AKP’giller Amerikan yapımı, çıkar amaçlı, mafyatik bir suç örgütüdür!
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Size defalarca söyledim, bu Tayyipgiller normal yasalara göre işleyen bir sermaye partisi değil. Anayasayı da tanımayan, kanunları da tanımayan, yönetmelik de tanımayan çıkar amaçlı, Amerikan yapımı, mafyatik bir suç örgütü bu. Kanuna, ahlâka, vicdana uygun bir tek işini bulamazsınız bu Tayyipgiller iktidarının. Derde derman, bir tek olumlu iş bulalım deyin, arayın bulamazsınız. Kanunsuzluk, yolsuzluk, hırsızlık, vurgun, soygun, düzen, hile, dolap… işleri güçleri bu…
İşte bu sebepten, bu Tayyip’e “cumhurbaşkanı”, hele “sayın cumhurbaşkanı” dediler mi benim sinirlerim olağanüstü gerginleşiyor. Bunun oturduğu Kaçak ve de Haram Saray’a “Külliye, Beştepe” dediler mi yine aynı şekilde sinirleniyorum ben.
Yahu defalarca yargı kararıyla ortaya kondu ki; o yapı, o saray Kaçak ve de Haram. Kaç milyara çıktığı belli değil. Hırsızlık üzerine kurulduğu için vurgunla, kamu malı soyarak kurulduğu için açıklanamıyor neye mal olduğu.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu en son buranın kaçak olduğunu, yıkılıp eski haline getirilmesi yani Atatürk Orman Çiftliğine dönüştürülmesi gerektiğine hükmetti ama bu, kanun dinlemiyor ki, çete reisi…
Bunun bu kanunsuzluğu, çıkar amaçlı suç örgütü olduğu, her günkü eylemleriyle, yüzlerce, binlerce defa en somut şekilde, en kör gözlere batacak şekilde ortaya konuyor. Mesela dünün Sözcü Gazetesi:
“Bakanın oğlu hastane iznine 5 milyon dolar istedi.”
Tayyip’in, “Kemal Abi”si vardı biliyorsunuz, Ekonomi Bakanı Kemal Unakıtan. Bir sermayedar, özel hastane kurmak istiyor ve bu sebeple izin istiyor. Unakıtan’ın oğlu diyor ki; “Beş milyon dolar vereceksin, senin işini çözeriz, iznini alırız.”
O sermayedar burjuva da Turhan Çömez’e geliyor, anlatıyor; böyle böyle oldu, benden beş milyon dolar istedi Unakıtan’ın oğlu, diyor. Turhan Çömez de, bunu yaz, bana getir, diyor. Yazıp getiriyor.
Çömez bunu, o zamanlar bakan olan Kraliçenin Gül’üne, Abdullah Gül’e veriyor, Tayyip’in dışişleri bakanı ya o zamanlar Kraliçenin Gül’ü. O da götürüyor Kemal Unakıtan’a veriyor; bak, oğlun böyle böyle, özel hastane kurmak isteyen bir sermayedardan 5 milyon dolar istemiş işini çözmesi için, diyor.
Ertesi sabah, Unakıtan hemen o işadamını arıyor; derhal buraya gel, diyor. İşadamı gidiyor, K. Unakıtan ona diyor ki; “Sen beni Turhan Çömez’e şikâyet etmişsin.” O da; “Turhan Çömez’in talimatı doğrultusunda; efendim yasal, kanunlara uygun özel hastane kurmak istedim, rüşvet istendi benden. Ben bunu aktardım Turhan Çömez’e”, diyor.
Turhan Çömez de o zamanlar Özel Kalem Müdürü, Tayyip’in, Başbakan Tayyip’in.
“Öyle mi, diyor. Benim arkamda başbakan var, diyor Tayyip’i kastederek. Bu işleri ondan izin almadan yaptığımı mı sanıyorsun, diyor. Hadi git bakalım, işini Turhan Çömez çözüversin”, diyor.
Yani; Tayyip’le ortak yapıyoruz biz bu vurgunları, soygunları diyor. Ve o Parababası, özel hastaneyi kuramıyor, 5 milyon dolar rüşveti Kemal Unakıtan’a ve Tayyip’e vermediği için. Yani Unakıtan ve Tayyip adına Unakıtan’ın oğlu istiyor rüşveti. Bizzat kendi istemiyor yani maşa kullanıyorlar.
İşte, Uğur Dündar, tam sayfa olarak dünkü Sözcü Gazetesi’nde, bu konuları işleyen, Turhan Çömez’le bir röportaj yapmış, resimleri de var.
Yine bunun karşı sayfasında, yani 5’inci sayfada Tayyip, İklim Zirvesine katılmış Birleşmiş Milletler’in, Azerbaycan’da yapılan İklim Zirvesine.
“Milli Ağaçlandırma Günü vesilesiyle milyonlarca fidanı toprakla buluşturuyoruz”, diye övünüyor. Yanında da Emine Hanım var, patroniçe…
Yahu nerede buluşturuyorsun sen milyonlarca fidanı toprakla, uzayda mı, Patagonya’da mı, nerede?
Senin belki göstermelik üç, beş yüz, bir yerlere diktiğin fidan olabilir ama sen milyonlarca yetişmiş ağacı katlediyorsun, ormanı katlediyorsun.
Atatürk Havaalanı’nı, Atatürk adını taşıdığı için yani adından dolayı nefret ettiğin için, bu havaalanını imha ettin, pistlerini yıktın, uçuşa kapattın. Hâlbuki Uluslararası Havacılık Kurumlarından defalarca ödül almış, dünyanın en iyi havaalanları arasındadır, diye. Burayı imha ettin sen.
Tüm havacılık uzmanları diyorlar ki; ufak bir elden geçirilmeyle Türkiye’nin ihtiyacını daha 50 sene bu havaalanı görür, diyor. Bilim insanları söylüyor bunu.
Sen orayı yaktın, yıktın, yok ettin; onun yerine Kuzey Ormanları’nda tam 16 milyon ağaç kestin, 16 milyon ağacı hiç acımadan kestin vicdansız zalim…
Vatan millet düşmanı, doğa düşmanı, halk düşmanı…
İstanbul’un su kanallarını, suyollarını da ortadan kaldırdın.
Sadece ağaç imha etmekle kalmadın, oradaki eko sistemi de yok ettin. Ve oraya da milyarlarca dolar döktün yok yere.
Kaldı ki oraya havaalanı yapılamaz, diyor bilim insanları. Karadeniz’den gelen fırtınalara, sert rüzgârlara açık orası, diyor. Öyle günlerde uçaklar iniş ve kalkış yapamaz o havaalanında, diyor. Nitekim öyle günlerde uçakları Sabiha Gökçen Havaalanına yönlendiriyor görevliler. Senin bakanların bile inemiyor o havaalanına, Atatürk Havaalanında bir, iki tane kalmış pistlere iniyorlar.
Yine Kazdağları’nda bir milyon ağacı katletmek için buyruk vermişsin. Ortağın Mehmet Cengiz, orada maden arayacakmış, santral kuracakmış vesaire.
Sende vicdan mı var? Doğaya saygı mı var?
Hiçbir şeye saygı yok. Senin bir tek şeye tapınman var; paraya, altına, gümüşe, saraya. Onlara tapınırsın sen. Senin Tanrın; Para Tanrısı.
Yine aynı gazetede, bakın hemen yanı başında:
“Kadın ve Demokrasi Vakfı’nın bakanlık destekli toplantısı 8-9 Kasım’da yapıldı. Aile Bakanlığı, iki günlük toplantı için KADEM’e 3.2 milyon lira vermiş.” (agy.)
Şuna bakın ya, iki günlük toplantı için yandaşa, lüks otellerde 3.2 milyon masraf yaptırarak toplantı yaptırmış.
Yahu sen kadın düşmanısın, demokrasi düşmanısın. Sen, “kadın, erkeğe fıtraten eşit değildir”, diyen insansın. Tarikatlarda, cemaatlerde kadınlarımızı çocuk yaşta iğfal ettiren adamsın sen. Demokrasiye “tramvay”, diyen adamsın sen.
Ne ilgin var demokrasiyle?
Nereden gidiyor bu para?
Bakanlıktan. 32 milyon lira.
Yine hemen yanında:
“Belediye parasıyla basketçi almışlar.
“Sakarya Büyükşehir Belediyesindeki skandal, denetime takıldı. Belediye bütçesinden basketbolcu transferi için 20 milyon lira harcandığı belirlendi.” (agy.)
Şuraya bakın… Halka hizmetle görevli değil bunların belediyeleri. Yandaşlara halkın parasını peşkeş çekmekle, dağıtmakla, paylaştırmakla görevli. Asli görevleri bu, bunların.
Yine hemen yanı başında:
“AKP’li belediye, iki milyona altın varaklı tablo aldı.”
Bu da başka bir belediyesi.
“Deprem bölgesinde vatandaş konteynırlarda yaşam savaşı veredursun, AKP’li başkan lokumdan sonra parayı bu kez tabloya saçtı.”
Bu da Hatay Belediyesi. Mehmet Öntürk, 2 milyon lira para veriyor, altın varaklı tablo alıyor.
Dedik ya, bunlar paraya, altına tapınır diye. Vatandaş konteynırlarda yaşıyor hâlâ, umurunda değil. Kadınsa kafayı bohçalatacak, Müslüman olması için yeter. Erkekse badem olacak, sakal bırakacak tamam. İslam’ın şartı bunlarda bu.
Yine bunlardan, rektör, Kayseri Üniversitesi’nin rektörü Kurtuluş Karamustafa.
“Şatafat meraklısı rektör, makam odasını iki kat büyüttü. Banyo yaptırttı, duvarları sesten yalıttı, mobilyaları ise hakiki deriden seçti.”
Bunlar şatafata, lükse, altına, paraya böylesine düşkünler işte.
Yine dünkü gazetenin manşeti:
“Bir barakada yaşayan beş çocuklu anne.”
Hurda toplayarak çocuklarının geçimini sağlamaya çalışıyor. Hurda toplamaya gittiğinde en büyüğü beş yaşında olan beş çocuğunu bırakıp gidiyor ve elektrik sobasının devrilmesiyle çıkan yangın beş çocuğun da hayatını yok ediyor.
İnsanlarımızın bir kısmı böylesine açlığın, yoksulluğun, işsizliğin pençesinde kıvranırken, bunlar böyle, halkımızın alınterinden gasp ettikleri, ülkemizin bağrını yağmalayarak gasp ettikleri servetle Firavun’lar, Nemrut’lar gibi saraylarda yaşıyorlar, halk umurlarında değil bunların. Her günkü gazetelerde böyle her gün yığınla haber çıkar.
Tüm bunlar, bu Tayyipgiller iktidarının normal yasalarla işleyen bir sermaye partisi, Parababası partisi olmadığını, tam tersine çıkar amaçlı mafyatik bir suç örgütü, bir çete olduğunu gösteriyor. Amerikan yapımı bir çete ve Türkiye’yi çökertmekle görevlendirilmiştir Amerikalı efendileri tarafından, devşiricileri tarafından. Ve o görevi yapmaktadırlar 22 yıldan bu yana.
İşte ekonomiyi çökertti, Ordunun yönetimini çökertti, Yargıyı çökertti, eğitimi çökertti, tüm devlet kurumlarını çökertti.
Hep söyledik, bir tek gün daha iktidarda kalabilmek için gözlerini kırpmadan Türkiye’nin tamamını satar geçer bunlar. Bunlar böylesine düşmandırlar ülkemize, vatanımıza, milletimize, halkımıza.
Ne yazık ki işte böyle bir çeteye, Yeni CHP’nin yani tersyüz edilmiş, tersine döndürülmüş CHP’nin soytarı, paçavra genel başkanı Özgür Özel, “yumuşama, normalleşme” adı altında hayat verdi, can verdi, kan verdi yerel seçimlerde, 31 Mart Yerel Seçimlerinde yere devrilmiş olan bunu yeniden ayağa kaldırdı ve ülkemizdeki soygununa, vurgununa, zulmüne devam etmesini sağladı.
İktidarı da, muhalefeti de Amerikancılık, NATO’culuk, vatan satıcılık, Amerikan uşaklığı ortak paydasında aynı yerdeler. Hep dediğimiz gibi, en dincisinden en milliyetçisine, en sağcısından en solcusuna kadar…
Ve ne diyoruz hep?
Farklı olan yalnız biziz. Kuvayimilliyeci Atalarımızın geleneğini, ruhunu, yolunu izleyen sadece biziz.
Kalın sağlıcakla…
14 Kasım 2024