HKP; Almanya’nın Başkenti Berlin’deki Potsdam Üniversitesi’nde Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılacak olan “Ermeni Soykırımı” konulu Çalıştay hakkında Suç Duyurusunda bulundu
HKP; Almanya’nın Başkenti Berlin’deki Potsdam Üniversitesi’nde
Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılacak olan
“Ermeni Soykırımı” konulu Çalıştay hakkında Suç Duyurusunda bulundu
Batılı Emperyalistlerin, Pentagon’un CIA’nın Türkiye’deki Resmi ya da Gönüllü Memurları Vatana İhanet Suçu işlemeye devam ediyorlar.
14-17 Eylül 2017 günlerinde Potsdam Üniversitesi’nde yapılacak “Ermeni Soykırımı” konulu Çalıştay’a Sabancı Üniversitesi (SÜ)’nün ev sahipliği yapacağı duyuruldu ve Çalıştay’la ilgili davetiyeler dağıtılmaya başlandı.
Öncelikle dikkatimize çeken bir şeyi belirtelim: SÜ’nün yaban ellerde ev sahipliği yapmasının saçmalığı bir yana, bunun bilinçlice bir hareket olduğu açıktır. Çünkü “Ermeni Soykırımı”nın tartışıldığı bir Çalıştay’da, bir Türk Üniversitesi’nin ev sahibi olması konuya daha fazla ilgi uyandıracağı gibi, Çalıştay’daki yalanları daha inanılır kılacağı hesaplanmıştır.
Çalıştay’ın konuşmacıları arasında bulunan SÜ öğretim üyelerinden Hülya Adak ve Koç Üniversitesi öğretim üyelerinden Zeynep Türkyılmaz da Ermeni Diasporası’nın gözetiminde ve denetiminde olduğu herkes tarafından bilinen geçmiş faaliyetleri incelendiğinde Türklere karşı nefretin, saldırganlığın, karalama ve iftiranın merkezi haline gelmiş olan Amerikan ve AB ülkelerindeki Üniversitelerde okumuşlardır.
Örneğin; Zeynep Türkyılmaz‘ın rahleyi tedrisatından geçtiği ve “Ermeni Soykırımı” konusundaki fikirlerini olgunlaştırdığı yer olan Kaliforniya Üniversitesi’nde (University of California at Los Angeles-UCLA); bir resimde Mustafa Kemal’in ayaklarının altında bir kız çocuğu cesediyle poz vermiş ve üzerine “İnkârın Yüzü” (Face of Denial) yazan belgeyi kes-yapıştır şeklinde montajlayan yerdir.
Hülya Adak ise Türkiye’de ilk kez “Ermeni Soykırımı’na Eleştirel Yaklaşımlar: Tarih, Siyaset, Estetik” başlığı ile 01-04 Ekim 2015 tarihleri arasında yine Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen toplantının organizatörlerindendir.
Esasında bu toplantılar, Michigan Üniversitesi’nden Prof. Ronald Grigor Suny, Prof. Fatma Müge Göçek ve Prof. Gerard Libaridian’ın öncülüğünde oluşturulan Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi (Workshop on Armenian-Turkish Scholarship, WATS)’ın ilk kez 2000 yılında düzenlenmeye başladığı toplantıların devamı niteliğindedir. Yani arkalarında Ermeni Diasporası’nın bulunduğu çok açıktır.
Bu toplantıların bir özelliği ise; “Ermeni Soykırımı Emperyalist bir yalandır” diyen karşıt tez sahiplerinin alınmamasıdır. Böylece bunlar, hiçbir tarihsel geçerliliği olmayan ve birçoğunun yalan olduğu belgelerle kanıtlanan olayları, soykırım tezlerinin temeli olarak insanlara yutturmaya devam etmektedirler.
Örneğin; Dönemin Osmanlı Ermenileri Temsilcisi olan Boghos Nubar Paşa; Fransız Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı mektupta ve Paris Barış Konferansı’nda yaptığı konuşmasında açıkça Ermenilerin İtilaf Devletlerinin saflarında fiilen savaştıklarını söylemektedir.
Soykırım Yalanı ile ilgili birçok fotoğrafın düzmece olduğu da kanıtlanmıştır.
Örneğin, Soykırım Müzesi’nde asılı duran ve Ermeni iddialarına dayanak gösterilen “Türk resmi görevlisi, açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor” fotoğrafının, fotomontaj olduğunu Bilkent Üniversitesi Tarih Profesörü Doktor Jeremy Salt, kanıtladı.
(http://akademikperspektif.com/2011/12/25/ermeni-iddialarindaki-fotomontaj-sahteciligi/)
Yine “Aram Andonyan Telgrafları”nın sahteliği belgeli.
Mustafa Kemal’i Bir sandalyede oturur gösteren fotoğrafa, fotomontajla yerleştirilmiş bir kesik baş ekleyerek, “Türklerin lideri katlettirdiği Ermeni çocuğun başı önünde keyifle oturuyor”, diye altına açıklama yazılmasının yalan olduğu açığa çıktı.
Savaşı protesto etmek amacıyla bir Rus ressam tarafından yapılmış ve Moskova Müzesi’nde bugün de sergilenmekte olan kafataslarından oluşan piramit ve kargalar resmedilmiş tablo için “Türkler kestikleri Ermenilerin kafataslarından böyle piramit oluşturdular”, diye söylenen iğrenç yalanlar hep kanıtlanmıştır. Kaldı ki, bu Rus Ressam; tabloyu 1871 yılında yapmış ve 1904’te de ölmüştür.
(http://www.turkishnews.com/tr/content/tag/ermeni-soykirimi-yalani/)
Aslında gerçeğin bu olduğunu bizim yerli işbirlikçiler de WATS kurucuları da Batılı Emperyalistler de çok iyi biliyorlar. Ama onlar gerçeğin peşinde değil ki. Onlar yukarıda da belirtildiği gibi Yeni Sevr peşinde. Onlar, 1071 Malazgirt’in, 1915 Çanakkale’nin ve 1922 Anadolu’nun intikamını alma peşinde. O savaşlarda uğradıkları hezimetin öcünü alma peşinde. Ve yeni bir Haçlılar Seferi başlatma peşindeler. Bugün, Türkiye’nin artık istenilen kıvama geldiğini, erime-çözülme sürecine girdiğini düşünüyorlar. Her 24 Nisan’da ABD Başkanları bir taraftan, CIA kökenli Bakanları veya sözcüleri bir taraftan, AB Emperyalistlerinin üst örgütü Avrupa Parlamentosu bir taraftan “Ermeni Soykırımı”, 1 buçuk milyon Ermeni’nin katli, gibi yalan ve iftira çığlıkları atıyorlar.
Maalesef, olayımızda olduğu gibi Türkiye’nin Parababalarını, burjuva siyasi partilerini, medyasını da artık istedikleri çerçeve içine almış durumdadır ABD Emperyalistleri. Onların da kimi tevil yoluyla, soykırımcı danışmanlar, milletvekilleri seçerek kimi de sözlü olarak açıktan bu emperyalist yalanı savunuyorlar artık. ABD’li efendilerinin gözüne girebilmek, mevki, ün, poz, iktidar ve para sahibi olabilmek için onların propagandistleri gibi çalışıyorlar bütün güçleriyle. Yani Batılı Emperyalist haydutlar ve yerli hain işbirlikçiler el ele vermişler, fırsat bu fırsat Türkiye şu anda Mütareke günlerindeki duruma düştü. Bu kez tuzağımızdan kurtulmasına izin vermemeliyiz, diyorlar.
Bu emperyalist ajan faaliyetlerinin bir başka amacı da “4 T Planı”nın yaşama geçirilmesidir. Yani yalan ve iftiralardan derleşik “soykırım tezi”nin; Terör yoluyla tüm dünyaya duyurulmasını sağladıktan (ki, bu aşamayı geçtiler) ve Türkiye’ye tarafından Tanınmasını sağladıktan sonra; Tazminat ve Toprak talebinin gündeme getirilecek olmasıdır. Bu tezin en fütursuz savunucusu Ermeniler bu taleplerini açıkça dile getirmektedirler. Örneğin Amerika’daki Ermeni Diasporası’nın sözcülerinden olan Harut Sassounian, bu taleplerini açıkça dillendirmektedir.
Yerli Finans-Kapitalistlerimizin en kodamanlarından Sabancı ve Koç aileleri ve diğer Parababaları kurdukları Üniversiteler aracılığıyla gençlerimizi beyin sömürüsüne uğratmaktalar. Ülkemiz “özel üniversite”den geçilmiyor.
Tabiî bunların çoğunluğunda gerçek anlamda düşünen, soran, sorgulayan, Ulusal değerlerine sahip çıkan bir gençlik değil, kısa yoldan köşe dönmeyi hedefleyen, ülkesi ve halkı için en küçük bir aidiyet duygusu olmayan, kurtuluşu Batılı Emperyalistlerin projelerinde arayan, bunun için de yapmayacağı ihanet bulunmayan kişilerden derleşik bir kitle bulunmaktadır.
Sabancı ve Koç Üniversite’leri de bunların prototip örnekleridir.
Buralardaki Öğretim Üyeleri de benzer niteliklere sahiptir. Bu nedenle haklarında şikâyette bulunduğumuz Üniversite Rektörleri ve Öğretim Üyelerinin faaliyetleri de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bir yandan Türkiye’deki Üniversitelerde görev yaparken, diğer yandan da yurtdışında Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılama, Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma, Temel Milli Yararlara Karşı Faaliyette Bulunmak İçin Yarar Sağlama suçlarını işlemektedirler.
Bu nedenle, anılan kişilerin yargılanmaları için partimiz HKP tarafından suç duyurusunda bulunulmuştur.
Cumhuriyetin savcılarını (eğer kaldıysa) göreve davet ediyoruz. 05.09.2017
HKP
GENEL MERKEZİ
Suç Duyurusu:
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN………………: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ……….: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. F.Ayhan ERKAN,Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN, Av. Ferit CÖHCE
Ortak adres: Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K:4 D:16
Fatih/İSTANBUL
ŞÜPHELİLER……………:
- Ayşe KADIOĞLU (Sabancı Üniversitesi Rektör Vek.)
Orta Mahalle Üniversite Caddesi No: 27
Orhanlı-Tuzla/İSTANBUL
- Umran İNAN (Koç Üniversitesi Rektörü.)
Rumelifeneri Mahallesi Rumelifeneri Yolu Sarıyer/İSTANBUL
- Hülya ADAK (Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi.)
- Zeynep TÜRKYILMAZ (Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi.)
- Suçun İşlenmesine Yardımcı Olan Ve Bugüne Kadar Göz Yuman Diğer İlgililer
SUÇ………………….…..:
- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama (TCK m. 301)
- Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak (TCK m. 302)
- Temel Milli Yararlara Karşı Faaliyette Bulunmak İçin Yarar Sağlama (TCK m. 305)
AÇIKLAMALAR…………:
1- Bugün (04/09/2017 günü) internet medyasına düşen bir habere göre; 14-17 Eylül 2017 tarihleri arasında, Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Potsdam Üniversitesi’nde “Ermeni Soykırımı” ile ilgili bir çalıştay yapılacaktır.
(Bkz. http://odatv.com/sabanci-universitesi-destek-verdigi-ihanetin-farkinda-mi-0309171200.html
http://www.sanalbasin.com/sabanci-universitesinden-skandal-calistay-21074999)
2- Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek olan Çalıştay Programına göre açılış ve kapanış konuşmaları Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi şüpheli Hülya Adak tarafından yapılacaktır. Çalıştayın orijinal davetiyesi de aşağıdadır.
3- Ayrıca Türkiye, ABD, Almanya, İngiltere, İsviçre, Ermenistan ve daha başka ülkelerden gelecek öğretim üyeleri tek yanlı olarak sözde “Ermeni Soykırımı” ile ilgili bilgiler verecekler tebliğler sunacaklar. Ancak, Soykırım tezinin Emperyalist bir yalan olduğunu savunanlara ise çalıştay kapalı olacak.
4- Belirtmeliyiz ki, bu çalışmalar Amerika ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde bilinçli bir program dahilinde yapılmaktadır. Michigan Üniversitesi’nden Prof. Ronald Grigor Suny, Prof. Fatma Müge Göçek ve Prof. Gerard Libaridian’ın öncülüğünde, ilk kez 2000 yılında Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi (Workshop on Armenian-Turkish Scholarship, WATS) düzenlenmeye başlandı.
WATS’ın 2000-2013 yılları arasında Chicago (2000), Michigan (2002), Minnessota (2003), Salzburg (2004), New York (2005), Cenova (2008), Kaliforniya (2010) ve Amsterdam (2013) gibi sekiz farklı şehirde düzenlediği toplantılarda 150’den fazla tarihçi, sosyolog, gazeteci, sinemacı ve edebiyatçı “1915 Ermeni Soykırımı” üzerine “tartışmalar” yürütüldü. Tabii, karşı tez sahipleri olmadan…
Bu toplantıların 9’uncu buluşması ise Türkiye’de ilk kez “Ermeni Soykırımı’na Eleştirel Yaklaşımlar: Tarih, Siyaset, Estetik” başlığı ile 01-04 Ekim 2015 tarihleri arasında yine Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Yani Sabancı Üniversitesi, istikrarlı bir şekilde “Soykırım Tezi”nin savunuculuğunu yapmakta ve karşı tezin ifade edilmesine olanak tanımayarak bilimsellikten de uzaklaşmaktadır. Dahası, ülkemizin en zengin parababalarının üniversitesi olarak Batılı Emperyalist devletlerle ve onların ajan örgütleriyle organize bir şekilde bu faaliyetlerini yürütmektedir.
5- Öte yandan, gerek WATS’ın geçmişteki faaliyetlerine ve gerekse katılımcıların kariyerlerine baktığımızda, düzenlenecek olan çalıştayın arkasında Ermeni Diasporası’nın bulunduğu çok açıktır. Dünyanın çeşitli üniversitelerinde görev yapan ve “Ermeni Soykırımı vardır” tezini savunan Türk akademisyenler de katılımcılar arasındadır.
Örneğin; Amerika’nın Los Angeles kentinde bulunan Kaliforniya Üniversitesi’nde (University of California at Los Angeles-UCLA) eğitim görmüş ve halen Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Zeynep Türkyılmaz bunlardan bir tanesidir. Bu Kaliforniya Üniversitesinin, Ermeni Diasporası’nın gözetiminde ve denetiminde olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Geçmiş faaliyetleri incelendiğinde Türklere karşı nefretin, saldırganlığın, karalama ve iftiranın merkezi halinde olduğu açıkça görülecektir.
Zeynep Türkyılmaz’ın rahleyi tedrisatından geçtiği ve “Ermeni Soykırımı” konusundaki fikirlerini olgunlaştırdığı yer olan UCLA; bir resimde Atatürk’ün ayaklarının altında bir kız çocuğu cesediyle poz vermiş ve üzerine “İnkarın Yüzü” (Face of Denial) yazan belgeyi kes-yapıştır şeklinde montajlayan yerdir.
Öyle ki, “Ermeni Soykırımı” olmadığını belgeleriyle ortaya koyan ve Bilkent Üniversitesi’nde de ders veren Amerika’lı Prof. Dr. Stanford Shaw’un evi bombalanarak kundaklanmış ve UCLA Üniversitesi’nde ders vermesi engellenmişti.
6- Çalıştayın açılış kapanış konuşmasını yapacak olan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Şüpheli Hülya ADAK’ta; Berlin, Hür Üniversitesi (Haziran 2016-), Potsdam Üniversitesi (Haziran 2016), Carleton Üniversitesi, Ottawa (Haziran 2016-Haziran 2017), Edebiyat, Sanat ve Kültür (ICSLAC) Karşılaştırmalı Araştırmalar Enstitüsü Free University of Berlin, (2012- 2013), Şikago ABD Üniversitesi, (1993-2001) tarihlerinde Amerikan ve Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde görevler almış ve buralarda “Ermeni Soykırımı” tezinin savunusunu yapmıştır. Aynı şüpheli, Prof. Fatma Göçek ve Prof. Ronald Suny ile birlikte 01 Ekim 2015’te Beyoğlu’ndaki Richmond Otel’de başlayan WATS 2015, toplantının organizatörlüğünü de üstlenmişti.
7- Esasen Potsdam Üniversitesi’ndeki toplantıyı düzenleyen, tebliğ sunacak ve açılış-kapanış konuşmasını yapacak olan bu şüpheliler günümüzde giderek sayıları çoğalmaya başlayan; “İngiliz Savaş Propaganda Bürosu”nun-“Foreign Office”in, “Wellington House”un, Washington’un, Pentagon’un, CIA’nın Türkiye’deki resmi ya da gönüllü memurlarıdırlar.
Yapmaya çalıştıkları, bilimsellikten uzak, çok ayıp ve utanç verici bir şeydir. 1916’da Birinci Emperyalist Yağma Savaşı’nda İngiliz Savaş Propaganda Bürosu’nun sadece ve sadece “Savaş Propagandası” olarak ürettiği “Mavi Kitap” adıyla ünlü, en düzenbazca ve iblisçe yalanlardan derleşik sözde kitaptaki yalanları ve iftiraları savunmaktadırlar.
8- Oysa, o yalanlar çöplüğü kitabı hazırlayan iki kişiden biri olan Arnold Tonybee, ömrünün son yıllarında yaptığından pişmanlık duymuştur. Bir anlamıyla özür dilemiştir Türklerden. “Orada yaptığımız sadece savaş propagandası amacına yönelik şeylerdi, çok üzgünüm”, demiştir.
Anılarında ise “Türklerin 1915’teki tehciri savunma amacıyla alınmış bir tedbirdi. Benzerini pek çok devlet yaptı. Amerika Birleşik Devletleri de İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkesindeki Japon nüfusu başka bölgelere nakletti”, demiştir.
9- Soykırım meselesine objektiflikten uzaklaşmadan ve bilimsel bir çerçevede bakıldığında, o dönemde yaşananın karşılıklı bir çatışma ve katliam olduğu, her iki tarafın da büyük kayıplar verip acılar çektiği açıktır. Bu acıların yaşanmasına sebep de Batılı Emperyalist haydutlar; İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyanlarla Rus Çarlığı’dır.
Bu emperyalistler Osmanlı’yı parça parça edip aralarında paylaşmak için, yüzyıllar boyu birlikte kardeşçe yaşamış iki halkın arasına kama soktular. Parçaladılar halkları. Ermeni Milletini boş hayallerle avuttular. Nüfusça sadece yüzde 14 küsurunu oluşturduğu, İskenderun Körfezi’yle Trabzon’u birbirine bağlayan bir hattın doğusunda kalan geniş topraklar üzerinde sana bağımsız bir Ermeni devleti kuruvereceğiz, diyerek kandırdılar Ermeni burjuvalarını. Ve harp içindeki Osmanlı’yı arkadan vurdurttular, bu burjuvaların komuta ettiği Ermeni Ordusu’na. Tehcir, işte Osmanlı’nın bu olay sonucunda aldığı bir savunma tedbiriydi.
Savaş öncesinde Osmanlı sınırları içinde 1 milyon 300 bin civarında Ermeni nüfus vardı. Tehcire tabi tutulan Ermeni insanı 924 bin 158 kişidir, Talat Paşa’nın not defterindeki kayıtlara göre. Bunun 440 küsur bininin Halep’e ulaştığını dönemin oradaki ABD Konsolosu raporlarında bildirir ülkesine. Yüz binlercesi Rusya Ermenistanı’na gitmiştir. Bir o kadarı da Mısır’dan Irak’a, Lübnan’a kadar yayılan Ortadoğu ülkelerine gitmiştir. Ve bir bölümü de Avrupa’ya, Amerika’ya ve hatta Avusturalya’ya…
Bu trajik süreçte bizce 300 bin kadar Ermeni insanı hayatını kaybetmiştir. Talat Paşa’nın deyişiyle “Zalim yerel yöneticilerin tutumlarından, yağmacı çakalların saldırılarından, hastalıklardan, kıtlıktan, yokluktan, açlıktan dolayı”.
10- Aslında gerçeğin böyle olduğunu bu şüpheliler ve Batılı Emperyalistler de çok iyi biliyorlar. Ama karşı tezin tartıştırılmadığı toplantılarda soykırım tezini tek yanlı olarak anlatmaktan geri durmuyorlar.
Bir İngiliz Tarihçi’nin dediği gibi; “Yalan ve asılsız sözlerle insanların zihnine kin ve nefret şırınga edilmesi, savaşta hayat kaybına neden olmaktan çok daha büyük kötülüktür. İnsanlık ruhunun kirletilmesi, insan vücudunun tahribine nazaran daha kötü ve sakıncalıdır.” (Arthur Ponsonby, Falsehood in Wartime [Savaş Zamanında Kandırmaca], s. 3)
11- Şüpheliler, aynı zamanda İnsanlığa karşı da suç işliyorlar. Saf, bilinçsiz insanları yalanlarla kandırarak onları Türklere karşı kin ve nefret zehriyle doldurup ruhlarını kirlendirmek istiyorlar. Ermeni Halkına da Türk Halkına da Kürt Halkına da kötülük etmektedirler. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uyarınca Türkiye’yi en az üç parçaya bölerek Yeni Sevr’i yaşama geçirmeyi amaçlayan ve bu her üç halkı da birbiriyle boğazlaştırmayı planlayıp projelendiren ABD Emperyalistlerine hizmetkârlık etmektedirler.
12- Bu yalanlara karşı o kadar çok belge var ki, bunlardan en önemlilerinden olan Dönemin Osmanlı Ermenileri Temsilcisi olan Boghos Nubar Paşa; Fransız Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı mektupta ve Paris Barış Konferansı’nda yaptığı konuşmasında açıkça Ermenilerin İtilaf Devletlerinin saflarında fiilen savaştıklarını söylemektedir.
İlkin Fransız Dışişleri Bakanı’na yazdığı mektuba bakalım:
“Sayın Bakan,
“Ermeni Milli Komitesi adına, şu hususları hatırlatarak aşağıdaki bildiriyi arzetmekle şeref duyarım:
“Sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi, en büyük fedakârlıklar ve sürekli ıstıraplar pahasına, savaşın başından beri İtilaf Devletleri’nin gayesine sarsılmaz bağlılığımızın bir nişanesi olarak;
“Ermenilerin fiili bir şekilde savaşan taraf olduğunu;
“Fransa’da ilk günden itibaren hizmet eden gönüllülerinin Fransız bayrağı altında Yabancı Lejyonu’nda zafer elde ettiklerini;
“Cumhuriyet Hükümeti’nin talebi üzerine Ermeni Milli Komitesi tarafından silah altına alınan Ermeni gönüllülerinin Filistin’de ve Suriye’de Fransız birliklerinin hemen hemen yarısını teşkil ettiklerini ve General Allenby’nin zaferinde büyük payları olduğunu, bunun da Allenby ve Fransız komutanlar tarafından resmen beyan edildiğini,
“Kafkasya’da, Rus İmparatorluk ordusundaki 150.000 Ermeni’den ayrı olarak, komutanları Antranik ve Nazarbekoff’un komutası altında, 40.000’den fazla gönüllünün bir kısım Ermeni vilayetlerinin kurtuluşuna katkıda bulunduğunu,
“Lütfen Sayın Bakan, üstün saygılarımın teminatı olarak kabul buyurunuz.
“Ekselans S. Pichon
“Dışişleri Bakanı Paris
“Başkan Boghos Nubar
“İmza
“Dışişleri Kayıt Damgası
“3 Aralık 1918”
Şimdi de “Paris Barış Konferansı”nda yaptığı konuşmasından bir bölüm:
“Bununla beraber, savaşın başında Türk Hükümetinin Ermenilere bir tür özerklik vermeyi önerdiğini ve karşılığında da Kafkasya’yı Ruslara karşı ayaklandıracak gönüllüler istediğini hatırlatmak isterim. Ermeniler bu öneriyi reddettiler ve kendilerini kurtarmasını bekledikleri Müttefiklerin yanında tereddüt etmeden yer aldılar.
“Katliam ve sürgünlerden sonra Ermenistan’da Ermeni kalmadığı veya her hâl ve kârda kalanların önemsiz bir azınlık oluşturduğu iddia edilmiştir. Memnuniyetle söyleyeyim ki bu doğru değildir.
“Önce, bugün kimsenin tartışmadığı ilkelere göre, ölüler yaşayanlar gibi sayılmalıdır. Bütün bir ırka karşı işlenmiş tarifsiz cinayetlerin faillerine yarar sağlaması hoş görülemez. Fakat bütün bir halkı ortadan kaldırma amacına erişilememiştir. Bu savaştan sonra Ermeniler, savaştan önce olduğu gibi, Türklerden, hatta Türkler ve Kürtlerin toplamından, bile, daha fazla olacaklardır.
“Aslında, Ermeni kayıpları çok büyük olmakla beraber, savaşta Türklerin kayıpları daha aşağı olmamıştır. Bir Alman raporu; savaş, salgın hastalıklar ve kıtlık nedeniyle, Türklerin kayıplarını 2,5 milyon olarak vermektedir. Bu duruma tedbirsizlik, yeter sayıda hastane personeli ve ilaç olmamasının yarattığı korkunç tahribat neden olmuştur.
“Bu kayıpların en aşağı yarısı, Türklerin fiiliyatta sadece buradan askere aldığı ve Rus ve Ermeni orduları tarafından istilâ edilmiş olan Ermeni Vilayetleri halkı tarafından verilmiştir. Böylece şayet Türk halkının en az Ermeniler kadar ağır kayıplar verdiği kabul edilirse Ermeniler, daha önce de olduğu gibi, halen de çoğunluktadır. Kafkasya ve Türkiye Ermenilerinin hararetle istedikleri gibi Kafkasya’daki Ermeni Cumhuriyeti Türk Ermenistanı’yla tek bir devlet kurmak üzere birleşirse bu çoğunluk daha da büyük olacaktır.”
Dönemin Osmanlı Ermenileri Temsilcisi Boghos Nubar Paşa’nın anlatımlarından bir soykırım yaşandığı sonucunun çıkmayacağı çok açıktır. Yaşananların soykırım olmadığı ve karşılıklı bir çatışma, savaş olduğu başka türlü nasıl anlatılabilir…
13- Aslında gerçeğin bu olduğunu şüpheliler de WATS kurucuları da Batılı Emperyalistler de çok iyi biliyorlar. Ama onlar gerçeğin peşinde değil ki. Onlar yukarıda da belirtildiği gibi Yeni Sevr peşinde. Onlar, 1071 Malazgirt’in, 1915 Çanakkale’nin ve 1922 Anadolu’nun intikamını alma peşinde. O savaşlarda uğradıkları hezimetin öcünü alma peşinde. Ve yeni bir Haçlılar Seferi başlatma peşindeler.
Bugün, Türkiye’nin artık istenilen kıvama geldiğini, erime-çözülme sürecine girdiğini düşünüyor batılı emperyalist haydutlar sürüsü. Her 24 Nisan’da ABD Başkanları bir taraftan, CIA kökenli Bakanları veya sözcüleri bir taraftan, AB Emperyalistlerinin üst örgütü Avrupa Parlamentosu bir taraftan “Ermeni Soykırımı”, 1 buçuk milyon Ermeni’nin katli gibi yalan ve iftira çığlıkları atıyorlar.
Oysa Soykırım Yalanı ile ilgili birçok fotoğrafın düzmece olduğu da kanıtlanmıştır, artık.
Örneğin, Soykırım Müzesi’nde asılı duran ve Ermeni iddialarına dayanak gösterilen “Türk resmi görevlisi, açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor” fotoğrafının, fotomontaj olduğunu Bilkent Üniversitesi Tarih Profesörü Doktor Jeremy Salt, kanıtladı.
(http://akademikperspektif.com/2011/12/25/ermeni-iddialarindaki-fotomontaj-sahteciligi/)
Yine “Aram Andonyan Telgrafları”nın sahteliği belgeli.
Mustafa Kemal’i Bir sandalyede oturur gösteren fotoğrafa, fotomontajla yerleştirilmiş bir kesik baş ekleyerek, “Türklerin lideri katlettirdiği Ermeni çocuğun başı önünde keyifle oturuyor”, diye altına açıklama yazılmasının yalan olduğu açığa çıktı.
Savaşı protesto etmek amacıyla bir Rus ressam tarafından yapılmış ve Moskova Müzesi’nde bugün de sergilenmekte olan kafataslarından oluşan piramit ve kargalar resmedilmiş tablo için “Türkler kestikleri Ermenilerin kafataslarından böyle piramit oluşturdular”, diye söylenen iğrenç yalanlar hep kanıtlanmıştır. Kaldı ki, bu Rus Ressam; tabloyu 1871 yılında yapmış ve 1904’te de ölmüştür. (http://www.turkishnews.com/tr/content/tag/ermeni-soykirimi-yalani/)
14- Maalesef, olayımızda olduğu gibi Türkiye’nin Parababalarını, burjuva siyasi partilerini, medyasını da artık istedikleri çerçeve içine almış durumdadır ABD Emperyalistleri. Onların da kimi tevil yoluyla, soykırımcı danışmanlar, milletvekilleri seçerek kimi de sözlü olarak açıktan bu emperyalist yalanı savunuyorlar artık. ABD’li efendilerinin gözüne girebilmek, mevki, ün, poz, iktidar ve para sahibi olabilmek için onların propagandistleri gibi çalışıyorlar bütün güçleriyle. Yani Batılı Emperyalist haydutlar ve yerli hain işbirlikçiler el ele vermişler, fırsat bu fırsat Türkiye şu anda Mütareke günlerindeki duruma düştü. Bu kez tuzağımızdan kurtulmasına izin vermemeliyiz, diyorlar.
15- Bu emperyalist ajan faaliyetlerinin bir başka amacı da “4 T Planı”nın yaşama geçirilmesidir. Yani yalan ve iftiralardan derleşik “soykırım tezi”nin ilkin Terör yoluyla tüm dünyaya duyurulduktan sonra Türkiye’ye tarafından Tanınmasını sağladıktan sonra; Tazminat ve Toprak talebinin gündeme getirilecek olmasıdır. Bu tezin en fütursuz savunucusu Ermeniler bu taleplerini açıkça dile getirmektedirler. Örneğin Amerika’daki Ermeni Diasporası’nın sözcülerinden olan Harut Sassounian, bu taleplerini açıkça dillendirmektedir.
16- İşte şüphelilerin faaliyetleri de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bir yandan Türkiye’deki Üniversitelerde görev yaparken, diğer yandan da yurtdışında Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılama, Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma, Temel Milli Yararlara Karşı Faaliyette Bulunmak İçin Yarar Sağlama suçlarını işlemektedirler.
Şüphelilerden öğretim üyesi olanlar; bu toplantılarda yaptıkları konuşmalarla, Sabancı Üniversitesi Rektör vekili şüpheli de bu toplantılara ev sahipliği yaptığından asli fail durumundadırlar. Koç Üniversitesi Rektörü ise anılan toplantının içeriği bilindiği halde öğretim üyesinin katılmasına izin verdiği için feri fail olarak yargılanmak durumundadır.
SONUÇ VE İSTEM….: Sunulan ve Soruşturma aşamasında re’sen görülecek diğer nedenlerle;
Şüpheliler hakkında atılı suçlardan cezalandırılmalarının sağlanması için soruşturma yürütülerek kamu davası açılmasını ve sonuçtan tarafımıza bilgi verilmesini müvekkil parti adına arz ve talep ederiz. 05/09/2017
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ
Av. Fettah Ayhan ERKAN Av. Ali Serdar ÇINGI Av. Pınar AKBİNA