Yirminci Yüzyılın en büyük soykırım suçlusu Almanya Türkiye’yi Soykırım yapmakla suçluyor

02.06.2016
618
A+
A-

“Alman Parlamentosu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni ve öteki Hıristiyan azınlıklara karşı 100 yılı aşkın bir süre önce başlanan tehcir ve katliamın kurbanlarının anısı önünde saygıyla eğiliyor.”

“Dönemin Jön Türkler rejiminin talimatıyla 24 Nisan 1915’te Osmanlı Konstantinopolis’inde 1 milyonu aşkın etnik Ermeni’nin sistematik tehcir ve kıyımı başladı. Onların kaderi 20’nci Yüzyılda yaşanan korkunç kitlesel kıyımların, etnik temizliklerin, tehcirlerin ve hatta evet soykırımların bir örneği.”

İşte bu ifadelerle Soykırım tasarısını kabul etti Alman Federal Parlamentosu. Soykırım sözcüğünü literatüre sokan Almanya ikiyüzlüce, utanmazca Türk ve Kürt Atalarımızı soykırım yapmakla suçluyor. Milyonlarca Yahudi’yi gaz odalarında katleden, kırıma uğratan Almanya, Türkiye’yi kendiyle özleştiriyor, “20’nci yüzyılda yaşanan korkunç kitlesel kıyımların, etnik temizliklerin, tehcirlerin ve hatta evet soykırımların bir örneği” ilan ediyor. Hocalı’daki katliamı görmeyen Almanya Yeni Sevr yolunda Jöntürk Atalarımızı tarihin en büyük katliamcısı olarak suçluyor. Gözleri aydın olsun bizim yerli Sevr’ci Soytarıların. Gözleri aydın olsun aydın geçinen Soroscu Liboşların. Gözleri aydın olsun Amerikancı Burjuva Kürt Hareketinin. Ermenistan Geliyor.

Bu karar Yeni Sevr için şartların olgunlaştığının göstergesidir. Türkiye’yi yeniden Hasta Adama dönüştürdüklerinin, Hasta Adama yeniden diz çöktürdüklerinin de kanıtıdır bu karar. AB-D Emperyalistlerinin yayınladıkları harita yaşama geçiyor artık. Ermeni kartı tam olarak açılmamıştı, ucunu göstermişlerdi, bu kararla artık “West Armenia” yani Hıristiyan İsrail’i yaşama geçirmek için yoğun çalışmalara başlanacağının, Halklar arasına onulmaz düşmanlıkların gireceğinin işaretidir Alman Parlamentosu’nun bu kararı.

Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla Emperyalist Yedi Düvelin Sevr hedefi kursaklarında bırakılmış, Emperyalistler yerli satılmışlarla birlikte inlerine gönderilmişti. İşte AB-D Emperyalistleri hiç hazmedemediler bu yenilgiyi. Hep Sevr’e yeniden ulaşabilmenin hayaliyle yaşadılar ve çalıştılar. Hep aradılar amaçlarına hizmet edecek yerli işbirlikçileri. Ve sonunda buldular. AKP’giller hizmet ettiler bu projeye, eşbaşkan oldular. Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi hizmet etti bu projeye, durmadan bölgeye müdahale etmeye çağırıyorlar. Sevr’ci Soytarıları buldular, onları umut kaynağı ilan ettiler.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak her fırsat bulduğumuzda haykırdık, uyardık, uyandırmaya çalıştık, Ermeni Soykırımı iddialarının AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr’e doğru götürme çabalarının bir ürünü olduğunu. Hainler için yapacak bir şey yok, ama dedik ki ey gafiller kendinize gelin, yapmayın, etmeyin. Bizim Türk ve Kürt atalarımız hiç bir halkı soykırıma uğratmamıştır, bu İngiliz Savaş Oyunun bir parçasıdır, böyle bir soykırımın olmadığını matematiksel kesinlikle kanıtladık ama dinleyen kim.

İşte daha 24 Nisan 2016 tarihli son bildirimiz:


Emperyalistlerin Soykırım Yalanı Halkları Birbirine Düşürme Planıdır!

Yaşasın Türk-Kürt-Ermeni Halklarının Kardeşliği!

“İngiliz Savaş Propaganda Bürosu”nun-”Foreign Office”in, “Wellington House”un, Washington’un, Pentagon’un, CIA’nın Türkiye’deki resmi ya da gönüllü memurları!

Yapmaya çalıştığınız çok ayıp, utanç verici bir şey. 1916’da Birinci Emperyalist Yağma Savaşı’nda İngiliz Savaş Propaganda Bürosu’nun sadece ve sadece “Savaş Propagandası” olarak ürettiği “Mavi Kitap” adıyla ünlü, en düzenbazca ve iblisçe yalanlardan derleşik sözde kitapta anılan yalanları ve iftiraları savunuyorsunuz hâlâ.

Oysa, o yalanlar çöplüğü kitabı hazırlayan iki kişiden biri olan Arnold Tonybee, ömrünün son yıllarında yaptığından pişmanlık duyuyor. Bir anlamıyla özür diliyor Türklerden. “Çok üzgünüm”, diyor. “Orada yaptığımız sadece savaş propagandası amacına yönelik şeylerdi”.

Anılarında ise “Türklerin 1915’teki tehciri savunma amacıyla alınmış bir tedbirdi. Benzerini pek çok devlet yaptı. Amerika Birleşik Devletleri de İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkesindeki Japon nüfusu başka bölgelere nakletti”, diyor.

Bu gerçekleri siz de biliyorsunuz. Biz de yıllar önce belgeleriyle birlikte ortaya koyduk. Kaldı ki, “Mavi Kitap”ta bile o trajik dönemde hayatını kaybeden Ermenilerin sayısı 600 bin olarak geçiyor. Siz, o abartılı yalanı tam iki buçukla çarpıyorsunuz, bir buçuk milyona çıkarıyorsunuz. Yani savaş propagandası yalanını iki buçukla çarparak katmerlendiriyorsunuz.

O dönemde yaşananın karşılıklı bir çatışma ve katliam olduğu, her iki tarafın da büyük kayıplar verip acılar çektiği çok açık bir gerçektir.

Bu acıların yaşanmasına sebep de Batılı Emperyalist haydutlar; İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyanlarla Rus Çarlığı’dır.

Bu emperyalist çakallar Osmanlı’yı parça parça edip aralarında paylaşmak için, yüzyıllar boyu birlikte kardeşçe yaşamış iki halkın arasına kama sokuyorlar. Parçalıyorlar halkları. Ermeni Milletini boş hayallerle avutuyorlar. Nüfusça sadece yüzde 14 küsurunu oluşturduğu, İskenderun Körfezi’yle Trabzon’u birbirine bağlayan bir hattın doğusunda kalan geniş topraklar üzerinde sana bağımsız bir Ermeni devleti kuruvereceğiz, diyerek kandırıyorlar Ermeni burjuvalarını. Ve harp içindeki Osmanlı’yı arkadan vurduruyorlar, bu burjuvaların komuta ettiği Ermeni Ordusu’na.

Tehcir, işte Osmanlı’nın bu olay sonucunda aldığı bir savunma tedbiriydi.

Savaş öncesinde Osmanlı sınırları içinde 1 milyon 300 bin civarında Ermeni nüfus vardı. Tehcire tabi tutulan Ermeni insanı 924 bin 158 kişidir, Talat Paşa’nın not defterindeki kayıtlara göre. Bunun 440 küsur bininin Halep’e ulaştığını dönemin oradaki ABD Konsolosu raporlarında bildirir ülkesine. Yüz binlercesi Rusya Ermenistanı’na gitmiştir. Bir o kadarı da Mısır’dan Irak’a, Lübnan’a kadar yayılan Ortadoğu ülkelerine gitmiştir. Ve bir bölümü de Avrupa’ya, Amerika’ya ve hatta Avusturalya’ya…

Bu trajik süreçte bizce 300 bin kadar Ermeni insanı hayatını kaybetmiştir. Talat Paşa’nın deyişiyle “Zalim yerel yöneticilerin tutumlarından, yağmacı çakalların saldırılarından, hastalıklardan, kıtlıktan, yokluktan, açlıktan dolayı”.

Gerçeğin bu olduğunu efendileriniz de biliyor. Ama onlar gerçeğin peşinde değil ki. Onlar Yeni Sevr peşinde. Onlar, 1071 Malazgirt’in, 1915 Çanakkale’nin ve 1922 Anadolu’nun intikamını alma peşinde. O savaşlarda uğradıkları hezimetin öcünü alma peşinde. Ve yeni bir Haçlılar Seferi başlatma peşinde.

O emperyalist haydutların, Türkleri Avrupa’dan ve Anadolu’dan atma, Asya’ya geri gönderme planlarını, Antiemperyalist Birinci Ulusal Savaş’ımızın zaferiyle kâğıt üzerinde bıraktık. Haydutların hevesleri kursaklarında kaldı. Fakat, bu düşünce ve niyetlerinden hiç vazgeçmediler. Amerika Birleşik Devletleri de içlerinde olmak üzere tüm emperyalist haydut devletler hep bu niyetleri beslediler bize karşı.

Ve ne yazık ki Ermeni Milleti, Yunan Milleti, ulusal kimliklerini bu ırkçı Türk düşmanlığı ideolojisi üzerine inşa etti.

Gelinen noktada tıpkı Haçlı Seferleri’ni kışkırtan ve ona kutsal gerekçe sunan Papalar gibi, I. Gregorius (1086) ve halefi II. Urbanus (1095) gibi bugünün Papa’sı I. Fransiscus da “Ermeni Soykırımı” adlı emperyalist yalanı, savaş propagandasını vaftiz ederek kutsadı.

Papa, zerrece ahlâk ve namus sahibi olsaydı, andığı dönemde Ermeni burjuvazisinin, Taşnaksütyun Partisi’nin peşine takılmış saldırganların Müslüman Halkı çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç ayrımı yapmaksızın camilere, evlere doldurup sonra da ateşe verip yakarak katlettiklerini söylerdi. Yine aynı şekilde Müslümanları diri diri baş aşağı kuyulara atıp üst üste yığdıktan sonra üzerlerine büyük taşlar yuvarlayarak canavarca katlettiklerini söylerdi.

Bırakalım 100 yıl önceyi, 1992 yılının 25’i 26’ya bağlayan Şubatında Hocalı’da 613 Azerbaycanlı Müslümanı tam da soykırım kapsamına girecek bir planlamayla kuşatıp bir gecede katlettiklerini söylerdi. Hocalı, Karabağ ve onun haricinde Ermenistan’ın bugün de işgal altında tutmaya devam ettiği Azerbaycan’ın 7 ayrı yerleşim bölgesinde daha yaptıkları katliamlarında Türk düşmanlığı ile zehirlenmiş, ruhları kirletilmiş, vicdanları, insanlıkları bitirilmiş burjuva Ermenistan Ordusu’nun askerlerinin küçücük bir kız çocuğunu kollarından pencereye çivileyip göğsünü yarıp atan kalbini söküp çıkararak öldürdüklerini söylerdi. Yine yaralılar arasında bulunan ve hâlâ kalbi atmaya devam eden 7 yaşlarındaki bir kız çocuğunu kurbanların cesetlerinin doldurulduğu kamyona atıp öylece ölüme gönderildiğini söylerdi. Hocalı’da ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde kaçamayan tüm Azeri Türklerini katledip cesetlerini bir zincir oluşturacak şekilde uç uca dizip sonra da göğüslerinin üzerine basarak yürüdüklerini söylerdi.

Bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan da o katliamda yer alan komutanlar arasındadır. Ödülünü de almıştır, görüldüğü gibi.

Ey Ermeni Soykırımı yalanını haykıran hainler ve gafiller!

İnsanlığa karşı suç işliyorsunuz. Saf, bilinçsiz insanları yalanlarınızla kandırarak onları Türklere karşı kin ve nefret zehriyle doldurup ruhlarını kirlendirmek istiyorsunuz. Ermeni Halkına da Türk Halkına da Kürt Halkına da kötülük etmektesiniz. Bu her üç halkı da birbiriyle boğazlaştırmayı planlayıp projelendiren ABD Emperyalistlerine hizmetkârlık ediyorsunuz.

Oysa asıl soykırımcı kendileridir. 10 milyonlarca Amerikan yerlisini tam bir soykırımla kökünü kazırcasına katleden ABD Emperyalistleridir. Ortadoğu’da ortalama 6 milyon civarındaki Müslüman Halkı 1990’dan bu yana yaptığı saldırı ve işgallerle yok eden ABD ve AB Emperyalistleridir. Siyah Afrika Halklarını, Hindistan Halkını, Avusturalya-Yeni Zelanda Halkını acımasızca katliama uğratan ve sömürge statüsüne düşüren Avrupa’nın emperyalistleridir. Bunların yaptığı katliamların, soykırımların hangi birini sayalım? Say say bitmez ki.

Şimdi de gelelim Sosyalist Kamp’ın 1991’deki çöküşünden sonra ABD’nin dümen suyuna girerek onunla eklemlenmiş ve onun hizmetine girmiş Amerikancı Kürt Hareketi’nin bu emperyalist yalana dört elle sarılarak onu hararetle savunuşuna. Kawa’nın bu yüzkarası torunlarına.

Bunlar da ABD’li efendilerine, AB’li efendilerine şirin görünebilmek için onların bu propaganda malzemesi yalan ve iftirasını iştahla savunuyorlar. Böyle yapmakla atalarına karşı da ihanet etmiş, dolayısıyla da suç işlemiş oluyorlar. Çünkü Ermenilerin geçen yüzyılın başlarında hak iddia ettikleri ve buralarda bağımsız bir Ermeni devleti kurma amacıyla savaşa giriştikleri toprakların ezici çoğunluğunu bugünkü Kürt illeri oluşturmaktadır.

Bilindiği gibi Ermeniler İskenderun Körfezi ile Trabzon’u birleştiren bir hattın doğusunda kalan bölgenin tamamını talep etmektedirler.

Sevr Haritası da Diyarbakır’la Hakkâri arasındaki dar koridoru ayrı tutmak kaydıyla bugünkü Kürt illerinin hemen hemen tamamını Ermenistan’la Fransız sömürgeciler arasında paylaştırmaktadır.

Burada Amerikancı Kürt Hareketi’nin liderlerine soruyoruz, dürüstçe cevaplasınlar. Tabiî eğer yapabilirlerse:

Bugünkü Kürt illeri Kürdistan’ın bir parçası mıdır, yoksa Tarihi Ermenistan dolayısıyla da Ermenistan’ın bir parçası mıdır?

Osmanlı bu Kürt illerini alın buralarda siz bağımsız bir devlet kurun, diyerek Ermenistan’a vermemekle yanlış mı yapmıştır?

Evet, Osmanlı yanlış yapmıştır, biz bunu düzeltiyoruz ve talep edilen Kürt illerini Ermenistan’a veriyoruz ya da verilmesini savunuyoruz, diyebiliyor musunuz?

Eğer bütün bunlara hayır diyorsanız o zaman namuslu olun. Osmanlı’nın ve Türklerin sırtından demokratı oynamayın. Osmanlı, Türk, Kürt atalarımıza ihanet içinde olmayın. Onlara “soykırımcı” vesaire türünden iftiralar atmayın. Yazıktır, ayıptır, günahtır.

Yanlış anlaşılmasın; bizim Ermeni Halkıyla hiçbir sorunumuz yok. Onlara karşı asla olumsuz bir duygu ve düşünce beslemiyoruz. Keşke emperyalist çakallar 100 küsur yıl önce aramıza girmeseydi de eskiden olduğu gibi yüzyıllarca süren kardeşliğimiz aynı şekilde devam edip gitseydi. Ve bugün ülkemizde milyonlarca Ermeni kardeşimiz de yaşıyor olsaydı. Komşu olsaydık, arkadaş olsaydık, dost olsaydık onlarla. Şehirlerde, kasabalarda, köylerde, mahallelerde, işyerlerinde yan yana olsaydık.

Ama ne çare… Emperyalist haydutlar girdi araya, o trajediyi yaşattı bizlere. Her üç halkı da acılara boğdu.

Biz diyoruz ki yetsin artık yaşanan acılar. Bir daha aramıza sokmayalım emperyalist haydutları. Onların girdiği her yerde hiç yoksa bile düşmanlıklar ortaya çıkar, kötülükler oluşmaya başlar. Kanmayalım bunlara.

Bizim dileğimiz ve mesajımız budur…”

Evet, 96 yıl önce Birinci Kuvayimilliyeciler Emperyalist Yedi Düvelin heveslerini kursaklarında bırakarak onları inlerine gönderdiler. Sevr’i parçaladılar, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımız’ı zaferle taçlandırdılar.

AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr planlarını da İkinci Kuvayimilliyeciler parçalayacak, Halklarımızı yeniden kardeşleştirerek AB-D Emperyalistlerini ülkemizden ve Ortadoğu’dan defedecektir. AB-D Emperyalistleri yerli satılmışlarla birlikte bu hain plan için ne kadar yol alırlarsa alsınlar, eninde sonunda bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçıları tarafından projeleriyle, Yerli İşbirlikçileriyle birlikte gönderileceklerdir, tarih sahnesinden silineceklerdir.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz. 02.06.2016

Halkın Kurtuluş Partisi

Genel Merkezi

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz