Kaçak Saraylı Ortaçağcı Despot ve çıkar ortakları…

08.08.2022
346
A+
A-

Kriminolog Cesare Lombroso’nun “Criminal Man” adlı kitabından fırlayıp gelmiş tiplerden biri olan, Tayyip nam Hafız’ın Sözcüsü İbrahim Kalın, tam da kendisine yakışan bir açıklamada bulundu iki gün önce, Balıklı Rum Hastanesindeki yangını konu edinen.

Hepimizin bildiği gibi aynen şunları söyledi:

“Sebebi henüz tespit edilemeyen nedenden dolayı Zeytinburnu Balıklı Rum Hastanesi’nde yangın meydana geldi. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla olaya müdahale edildi.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/haftanin-sozu-ibrahim-kalindan-geldi-balikli-rum-hastanesindeki-yangin-cumhurbaskanimizin-talimatlariyla-sonduruldu-567645h.htm)

Dünyada sanırız hiçbir krallıkta, sultanlıkta, şahlıkta, padişahlıkta böylesine bir kullaşma, böylesine bir uşaklaşma görülmez günümüzde…

Bir hastanede yangın çıkıyor, o işle birincil derecede görevli olan Belediyeye bağlı İtfaiye Teşkilatı hızla olaya müdahale edip yangını söndürüyor. Yangın ihbarı alır almaz İtfaiye zaten herhangi bir makama, amire danışmadan en hızlı şekilde olay yerine intikal edip yangını söndürmekle görevlidir.

Şimdi matematiksel kesinliğe sahip bu görev tanımı ve anlayışı içinde herhangi bir yere danışıp oradan onay gelmesini beklemesi, kendi varlık sebebiyle çelişir.

Türk İtfaiyeciliği, 1714 yılında Tulumbacılar adıyla Yeniçeri Ocağına bağlı olarak kurulmuştur. O tarihten beri de yangın ihbarı aldığında anında, hiç kimseden onay alma gereksinimi duymadan en hızlı şekilde olaya müdahale etmeye çalışmıştır.

Tayyip’in Sözcüsü olan vatandaşın bu hazin açıklamasına pek çok aydın, yazarçizer; “Yuh artık yahu, bu kadarı da olmaz!” diyerek tepki gösterdi. Aslında ortada şaşılacak bir durum yok bizce. En tepede bulunan şahıs, zaten önceki açıklamalarımızda da kanıtlarıyla ortaya koyduğumuz gibi, mental olarak dağılmış durumda. Zincirleme psikolojik rahatsızlıklara sahip. Koleksiyon yapmış neredeyse. Narsistik Kişilik Bozukluğu, ondan kaynaklanan Hubris Sendromu, Mitomani ve Kriminal Psikopatlık… Bizim tespit edebildiğimiz, ruh sağlığıyla ilgili hastalıklarıdır Tayyip’in bunlar.

Şimdi böyle bir vatandaşın emri altında çalışanların da ruh sağlıklarının yerinde olmasını beklemek saflık olur. Bu Tayyipgiller’in alayı zihin hasarlı kriminal tiplerden oluşmaktadır.

Medyada yazdığına göre, hemşehrisi Mesut Yılmaz Tayyip’in kallavi elemanlarından Milyar Ali’ye (Binali Yıldırım’a) diyor ki sağlığında; “Hükümetiniz tek kişi tarafından yönetiliyor. Ve pek çok yanlış yapıyorsunuz. Erdoğan’ı uyarın. Bütün kararları ona bırakmayın.”

Milyar Ali aynen şu karşılığı veriyor:

“Erdoğan sadece İsmail Kahraman’ı dinler. Onu da en fazla beş dakika…”

İşte böyle bir tiptir Kaçak Saraylı Tayyip Hafız. Kafası kızdı mı tokat manyağı yapar Bakanlarını bile. Eski Spor Bakanı Suat Kılıç’a yaptığı gibi. Yine kafası kızdığında “Gel konuşalım” diye makamına davet eder eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ı. Adam daha kapıdan adımını atar atmaz da yeğeni Ali Erdoğan şefliğindeki koruma ordusu anında yere indirirler. Boylu boyunca uzatırlar yere. Tayyip gelip ayağıyla kafasına basar. “Ulan söylediklerinin hepsini geri alan ve benden de özür dilediğini içeren bir açıklama yapacaksın”, der. Şafak atar E. Bayraktar’da. “Tamam”, der mecburen. Direnecek cesareti yokmuş.

Ne demişti 17-25 Aralık Geriz Patlaması sonrasında Erdoğan Bayraktar?

“Ben yaptığım her şeyi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda yaptım. Ben istifa ediyorum. Fakat milletimizin rahatlaması için Erdoğan’ın da istifa etmesi gerekir.”

İşte çıkıp bu sözlerini inkâr etti, yalayıp yuttu E. Bayraktar. Canının bedeli olarak bu onursuzluğu yapabildi…

Fakat aradan 8 yıl geçtikten sonra bile halktv.com.tr yazarı Fikret Bila karşısında aynen şunları söylüyor:

“8 yıldır boğazımda bir düğüm var. Ne içersem içeyim bunu yutamıyorum, sindiremiyorum içime.”(https://www.odatv4.com/siyaset/erdogan-bayraktar-dan-yeni-cikis-8-yildir-bogazimda-bir-dugum-var-209883)

Sindiremezsin Hafız…

Yaşamı onurdan daha önemli görürsen ve onurun önüne koyarsan, işte öyle olur…

Toprağa düşünceye kadar boğazında kalacak o düğüm senin…

Tayyip’in mental hastalıklarını anlatmıştık, yukarıda da belirttiğimiz gibi. O hastalıklara sahip kişiler çevrelerinden devamlı kendilerinin yüceltilmesini beklerler. Öylesine yüceltilmesini ki; dünyada onun gibisinin bir eşinin benzerinin bulunmadığını, hatta onun yeni bir peygamber olduğunu ve hatta onun Allah mertebesinde olduğunu söylemesini beklerler, ihsas ederler yakın çevrelerine. Bu beklentileri karşılandığı oranda da mutlu olurlar. Karşılanmadığında ise çılgına dönerler ve saldırganlaşırlar. Ağızlarından hakaret ve küfür, patlamış gerizlerden fışkıran sıvılar gibi fışkırır, saçılır etrafa…

İşte bakın, yakın çevresi onun bu beklentilerini nasıl onu hoşnut edecek biçimde yerine getiriyor:

“AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan: “Erdoğan Allah’ın tüm vasıflarını üstünde toplayan bir lider.”

“AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser: “Erdoğan ikinci peygamberdir.”

“AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin: “Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir.”

“Atılgan Bayar: “Halife-i ruyi zemin.”

“AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral: “Erdoğan için her gün 2 rekât şükür namazı kılınmalı.” (https://onedio.com/haber/erdogan-sevgisinin-costugu-9-fantastik-aciklama-412975)

Bunlar bir de Müslüman olacaklar, değil mi arkadaşlar?

Oysa hepimizin bildiği gibi İslami açıdan bu sözlerin tamamı şirktir, Allah’a eş koşmaktır. Bunları söyleyenlerin de, eğer söylenen yani Tayyip bunlara itiraz etmiyorsa, ki etmemiştir, tamamı dinden çıkmış sayılır. Tayyip’in itiraz etmesi bir yana, tam tersine, çevresinden devamlı böyle akıl, mantık, vicdan ve din dışı övgüler duymak ister.

Bu ve benzerlerinin yanında TR-326 kod numarasıyla CIA’da kaydı bulunan, Stratfor Belgelerinde yine bu kod adıyla ismi geçen İbrahim Kalın’ın iki gün önceki açıklaması çok ılımlı kalır…

Ne diyor Kalın Efendi?

“Cumhurbaşkanımızın talimatıyla olaya müdahale edildi.”

Yani Tayyip’in talimatı olmasa olaya müdahale etmeyecek kimse…

Yangını da Tayyip söndürtmüş oluyor, Kalın Hafız’a göre…

İşte tepede zihni açıdan dağılmış bir diktatör tüm pervasızlığıyla zulmünü dayatırken, onun altındaki avanelerinin de elbette böylesine kul köle olması gerekir. Başka türlüsüne tahammülü olmaz Tayyip’in.

Aslında bunların alayı acınası durumdaki vatandaşlardır bizce. Birinci Yüzyıl’da yaşamış Romalı düşünür Publilius Syrus der ki; “En sefil hayat, başkalarına bağımlı olan hayattır.”

Tayyipgiller’in tüm yerli avanesi kime bağımlıdır?

Kaçak Saray’da mukim Tayyip nam Hafız’a.

O kime bağımlıdır?

Devşiricisi, efendisi, oynatıcısı CIA’nın, Pentagon’un, Washington’un şeflerine.

Yani bunların hiçbiri özgür iradeleriyle düşünüp davranamaz.

Yani özetçe, Yoldaşlar; heder edilmiş, boşa götürülmüş hayatlardır bunlarınki. Sadece kendilerine kötülük etmiyor bunlar. Eşlerini, çoluk çocuklarını, yakın çevrelerini de çürütüp insanlıktan çıkarıyorlar, kendilerine benzetiyorlar…

Böyle bir şefin ve böyle bir ekibin, aslında mafyatik, çıkar amaçlı bir suç örgütü olan AKP’giller’in yönettiği ülke ne olur?

Tabiî ki tüm altyapısı ve üstyapısıyla çöker. İnsanları işsizlik ve pahalılık cehenneminde yanar kavrulur. Kuru ekmeğe, kuru soğana, yavan patatese muhtaç olur insanlarımız. Halkımızın yarıdan fazlasının aylık geliri, oturdukları evin kirasını bile karşılamaya yetmez haldedir şimdi.

Ülkede sınır filan kalmamıştır. 10 milyonu aşkın Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Pakistanlı doldurmuştur şehirlerimizi, kasabalarımızı. Onca medeniyete bin yıllar boyu başşehirlik yapmış İstanbul’umuzun en ünlü meydanı bile, ona bağlı İstiklal Caddesi bile yabancıların işgali altındadır artık. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları neredeyse oralara gidemez olmuştur. El Kaide’sinden, El Nusra’sından, IŞİD’cisinden, Selefi’sinden, Vahabi’sinden ne kadar Ortaçağcı, cihatçı örgüt varsa hepsini getirip Türkiye’de üstlendirmiştir. İktidarının devamını onların varlığında görmektedir artık.

Yine Ege’de 20 Adamızı kendi elleriyle Yunanistan’a peşkeş çekmiştir bunlar, ABD’li ve AB’li efendilerinin buyruğunu yerine getirmiş olmak için. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıma uğratmak için ABD ve AB Emperyalistleri tarafından devşirilip doktrine edilip devletin başına çöktürülmüştür.

Bu çıkar amaçlı kriminal örgüt, Türkiye’nin en ağulu düşmanıdır. ABD-AB Emperyalistleri düşmandır bize. Fakat onlar dışımızdadır. Onların düşmanlıkları görülebilmektedir, sağlıklı düşünebilen insanlar tarafından. Fakat içimizdeki bu hainler güruhu kendilerini bizden göstermekte ve de en koyu dindarlar olarak pazarlamakta çok mahir oldukları için cahil, bilinçsiz insanlarımızı kolayca kandırıp tuzaklarına düşürebilmektedirler, peşlerine takabilmektedirler. O bakımdan Türkiye Halkının en tehlikeli ve en ağulu düşmanı bunlardır. Bunlardan kurtulmak, Türkiye için hayati anlamda beka sorunudur. En ivedi, en vazgeçilmez, en önde gelen görevdir, Gerçek Vatanseverler, Halkseverler için… Devleti bütün kurumlarıyla yıkıp kendi Ortaçağcı Muaviye-Yezid Dincisi devletlerini inşa etmektedirler bunlar.

Tayyip’in devlet kurumlarına getirdiği insanların niteliklerine bakıp şaşırmaktadır bazı iyi niyetli ama saf insanlarımız. Oysa şaşılacak hiçbir yön yok, bunların yaptıklarında. Adamlar 20 yıldan bu yana İblisçe bir sinsilikle kerte kerte aşındırarak az çok Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıktılar. Ve onun yerine kendi Ortaçağcı Din Devletlerini oluşturuyorlar, olanca hızlarıyla. Tabiî bu arada ne Anayasa bıraktılar ne yasa. Hepsini dümdüz edip geçtiler ya da hepsini çöpe atıp gittiler. Öylesine pervasızlaştılar ki artık, Ortaçağcı olmayan hiç kimseyi devlet kurumlarında görmek istememektedirler.

Yine saf ve iyi niyetli insanlarımız; “liyakat gözetilmiyor”, filan diye serzenişte bulunuyor. Bilmiyorlar ki bunlarda bir tek liyakat ölçütü vardır, o da sağlam Ortaçağcı ideolojiye mensubiyetini ispatlamış olmak. Aradıkları tek liyakat budur. Sen Afganistan ya da Suudi benzeri bir Ortaçağ din devleti kurmak istersen, elbette senin için en muteber, en güvenilir, en değerli insanlar Ortaçağcılığı yüzde yüz kesinleşmiş ve bunu ispatlamış olan insanlar olacaktır.

Tabiî Muaviye-Yezid Dinciliğinin hüküm sürdüğü günümüz devletlerinde ve hatta Tarihte görülen örneklerinde hukuk da yoktur, ahlâk da yoktur, namus da yoktur, insani ve vicdani değerler taşıyan devlet adamları da yoktur. Böyle devletlerin ekonomileri de batmış durumdadır. Halkları işsizlikten, yoksulluktan, açlıktan, sefaletten inlemektedir. Bilimin de düşmanıdır bunlar, bildiğimiz gibi arkadaşlar. Bilime düşman olduklarından üretimi de çökertip bitirir bunlar.

Zaten bunların temsilciliğini yaptıkları sınıf olan Antika Tefeci-Bezirgan Sermaye Sınıfı, ilk ortaya çıkmış olduğu 6 bin yıl öncesinin Sümer’inden bu yana üretimle hiç ilgilenmemiştir. Onun bütün derdi ticarettir. Yani üreticilerle tüketiciler arasında aracılık etmek, vurgun vurmaktır. Tayyipgiller’in tarımı da sanayiyi de bitirmeleri, işte bu sınıf karakterlerinden kaynak alır. Üretime hiç ilgi göstermeyip aşırı vurgun peşinde yani kamu malı hırsızlığı-yağması peşinde koşunca bunlar; ülkenin ekonomisi 20 yılda iflas noktasına getirilmiş oldu. Ülkenin parası yabancı paralar karşısında pula döndü. Enflasyon yani sürekli artan hayat pahalılığı insanlarımızı canından bezdirdi, yaşamaktan vazgeçer hale getirdi…

Bunlar Türkiye’yi asla başka bir yere götüremezdi. Eninde sonunda götürecekleri çıkmaz daha doğrusu düşürecekleri uçurum burası olacaktı.

Biz bunlar ilk iktidara geldikleri andan itibaren bunların ne mal olduklarını çok açık biçimde gösterdik halkımıza. Bu insanlık düşmanı, asalak, vurguncu sınıfın Türkiye’yi ele geçirmesinin eninde sonunda ülkemizi uçuruma sürükleyeceğini anlattık.

Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, bunların sınıf karakterini 70 yıl öncesinden çözümlemiştir ve ortaya koymuştur. İşte kanıtı:

“Türkiye’de “kozmopolit” olma bakımından Finans-Kapitale tıpatıp uygun ve çarkla dişli gibi iç içe gelen tek bilinçli ve kasıtlı sosyal sınıf Tefeci-Bezirgân sınıfıdır. Çünkü bu sınıf oldu olasıya modern “MİLLET” karakterini bilmemiş ve tanımamıştır. İlk Mekke ve Medine kentlerinden beri Antika Toplumun kutsal “ÜMMET” düzeyini yaşamaktadır. Ümmetçiliği aşamadığı için, kendiliğinden “VATANSIZ” ve “MİLLETSİZ” olan Tefeci-Bezirgân sınıfı, ister istemez 1300 yıllık Hilafet ve Saltanat düşkünlüğüne bağlıdır. Saltanatı kendi toprağının devletçiliğinde bulamadığı gün, Finans-Kapitalin uluslararası yapısına giren yerli şubesini başına taç etmekte sakınca bulmaz. O zaman gözünü kırpmaksızın bütün kasaba eşraf ve agavatını Türkiye devrimci güçlerine karşı, Sen Bartelmi katliamlarına taş çıkartan, kana susamış eğilimiyle Haçlılar Seferi açmış durumda buluruz.

“Bu durum, Türkiye’de hayli sol ve sosyalist edebiyatı, kitaplarda okumuş, millete “turist bakışlı” kimseleri şaşırtmaktadır. Bu kimseler formüllerini biraz gözü kapalı ezberledikleri bir MODERN KAPİTALİST SINIF” önünde bulunuyormuş izlenimine aldanırlar. Bir avuç Finans-Kapitalist ile ülke düzeyine yaygın fakat yeri geçmiş çağlarda duran Tefeci-Bezirgân sınıfının kaynaşması bu izlenimi “Hafız-ı Kapital” olanları kolayca aldatabilir. Aldanılmamalıdır.” (Hikmet Kıvılcımlı, Türkiye’de Sınıflar ve Politika, Derleniş Yayınları, s. 20)

 

Saygıdeğer arkadaşlar;

İşte bu azgın sömürücü, talancı, hak hukuk, adalet, vicdan, namus, ahlâk, insanlık bilmez Antika sınıf, 2002’den beri kayıtsız şartsız iktidardadır, Tayyipgiller görünümü altında.

Son birkaç günün olaylarına bir bakarsak, 1 milyon 600 bin gencimizin emeklerini, umutlarını, hayallerini çaldı bu kamu emeği hırsızları, son KPSS skandalıyla. ÖSYM eski başkanı Halis Aygün neciymiş arkadaşlar?

MHP’li…

MHP nedir?

CIA yönetimindeki Süper NATO’nun-Gladyo’nun-Kontrgerilla’nın Türkiye’deki siyasi parti adı altındaki paramiliter örgütü…

Tayyip bunu görevden aldı, değil mi günah keçisi bulma babında.

Yerine kimi getirdi?

Bayram Ali Ersoy adlı başka bir Ortaçağcıyı.

Bu neci? Ya da hangi Ortaçağ din derebeyliğine bağlı?

Geçenlerde dünyaya veda eden Mahmut Ustaosmanoğlu şeyhliğindeki İsmailağa Tarikatı ve Cemaatine…

Bakın ne diyor bu Bayram Ali Hafız, bu tarikat ve şeyhini överken:

“Allah cc yoluna, İslam yoluna, Ehli Sünnet yoluna adanmış koca bir ömür. Şahidiz ya rabbi, şahidiz ya rabbi. Vazifesini hakkıyla yaparak bu dünyadan göçtü Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri rabbim sana rahmet eylesin, habibine komşu eylesin gül yüzlü efendim.”

İşte Hafız’daki anlayış bu…

Adam kafayı yakmış. Şimdi bilim, bu adama hani halkımızın amiyane deyişiyle “soksanız bile geçmez.” Böylesi insanların çağdaş dünyayı ve toplumu görmesine, anlamasına, kavramasına imkan var mı arkadaşlar?

Hafızlar çakılıp kalmışlar Muaviye-Yezid Çağına. İşte gençlerimizin geleceği böylesi vatandaşlara emanet edilmiş durumdadır arkadaşlar, ne acıdır ki…

Yine dünün bir haberiydi sanırız. Şu faciaya bir bakar mısınız?

“Geyve’de bir camide imamlık yaparken ‘Zekat Fonu Örneği’ başlıklı akademik tezi sonrası iktisat anabilim dalında doktor unvanı alan Niyazi Gümüş, Milli Savunma Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak atandı.” (https://www.odatv4.com/guncel/zekat-fonu-teziyle-msu-nde-hoca-olan-imam–246818)

Subaylarımızın yetiştirilmesi de artık işte böylesi Hafızların eline kalmış durumdadır, arkadaşlar…

O sözde akademinin şefi Erhan Afyoncu adlı Hafız da bu imamdan farklı değildir, Ortaçağcılık konusunda.

Peki askeri okullara girecek öğrencilerin seçimini kim yapıyordu?

Mehdi bekleyen Adnan Tanrıverdi’nin SADAT’ıyla onun kardeş örgütü ASSAM, değil mi?

“HARP OKULUNDA 3 YIL GÖREV YAPTIM”

“Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği’nin (ASSAM) Başkan Yardımcısı ve SADAT kurucusu Gürcan Onat da Odatv’nin sorularına yanıt verdi.

“Öncelikle SADAT ekibinde olmadığını belirten Gürcan Onat, “SADAT ekibiyle alakam yok. SADAT kurulurken ben de cüzi bir miktar hisse verdim” dedi.

“Harp Okulu mülakatlarında görev aldığını Odatv’ye açıklayan Onat şunları anlattı:

“Mülakatlar 2020 yılının sonun kadardı. 15 Temmuz kalkışmasından sonra emekli subaylar çağırıldı. Bu uygulama 2020 yılına kadardı, üç yıl görev yaptım. 2021’de eskiye dönüş yapıldı. Milli Savunma Bakanlığı kendi bünyesinden oluşturduğu ekiple mülakatları yapıyor.” (https://www.odatv4.com/guncel/sadat-baskani-adnan-tanriverdi-odatv-ye-konustu-harp-okullari-mulakatini-3-yil-sadat-yapti–218647)

Askeri okullar da dahil olmak üzere bütün devlet kurumlarına kadroların yerleştirilmesini belli oranda da olsa sınavsız olarak kim yapıyordu, arkadaşlar?

Bilal’in TÜGVA’sı…

İşte onun da kanıtı ortada:

“Eski TÜGVA yöneticisinden itiraflar: ‘Millet Kütüphanesi’nde çalışanların hepsi TÜGVA’lı, özellikle Adalet Bakanlığı’na yerleşiyorlar’

“TÜGVA belgeleri tartışılmaya devam ediyor. 1,5 sene TÜGVA’da yöneticilik yapan Tamer Özsoy, vakfın il binalarını belediyelerden bedelsiz olarak tahsis ettiğini, özellikle Adalet Bakanlığı’nda kadrolaştığını, bekçi alımlarında ciddi bir rol oynadığını örneklerle anlattı. Özsoy ayrıca ‘Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi’nde çalışanların hepsi TÜGVA referanslarıyla oraya yerleşen kişiler’ dedi.

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) birçok kamu kuruluşuna, TÜGVA’lı yüzlerce kişiyi yerleştirdiği, vakfın il temsilciliklerini belediyelerden, valiliklerden tahsis yoluyla aldığı belgeler ortaya çıktı.

“Belgelerin ortaya çıkmasının ardından vakıf içindeki ilişkiler tartışmaya açıldı. 2018-2019 yılları arasında 17 ay boyunca TÜGVA Van İl Temsilcisi olan Tamer Özsoy, Twitter hesabı üzerinden şu paylaşımda bulundu:

“‘Geçmişte TÜGVA’da yöneticilik yapmış biri olarak söylüyorum ne yazık ki hepsi doğru. Vatan millet Sakarya diyerek neler yapılıyor neler. Bu daha bir kısmı. Genel merkez de kurulan şirketten haberiniz var mı?’

“(…)

“Özsoy, TÜGVA’lıların devlette birçok yerde kadrolaştığından bahsederken özellikle Adalet Bakanlığı’na önem verildiğini dile getirdi: “Adalet Bakanlığı’nda 100’ün üzerinde, sadece benim tanıdığım TÜGVA’lı var. Bu isimler vakıf üzerinden buralara getirildiler. Emniyet’te ne kadar var bilmiyorum ama bekçi alımlarında da TÜGVA’nın çok ciddi bir rolü olduğunu biliyorum.” (https://www.gercekgundem.com/guncel/305950/eski-tugva-yoneticisinden-itiraflar-millet-kutuphanesinde-calisanlarin-hepsi-tugvali-ozellikle-adalet-bakanligina-yerlesiyorlar)

Evet, arkadaşlar; işte Tayyipgiller’in aradığı liyakat bu…

Ne kadar meczuplaşmış bir Ortaçağcı olursanız onlar için o kadar iyisiniz, o kadar makbulsünüz, o kadar işe layıksınız demektir…

Hep söylüyoruz ya; Türkiye’de artık tıpkı Nazi Almanya’sı gibi İkili Devlet var. Birincisi, yirmi yıldan bu yana aşındırıla aşındırıla, darbe üstüne darbe yiye yiye çökertilmiş, kısmen de olsa Laik Türkiye Cumhuriyeti. İkincisiyse birincisinin enkazı üzerine hızla inşa edilmekte olan Ortaçağcı Faşist Tayyipgiller Din Devleti…

Hal bu olunca, Türkiye’de hemen her gün olup biten trajedi boyutlarındaki yıkım olayları şaşırtıcı olmuyor bizim için. Bunlar başka türlüsünü yapamazlardı. Doğaları elvermez başka türlü oynamalarına. İşte bu sebepten yine hep diyoruz ya; bunlar asla iflah olmazlar, bunları ancak toprak ıslah eder, diye…

Evet, aynen öyledir…

Fakat çağdaş dünyada Türkiye gibi bir ülkede bunlar daha uzun süre saltanatlarını sürdüremezler. Yolun sonuna kesinkes geldiler artık.

Yıkılacaklar…

Kaçak Saray’ları da başlarına çökecek…

Kaçmalarına izin vermemek gerekir. Gerçi trilyonları bulan aşırdıkları kamu mallarını önemli oranda yurtdışına kaçırdılar; İngiltere’sinden Malezya’sına, Katar’ına, İsviçre’sine kadar…

Endişelendiğimiz bir durum da işin bu yönüdür. Tıpkı Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında başta İngiltere gelmek üzere Batılı Emperyalistlerin Rus Oligarkların oralara kaçırmış olduğu 1,5 trilyon dolarlarına çöktüğü gibi, Tayyipgiller avanesinin de yurtdışına kaçırıp oralarda istiflediği, halkımızın alınterinden oluşan ve miktarı trilyonları bulan paralarımıza el koymaya kalkışacaktır aynı Batılı Emperyalist Çakallar.

 

Saygıdeğer arkadaşlar;

İşte hallerimiz böyle…

Fakat Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda olduğu gibi bu felaketli günlerden de bu yıkım, soygun ve ihanet günlerinden de sağ salim çıkmayı başaracaktır bu ülke ve halkımız. Asla umutsuz, karamsar değiliz.

Savaşıyoruz, savaşacağız ve sonunda mutlaka biz yeneceğiz!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

8 Ağustos 2022

Nurullah Ankut

HKP Genel Başkanı

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz