Sığınmacı Sorunu Değil, Türkiye’de Türk’ü Azınlığa Düşürme Oyunu…
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Bu Kaçak Saray’ın sultanı Potamyalı Yezid, 13 ile 15 milyon işgalciyi; Suriye, Irak, Afganistan, Afrika, Pakistan, Bangladeş vb. ülkelerden gelenleri doldurdu Türkiye’ye. Nüfusumuzun beşte ya da en az altıda biri oranında Sığınmacı adı altında İşgalci doldurdu ülkemize.
Bununla yetinmiyor, geçenlerde Nazi artığı, Nazi kırması Almanya’nın Başbakanı Olaf Scholz’la anlaştı. Almanya’nın sınır dışı ettiği göçmenler de Türkiye’ye getirilecekmiş, ilk uçak kafilesi de gelmiş zaten.
Bununla da yetinmiyor:
“Filistin’den, Lübnan’dan, Suriye’den gelecek Müslüman kardeşlerimize kapımız açık”, diyor.
Ülkemizi açık ülke haline getirdi bu Tayyip. Kim isterse gelsin…
Dünyanın belli başlı Batılı olsun, Doğulu olsun, terör örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının merkez üssü Türkiye olmuş. Latin Amerika’dan, Kuzey Avrupa ülkelerindeki uyuşturucu çetelerinden, İŞİD’ci çetelere varıncaya kadar hepsi Türkiye’de üstlenmiş. Yahu adamlar şirketler kuruyorlar, üsler kuruyorlar; ne araştıran var, ne soran var, ne karışan var bunlara.
Yargı bir tek şeyle uğraşıyor: Kaçak Saray’ın sultanına ve Kaçak Saray avenesine yöneltilen eleştirileri, hakaret diye hemen damgalayıp, onu yapanları yargılamakla, içeri atmakla uğraşıyor.
Bu Türk ve Türkiye düşmanı, Kuvayimilliye ve Laiklik düşmanı Tayyip, bakın nasıl her konuda olduğu gibi, bu konuda da fırıldak gibi dönmüş. İşte 11 Ekim Cuma günün Sözcü Gazetesi;
“1989’da soydaşları istemedi 2011’de Suriyelilere kucak açtı. 1989’da Jivkov zulmünden kaçan soydaşlarımızın Türkiye’ye kabul edilmesini eleştiren Erdoğan 2011’den bu yana Suriye’den gelen sığınmacılara ‘ensar’ deyip sahip çıkıyor.”
Evet… Oysa 1989’da Bulgaristan’da ırkçılığa savrulan Jivkov iktidarının yaptığı zulümden kaçan ve Türkiye’ye gelen Türk soydaşlarımızın sayısı sadece 360 bin. Bunlara karşı çıkıyor Tayyip, gelmelerini istemiyor.
Bakın ne diyor o zamanlar, Molla Necmettin’in Refah Partisi’nden İstanbul İl Başkanı Tayyip nam Hafız. O zamanlar Başbakan Turgut Özal’dı, onun partisi ANAP iktidardaydı. Turgut Özal; “gelsinler” demişti bu soydaşlarımız için. Buna cevap veriyor, karşı çıkıyor Tayyip. Aynen şunları diyor:
“Ne dedi Bulgaristan’a?
“‘Gelin’ dedi. Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da (Bulgaristan Devlet Başkanı zamanın) gelsin. Tamam, güzel, gelsin diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim ediyor. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken gelin, diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin?”
Burada bir de utanmazca iftira atıyor; “kadınını satıyor, kızını satıyor”, diye. İnsanımız bu kadar alçalmadı. Ama bu ülkemize ve halkımıza düşman olduğu için böylesine saldırıyor. Bunlarda vicdan, merhamet yok.
2011 Nisan’ından bu yana ülkemize doldurduğu bu sığınmacı, muhacir, göçmen adlı işgalcileri nasıl savunuyor bakın:
“Muhacirlik, ensar nedir bunu anlamayan, bunu bilmeyenlerle bizim işimiz yok. Biz sevgili Peygamberimizin muhacirliğini de biliriz, ensar olduğu dönemi de biliriz.”
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Bu ensar, muhacirlik söyleminin, şablonunun aslını da onlarca defa anlattık. O zaman Medine nüfusu 8 bin 500. Mekke’den Hz. Muhammed’le birlikte Medine’ye göç eden Müslümanların sayısı ise sadece 226. Yani Medine nüfusunun 37’de biri ya da yüzde 2,65’i. Bunları diline dolamışlar bunlar. Ama demagoji yapacak, insanımızı, halkımızı Allah’la aldatacak. Din maske bunlar için. Kuvayimilliye’ye, Türk’e, Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne, Laik Cumhuriyet’e düşmanlığını gizlemek için, hainliğini gizlemek için yüzüne taktığı bir peçe, bir kamuflaj, bir paravan.
Devam ediyor:
“Suriye’den savaştan çıkıp ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız.”
Daha savaş başlamadan, bir proje olarak, ABD Emperyalist Haydudu bunları planladı, programladı; BOP çerçevesinde başlatacağı savaştan kaçan dincilerin Türkiye’ye gelmesini öngördü. Hesapladı, programladı, projelendirdi. Daha savaş başlamadan Güneydoğu sınırlarımızda; Gaziantep’te, Kilis’te, Hatay’da, Şanlıurfa’da kamplar oluşturdu. Sınırı açtı ve kamplar oluşturdu. Ve çağrıldı Beşşar Esad iktidarından hoşnutsuz olan Ortaçağcı dinciler. Çağrıldı, davet edildi Türkiye’ye. Tabiî onlarla birlikte ne kadar kriminal tip varsa, bedava yaşamayı seçen, ona heveslenen tip varsa, onlar da akın etti Türkiye’ye.
Ve Suriye’den, Afganistan’dan, Irak’tan, İran’dan, Afrika’dan, Pakistan’dan, Bangladeş’ten gelenlerin sayısı bugün en az 13 milyon. Ki, bazı araştırmacılar bunun 15 milyonu bulduğunu söylüyorlar. Ama Tayyip bunlardan hoşnut.
Niye hoşnut?
Çünkü bunların sayısı ne kadar artarsa, Türkiye’de nüfus sayısı yani demografik yapı o kadar değişebilir, diye hesaplıyor. Ve eninde sonunda, Türkiye’de Türk’ü azınlığa düşürürüz hesabı yapıyor. Yani Türk’ten, Türk Milletinden öç almak istiyor. Böylece biz Allah, kitap, ensar, muhacir, Kur’an, Peygamber söylemleriyle sultanlığımızı ölünceye kadar devam ettiririz; öldükten sonra da geride kalanlarımızı yargılanmaz kılarız, hesabı yapıyor. Tabiî bu arada ABD’nin verdiği görevi de yerine getiririz, Türkiye’yi BOP çerçevesinde üç parçaya böleriz. Böylece bizim iktidarımız tam koruncaklı hale gelir diyor.
Evet devam ediyor savunmaya:
“Kendileri arzu ettikleri zaman vatanlarına dönebilirler ama biz onları asla bu topraklardan kovmadık ve kovmayacağız. Siz bakmayın Suriyeli, Iraklı kardeşlerimizi ülkemizde misafir etmemize ‘ihanet’ diyenlere. Siz bakmayın Başbakan olduklarında Suriyelileri ülkelerine göndereceklerini söyleyenlere. Onlar ‘ensar, muhacir’ ne demektir bilmezler. Onlar milletimizin gönül kapısının ne kadar açık olduğunu bilmezler.”
Bir de böyle, 1400 yıllık İslam Tarihinden öğrendiği cilalı lafları tekrarlamayı pek sever bu dinciler, “gönül kapısı” falan diye.
Sizin gönülle ne ilginiz var? Vicdanla, merhametle ne ilginiz var? İnsani erdemlerle, değerlerle ne ilginiz var?
Alayınız insan sefaletisiniz. Bir tek şeye odaklısınız siz: Paraya, küp doldurmaya…
Sizin Tanrı’nız; Para Tanrısı. Başka hiçbir kutsalınız yok sizin. Para, altın, avro, dolar sizin tapındığınız; saray, köşk, lüks arabalar, en son model uçaklar. Firavunlar, Karunlar bile sizin yanınızda dilenci kadar yoksul kalır. Bunların işi gücü vurgun, soygun, yolsuzluk, hile.
Bu TUSAŞ saldırısı sonrası, TUSAŞ gündeme geldi. Bunlardan önce, 4 bin 500 kişi çalışıyormuş TUSAŞ’ta nitelikli personel olarak. Bunlar, sayıyı 18 bine çıkarmışlar. Yandaş arpalığına çevirmişler o kurumu da. Bütün devlet kurumlarına yaptıkları gibi orayı da yandaşlarla doldurmuşlar.
FETÖ hiç değilse sınav sorularını çalıyordu KPSS’de ve birkaç binlik yandaşını devlet kurumlarına yerleştiriyordu. Bunlar ona gerek duymuyorlar. “Ne diye kendimizi zora sokalım”, diyorlar. Bazı yandaşları hiç hesapsız kitapsız, sorgusuz sualsiz doğrudan devlet kurumlarına yerleştiriyorlar.
Sınava giren insanlarımızın ise hak edenlerini elemek için sözlü mülakat çıkardılar. Yazılıda 98 puan alan, 100 puan alan insanları eliyorlar. Onlara ellinin altında not verdiler mi, zaten kaybetmiş duruma düşürüyorlar onları; böylece eliyorlar. Yani vicdan, merhamet, hakkaniyet, kul hakkı bunlarda zerre miktarda yok.
Ama hep dediğimiz gibi, bunlar adım adım Kuvayimilliye’mizin zaferi üzerine inşa edilmiş Laik Cumhuriyet’i BOP çerçevesinde yıkıp, parçalamak, onun yerine Ortaçağcı Faşist bir Din Devleti kurmak istiyorlar, kendi kadrolarını oluşturuyorlar, kendi devletlerini inşa ediyorlar adım adım.
Bir de bunların bu yaptıklarına, yolsuzluklara, hırsızlıklara, “aymazlık, liyakatsizlik” filan diye böyle fasaryadan sıfatlar uyduran zavallı, muhalefet rolünü oynayan aydınlar, yazarlar-çizerler var.
Bunlar her şeyi sistemli, planlı, programlı yapıyorlar. Kim Mustafa Kemal ve İnönü geleneğini savunursa, kim Kuvayimilliye’yi ve Laik Cumhuriyet’i savunursa bunların başdüşmanı odur. O yüzden onu yok edip yerine Ortacağcı kafa yapısına sahip kendi yandaşlarını getiriyorlar. Bunu yaparken de hiçbir kanun, kural tanımıyorlar. Bu Muaviye-Yezid dincileri böyle işte…
Üstüne üstlük bir de bunlar Türk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman, Türk Milletine düşman.
Ne diyor Tayyip?
“Ben Gürcü’yüm” diyor Gürcistan’da. “Eşim de Siirtli Arap” diyor.
Yani benim bu Türklerle hiç ilgim, sayım suyum yok, diyor. Sormadan söylüyor bunu…
Biz ırkçı falan değiliz. Milliyeti, kökeni ne olursa olsun, yeter ki Kuvayimilliye’yi, Mustafa Kemal, İnönü geleneğini, Laik Cumhuriyet’i, Türk’ü ve Türk Milletini sevsin, savunsun.
Bakın bizim idollerimizden, kahramanlarımızdan biri de kaderin kadrine uğramış Giresunlu Topal Osman Ağa’dır. Gerçek bir kahramanımızdır bizim. Ve gönlümüzde yatar.
Ama bunlar yılan gibi, sinsi düşmanlıklarını, ihanetlerini karınlarında gizlerler, günah çocuğu gibi. Ve onları işte böyle İblisçe planlarla, uygulamalarla hayata geçirmeye çalışırlar.
Saygıdeğer Halkımız;
Bunları sorgulayan bir akılla görüp, düşünüp, kavrayıp, değerlendirmen gerekiyor. Yoksa ülkemiz felakete sürükleniyor, uçuruma sürükleniyor bu hainler tarafından.
Kalın sağlıcakla…
27 Ekim 2024