Talat Paşa’yı soykırımcılıkla suçlamak, emperyalistlerin ağzıyla konuşmaktır!
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Geçtiğimiz Perşembe gün Mecliste bu PKK’li, DEM’li George Aslan, Talat Paşa’ya dolayısıyla da İttihat ve Terakkici, Meşrutiyetçi Atalarımıza saldırdı, değil mi; “Onlar Ermeni, Süryani ve Rum soykırımı yaptılar”, diye.
Aslında Mustafa Kemal’e de aynı şekilde düşmanlık güdüyorlar ama şimdilik doğrudan Mustafa Kemal’i hedef almaya cesaret edemiyorlar.
Daha önce de söyledik; bu DEM yani PKK, siyasi kimliğini bütünüyle Türk, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı üzerine inşa etmiştir, tıpkı Yunanistan ve Ermenistan gibi. İşte onlar da tetikçi olarak bu George’u kullanıyorlar. Kendileri geri plandalar ama aynı hainane düşünceleri onlar da taşıyorlar.
Biz bu soykırım iddiasının Emperyalist bir Yalan olduğunu en özet şekilde belgeleriyle ortaya koymuştuk, bundan önce yaptığımız iki paylaşımda değil mi?
Yine bu meseleyi en ayrıntılı şekilde bütün belgeleriyle, kanıtlarıyla bu kitabımızda ortaya koyduğumuzu da söylemiştik.
Bu emperyalistlerin ağzıyla konuşan PKK’liler, DEM’liler ve bizim Sevrci Soytarı Sahte Sol diye adlandırdığımız bu PKK’nin, DEM’in yörüngesinde dolaşan, insan sefaletlerinden derleşik, sözde sol hareketler aynı hainane düşünceye sahiptirler.
Biz atalarımızın asla bir soykırım yapmadıklarını, Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın deyişiyle; “Halkımızın dünyanın en hoşgörülü halkı”, olduğunu belirtmiştik.
Talat Paşa, 1908 Meşrutiyet Devrimi’nin en önde gelen dört kahramanından biridir; Talat Paşa, Cemal Paşa, Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa…
Ben burada Enver Paşa’yı benimsemediğimi, onun sağlıklı bir düşünce yapısına sahip olmadığını, asla bir komutan davranışı sergilemediğini tarihsel olarak araştırmış, incelemiş ve o kanaate varmıştım. Harbiye’yi birincilikle bitiriyor Enver Paşa ama sağlıklı bir ruh ve zihin yapısına sahip olmadığı için, taarruz manyağı. Ne düşmanı tanıyor, ne şartları tanıyor, ne kendimizi tanıyor. Taarruzdan başka hiçbir şey bilmiyor. Böylece milyonlarca vatan evladının kırdırılmasında birincil derecede rol oynuyor. Hiç kimsenin haberi olmadan, tek başına Osmanlı’yı savaşa sokuyor, 1914’de. Almanların dolmuşuna biniyor. Almanlar diyorlar ki Enver Paşa’ya; “Sana Müslüman bir Turan kuruvereceğiz, yeter ki bizimle ittifak yap.” O da Alman Emperyalizminin bu yalanına kanıyor.
Hâlbuki Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda her iki Emperyalist Ağababanın da yani Almanya’nın da Avusturya’nın da ve onun karşısında yer alan İngiliz Emperyalistlerinin, Fransız, İtalyan Emperyalistlerinin, Amerikan Emperyalistlerinin ve Rus Çarlığı’nın da ortak hedefinin Osmanlı’yı parçalamak ve o parçaları yağmalamak, bölüşmek olduğu çok açıktır. Yani o Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda hangi taraf kazanırsa kazansın paylaşılacak olan Osmanlı’dır, Osmanlı topraklarıdır. Bu kesin.
Buna rağmen vatanseverdir, içtenliklidir Enver Paşa ama asla bir askeri komutan olmamalıdır.
Talat Paşa’ya gelirsek; Talat Paşa Jöntürk Devrimi’nin sivil önderidir, lideridir. Diğerleri askerdir. Cemal Paşa, Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa askerdir. Talat Paşa sivildir. Ve yaptıkları Jöntürk Devrimi adı üstünde bir devrimdir. Tanzimat Hareketi’nden başlamak üzere Osmanlı’da da devrimler kerte kerte gelişmiştir. Yani 1836’da ilk Tanzimat Hareketi’yle başlamış ve sonra hep ileriye doğru bir yol almıştır. İşte Meşrutiyet Devrimi çok önemli bir basamağıdır bu ileriye gidiş yönündeki devrimin.
Tabiî onu takip eden devrim nedir?
1919-23’teki Birinci Kuvayimilliye’nin zaferi üzerine inşa edilen Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızdır, Cumhuriyet Devrimi’dir yani.
Şimdi 1908’deki bu Meşrutiyet Devrimi’ni Lenin’in nasıl değerlendirdiğine bir bakalım:
Biz buraya koyuyoruz ya Lenin’i; “Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın önderi ve en büyük müttefiki”, diye.
Hatta İlber Ortaylı; “tek müttefiki”, der Lenin için, bizim Kurtuluş Savaşı’mızın.
“Lenin’in 1908 Türk Devrimi hakkındaki görüşleri:
“Balkanlardaki ve İran’daki olaylar adlı makaleden;”
Prolateri Dergisi, 37’nci sayıda yayımlanmış Lenin’in bu makalesi. 45 ciltlik Lenin’in “Toplu Eserleri”nin de 15’inci cildinin sayfa 220 ve 230’u arasında yer almaktaymış. Okuyalım oradan bir bölümünü;
“Jöntürk Devrimi gerici monarşiye karşı bir ilerlemedir.”
Yani hem devrim olarak görüyor Lenin, hem de gerici monarşiye karşı bir ilerleme olarak değerlendiriyor.
Biz ne diyoruz?
Derebeyliğin batağına saplanmış ve orada çürümekte olan, çökmekte olan Osmanlı’ya karşı yapılmış bir devrimdir, Jöntürk Devrimi.
İşte Osmanlı ondan (gericiliğinden) çöktü. Batı, burjuva devrimleriyle ileriye doğru giderken, Osmanlı tam tersi bir yön tutturarak, gittikçe Derebeyleşmenin o kahredici, çürütücü, yok edici batağına saplandı. O yüzden battı, parçalandı, yok oldu Osmanlı. Ve onun külleri üzerinden işte atalarımız, Kuvayimilliyeci Atalarımız, yeni bir devrimle Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturdular, kurdular.
Evet, tekrar baştan alalım:
“Jöntürk Devrimi gerici monarşiye karşı bir ilerlemedir. Ancak burjuva karakterlidir.”
Evet, bir Burjuva Devrimidir bu devrim. Tıpkı Batı’da 15’inci Yüzyıl’da başlayıp 20’inci Yüzyıl’da sona geren Burjuva Devrimleri gibi.
“Devrim proletaryayı seferber edememiş, halkı bağımsız bir politik güç haline getirememiştir. Avrupa Emperyalizminin Osmanlı üzerindeki etkisi devam etmektedir, Jöntürkler bu etkileri sarsmak yerine, çoğu zaman uyum göstermektedir.”
Evet, Avrupa Emperyalistleri, Osmanlı üzerine çökmüşlerdir ve bir hâkimiyet kurmuşlardır Osmanlı üzerinde, diyor Lenin. Jöntürkler, Avrupa Emperyalizmini bilince çıkarıp, ona karşı cephe almak, onun Osmanlı üzerindeki etkisini yok etmek yerine, çoğu zaman onunla uyum haline girmişlerdir, diyor. Uyum göstermişlerdir o etkiye, diyor.
“Emperyalist güçler Jöntürkler’i överek, onları kendi çıkarlarına uygun biçimde kullanmakta, böylece Osmanlı topraklarının parçalanması süreci ilerlemektedir”, diyor.
Tâ, ne zaman söylüyor Lenin?
1908’de söylüyor.
“Osmanlı topraklarının parçalanması süreci sürmektedir”, diyor Lenin.
Ne dahiyane görüş ve tespit değil mi?
Ve Avrupa Emperyalistlerine karşı bizi savunuyor, bizim safımızda Lenin. Hep sempatiyle bakmıştır bizim devrimlerimize, Lenin. Daha önce de söyledik; çünkü hem gerçek bir bilim insanıdır, gerçek bir devrimcidir Lenin, hem de baba tarafından Karluk Türkü’dür Lenin. Ya da Tatar Türkü’dür.
“Osmanlı İşçi Sınıfı kendi bağımsız sınıf örgütlerini kurmalı ve burjuvazinin sınırlarında kalmamalıdır”, diyor.
Yani Osmanlı’nın İşçi Sınıfı kendi sınıf örgütünü kurup örgütlenmeli, burjuva devriminin çizdiği sınırlar içinde kalmamalıdır, diyor Lenin. Osmanlı İşçi Sınıfında bir örgütlenme, bir Devrimci Bilimcil Halk Devrimi örgütlenmesi gerçekleşmelidir, diyor Lenin.
İşte Talat Paşa böylesine vatansever, devrimci, namuslu, vatanını, milletini seven, savunan bir önderdir, bir liderdir ve atamızdır. Buna iftira atmak, soykırımcılıkla suçlamak ancak Emperyalist Haydutların ağzıyla konuşmaktır, onların çıkarlarına hizmet etmektir.
Biz, Jöntürk Devrimi’nin ve Talat Paşa’nın bu özelliklerini, 2007 yılında yayımladığımız “Ordu Üzerine Yazılar” kitabımızda ortaya koyduk, Lenin’in aynı tespitlerini aktardık buraya.
Burada şunu da söylemiş olayım:
Biz Marksist-Leninistiz derken, Marks’ın da Lenin’in de kara kaşına, kara gözüne hayran olduğumuz için böyle söylemiyoruz. Gerçek anlamda dünyayı, bölgemizi ve ülkemizi bilimin ışığında tahlil eden ve ileriye doğru halklarımızın yararına, insanlığın yararına dünyayı değiştirmek isteyen devrimci önderler oldukları için benimsiyoruz. Nasıl Darwin’i benimsemeden evrimden, canlıların evriminden söz edemezsek, nasıl Freud’u anlamadan, benimsemeden insan davranışlarının kökenini, gerçek sebeplerini ve buna bağlı olarak psikanaliz ve psikoterapi biliminden söz edemezsek, Marks’tan ve Engels’ten ve Lenin’den söz etmeden de toplum biliminden, devrim biliminden, halk biliminden söz edemeyiz. Bilim insanlarıdır bu büyük önderler.
Geçelim işin bir başka yönüne… Daha önce de değinmiştik buna:
DEM’liler, Mecliste Osmanlı ve Kuvayimilliyeci Atalarımıza böylesine hainane, kin ve nefret kusan bir üslupla ve Emperyalist Haydutlarının ağzıyla saldırmalarından bir gün sonra, Silivri’de yatan İmamınoğlu Ekrem’i ziyaret ettiler, değil mi?
İmamınoğlu Ekrem ne dedi bu ziyaret sonrasında, DEM adına kendisiyle görüşen Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’ya görüşmesi sonrasında?
“Her konuda anlaştık, hemfikir olduk”, dedi.
Yani Kaçak ve de Haram Saray’ın kaset tutsağı, Arkadan Bohçalı’sının geçen 1 Ekim’de başlattığı Öcalan ya da Kürt Açılımı konusunda.
Biz buna ne diyoruz hep:
“BOP Açılımı”, diyoruz.
“ABD’nin BOP Açılımı” hakkında da ortak görüşlere sahibiz, o konuda da mutabık kaldık, diyor ve teşekkür üstüne teşekkür ediyor bu DEM’lilere İmamınoğlu Ekrem.
Yani onların bir gün önce Jöntürk ve Meşrutiyetçi Atalarımıza, Kuvayimilliyeci Atalarımıza yani Mustafa Kemal’lere, İnönü’lere, silah arkadaşlarına saldırmaları zerre umurunda olmuyor İmamınoğlu Ekrem’in. Ve Özgür Özel de bir soru üzerine; aynı görüşlere sahip olduğunu belirtti onlarla
Bunların alayının ortak paydası: Amerikancılık. Bunların alayını Amerika devşirmiştir. Amerikan kuklasıdır, Amerikan piyonudur, Amerikan hizmetkârıdır bunların alayı.
Neylersiniz…
Ama biz en haine, en zalime karşı biraz daha az hain ve zalim olanını ne yazık ki ölümlerden ölüm beğenir gibi tercih etmek zorunda kalıyoruz. Hiç değilse bu Yeni CHP’nin tabanı içtenlikli, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal bağımlısı insanlardan oluşmaktadır, diye. Kendileri yani yönetimi öyle değil ama CHP tabanı öyle. O yüzden Tayyipgiller kadar pervasızca ihanet edemeyecekler bunlar, diye. O kadar ihanet etmeye cesaret edemeyecekler, diye.
İşte böylesine kahredici bir ikileme zorlamış oluyor kader bizi…
Ama en sonunda bu hainler ne yaparlarsa yapsınlar, Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımız gibi, yine biz kazanacağız. ABD Emperyalist Çakallarını da Avrupa Birliği Emperyalist Haydutlarını da ve onların ülkemizdeki her boydan ve soydan hain işbirlikçilerini de hezimete uğratıp, defedeceğiz ülkemizden.
Kalın sağlıcakla…
23 Haziran 2025