Kaçak Saray’da mukim Potamyalı Lawrence!
Kaçak Saray’da mukim Potamyalı Lawrence!
Öyle görünüyor ki, Tarihe "Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve ülkesini, vatanını parçalayan adam" olarak geçeceksin!
Fakat sanma ki bu işi bir başına sen yapmış olacaksın. Senin ne gücün ne de çapın böyle bir tahribata yetmez.
Bunu sana, devşiricin, iktidara taşıyıcın ve 15 yıldan bu yana da iktidarda tutucun ABD Emperyalist haydut devleti ve AB Emperyalist haydut devletleri yaptırtacak.
Onlar, çökkün, baştan ayağa ihanete batmış Vahdettin nam Osmanlı Sultanı’na ve aynı oranda hain İstanbul Hükümetlerine imzalatmış oldukları Sevr Haritası’nı hiçbir zaman yırtıp çöpe atmadılar. Kasalarına koyup sakladılar özenle.
Bilindiği gibi, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle bu harita uygulanamamıştır.
İşte bu haydut devletlerin, kendi emperyalist emellerine set çeken ve onları ülkemizden defeden ordunun komutanları olan Mustafa Kemal’e, İsmet İnönü’ye ve silah arkadaşlarına düşmanlıkları bundandır.
15 yıl kadar önce, bu harita ABD haydutu tarafından güncellendi. “BOP” dediler adına. Ve buna uygun işbirlikçi hainler aradılar bölgemizde, ülkemizde. Sizi buldular, Suudi Krallığı’nı buldular, Katar’ı buldular, Kuveyt’i buldular.
15 yıldan bu yana da hep birlikte BOP Haritası’nın hayata geçirilmesi için elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz.
Ne acıdır ki; Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete’nin muhalefet rolünü oynayan diğer üç üyesi de, size bu hainane işte yardımcı oldu. Halkın gözüne kül serptiniz hep birlikte. Demokrasicilik oyunu oynadınız. Oysa hiçbirinizin ne vatanla, ne milletle, ne halkla zerre ilginiz yoktu. Kandırdınız, zavallı bilinçsiz halkımızı. Sen, din alıp sattın. Saf, masum insanlarımızı, yoksul insanlarımızı, Kur’an’ın deyişiyle; “Allahla Aldat”tın.
Kankan, Kontrgerilla’nın Özel Partisi MHP’nin Amerikancı Bahçeli Şefi, insanlarımızın milli duygularını ve heyecanlarını sömürdü. Öyle aldattı.
CHP’nin Sorosçu Kemal’i ve ajan Baykal’ı Laikçilik oynayarak kandırdı insanlarımızı.
Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin yani PKK ve HDP’nin devşirilip ajanlaştırılmış şefleri Kürtçülük oynayarak kandırıp safına çekti, peşine taktı, Kürt insanlarımızı.
Oysa hepinizin odaklandığınız stratejik hedef aynıydı: BOP Haritası’nın hayat bulması. Yani Türkiye’nin, bu harita çerçevesinde üç parçaya bölünüp imha edilmesi.
Dikkat edin; bunların bir teki diyebiliyor mu, “Biz BOP’a karşıyız.”, diye?
Hayır.
Bir teki diyebiliyor mu; “Katil ABD, Ortadoğu’dan defol!”, diye?
Hayır. Tersine, bunlar toptan hem Amerikancıdır, hem AB’cidir. Hem NATO’cudur, hem CIA’cı, Kontrgerilla’cı.
Bakmayın siz, aralarındaki yalandan kavgalarına. Birbirleriyle esnaf rekabetine girişip kavga görüntüsü sergilemelerine… Oynadıkları hainane oyunun gereğidir bu.
Sadece Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete değil, Türkiye Parababaları da bu ihanete suç ortaklığı ettiler. Yani TÜSİAD’cılar, MÜSİAD’cılar, TİSK’çiler ve TOBB yöneticileri de suç ortaklığı ettiler. Çünkü onlar da ABD ve AB tekelci şirketlerinin ortakları durumundaydılar. Onlarınki de çıkar ortaklığıydı.
Üniversitelerimiz, aydınlarımız büyük oranda sessiz kaldılar bu ihanet yolculuğuna. Ses çıkarmak isteyenler de, bildiğimiz gibi, CIA yönetiminde gerçekleştirilen, FETÖ’cüler ve Tayyipgiller eliyle hayata geçirilen “Ergenekon Davası” adı verilen büyük kumpasla Silivri, Hasdal, Metris, Maltepe Zindanlarına dolduruldu. Tasfiye edildi, yıllarca yatırıldı oralarda.
Ne acıdır ki, bu süreçte Yargı da görev ve sorumluluğunu yerine getirmedi. Laik Cumhuriyet’i koruma ve kollama görevini yapmaktan kaçındı. İhmal değil, bilerek görevi kötüye kullanmaktı bu. Eğer görevini yapsaydı, Türkiye böylesi felaketlere uğramaz, bugünkü korkunç uçurumun kıyıcığına getirilip dayanmazdı. Artık bir adım kaldı, aşağı uçup parçalanmaya.
Bu ihanet gidişine tâ başından beri en kararlı ve bilinçlice, sadece biz karşı çıktık. Biz teşhir ettik, bir bir, hainleri, suçluları. Feryat ederek anlattık, Türkiye’nin yok edilmek istendiğini, Yeni Sevr’in uygulamaya konulduğunu.
Halkımızın geniş kitlelerine ulaşıp sesimizi duyurabilmemiz mümkün olmadı. Zindanda atılmış bir çığlığa döndü feryatlarımız…
İşte bugün de bir başımızayız. Bu hainane gidişe hâlâ dur diyoruz. Ve son soluğumuzu verene kadar da hep dur diyeceğiz!
Zaten biz kurbanlık koçuz. 50 yıl önce, bu kutsal davayı benimseyip, kendimizi halkımıza, vatanımıza ve insanlığa adayışımızdan bu yana, hiç kendimizi düşünmedik. Hep en önde davamızı tuttuk, onu savunduk, ona zerrece toz kondurmamaya çalıştık ve onu zafere doğru ilerletmeye çalıştık.
Yani kendimizi baz alırsak, “bizimki zararına yaşamaktır.”
Ne demişti, Önder’imiz Kıvılcımlı Usta?
“Vatan aşkını söylemekten ve o uğurda dövüşmekten korkar hale gelmektense, ölmek yeğdir.”
Evet, aynen öyledir…
Bu bakımdan, bizler tutuklanabiliriz, işkencelere uğratılabiliriz, zindanlara tıkılabiliriz, katledilebiliriz hain tuzaklarda… Ama asla yıldırılamayız, sindirilemeyiz. Namus bellediğimiz yoldan döndürülemeyiz.
Öyle görünüyor ki, büyük felaketler yaşayacağız, büyük acılar çekeceğiz. Büyük fedakârlıklarda bulunmak zorunda kalacağız. Özetçe; büyük bedeller ödeyeceğiz. Ama en sonunda, biz kazanacağız!
Hani Önder’imiz nasıl 17 yaşında işgalci Yunan’a karşı savaşmak üzere Ege’ye çıkıp Yörük Ali Efe’nin Çetesine kızan yazılmışsa, biz de aynen öyle, yeniden çıktık Ege’ye. Ve başlattık, İkinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı. Şu an bir avucuz. Ama günbegün anlaşılıyoruz, büyüyoruz, gelişiyoruz.
Gün gelecek, halkımız geniş kitleler halinde anlayacak, kavrayacak bizi. Ve ordulaşacak etrafımızda.
Ölsek de davamız zafer kazanacak!..
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
23 Mayıs 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı