Abdüllatif Şener, Tayyipgiller, Amerikancı burjuva siyasileri, akademisyenleri ve FETÖ üzerine…
Saygıdeğer Arkadaşlar;
Bu Abdüllatif Şener’in bir açıklaması olmuştu. Demişti ki; “Ak Parti’de benim dışımda herkes FETÖ’cüydü.”
Biz de her söylenene inanırız. Bunu da olduğu gibi doğru kabul ettik, pek çok konuşmamızda, yazımızda referans olarak gösterdik.
Fakat sonradan ortaya çıktı ki bu Abdüllatif Şener, 2008’de, (hani o zamanlar Tayyipgiller’in AKP’sinden ayrılmıştı ya, yeni bir parti kurma çalışmaları içindeydi) FETÖ Abant toplantılarını yaptığında o da toplantının yapıldığı otele geliyor. Öğle arasında o toplantıları düzenleyen platformun yöneticilerine bir teklifte bulunuyor.
Diyor ki; “Burada çok değerli arkadaşlar var. Bir konuşma yapayım onlara hitaben, öğleden sonra.”
Fakat o yıllarda tabiî iktidardaki Tayyipgiller’le iş tutuyor FETÖ’cüler. Abdüllatif Şener’e böyle bir imkan tanımanın Tayyip’i ve avanesini kızdıracağını düşünüyorlar, kendi açılarından haklı olarak. Ve kibarca reddediyorlar bunu.
Yani FETÖ’cülerle de iş tutacak FETÖ’cüler izin verse. Ve “Burada çok değerli arkadaşlar var”, diyor. Bunların hep söyleyegeldiğimiz gibi yivi seti yok. Yani alayı FETÖ’cü bunların.
Nitekim Hikmet Çiçek’in “FETÖ’nün Solcuları” adlı bir kitabı var. O kitapta bu Abant Toplantılarına katılanlar arasında Cemil Çiçek’in de adı geçer. Biliyorsunuz; Tayyip’in sonradan Adalet Bakanı ve Meclis Başkanı da oldu. Gene Hüseyin Çelik var, Tayyip’in Milli Eğitim Bakanı oldu. Mehmet Aydın var, Tayyip’ in Devlet Bakanı oldu. Ali Bebecan var, Tayyip’in Devlet Bakanı oldu. Abdulkadir Aksu var, Tayyip’in İçişleri Bakanı oldu. Ve Süleyman Soylu var Tayyip’in İçişleri Bakanı oldu. Yani bunlar FETÖ’yle kaynaşık durumdalar.
Sadullah Ergin de Ergenekon, Balyoz Operasyonları sırasında, bildiğimiz gibi, Tayyip’in Adalet Bakanıydı, işin yargı tarafını o yönetiyordu. FETÖ’cü, damardan…
Aziz Nesin’in yarı kaçık bir oğlu var Ali Nesin, Tayyipçi. Hikmet Çiçek’in anlattığına göre o da katılıyor toplantılardan birine.
Bu FETÖ, İblis tabiî. İnsanları devşirmede paranın ne denli etkin bir güç olduğunu çok iyi biliyor. Bu sebeple de Abant Toplantılarına katılanların ceplerine zarf içinde 2 bin dolar koyuyor. O toplantıya gelip de aynı zamanda orada tebliğ sunanların ceplerine ise bunun iki mislini, yani 4 bin doları zarf içinde koyuyor.
Ve şu sıralarda yine yıllardan beri olduğu gibi televizyonlarda hiç kimseyi beğenmeyerek Tarih satan bir profesör var: İlber Ortaylı. Şimdi o toplantılar hakkında bunun da şöyle bir güzellemesi var:
“Abant Platformu her yerde rastlanan bir toplantı değil. Garp toplumlarında da çok ters istikametten aydınların bir araya gelip her sene 3 gün boyunca tartışmaları pek rastlanır bir durum değil.”
Tabiî Batıda rastlanmaz.
Niye?
Batıda FETÖ gibi herkesi devşirip kucağına çeken bir CIA yönetimindeki tarikat yok, din derebeyliği yok. O yüzden rastlanmaz. Ama bunu kavrayamıyor ki zavallı profesörümüz.
Ve şöyle diyor:
“Son derece esaslı bir birliktelik bu platform.”
Bu İlber Ortaylı, biliyorsunuz, Pensilvanya hacılarındandır da, değil mi arkadaşlar?
Oraya gidip FETÖ’ye saygılarını, hürmetlerini, sadakatlerini sunan hacılardandır da. Bir televizyona çıktığında programcı sormuştu; “Pensilvanya’ya gittiniz mi?” diye.
“Gittim, ne olacak?” diye pıfkırarak cevap veriyor.
Ne olacak hacı?
Oraya gidenler ne oluyorsa sana da o olacak. Bunu bilmeyecek kadar ahmak mısın sen?
İşte profesörümüz de bu, arkadaşlar. Bunlar gerçek anlamda Tarihçi değil. Bunlar için Tarih; olmuş bitmiş olayların üst üste birikiminden oluşan bir yığındır. Yani bunların Tarih Biliminden anladıkları Birikim Bilimidir. Ama asla tarihsel olayları sistematik bir sıra içinde sebep sonuç ilişkileriyle birbirlerinden çıkageldikleri şekilde görüp, kavrayıp değerlendiren tarihçilerden değildir bunlar.
Tarihin canlı, organik bir bütünlüğü vardır. Tarihsel olaylar hiçbir zaman olmuş, bitmiş, orada kalmış, etkisizleşmiş olaylar değildir. Onlar, o canlı, sistematik bütünlüğün içinde devamlı etki etmeyi sürdürürler. Tarihi bu şekilde kavramaya biz “Tasnif (Sınıflandırma) Bilimciliği”, diyoruz ki gerçek Tarihçilik budur.
O bakımdan bunlar hiçbir tarihsel olayı bağlamında, sebep sonuç ilişkileri içinde, o tarihsel zincirin hangi halkasındaysa orada görüp, değerlendirip kavrayamazlar. Ancak tek tek tarihsel olayları ele alıp onları masal anlatır gibi anlatırlar; bunların tarihçiliği bu kadardır.
Bu FETÖ, herkesi devşirmek, safına çekmek ister. Böylesine hain bir CIA örgütü bu. Bize de bir teklifte bulundu. Tayyip’giller’le bozuşmuşlardı o zamanlar. FETÖ’nün damardan dergilerinden olan Aksiyon’dan arıyorlar İstanbul İl Yönetimini. İl Başkanımız Avukat Pınar Hanım, bir yetkiliyle görüşmek istiyoruz dediklerinde telefonu alıyor eline.
“Nedir mesele?”, diyor.
Diyorlar ki; “Çok iyi mücadele veriyorsunuz hükümete karşı, çok başarılı işler yapıyorsunuz.”
Eee?
“Sizi ziyaret etmek istiyoruz.”
Tabiî İl Başkanı arkadaşımız örgüt anlayışı açısından; “Yönetime, Merkeze ileteyim teklifinizi, değerlendirilir, size dönüş yaparım”, diyor.
Biz Başkanlık Kurulu olarak teklifi duyunca dedik ki İl Başkanımız Pınar Hanım’a, aynen şunu söyleyeceksin, FETÖ’nün damardan dergisinin yöneticilerine:
“Evet, biz Tayyip’giller’e karşı doğrudan açık, mertçe, yiğitçe bir mücadele veriyoruz. Fakat siz de Tayyipgiller kadar bu vatanın ve halkımızın düşmanısınız. Çünkü CIA Türkiye’yi BOP cehennemine götürmek için yolu temizlemek istedi. O süreçte önüne çıkabilecek engelleri bertaraf etmek istedi. İşte bu sebeple de Türk Ordusundaki Mustafa Kemal Gelenekli, Kuvayimilliye Gelenekli unsurların refleksini yok etmek ve onları etkisizleştirmek istedi. Bu sebeple CIA’nın programlaştırdığı ve yönettiği bu ihanet operasyonunda Tayyipgiller’le birlikte siz de yer aldınız. Tayyipgiller işin siyasi ayağını yönetti, siz de yargısal ayağını yönettiniz. Aynı oranda hainsiniz ve ülkemizin düşmanısınız. O bakımdan sizinle bizim bir görüşmemiz söz konusu olamaz.”
Arkadaşımız aynen bunları iletiyor. “Ya”, diyorlar (yani sırnaşıklar da bunlar) “bir çay içmek istemiştik sizinle.”
“Yok”, diyor arkadaşımız, “sizin gibilerle bizim içilecek bir çayımız yok, olamaz da.”
Ve görüşme sonlanıyor, arkadaşlar.
İşte namuslu tutum budur, işte onur budur, işte insan budur!.. Bir düşmanla görüşme, bir hasımla görüşme asla söz konusu olmaz bizim için. Onunla ancak savaşılır. Bizim anlayışımız, bizim ahlâkımız, bizim teorimiz bunu emreder bize.
Hep söyleyegeldiğimiz gibi; bizim dışımızda FETÖ’yle görüşmemiş, ona iş, ortak iş teklifinde bulunmamış bir siyasi hareket bulamazsınız. HDP’si de, Abdullah Öcalan’ı da, CHP’si de, MHP’nin Bohçalı’sı da hep FETÖ’ye övgüler düzmüştür. Tayyip’giller zaten tepeden tırnağa FETÖ’yle yıllar boyu etle tırnak gibi kaynaşıp iş tutmuşlardır birlikte. O bakımdan FETÖ ne kadar suça batmışsa, Tayyipgiller de aynı oranda suça batmıştır ve bu suçlarının hesabını da vereceklerdir.
Saygıdeğer Halkımız;
Hep söyleyegeldiğimiz gibi farklı olan yalnız biziz. Senin dertlerinle dertlenen, senin acılarına, senin dertlerine Kerem misali yanan sadece biziz. Bizi sonunda anlayacaksın sen de.
Kalın sağlıcakla.
19 Haziran 2023