HKP Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut’un anlatımıyla Siyasal İslamcıların Mustafa Kemal düşmanlığı

07.11.2024
114
A+
A-

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Bugüne kadar size belki onlarca kez, bu Muaviye-Yezid dincilerine üç yaşlarından itibaren adları öğretilirken aynı anda Kuvayimilliye, Mustafa Kemal, İnönü, silah arkadaşları ve Laik Cumhuriyet düşmanlığı da öğretilir dedik.

Bunun hiç istisnası yoktur. Bu dinciler, bu din alıp satıcılar, bu tarikatlar, bu cemaatler, bu tekkeler, bu şeyhler, şıhlar, ermişler, mollalar, evliyalar, İmam Hatiplerde, İlahiyat Fakültelerinde, Kur’an Kurslarında hep aynı şeyleri öğretirler: Kuvayimilliye’ye, Mustafa Kemal’e, İnönü’ye, silah arkadaşlarına ve Laik Cumhuriyet’e düşmanlık!

Yani Fesli Deli Kadir neyse bunların hepsi ana düşünceleri bakımından aynıdır. Bunlarda millete dair yani ulus anlamında millete dair, vatana dair, halka dair bir değer bulunmaz. Bunlar millet dediler mi, ümmet anlamında kullanırlar millet kavramını.

Oysa millet: Fransız Devrimi sonrası burjuvazinin icat ettiği bir kurumdur.

Millet olmayınca vatan da yoktur tabiî bunlarda. Yeryüzünde seccadelerini serdikleri yerdir bunların vatandan anladıkları da.

Halk ise bunlar için bir değer ifade etmez.

O yüzden bunlarda ulusa dair, vatana dair, halka dair, insana dair, hayvana dair, doğaya dair hiçbir değer, erdem bulunmaz.

Bizim bu söylediklerimiz, belki bazı arkadaşlarca rivayet sanılıyor. Ama bakın ömrünün 35-40 yılını bunlar arasında geçirmiş olan Dücane Cündioğlu şu videosunda neler anlatıyor:

***

Videonun çözümü:

Dücane Cündioğlu: İslam içi çocuklar, dindar çocuklar Mustafa Kemal Atatürk hakkında çok kötü bir şeyle koşullandırılıyorlar. Hiç kimse yalan söylemesin, riyakârlık yapmasın. Hiçbirimiz ve ben yıllarca Atatürk demedim. Çünkü bir put ismini anıyormuşum gibi hissettim kendimi. Mustafa Kemal, Gazi filan döndürüyorduk. Mustafa Kemal İslam dünyasında Türkiye’nin ayrıcalıklı olmasını sağlamıştır. Çünkü uzağı görmüştür ve biraz neşteri acı vurmuştur.

Ben yıllardır o konuda hep şöyle düşünmüştüm; biraz ileri gitmiş, biraz daha şefkatli davranamaz mıydı, biraz daha hafif halkı, çok fazla keskin bir şeyden uzak dursaydı falan gibi, daha ortayı bulucu yorumlar etrafında dolandı zihnim. Yıllar evvelini söylüyorum.

Şimdiki kanaatim; hani kanser hastasına aspirin veremezsiniz. Ve ameliyat etmek acımasızlığın, şefkatsizliğin değil, tam tersine büyük bir uz görüşlülüğün, bir ileri görüşlülüğün, gerçek bir şefkatin mahsulüdür.

***

Evet, ne diyor?

Çocukluğumuzdan itibaren bize öğretildi ki; Mustafa Kemal Atatürk puttur, din düşmanıdır. Biz hep böyle bilirdik. Ama şimdi gördüm ki, hiç de böyle değilmiş, diyor. Bu vatanın, bu milletin, halkımızın kurtuluşunun verildiği savaşın komutanıymış, çok büyük bir insanmış, diyor.

Evet, defalarca biz de söyledik, Konya’da büyüdük ve bu dinciler arasında büyüdük. Bunlar da Mustafa Kemal’e “Beton Mustafa”, derler. Terim bu. Ve aynı düşmanlığı beslerler.

Tabiî biz bunlardan değildik, bunlara düşmandık biz. Çünkü daha önce de birkaç kez anlattığım gibi, seferberlik ilan edildiğinde, köylere haberler geliyor, jandarmalar haber iletiyor. Ve köy muhtarı, köyün davulcusu davullar çalarak seferberliğin ilanını anlatıyorlar ve eli silah tutan gençlerimizin silahaltına alınması, vatanı savunması gerektiğini anlatıyorlar.

Hatta o arada ninemin bir hatırası var bana anlattığı: Köyde kasap yok. Ara sıra bazıları  kendi hayvanını keser ve köylüler paylaşır, tabiî ederini vererek paylaşırlar. Dedem de bir koyunun yüklüce bir bölümünü getirmiş eve. Rahmetli nineciğim; “Yahu sen de gidiyorsun. Kim yiyecek bunu? Niye bu kadar çok getirdin?”, demiş. Yörük adam tabiî dedem. Temel gıdalarının başında gelen et, hayvansal ürünler. “Kavurursun, küpe koyarsın gelince yeriz. Gidersek ölmeye gitmiyoruz ya, dönüp geliriz”, diyor.

Öyle bir savaş sanıyor çağrıldığı savaşı. Ama ancak sekiz sene sonra dönebiliyor. Dedem Hasanoğlu Mustafa, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’na katılıyor, sekiz yıl sonra, Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Zaferi sonuçlanınca ancak evimize dönebiliyor. Köyümüze, evimize dönebiliyor.

Askere gittiğinde yani seferberlik çağrısı yapılıp silahaltına alındığında, babam, ninemin karnında üç aylık, dönüp geldiğinde ise yedi yaşında bir çocuk.

O arada babamın abisi ölüyor. Bir sonbahar günü ateş yakıyorlar ateşle oynuyorlar. Tabiî köyde oyuncak ne olacak? Giydiği elbisenin etekleri tutuşuyor, rüzgârlı sonbahar günü, koştukça alevleniyor, şiddetleniyor alevler ve yanıyor. Doktor yok, hastane yok, okul yok, ışık yok köylerde. İlkel tedavi yöntemleri sonuç vermiyor ve ölüp gidiyor.

İşte dedem, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ne olduğunu çok iyi bildiği için, o komutanlarının büyüklüğünü, kahramanlığını ve o Başkomutanın yiğitliğini bildiği için hep o değerleri öğretiyor çocuklarına; halama, babama, babamdan daha küçük olan amcama.

Biz o yüzden hep Mustafa Kemal’e, Silah Arkadaşlarına ve Laik Cumhuriyet’e sahip çıktık. Her bulunduğumuz gerici ortamda savunduk. Babam, yanında hasbelkader Mustafa Kemal’e laf söyleyenleri, söylediklerine bin pişman etti her seferinde.

İşte bu Tayyipgiller, avanesi, tümüyle Dücane  Cündioğlu’nun anlattığı kategoriye girer. Bu Tayyip’in ve Din İşleri Müdürü Ali Erbaş’ın Fesli Deli Kadir’e “Hocam” diye sarılmaları, boşuna değil. Bunlar hep aynı kategoriye girer. Şevki Yılmaz’lar, Ali Konakçı’lar bilmem nesine kadar…

Bu vatanın asalakları bunlar. En ağulu düşmanları milletimizin de, vatanımızın da, halkımızın da bunlar. Bunlar iflah olmaz. Ancak toprak ıslah eder bunları.

Kalın sağlıcakla…

07 Kasım 2024

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz