Lozan ve Cumhuriyet Düşmanı BOP’çular

Saygıdeğer Arkadaşlarım,

İşte Öcalan-Kandil-DEM, dün fesih bildirgesini açıkladı.

Ne dedi?

Lozan’ın ve mevcut Anayasa’nın ortadan kaldırılması gerekiyor dedi ve Tayyipgiller’in üst düzey sorumluları da aynı anlamda açıklamalarda bulundular. Ve Kontrgerilla’nın paramiliter parti formundaki örgütü MHP de, onun şefi de güzellemelerde bulundu değil mi Öcalan’a, Tayyip’e, DEM şeflerine?

Yani şu anda artık PKK de, PYD de, YPG de, DEM de Kaçak ve de Haram Saray’ın en sadık bileşenlerinden biri. HÜDA-PAR ne ise, kaset tutsağı Devlet Bahçeli ne ise, Sinanoğlan neyse, Teğmen Çelebi neyse, Kürşat Zorlu neyse, Meral Akşener neyse artık DEM de, Öcalan da onların yanında kaynaşmış durumdalar şu anda. Ve hatta bu ortaklığa iştahla katılmak isteyen Yeni CHP’nin şefi Özgür Özel ve Silivri’den mesajlarıyla; “Ben de aynı yerdeyim”, diyen İmamın Oğlu Ekrem de var değil mi?

Demek ki bu neyi gösteriyor?

Bizim şu tespitimizi: Meclisteki bu 600 milletvekilinin 595’ini Amerikan Emperyalist Haydudunun oynattığını gösteriyor. Meclisteki bütün sermaye partilerini Amerika’nın oynattığını gösteriyor. Ve hatta solu oynayan; ESP’yi, EMEP’i, TİP’i, SODAP’ı vb.lerini de Amerika’nın oynattığını gösteriyor. Bunların hiçbirinde omurga yok, yiv set yok. Kendi akıllarıyla oynamaz bunlar. ABD Emperyalist Haydudu ne buyruk verirse aynen onu tutarlar, ona göre düşünüp davranırlar. Bir de bu cepheye katılan kendini sosyalist, sol ve hatta komünist sayan sözde gruplar, sözünü ettik ya biraz önce.

Yahu bu PKK, bu DEM, bu Demirtaş’tan Öcalan’a, Gülten Kışanak’tan Ahmet Türk’e hepsi Amerika’nın kucağında oynamıyorlar mı?

PYD’si, YPG’si Amerika’nın kucağında değil mi?

Dünkü paylaşımımızda Kuzeydoğu Suriye’deki Pekekistan’da 7-8 Amerikan Üssü var demiştik. Oysa bir yoldaşımız uyardı, 26 tane Amerikan Üssü var Rojava’da yani Kuzeydoğu Suriye’deki PYP-YPG bölgesinde dedi. Yahu Amerikan Emperyalist Hayduduyla iç içe geçmiş bunlar.

Amerika’nın kucağında nasıl solcu olunur?

Bu kadar iğrençlik, bu kadar namussuzluk, bu kadar alçaklık olmaz ya! Geçende ölen sinemacı Sırrı Süreyya; yahu din tüccarı, sahtekâr, düzenbaz, yalancı, insanları Allah’la aldatmayı meslek edinmiş Said-i Nursi’yi “Bediüzzaman” diye yere göğe sığdıramıyor. “Külliyatı kitaplığımın en başında”, diyor, “okurum devamlı”, diyor. Yahu bir Said-i Nursi müridinden nasıl solcu olunur? Ve; “siyasette tanıdığım en asil adam Devlet Bahçeli’dir”, diyor.

Devlet Bahçeli kim ya?

25 yıldan beri CIA Milliyetçiliğinin partisi MHP’nin başkanlığını yapan, üç bini aşkın devrimcinin elinde kanı olan bir eli kanlı katil, bir Amerikan kuklası.

Ve S. Sırrı, bu kişiye güzellemelerde bulunuyor. Şu güzellemeye bakın; “Devlet Bey, siz çiviyi Arş-ı Âlâ’ya çaktınız”, diyor; “bizim boyumuz oraya yetişmiyor”, diyor.

Biliyorsunuz İslam inancında Arş-ı Âlâ, yedi kat olan göğün en üst katı yani Allah’ın bulunduğu kat Arş-ı Âlâ. Yani Devlet Bahçeli denen Kaçak ve Haram Saray’ın kaset tutsağı zavallı, çiviyi oraya çakmış oluyor; bunun boyu oraya yetişmiyor ve siyasette tanıdığı en asil adam oluyor. Yahu böyle diyen bir sinemacı Sırrı’ya hepsi methiyeler düzdü, gözyaşı döktü. Komünisti oynayan Tele1’in patronu, Yeni CHP’yle PKK-DEM arasında salıncak siyaseti izleyen, salıncak Merdan gözyaşı döktü bu Sırrı’nın arkasından. Ya bunlar aslında insan sefaleti, içler acısı bunların durumu.

İşte biz bunlardan iğreniyoruz. Yahu insan gerici olur, ilerici olur, namussuz olur, puşt olur, pezevenk olur ama neyse o olur. Hiç değilse namussuzluğunda namuslu olur. Ama bunlar ne böyle ya? Yılan gibi kıvrılıp kalıptan kalıba giriyorlar. Demek ki bu CIA Milliyetçilerinde de, bu CIA Dincilerinde de, bu CIA Solcularında da yiv set, omurga aramayacaksınız; onur, namus, ahlâk aramayacaksınız. Bunların hepsi fırıldak gibi döner; hiçbir söz ve davranışlarına güvenilmez bunların.

Ve hep dediğimiz gibi; Türkiye’nin en büyük sorunu nedir dersek?

Biz ahlâk sefaleti, onur sefaleti, insanlık yoksunluğu, insanlıktan çıkmışlık sefaleti, diyoruz.

En büyük sorunu bu.

Ve hep dediğimiz gibi; altı bin yıllık firavunların, nemrutların, kralların, şahların, padişahların, şeyhlerin, şıhların, mollaların art arda gelmesi; zihin ve ahlâk çürümesi, onur çürümesi yaratmıştır insanlarımızda. İşte o sebepten biz diyoruz ki; biz bunlarla aynı varlık aleminden değiliz. Bütün eşyaların sahtesi çakması olur değil mi? Hani markaların deniyor ya sahtesi, çakması. Ne yazık ki insanların da olur, sahtesi çakması. İşte bunlar hep sahte insan, çakma insan ve biz böylelerine insan sefaleti diyoruz. Bunların hiçbir sözüne, hiçbir davranışına asla güvenemezsiniz.

İşte bu yüzden ben bu Tayyipgiller’in yargısının, mahkemelerinin karşısına çıktığımız zaman sanık sıfatıyla; orada Tayyip’in Savcılarına, Yargıçlarına ve Avukatına aynen şunu söylüyorum ( zamanın elverdiği süre içinde bunların, bütün hırsızlıklarını yolsuzluklarını, hilelerini, soygunlarını, vurgunlarını anlattıktan sonra) soruyorum, diyorum ki; birkaç günlüğüne il dışına ya da başka bir yere gitmeniz gerekiyor ve çocuğunuzun bakımını üstlenmesi gereken bir yakınınız da yok; kime emanet edersiniz o yavrunuzu? Tayyipgiller’den birine mi, yoksa ben komünist Nurullah Efe Ankut’a mı? Eve gittiğiniz zaman aynaya bakın bu soruyu kendinize sorun bakalım, vicdanınız size ne cevap verecek, diyorum.

Evet, bunlar birbirlerine çocuklarını bile güvenip emanet veremezler. Evet, böylesine hepsi çürümüş bunların insan olarak, ahlâk çürümesine uğramış. İşte en son bu yıllarca atıp tuttukları, lanetledikleri, terörist, çocuk katili, bebek katili ilan ettikleri Öcalan, onun partisi ve onun legal plandaki DEM’iyle sarmaş dolaş olmaları; onların bu içyüzlerini bir kez daha açıkça, netçe ortaya koydu.

Evet, Saygıdeğer Halkımız,

Biz boşuna demedik, TRT konuşmamızda, seçim dönemindeki propaganda konuşmamızda;

Senin güvendiklerin, bel bağladıkların, peşinden koştukların aslında en ağulu düşmanlarındır, diye.

Aynen öyle.

Yine boşuna demedik;

Senden bir tek şey istiyoruz Saygıdeğer Halkımız: Anlaşılmak.

Eğer bizi anlamazsan bunların binbir yalanıyla, hilesiyle, dümeniyle, kandırmacasıyla nasıl başa çıkabilirsin, diye

Kalın sağlıcakla…

13 Mayıs 2025