105 yıl önce Mustafa Kemal ve Kuvayimilliyeci Atalarımızın kanları, canları pahasına yarattıkları aydınlığı ABD Devşirmesi AKP’giller Ortaçağ karanlığında boğmak istiyorlar

22.04.2025
35
A+
A-

105 yıl önce kuruldu Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza Genelkurmaylık yapan Büyük Millet Meclisi. Ankara Ulus Meydanı’ndaki o görkemli binasından yönetildi, dünyada ilk olarak zaferle taçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız. “Gazi Meclis” adını da boşa almadı. Çünkü o Meclis:

İçinde bulunduğumuz durumda yapmak istediğimiz şey, ne askerlik açısından, ne de başka bir açıdan açıklanabilir. Ancak her şeye rağmen, yurdumuzu kurtarmak, özgür ve uygar bir Türk devleti kurmak ve insan gibi yaşamak için bunu yapacağız. Başaramazsak, bir kuş gibi düşmanın avucu içine düşecek ve aşağılayıcı, şerefsiz bir yaşama katlanacak yerde atalarımızın çocukları olarak, dövüşerek ölmeyi seçeceğiz”, diyen Mustafa Kemallerden oluşmuştu.

İşte o Gazi Meclis; vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkmayan, sonunu düşünmeyen kahramanların, Mustafa Kemal’lerin, İsmet İnönü’lerin eseridir.

O Gazi Meclis, Sivas Kongresi’nde; “Vatan ve milletin saadet ve selametinden başka hiçbir kişisel amaç izlemeyeceğim”, diyen kahramanların eseridir.

O Gazi Meclisin kurulmasına önderlik eden Mustafa Kemal; Emperyalist Yedi Düvelin kuklası olmuş Hain Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların idam fermanı başında sallanırken, ölüm korkusuna kapılıp savaşmaktan geri durmadı. Kendi canını, emrindeki kınalı kuzularının, silah arkadaşlarının canından değerli görmedi. Osmanlı’nın küllerinden Modern Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasının ilk adımı olan Gazi Meclis işte bu çelik iradenin, cesaretin, yiğitliğin ürünüdür.

Bu çelik gibi sağlam iradenin, bilinçli olmanın, şaşmaz kararlılığın, başarıya olan inancın yansımasıdır şu sözler ve Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı zaferle taçlandıran da bu sözlerde simgeleşen iradedir:

Mustafa Kemal’e,

“Ordu yok” dediler, kurulur dedi.

“Para yok” dediler, bulunur dedi.

“Düşman çok” dediler, yenilir dedi.

Ve Mustafa Kemal önderliğinde Kuvayimilliyeci Atalarımız, elbette tek müttefikimiz olan Lenin’in önderliğindeki Sovyetler’in büyük ve unutulmaz yardımlarıyla da başardılar. Osmanlı’nın küllerinden Modern Laik Cumhuriyet’i bizlere miras olarak bıraktılar. Emperyalist Yedi Düvelin gururlarını kırdılar, mazlum halklara örnek oldular, umut oldular. Yenilmez sanılan, işgal ettikleri topraklardan kovulamaz denilen Emperyalist Haydutların, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyen bir önderin arkasında kenetlenmiş bir halkın gücüyle yenilebileceğini, kovulabileceğini tüm dünyaya gösterdiler. Mustafa Kemal ve Kuvayimilliyeci Atalarımız; bütün Gerçek Vatanseverlerin, Halkseverlerin dillerinde yankılanan, gelecek kuşaklara aktarılan bu destansı mücadeleleriyle, Emperyalist Haydutlara ruhlarını gönüllüce satmış yerli işbirlikçilerin yarattığı karanlığı bir güneş gibi yarıp aydınlattılar bu toprakları.

Ama ne acıdır ki, Kuvayimilliyeci Atalarımızın kanları, canları pahasına kurdukları Türkiye Cumhuriyeti, 105 yıllık süreçteki en karanlık günlerini yaşıyor. Kuvayimilliyeci Önderlerimizin yarattığı aydınlık; Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Ali Kemal’lerin, Dürrizade Abdullah’ların torunları Ortaçağcı AKP’giller tarafından karanlıkla boğulmak isteniyor.

Öyle bir karanlık noktada ki ülkemiz; Mustafa Kemal’in kurduğu Laik Cumhuriyet’in koruyucusu ve kollayıcısı Türk Ordusu’nda, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye haykıran, Halkımızın umutlarını yeniden yeşerten, Gerçek Vatanseverlerin göğsünü kabartan genç kadın-erkek subaylarımız cezalandırılıyor artık.

Ne diyordu Mustafa Kemal?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, yaşam ve geleceğini biricik amaç bildiği halkını emperyalizm ve kapitalizmin tahakküm ve zulmünden kurtararak yönetim ve egemenliğimizin gerçek sahibi olmakla amacına ulaşacağı kanısındadır.”

Peki, bugün 23 Nisan 2025’deki Meclis, Mustafa Kemal’in çerçevesini çizip amacını ortaya koyduğu Meclis midir?

Maalesef Hayır. Dikmen Sırtlarında bulunan bu Meclis Türkiye’nin egemenliğine tasallut eden, insan soyunun başdüşmanı ABD ve AB Emperyalist Çakallarına hayır diyemeyenlerin, o haydutlara hizmet etme ortak paydasında buluşanların Meclisidir.

Ne kahredici bir durum; bir CIA Ajanı “Biz Meclisin her yerindeyiz” diyor ama bu Meclis buna karşı bir şey yapmıyor.

Ülkemiz ABD ve AB Emperyalist Haydutları tarafından dört bir taraftan kuşatılmış durumda. Ege bir Yunan gölüne dönüştürülüyor. Mavi Vatan diye bir şey kalmadı, bizim karasularımız bize yasak. ABD ve AB Emperyalist Haydutlarının, Siyonist İsrail’in gemileri doğalgaz, petrol çıkartıyorlar, bizim karasularımızda. Kıbrıs Amerikancı AKP’giller eliyle Yunanistan Devletine peşkeş çekiliyor. Adım adım sınırımızda, Ortadoğu’da ABD Emperyalist Hayduduna petrol bekçiliği yapacak Müslüman İsrail yani Pekekistan yaşama geçiriliyor.

Ne büyük bir acıdır ki; dört bir taraftan kuşatıldığımız bu karanlık günlerde, iktidarda AKP’giller gibi Ortaçağcı, vatan, millet ve halk düşmanı, çıkar amaçlı bir suç örgütü bulunmaktadır. Bu karanlık; insan soyunun başdüşmanı ABD Emperyalist haydudu tarafından üretilmiş muhalefetle, en sağından en soluna Alaycı Kuşlar ile daha da koyulaşıyor.

Ve yine Gerçek Vatanseverlerin canını acıtan bir durumdur ki; 105 yıl önce Kuvayimilliyeci Atalarımızın ölümü göze alarak kurdukları Gazi Meclisin Genelkurmaylığında verilen Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle kurulan Laik Cumhuriyet; bu iktidar yani ABD yapımı Ortaçağcı AKP’giller iktidarı tarafından yere serilmiş durumda. Bugün Türkiye’de, tıpkı Nazi Almanya’sında olduğu gibi “İkili Devlet” vardır: Bir tarafta can çekişen, kolu kanadı kırılan Laik Cumhuriyet, diğer tarafta AKP’giller’in günbegün inşa etmekte oldukları Ortaçağcı Faşist Din Devleti. Dolayısıyla şu anda ülkemizde işlevini yitiren, sadece göstermelik bir Meclis vardır.

Kahrolası acı gerçekliğimizi Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut dile getiriyor:

“BOP çerçevesinde Türkiye’nin de en az üç parçaya bölünmesini ve bunun hayata geçirilmesini, halkımıza benimsetmeye ve giderek hazmettirmeye çalışıyorlar elbirliğiyle, iktidarıyla muhalefetiyle.

“Daha önce de defalarca ne dedik?

“Meclisteki namuslu gerçek anlamda Kuvayimilliyeci atalarımıza sahip çıkan, Kuvayimilliye geleneğini savunan, Türk’ü, Türk milletini, Laik Cumhuriyeti savunan vekillerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez, dedik. Aynen durum bu.

“Ve ülkemiz Mütareke günlerinden bile çok daha zifiri karanlık günlerden geçiyor; ne yazık ki, halkımız da kan uykularında uyumaya devam ediyor. Bu Amerikan kuklalarının, bu Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarının içyüzlerini göremiyor, gidişin farkına varamıyor.”

Bugün Yeni Sevr’in adı olan Büyük Ortadoğu Projesi’ni boşa düşürmenin, onun “Kan Sınırları” haritasını parçalayıp atmanın, vatanımız ve halkımız üzerinde oynanan oyunları bozmanın, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı dünyada ilk olarak zaferle taçlandırma onurunu taşıyan halkımıza reva görülen rezil çemberi kırmanın, Ortaçağ karanlığına doğru gidişe dur demenin yolunu yine Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut ortaya koyuyor:

Biz bir tek şey istiyoruz halkımızdan: Anlaşılmak. Bizi anlamazsan bunların binbir oyunuyla, binbir yalanıyla nasıl başa çıkabilirsin?

“Çok netçe biliyoruz ve inanıyoruz ki Türkiye’de namuslu olmanın ve gerçek solculuğun, devrimciliğin birinci şartı, bu düşman cepheyi aynen bizim gibi görmek, kavramak, ona karşı savaşta mevzi almaktır.”

Her şey Halkımızın bir uyanış ihtilali ortaya koymasına bağlı. Halkımızın; iktidarın, üretilmiş muhalefetin, her tarafı kaplamış Alaycı Kuşların binbir oyunuyla, binbir yalanıyla baş edebilmesi için:

Sadece bir çay içimlik süreyi dinlenmek olarak gören ve kendini alevin kalbine atan Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’yı,

Hikmet Kıvılcımlı Usta’dan Bayrağı devralan ve özel yaşamını parantez içine alarak 1967’den bugüne heyecanını, umudunu, inancını, kararlılığını, savaşkanlığını, Vatan ve Halk düşmanlarına karşı hep bilediği hıncını bir an olsun kaybetmeden mücadele eden Gerçek Devrimci-Gerçek İnsan Nurullah Efe Ankut’u ve Yoldaşlarını anlamasından, kavramasından başka çaresi yoktur.

Bu yol; “Muhakkak ki en güzeli, o güzel günlerin bir an önce gelmesi için zümrüt bir denize dalar gibi kavgaya dal”an Gerçek Gevrimcilerle,

Cesareti vatan belleyen, hiçbir zulmün, hiçbir gücün korkutamadığı, çelikten iradesini eğip bükemediği; hiçbir maddi çıkarın insani, ahlâki değerlerinde en ufak bir bozulma yaratamadığı İkinci Kuvayimilliyecilerle,

İnsan soyunun başdüşmanı Katil ABD’ye “Hoşt Amerika Puşt Amerika” sloganını 1967’den bugüne haykırmaktan vazgeçmeyen Gerçek Vatanseverlerle,

Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmeyi yeğ tutan Halkseverlerle,

Ahlâk Savaşçısı HKP ile yürünürse sonu aydınlıktır.

Halkın İktidarına giden bu yolda halkımız arkamızda kenetlendiği zaman Şarlatanlar Dönemine son verip, Hür, Güçlü, Mutlu ve Tam Bağımsız Türkiye hedefine ulaşabiliriz.

Sözümüzdür: Savaşacağız! Yeneceğiz!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

23 Nisan 2025

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz