Tamam, bunlara tepki duyup kızalım. Fakat bunların işin aslını yani Saf İslam’ı savunduklarını da öğrenelim, bilelim…
Nurettin Yıldız da, Halil Konakçı da, Mahmut Ustaosmanoğlu da, Menzil Şeyhi Abdülbaki Erol da, Taliban da, IŞİD de kendi inanç ve ideolojileri açısından söylemlerinde ve yapıp ettiklerinde tutarlıdırlar. Dinin aslı işte tam da onların söylediğidir, onların uygulamalarıdır.
Önce Nurettin Yıldız’dan başlayalım isterseniz.
Ne diyor bu “Sosyal Doku Vakfı” adlı Ortaçağcı Din Derebeyliğinin Şeyhi?
Şunu:
***
Videonun Tapes:
(…) Allah böyle diyor. Mesela bir erkeğe, “kadını dövebilirsin”, diyor.
Sonra ne diyor Hadis-i Şerifte?
“Yüzüne vurmayacaksın”, diyor. Boyundan yukarısına vurmak yasak, göğüs kısmına vuramıyorsun, beline vuramıyorsun.
Ya bunu Emniyet Müdürlüğüne filan dilekçe yazın, nasıl vurulacağını öğretsinler size yani onu ben bilemiyorum. Bakınız bir.
İki; cetvelden uzun bir sopayla vuramıyorsun, elini yumruk yapıp vuramıyorsun, avucunun içiyle olduğu gibi vuramıyorsun. Sadece parmak ucuyla vurabiliyorsun. Zina edene bile verilen ceza budur arkadaşlar. Mahkeme kararıyla vurulan 80 sopa, yüz sopa da böyle vuruluyor. İşkence yapmak, acıtmak için değil, deşarj olmak için vurdurtturuyor Allahü Teâlâ.
Çünkü eğer erkeğe, burasına kadar geldikten sonra “dokunma bu kadına” dersen, başka yolla erkek rahatlar. O da o kadını delirtir aslında. Kadınların, “Allah erkeklere dövün, rahatlayın” diye müsaade etmesinden dolayı sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor, kumadan rahatsız oluyorlarsa.
***
Ortaçağcı Şeyh, aslında saf İslam’ı anlatıyor. İşte kanıtı. Diyanet İşleri Başkanlığını çeviriyle Nisa Suresi 34’üncü Ayet. Okuyalım:
“Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah’ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce’dir, Büyük’tür.”[1]
Demek ki neymiş, arkadaşlar?
Kur’an’ın Allah’ına göre kadın ve erkek birbirine eşit değilmiş. Allah erkekleri kadınlardan üstün kılmış. Ve bu sebeple de kadınlar, erkeklerine tabi yani onların buyruğunda olacaklarmış. Bunu kabule yanaşmayan, Kur’an’ın deyişiyle “serkeşlik” eden (kafa tutan, başkaldıran) kadın olursa, erkeğinin onu dövme hakkı varmış.
Gerçi bu hakkı hemen kullanın demiyor, Kur’an. Kadınlara bir nevi “iyilikte” bulunuyor. Diyor ki erkeklerine, önce onlara öğüt verin. Eğer öğüdü anlamazlar, dinlemezlerse onları yataklarında yalnız bırakın yani onları cinsel mahrumiyete tabi tutun. Serkeşlik eden kadını böyle cezalandıran bir erkek aslında kendine de cinsel mahrumiyet uygulamış olmaz. Çünkü kendisinin daha birçok eşi var, cinsel ihtiyaçlarını onlarla giderir.
Ve yataklarında yalnız bırakılmakla da uslanmayan ve serkeşliğe devam eden kadınlar olursa da, onları “dövün”, diyor…
Nurettin Yıldız’ın da anlattığı, bu ayette emredilenin tamı da değil, ılımlandırılmış halidir. Çünkü şurasına vurmayın, burasına vurmayın, cetvelden uzun sopayla vurmayın, gibi ılımlandırmalarda bulunuyor Yıldız. Oysa ayet, bu tür ılımlandırmalara hiç girmiyor; “dövün” – “darp edin”, diyor. Nasıl dövüleceğini de erkeğin anlayışına ve insafına bırakıyor.
Gelelim Halil Konakçı adlı Ortaçağcı İmam’ın bir fetvasına…
***
Videonun Tapesi
Namazını kıldırt hanımına, başını örttür. Bak sokaklar ne hale geldi, kasap dükkânı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık. Yüz yıl önce dedelerimizin yatak odasında göremediği kıyafetleri biz çarşıda, pazarda, plajda görüyoruz.
Neden?
Bu kadınların başında yok mu adamları, babaları, abileri, kocaları?
Geçtim helali haramı, hadi buna inanmıyor tamam ateistsin, nesin, imanın zayıf, helal, haram…
Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan? Kızın öyle sokağa çıkarken, karın öyle sokağa çıkarken, video paylaşırken hiç mi vicdanın sızlamıyor, benim çocuğu görecekler diye?
Benim aklım almıyor bu işi ha. Vallahi almıyor, vallahi almıyor yani. Çocuklarınızı, ailenizi, kendinizi ateşten koruyun beyler; okulunu düşündüğünüz kadar.
***
Ne yazık ki arkadaşlar; bu Ortaçağcı imam da Saf İslam’ı anlatıyor. İşte kanıt:
“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.”[2]
“Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah’tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.”
“Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye’de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah’a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.”[3]
“Ey inananlar! Peygamber’in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber’i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber’in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah’ın Peygamber’ini üzmeniz ve ne de O’nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir.” [4]
Açıkça görüldüğü gibi, arkadaşlar; ne diyor ayetler, Peygamber eşleri, kızları ve tüm müminlerin eşleri ve kızlarına?
Sokağa çıkacağınız zaman üzerinize dış örtünüzü-cilbabınızı-kara çarşafınızı alın, öyle çıkın. Bu sizin tanınmanız ve rahatsız edilmemeniz için daha uygun olandır, diyor. Evlerinizde oturun, mecbur olmadıkça sokağa çıkmayın, diyor. Hatta Peygamberin evine davetli olarak yemeğe gelenler bile bir şey isterlerse, perdenin arkasından konuşsunlar, Hz. Muhammed’in eşleriyle, diyor. Yüz yüze bile gelmesinler, diyor.
Tabiî tüm bu yasaklar, sadece Hür Müslüman Kadınlara dairdir. Onlara hitap eder ve onları kapsar sadece. Cariyeler yani köle kadınlar ise zaten insan bile sayılmadıkları için, İslam Hukukunda “Dayanıklı-Mütekavvim Mal” statüsünde bulundukları için onların kapanmaları gerekmemektedir. Ve hatta yasaktır bile.
Demek ki arkadaşlar; Halil Konakçı denen azgın, saldırgan Ortaçağcı İmam da kendi dini ideolojisi bağlamında tutarlıdır.
9 ay kadar önce ölen, İsmailağa Tekkesi adlı Din Derebeyliğinin Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu ne diyordu?
“Kadınlar sadece ilkokula gidebilirler, onun dışında herhangi bir okula gidemezler. Ve evlerinde oturmalıdırlar. Mecbur kalmadıkça sokağa çıkmaları da doğru değildir.”
İşte o da bu fetvayı verirken Kur’an’daki yukarıda andığımız ayetleri referans alıyor.
Tutarlı mıdır söyleminde, izlediği hat açısından?
Tutarlıdır…
Taliban ne yaptı, arkadaşlar, iktidara gelince?
İşte yaptıklarıyla ilgili medyaya yansıyan haberler:
***
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle yönetimi yeniden ele geçiren Taliban, kadınların yıllar içinde kazandığı hakları hızla geri aldı. Ağustos 2021’de iktidar boşluğundan faydalanıp başa gelen Taliban yönetimi 1.5 yıllık süreçte sırasıyla şunları yaptı:
– 7 Eylül 2021: Göreve başlar başlamaz tamamı erkeklerden oluşan bir kabine açıkladı. Kadınların seçilme hakları ellerinden alındı.
– 8 Eylül 2021: Kadınların spor müsabakalarına katılmasını yasakladı.
– 17 Eylül 2021: Kadın Bakanlığı’nı kapattı ve yerine Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı kurdu.
– 19 Eylül 2021: Kadın memurların evde kalmaları zorunlu hale gelirken, kadın gazetecilerin çalışmaları yasaklandı.
– 26 Aralık 2021: Kadınların tek başlarına 72 kilometreden uzun seyahate çıkmaları yasaklandı.
– 23 Mart 2022: Kız öğrencilere orta öğretim ve lise yasaklanırken, üniversitede kız ve erkek öğrenciler paravanla ayrıldı.
– 3 Mayıs 2022: Kadın sürücülere kısıtlama getirildi.
– 7 Mayıs 2022: Kadınların toplumsal alanda yüzlerini örtmesi zorunlu hale geldi.
– 21 Mayıs 2022: Kadın televizyon sunucularına yüzlerini örtme şartı getirildi.
– 10 Kasım 2022: Kadınların parklara ve lunaparklara girişi yasaklandı.
– 22 Aralık 2022: Kadınların üniversiteye girişi yasaklandı. Hâlihazırda öğrenim görenlerin eğitimi askıya alındı.
– 25 Aralık 2022: Ülkede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının (STK) kadın personel çalıştırması yasaklandı.”[5]
***
Kadınların çalışmasını yasakladı.
Afganistan’ın yönetimindeki radikal İslamcı Taliban, kadınlara üniversite yasağından sonra bu defa sivil toplum kuruluşlarının (STK) kadın personel çalıştırmasını yasakladı.
AA’nın haberine göre Taliban, geçici hükümetinin Ekonomi Bakanlığı Sözcüsü Abdurrahman Habib, bakanlığın söz konusu kararı ülkedeki tüm STK’lere gönderdiğini ve bu karara uyulması gerektiğini söyledi.
Habib, kararın yabancı kadın çalışanları kapsayıp kapsamadığı sorusunu ise yanıtsız bıraktı.
Bakanlığın açıklamasında, kadın personelin işlerine son vermeyen STK’lerin lisanslarının iptal edileceği kaydedildi.
Taliban Geçici Hükümetinin Yüksek Öğretim Bakanlığı, 20 Aralık’ta Afganistan’daki tüm kamu ve özel üniversitelere gönderdiği talimatla kadın öğrencilerin eğitimlerine ‘ikinci bir duyuruya kadar ara verildiğini’ duyurmuştu.[6]
***
Açıkça görüldüğü gibi, arkadaşlar; Taliban da doğrudan Kur’an’ın yukarıda aktardığımız ayetlerini referans alıyor.
İslam’a uygun mu yaptıkları?
Evet, uygun. Hatta Taliban bile Kur’an buyruğunu ılımlandırarak uygulayabiliyor. Çünkü o ülkede 1979’dan 1993’e kadar, 14 yıl sosyalist iktidar vardı. Taliban’a, El Kaide’ye karşı sosyalist ordunun saflarında kadınlar da savaşçı olarak yer almışlardı. “Bir erkeğin dördüncü eşi olmamak için savaşıyorum”, demişti okuduğumuz bir haberde yer alan sosyalist kadın savaşçı.
Fakat Sovyetler’in ilk önce Afganistan’daki sosyalist iktidara sırtını dönmesi ve sonrasında çöküşüyle birlikte bir başına kaldı, yiğit devrimci Muhammed Necibullah önderliğindeki sosyalist iktidar. Başta İslam ülkeleri olmak üzere emperyalistler tarafından devşirilen din meczupları, önce Pakistan’a götürülüp oradaki on binlerce medresede dini eğitimden geçirildiler. Taliban ideolojisiyle doktrine edildiler. Sonra Amerikan Özel Kuvvetleri tarafından askeri eğitime alınıp eğitildiler. Her türlü silahı kullanmayı öğrendiler. Ve bütün bunlara ilaveten başta ABD gelmek üzere emperyalistler, tüm savaş araç ve gereçleriyle donattı bu Ortaçağcı, canavarlaştırılmış, meczuplaştırılmış güçleri. Savaşın finansmanı büyük ölçüde Suudi Arabistan tarafından karşılandı. Tabiî İslam ülkelerinin tamamından da yardım yağdı bu gericilere.
Emperyalist saldırganlara ilaveten, Çin Halk Cumhuriyeti de düşman muamelesi yaptı Afganistan’daki sosyalist iktidara.
Bütün bu imkânsızlıklara ve kuşatılmışlığa rağmen, yiğit devrimci Muhammed Necibullah ve arkadaşlarının önderliğindeki sosyalist ordu 2 yıl direndi, emperyalistlere ve onların kuklaları konumundaki Ortaçağcı canavarlara karşı. 1993’te savaş araç gereçlerinin ve maddi imkânlarının tükenmesi sebebiyle daha fazla dayanamayarak yenildi. Sonrasında Afganistan, halk için, özellikle de kadınlar ve çocuklar için cehenneme çevrildi bu Ortaçağcı güçlerin elinde.
Taliban, kadınlara zulümde sınırları aşmayı hep sürdürdü. Geçen Aralık ayında kız çocuklarının ilkokula gitmesini de yasakladı. İşte konuya ilişkin haber:
“Afganistan Eğitim Bakanı: “Bugün kadınların eğitim almasını savunanlar yarın fuhuşu da savunur, Türkiye ve Suudi Arabistan’da değiliz, saf İslamı uygulayacağız”
“Bu hafta kadınların üniversiteye, kız çocuklarının ise ilkokullara gitmesini yasaklayan Afganistan Eğitim Bakanı Neda Mohammad Nadeem, kadınların üniversitede modern eğitim almasının şeriata aykırı olduğunu söyledi: “Hiç kimse Kur’an’da ve hadislerde modern bilim okumanın gerekli olduğuna dair bir ibare gösteremez. Biz Türkiye ve Suudi Arabistan gibi değil, saf İslam istiyoruz. Bugün kadınların eğitim almasını savunanlar, yarın hırsızlığı, zinayı, tesettürü, alkol içmeyi, fuhuşu da savunur. Kadınlar erkeklerin tarlasıdır, onlar için eğitim değil erkeklere hizmet şarttır. Bu karara karşı çıkmak İslam’a isyandır, cezası bellidir.”[7]
Ne diyor, Taliban’ın Eğitim Bakanı?
“Hiç kimse Kur’an’da ve hadislerde modern bilim okumanın gerekli olduğuna dair bir ibare gösteremez.”
Aslında Taliban, kadınları sadece eve hapsetmekle yetiniyor. Cariye olarak kullanımını savunamıyor. İşte onu da IŞİD savunuyor ve uyguluyor.
Öyleyse arkadaşlar, en saf İslam’ı kim uyguluyor?
IŞİD…
Ezidi Kadınları, Türkmen Kadınları, Alevi Arap Kadınları köleleştirip cariyeleştirdi mi IŞİD?
Evet, cariyeleştirdi.
Onları hem cinsel nesne olarak kullandı mı?
Kullandı.
Hem de ticari mal olarak satıp para kazandı mı?
Kazandı.
Peki IŞİD bu insanlık dışı uygulamalarına nereden dayanak alıyor? Referansı nedir?
Yine Kur’an ve sünnet…
İşte ayetler:
“Ey Peygamber, mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah’ın ganimet olarak sana ihsan ettiği ve senin de temellük ettiğin cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin, seninle beraber yurdundan göçen kızlarını helal ettik sana. Bir de inanan bir kadın, kendisini Peygambere bağışlar da Peygamber de dilediği takdirde onu nikahla almak isterse bu, yalnız sana helaldir, başka inananlara değil. Sana bir güçlük olmasın diye onlara, eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında ne farz ettiğimizi de gerçekten bildirdik ve Allah, suçları örter, rahimdir.
“Bunlardan dilediğini bırakabilirsin, dilediğini de alabilirsin ve bıraktığını tekrar almada da bir vebal yok sana; bu, gözlerinin ışıklanması, mahzun olmamaları ve verdiğin şeye, hepsinin de razı olması bakımından daha iyidir ve Allah, gönüllerinizde ne varsa bilir ve Allah, her şeyi bilir, azap etmede de acele etmez.
“Bundan sonra kadın almak ve onlardan birini, değiştirmek, hatta güzellikleri seni hayretlere salsa bile, helal değildir sana, ancak malınla temellük ettiğin cariyeler müstesna ve Allah, her şeyi görür, gözetir.”[8]
Gördüğümüz gibi, arkadaşlar; Hz. Muhammed’in de yığınla cariyesi var ve onlardan istediğin kadarını alıp eş olarak kullanabilirsin, diyor ayet, Allah’ın ağzından hem de Hz. Muhammed’e. Kaldı ki bütün halifelerin de, önde gelen sahabilerin de pek çok cariyesi vardır. Cariyeler, dediğimiz gibi, hem cinsel haz nesnesi olarak kullanılır hem de alınıp satılır. Hediye edilir vb…
Yine Nisa Suresi’nin 25’inci ayetinde şöyle buyurulur müminlere:
“Sizden, hür mümin kadınlarla evlenmeye güç yetiremiyen kimse, ellerinizdeki mümin cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı çok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, aynı soydansınız. Onlarla, zinadan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara edilen azabın yarısı edilir. Cariye ile evlenmedeki bu izin içinizden, günaha girme korkusu olanlaradır. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlar ve merhamet eder.”[9]
Görüldüğü gibi, Hür Kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyenler, mümin cariyeleriyle evlenebilirler. Fakat bu serbesti, sizin günaha girmenizi engellemek için tanınmıştır. Eğer sabreder ve cariyelerinizle Müslüman da olsa evlenmezseniz bu sizin için daha da hayırlı olur, diyor ayet.
Yani arkadaşlar, cariyeler bu denli aşağılanıyor Kur’an’da. Oysa savaşların çıkmasında kadınların ve çocukların hiçbir dahli olmamıştır. Ne acıdır ki savaşlardan en çok zarar görenler de hep onlar olmuştur. Cariyeleştirilmiştir, insanlıkları ellerinden alınmıştır, köleleştirilmiştir ve dayanıklı birer mal haline getirilmiştir, bu zavallı kadıncıklar. Bu uygulama da Kur’an buyruğu ve Sünnet icabı olduğu için 20’nci Yüzyıl’a gelinceye kadar İslam Tarihinin tamamında uygulanagelmiştir. İnsanlığın bu yüzyılla birlikte insani değerler açısından ulaştığı aşama, artık köleliği savunulamaz ve uygulanamaz hale getirmiştir. Yoksa iş İslam’a kalsa Kıyamete kadar bu durum aynen sürüp gidecek…
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi İslam’ın Cennet’inde de kadına pek bir şey verilmiyor. O yine dünyadaki eşine tabi olmayı sürdürecek orada da. Fakat erkeği güzeller güzeli sayısız huriyle düşüp kalkacak-cinselliğini yaşayacak…
Sadece İslam’da değil, bütün Ortadoğu dinlerinde ya da başka bir ifadeyle Semit Dinlerinde yani Musevilikte, Hıristiyanlıkta, Muhammedilikte bu uygulama vardır.
Peki bunun sebebi nedir, arkadaşlar?
Daha önceki yazılarımızda da aktarmıştık. Dinler, yaşanılan maddi dünyanın din dünyasına yansımasından başka bir şey değildir.
Yaşanılan maddi dünya nedir o çağlarda?
Kadının alta düşürüldüğü, her türden zulme, sömürüye, eziyete tabi tutulduğu Köleci Toplum Düzeninin dünyasıdır. Başka türlü dersek; Tarihin ilk sömürücü egemen sosyal sınıfı olan Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının hakimiyetindeki Köleci Toplum Düzenidir, yaşanılan maddi dünya.
İşte bu sebeple bu maddi dünya, dinler dünyasına da aynı şekilde yansımış ve Tanrı sözleri, Tanrı buyrukları olarak o dinlerin kitaplarında yerlerini almıştır.
Demek ki arkadaşlar; Kur’an’da kadınla erkeğin eşit olduğu, İslam’ın kadına çok büyük değer verdiği söylemleri birer aldatmacadan, birer kandırmacadan başka hiçbir anlam ifade etmez…
Bizim “eraser”-“silici” dediğimiz bazı “modernist” din adamları, kadınlarımızı İslam’a ısındırmak, İslam’ı şirin göstermek ve onlara İslam’ı savundurtmak için bu kandırmacayı yaparlar sık sık.
Tabiî bu çağda köleliği, cariyeliği savunabilmek, yaşayarak da tanık olduğumuz gibi, ancak IŞİD benzeri insanlık düşmanı caniler örgütünün yapabileceği bir şeydir. Baksanıza, Taliban bile köleliği, cariyeliği savunamıyor artık. Sadece kadınları sosyal hayattan çekip almakla, eve hapsetmekle yetiniyor.
Ve en acı gerçeklerimizden biri de şudur ki arkadaşlar; İmam Hatip okulları da, İlahiyat Fakülteleri de, Kur’an Kursları da, adlarına tarikat ve cemaat denen tekke ve zaviyeler de yani Ortaçağcı Din Derebeylikleri de ve 145 bin kişilik Diyanet İşleri Başkanlığının imam ve müezzinleri de hep bu Ortaçağcı İslam’ı öğretiyorlar çocuklarımıza, gençlerimize ve halkımıza. Yani bir anlamda Taliban ve IŞİD İslamı’nı öğretiyorlar. Öyle olunca da işte Nurettin Yıldız gibi, Halil Konakçı gibi, Mahmut Ustaosmanoğlu ve Menzil Şeyhi gibi ve diğer şeyhler şıhlar gibi din otoriteleri de otomatikman kadın düşmanı oluyorlar. Birinci Kuvayimilliye’ye, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Komutanlarına; Mustafa Kemal’lere, İnönü’lere ve onların kurduğu kısmen de olsa Laik Cumhuriyet’e düşman oluyorlar.
Onlar aslında inandıkları dinin gereğine uygun davranıyorlar. Tutarlıdırlar, inançlarında ve ideolojilerinde. Öyleyse biz sadece onlara kızıp karşı çıkmakla yetinmeyeceğiz. İşin aslını da öğreneceğiz. Kur’an ve Sünnete bakacağız. Bütün arkadaşlara bugüne kadar hep tavsiye edegeldiğim gibi, burada bir kez daha öneride bulunacağım okuyucu arkadaşlara ve yoldaşlarımıza. Kur’an’ın Türkçe tercümesini-mealini dikkatlice inceleyerek, ortaya konuş sırasına göre ve tarihsel bağlamı içinde yani hangi ayetin hangi sorunlara, olaylara çözüm getirme amacıyla ortaya konduğunu bilerek, görerek okumalarını tavsiye edeceğiz.
Yoksa yani aksi durumda sadece yukarıda adlarını andığımız Ortaçağcı meczuplaşmış din adamlarına kızmakla kalır; “Dinin aslı bu değil, Allah böyle emretmez”, diyerek kendimizi kandırmış oluruz.
İşin aslını ne kadar çok insanımız öğrenirse, kavrarsa, söz konusu Ortaçağcı dincilerin ve siyasilerin etkinliği aynı ölçüde kırılır.
Demek ki, her alanda olduğu gibi bu alanda da akıl, mantık, bilim, bilinç, en önde tutulması gereken değerlerdir…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
30 Mart 2023
Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı
[1] Nisa Suresi, 34’üncü Ayet, Diyanet İşleri Meali.
[2] Ahzap Suresi, 59’uncu Ayet, Diyanet İşleri Meali.
[3] Ahzap Suresi, 32-33’üncü Ayet, Diyanet İşleri Meali.
[4] Ahzap Suresi 53’üncü Ayet, Diyanet İşleri Meali.
[5] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/afgan-kadinlar-hurriyet-araciligiyla-dunyaya-seslendi-sesimiz-olun-zincirleri-kiralim-42204994
[6] https://www.diken.com.tr/taliban-kadinlarin-sivil-toplum-kuruluslarinda-calismasini-da-yasakladi/
[7] https://serbestiyet.com/haberler/afganistan-egitim-bakani-bugun-kadinlarin-egitim-almasini-savunanlar-yarin-fuhusu-da-savunur-turkiye-ve-suudi-arabistanda-degiliz-saf-islami-uygulayacagiz-113608/
[8] Ahzap Suresi, 50-51-52’nci Ayetler, Diyanet İşleri Meali.
[9] Nisa Suresi, 25’inci Ayet, Diyanet İşleri Meali.
Podcast: Play in new window | Download