkça Tayyip’in diplomasızlığının itirafı. Anayasa Madde 101’e göre yüksekokul diplomasına sahip olmayan bir kişi Cumhurbaşkanı adayı bile olamaz. O yüzden Tayyip’in Cumhurbaşkanlığı gayrimeşrudur, hukuksuzdur, yok hükmündedir, çöp hükmündedir. Atadığı bütün Bakanlar, çıkardıkları bütün Kanun Hükmündeki Kararnameler, yaptığı bütün anlaşmalar, verdiği bütün ihaleler yok hükmündedir, çöp hükmündedir.
İşte o yüzden Tayyip, binbir suça ilaveten bir de diplomasızlığından dolayı, resmi evrakta sahtecilik yaptığından dolayı, nitelikli dolandırıcılık yaptığından dolayı buralara gelecek. Bu kanunsuzlukların hesabını verecek.
Bizi kim yargılayabilir ya!
Kuvayimilliye’yi savunmak, Mustafa Kemal-İnönü Geleneğini savunmak, vatanı savunmak, halkımızı savunmak bizim 1967’den bu yana en büyük, en önde gelen şiarımız olmuştur. Dünyada kim yargılabilir bizi!
İşte o sebeple her seferinde biz; Tayyipgiller’in Mahkemelerinde onların Yargıçları, Savcıları, Avukatları huzurunda onları yargıladık, işledikleri bin bir suçtan dolayı.
İşte Bolu Kartalkaya’da 79 evladımız, insanımız hayatını kaybetti. Anlatıyor babalar; “Benim kızım kömürleşmiş, küçücük kalmış” diyor.
Neden?
2012’de Tayyipgiller’in çıkardığı bir yasayla Belediyelerin ve itfaiyelerin otelleri denetleme yetkisi ellerinden alınıyor. Bolu Belediyesi açıklama yaptı, biliyorsunuz. “Biz Büyükşehir değiliz, Kartalkaya’yı denetleme yetkisi bizim kapsam alanımız içinde değil. Kartalkaya başka bir ilçenin sınırları içinde. Kaldı ki ilçe belediyesinin denetleme yetkisi 2012’de elinden alındı”, dedi. “O yüzden biz oraya hiçbir şekilde müdahale edemedik”, dedi.
Ve bu otel, Bolu Belediyesine başvuruyor; benim güvenlikle ilgili durumum nedir, bana rapor ver diye. Bolu Belediyesi 9 maddeden 8 tanesini yetersiz bulduğu için rapor vermiyor.
Ama ne yapıyor bu Tayyipgiller’den otelin patronu?
Mamaladığı özel bir denetim şirketine başvuruyor. O şirket parayla bu otelin her bakımdan, deprem güvenliği, yangın güvenliği dahil bütün güvenlik imkanlarına sahip olduğunu belirten bir rapor veriyor. Evet, o yüzden bu evlatlarımızın da yanan insanlarımızın da doğrudan sorumlusu Tayyipgiller iktidarıdır.
Bu iktidar bir suç örgütüdür. Durup dinlenmeden suç işliyor, durup dinlenmeden halkımıza kötülük yapıyor, zarar veriyor, aşını ekmeğini çalıyor. O yüzden acilen bu iktidardan kurtulmamız gerekir.
İşte onun için mücadele ediyoruz. Ve eninde sonunda bunlar buralara suçlu sıfatıyla gelecekler, bundan kaçışları kurtuluşları yok.
Halkız, haklıyız, yeneceğiz!
24 Ocak 2025
HKP Genel Merkezi