YSK’nın keyfi ve çifte standart kararına karşı YSK’ya itiraz ettik
Artık AKP’giller’in seçim bürosuna dönüşmüş Yüksek Seçim Kurulunun, seçilme katılma hakkını elde etmiş ve daha önce üç seçime katılmış, her seçimde oylarını ikiye katlamış HKP’yi 24 Haziran’da yapılacak seçim dışına atma kararına karşı itiraz dilekçemizi YSK’ya ilettik. Halkçı Hukukçu yoldaşlarımızdan HKP Genel Sekreter Yardımcısı ve Ankara İl Başkanı Av. Sait Kıran ile HKP Genel Sekreter Yardımcısı İzmir İl Başkanı Av. Tacettin Çolak yaptıkları açıklamada YSK’nın bu hukuksuzluğunu gözler önüne serdiler.
Yapılan açıklamada Seçimlere girebilmenin yasada belirtilen iki maddesini yerine getirerek seçimlere girebilme yeterliliğini kazanan HKP’ye yönelik, YSK’nın olmayan yasa maddeleri uydurduğu ve YSK’nın siyasi karar alma hakkının olmadığı vurgulandı.
Halkçı Hukukçular; en son girdiği seçimde aldığı 85 bin oyun Meclise girmeye yetmediği, Meclisteki partilerin hiçbirinin de oylarını bölmeye yetmediği, ama HKP Genel Başkanı “HKP’li Nurullah Dayı’nın 7 Haziran ve 1 Kasım Seçimlerinde TRT ekranlarından yaptığı etkileyici konuşmalardan korktuklarını vurguladılar.
Elbet bu yapılan Hukuksuzlukların hesabı sorulacaktır. Elbet Halkımız gerçek kurtuluşunun Yiğitlikler, Dürüstlükler ve Doğruluklar hareketi HKP’de olduğunu anlayacak ve arkasında kenetlenecektir. 23 Nisan 2018
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi
YSK’ya sunulan Dilekçeyi aynısıyla yayımlıyoruz:
YÜKSEK SEÇİM KURULU
SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
ANKARA
İLGİ : 20.04.2018 tarih 120069 sayı ile kaydınıza giren başvurumuz.
ÖZÜ : 22.04.2018 tarih 264 sayılı kararınıza itirazımızdır.
1- Sayın Kurumunuzun bildikleri üzere; ilgi yazımız ile başvurarak müvekkil partinin seçimlere katılma için gereken tüm yasal koşullara sahip olduğunu belirtmiştik. Başvurumuz dikkate alınmadan 22.04.2018 tarih 264 sayılı kararınızda seçime katılma yeterliliğine sahip olan partiler arasında müvekkil parti sayılmamıştır. Bu kararınız hukuki dayanaktan yoksun olup, keyfi ve siyasi bir karardır.
2- 22/041/2018 tarih 264 sayılı kararınızda :“…Yukarıda açıklanan kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; siyasi partilerin bir ilde teşkilatlanmasının varlığından bahsedilebilmesi için, o ilin merkez ilçe dâhil ilçelerinin en az üçte birinde teşkilat kurmaları ve ilçe kongrelerini yapmaları; seçime katılma yeterliliğini sağlayabilmeleri için de illerin en az yarısında teşkilatlanmaları ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinde gruplarının bulunması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.” denilmektedir. Ve bu gerekçeden sonra:
I- A) 298 sayılı Kanun’un 14. maddesinin onbirinci fıkrası ile 2820 sayılı Kanun’un 20. ve 36. maddelerine göre, illerin en az yarısında oy verme günü olan 24 Haziran 2018 tarihinden en az altı ay öncesi itibariyle teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olan siyasi partilerin (alfabetik sıralamaya göre); 1. Adalet ve Kalkınma Partisi, 2. Bağımsız Türkiye Partisi, 3. Büyük Birlik Partisi, 4. Cumhuriyet Halk Partisi, 5. Demokrat Parti, 6. Halkların Demokratik Partisi, 7. İyi Parti 8. Milliyetçi Hareket Partisi, 9. Saadet Partisi, 10. Vatan Partisi olduğu,
B) Diğer partilerin ise genel kongre veya teşkilatlanma koşulunu yerine getiremedikleri, dolayısıyla 298 sayılı Kanun’un 14. maddesinin onbirinci fıkrasında öngörülen nitelikleri kazanamadıkları, saptanmıştır.“ sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu kararınızda müvekkil partinin de seçime katılma yeterliliğine sahip olmadığına hükmetmektesiniz. Ancak bu karar yasanın açık hükmüne aykırıdır. Yasama organı eğer ilçe kongrelerini yapmış olmayı seçime katılma yeterliliği için aramış olsaydı bunu yasa hükmünde açıkça belirtirdi. 2820 sayılı yasanın “Siyasi partilerin seçimlere katılması” başlıklı 36. Maddesi: “ Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunması şarttır.
Bir ilde teşkilatlanma, merkez ilçesi dahil o ilin ilçelerinin en az üçte birinde teşkilat kurmayı gerektirir.” hükmünü taşımaktadır.
298 sayılı Kanununun 14. Maddesinin 4. Fıkrasında:
“Tüzüklerine göre ilk genel kongresini yapmış olup, illerin en az yarısında ve en az altı ay evvel il ve ilçe teşkilatını kurmuş bulunan siyasi partilerin adlarını, ilçe seçim kurullarının yeniden kurulması için öngörülen ayların ikinci haftasında tespit ve ilan etmek, “,
Aynı maddenin 11. Fıkrasında:“ Siyasi partilerin milletvekili genel ve ara seçimlerine ve belediye başkanlığı ile belediye meclisi, il genel meclisi üyelikleri genel ve ara seçimlerine katılabilmeleri için illerin en az yarısında, oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olmaları veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde gruplarının bulunması şarttır. Bir ilde teşkilatlanma, merkez ilçesi dahil o ilin ilçelerinin en az üçte birinde teşkilat kurmayı gerektirir. Bu esaslar dairesinde seçime katılabilecek siyasi partiler tespit ve seçimin başlangıç tarihinden on gün, seçimin yenilenmesi halinde yenileme kararının ilanından sonraki beş gün içinde ilan etmek.” denmektedir.
Yukarıda alıntılanan yasal kuralların hiçbirisinde İL VE İLÇE KONGRELERİNİN YAPILMIŞ OLMASI KOŞULU GETİRİLMEMİŞTİR. Eğer aksi amaçlansaydı anılan yasa maddelerindeki hükümlerin “kongrelerini yapmış olmak” biçiminde düzenlenmiş olacağı açıktır.
Her hukukçunun bilebileceği böyle bir gerçeği atlayarak, zorlama yoluyla aksi yorum yapmak hukuksal değildir. Keyfidir. Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi 2820 Sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 36. ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Yasası’nın 14/11. Maddelerinde aranan seçimlere katılabilme yeterliliğini sağladığından 30 Mart 2014 tarihinde yapılan Yerel Seçimlere, daha sonra da 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimi ile 1 Kasım 2015 tarihindeki Milletvekili Erken Seçimlerine 550 milletvekili adayı ile katılmıştır. YSK’nın katılmamıza karar verdiği yukarıda belirtilen seçimlerde de durumumuz aynı idi. Yasada her hangi bir değişiklik olmadığı halde tam tersi bir karar vermek yerinde değildir. Bu durumda karar hukuki olmaktan çıkmakta, TAM KANUNSUZLUKLA MALUL OLMAKTADIR.
Ayrıca Anayasa Mahkemesinin 22/5/1987 tarih 1986/17 E., 1987/11 K. Sayılı kararında:”… Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı kimi zaman Anayasakoyucu tarafından, kimi zaman Anayasa’nın verdiği yetkiye dayanılarak yasama organı tarafından belirlenen sınırlı haklardır. Düzenlemenin, yasakoyucunun takdiri dışında bırakılan anayasal ilkeleri zedelememesi ve demokratik toplum düzeninin esaslarına aykırı olmaması gerekir. Hakkın özüne dokunan düzenlemeler gerçek anlamda bir seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırır. Seçime katılabilmeyi salt örgütlenme gücüne bağlamak uygun değildir. Böyle bir düzenleme, özellikle yeni kurulan siyasi partilerin seçimlere katılmasını önlemeye yönelik düzenleme, oldukça ağır sonuçlar doğuracak koşulları taşımaktadır. Yeni kurulan ve akçalı olanakları sınırlı olan bir partinin gösterilen il ve ilçe düzeyini aşması çok güç, genelde olanaksızdır. Demokrasinin vazgeçilmez öğesinin bu ölçüde sınırlanması, siyasi partilerle gerçekleşecek düzenin olabildiğince engellere bağlı tutulması, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bulunmamaktadır. “Makul”, kabul edilebilir sınırların aşılması aykırılığı oluşturur. Böyle bir ortamda seçme ve seçilme hakkının zarar göreceği açıktır. Makûl ölçülerin aşılması bir iptal nedenidir. Bununla yasakoyucu yerine geçmek ya da yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm kurmak söz konusu olamaz. Denetlenen kuralın kabul edilebilir sınırda olmadığını belirtmek yeterlidir. Yapılan sınırlamayla sağladığı yarar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gerekir. Amaçla araç arasındaki makul ölçüyü aşmış görülen yeni sınırlamanın uygun olmadığı ortadadır. Nasıl il ve ilçelerin tümünde örgütlenme koşulu, savunulabilecek bir düzey değilse buna çok yakını oranda aynı niteliktedir. Bir siyasi partinin seçimlere katılmasını güçleştirmek ya da engellemek seçilme hakkının özüne zarar verir. 8. maddenin getirdiği sınırlama, amacı aşarak, seçme hakkının kullanılmasını demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacak biçimde zorlaştırdığından Anayasa’nın 13. ve 67. maddelerine aykırıdır.
2 – Anayasa’nın 68. maddesi yönünden inceleme:
Siyasi partileri demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez öğesi sayan bu madde karşısında, seçimlere katılmalarına güçlükler çıkarılması doğru olamaz. İlkeyle bağdaşmayan uygulama başlıca aykırılıktır. Partilerin serbest çalışmaları, olağandışı engellere bağlı tutulmamaları demokratik hukuk devletinin doğal gereğidir. Kamu yaran için getirilen sınırları aşmayan düzenlemeler sakıncasızdır. Seçme ve seçilme hakkının kullanılmasını engelleyici boyuttaki sınırlamalar ise amaçla bağdaşmaz.
“Ülke genelinde baraj” ve “seçim çevresi barajı” ile yeterince sınırlama getirilmişken bunlara ek olarak seçime katılma koşullarım ağırlaştırmak demokrasiye uygun düşmemektedir. Siyasi partilerin amaçlarına ulaşabilmeleri için gerekli, yeterli olanaklara sahip olmaları zorunludur.” sonucuna ulaşmıştır. Bu karar da itirazımızın haklılığını ve kurulunuz kararının “makul, kabul edilebilir sınırları” aştığını kanıtlamaktadır.
3- Kaldı ki bir an için yasaya aykırı biçimde getirdiğiniz yeni kuralı kabul etsek bile yine kararınız keyfidir. Gerekçesi yerinde değildir. Partiler arasında eşit davranma yükümlülüğünüzü ihlal etmektesiniz. Kararınızda : “I- A) 298 sayılı Kanun’un 14. maddesinin onbirinci fıkrası ile 2820 sayılı Kanun’un 20. ve 36. maddelerine göre, illerin en az yarısında oy verme günü olan 24 Haziran 2018 tarihinden en az altı ay öncesi itibariyle teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olan siyasi partilerin (alfabetik sıralamaya göre); 1. Adalet ve Kalkınma Partisi, 2. Bağımsız Türkiye Partisi, 3. Büyük Birlik Partisi, 4. Cumhuriyet Halk Partisi, 5. Demokrat Parti, 6. Halkların Demokratik Partisi, 7. İyi Parti 8. Milliyetçi Hareket Partisi, 9. Saadet Partisi, 10. Vatan Partisi olduğu,..” denilmektedir.
Örneğin İYİ Partinin anılan il ve ilçe kongrelerini tamamlamadığı bütün kamuoyunun ve sizin bilginiz dahilindedir. Nitekim kendisi de bir hukukçu olan Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Akyol, bugünkü yazısında kurulunuzun İYİ Parti ile ilgili kararını eleştirmiş ve şöyle demiştir:
“İYİ Parti seçimlere girmenin şartlarını gerçekleştirmişti:
– İllerin en az yarısında, oy verme gününden en az altı ay evvel belirli oranda teşkilat kurmuştu…
– Yine altı ay evvel kurucular büyük kongresini yapmıştı.
Evet il ve ilçe kongrelerini tamamlamaya vakit bulamamıştı ama bu seçimlere girmeye engel değildi.
Nitekim Emine Ülker Tarhan’ın Büyük Anadolu Partisi (BAP) 14 Aralık 2014’te kurulmuş, kurucular kongresini yapmış ve hiçbir il ve ilçe kongresini yapmadan, sadece atanmış teşkilatlarla ve YSK kararıyla 7 Haziran 2015 seçimlerine girmişti.
BAP’ı seçimlere sokup da hukuki ve siyasi durumu daha kuvvetli olan İYİ Parti’yi seçimlere sokmamak düşünülemezdi.
YSK’nın bu konuda tereddütler geçirmiş olması üzücüdür.”
Akyol’un yazısında adı geçen BAP ile müvekkil HKP de aynı durumdadır ve anılan seçimlere katılan partiler arasındadır.
Ayrıca diğer pek çok partinin aynı biçimde il ve ilçe kongrelerini tamamlamadığı ortadadır. Eğer yasaya aykırı olarak getirdiğiniz il ve ilçe kongrelerinin tamamlanması kuralınızı eşit olarak kullanacak olursanız mecliste grubu bulunan partiler dışında hiçbir partinin seçime katılabilmesi mümkün değildir. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da kurulunuz da yasakoyucunun yerine geçerek koyduğu hukuk dışı kurallarla eşitlik ilkesini, objektif ve tarafsız olma kuralını ihlal ederek siyasi partiler arasında seçmece yapmakta ve istenilen partilerin seçime katılabileceğine hükmetmektesiniz. Bu yönüyle kararınız hukuki değil, siyasidir. Keyfidir. Bu kabul edilemez.
4- İlgi başvurumuzda da belirttiğimiz üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı her aşamada müvekkil partiye zorluk çıkarmaktadır. Yeni il ve ilçe örgütü kuruluşlarını da yasal dayanağı olmamasına karşın kurucuların aynı il veya ilçede ikamet etmeleri gerektiği gerekçesiyle sicile kaydetmemiştir. Buna karşı açtığımız Yürütmenin Durdurulması ve İptal istemli davada, Ankara 11. İdare Mahkemesi “…örgütlenme özgürlüğü kapsamında bulunan somut olayda herhangi bir hukuki düzenleme olmaksızın “kıyas yoluyla” sınırlama getirilmesinin de hukuka aykırılık teşkil edecek olması…” gerekçesiyle 14/03/2018 tarih 2018/128 E. sayılı YÜRÜTMENİN DURDURULMASI kararı vermiştir. Buna karşın Başsavcılık henüz YD kararına uymamıştır. Olayımızda da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Bürosu yasal dayanağı olmadığı halde kongre yapmadığı gerekçesi ile müvekkil partinin il ve ilçe örgütlerini bildirmemiştir. YSK olarak bu yasaya aykırı keyfi davranışı engellemeniz gerekirken, yukarıda anılan kararınız ile desteklemiş bulunmaktasınız. Bu kabul edilemez.
Sonuç ve İstem : Müvekkil Parti, seçimlere katılabilmek için 2820 ve 298 Sayılı Yasaların aradığı tüm koşulları sağlamış olduğundan, Sayın Kurulun itirazlarımızı objektif olarak değerlendirerek, anılan kararından dönmesini ve müvekkil Halkın Kurtuluş Partisinin 24 Haziran 2018 Seçimlerine katılabilecek partiler arasına dahil edilmesine karar vermesini vekaleten talep ederiz. Saygılarımızla. 23.04.2018
Halkın Kurtuluş Partisi
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN Av. Tacettin ÇOLAK
Av. Azime Ayça OKUR Av. Halil AĞIRGÖL Av. Doğan ERKAN