Genel Başkan’ımız Nurullah Efe: İktidar da muhalefet de ABD tarafından devşirilip, kuklalaştırılıyor
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
TRT Konuşmalarımızda demiştim ki;
“Farklı olan yalnız biziz. Bizim dışımızdaki bütün partiler, iktidarı olsun, muhalefeti olsun tamamıyla Amerikan devşirmesi, Amerikan piyonu ve Amerikan kuklasıdır. AKP’sinden CHP’sine, MHP’sine, İYİP’ine, Davidson Ahmet’inden Bilderberg’ci Bebecan’ınına, HDP’sinden Yeşil Sol Parti’sine, TİP’ine varıncaya kadar alayı, koro halinde hep Amerikan Emperyalizminin yörüngesindedir ve onun çıkarlarını savunmaktadır.”
Amerika tüm siyasi ortamı belirliyor. Yönetiminde, denetiminde tutuyor ve o sayede istediği ekibi iktidara getiriyor. Onun süresi dolunca, kullanım süresi dolunca indiriyor. Onun yerine hazırladığı yeni bir ekibi iktidara sürüyor. İşte bu görüşümüzü namuslu aydınımız, araştırmacı gazeteci, televizyoncu, bilim insanı Banu Avar da net bir şekilde örnekleriyle ortaya koyuyor.
Banu Avar beğendiğim ender aydınlardan biridir. Emperyalizmin bütün dünyadaki ve ülkemizdeki işleyişi konusunda net, açık, doğru düşüncelere sahiptir. Fakat çözümü yok Banu Avar’ın. Çözüm konusuna gelince orada bütünüyle çuvallar. Kürt Meselesi’ni de kabul etmez, orada da Devrimci Çözümü göremez. Çünkü devrimci değildir, sosyalist değildir, Bilimcil Sosyalizmi bilmemektedir. Bu sebeple de herhangi bir çıkış yolu görememektedir. Yani teşhiste Banu Avar’la pek çok konuda uzlaşırız ama çözümde, tedavide bütünüyle bizden ayrılır. Daha doğrusu hiçbir çözümü olmaz, gösteremez, yoktur. Şimdi Banu Avar’ın sekiz dakikalık bir videosu var. Zahmet edip, sabır gösterip, onu bir dikkatlice izleyelim, arkadaşlar.
***
Bugün bana sordukları, eğer genç arkadaşlar dinliyorsa size söyleyeyim. Size defalarca söyledim, bir kere daha söylüyorum, “Üretilmiş Muhalefet” nedir anladığınız zaman, o zaman kızmayacaksınız bana, böyle bakacaksınız. Ya da herhangi birini alıp da cımbızla “Vay alçak, bilmem ne, bu böyle, bu şöyle” demeyeceksiniz. Çünkü onu dediğiniz zaman gaz çıkarıyorsunuz. Gazınız içinizde kalsın çünkü lazım olacak.
Yumuşak gücün temel taşı “Üretilmiş Muhalefet” kavramıdır. Ve emperyalist ülkeler hem iktidarı elde tutmak ister, hem de muhalefeti elde tutmak ister. Bu iki kanadı da elinde tuttuğu zaman ilerleyebilir, damarlara sızabilir; yoksa bir şey yapamaz.
Yani meşhur hatta onların grafikleri var, iktidar böyle duruyor geliyorlar, deviriveriyorlar, halk ayaklanıyor, deviriyor. Ama iktidarla muhalefet birbirine böyle güç verirse, üçgen yaparsa devrilmiyorlar. Onlar birbirlerine üçgen yapa yapa, böyle dayana dayana kalıyorlar. Dolayısıyla şunu okuyacağım size, buradan bir şey. Michel Chossudovsky diye çok önemli bir ekonomist var, onun birkaç cümlesini okumak istiyorum. Onunla ilgili çünkü, kontrollü bir muhalefetten bahsediyor. Yani “kontrollü, kenarları çizilmiş bir muhalefet olursa ancak”, diyor emperyalizm, “ben rahat ederim yoksa ben rahat edemem”, diyor. Ve o yüzden de işte bütün Parababalarıyla, vakıflarla, filan bunlara, üretilmiş muhalefete maddi manevi destek veriyorlar.
Şimdi Ekonomi Profesörü diyor ki, Chossudovsky; “Çağımız kapitalizminde bir demokrasi illüzyonu vardır. Demokrasi… Oyunu ver, her şey istediğin gibi olsun. Bu bir illüzyondur, bu sahte bir şeydir ama illüzyonla kitleler yönetilir zaten. Yerleşik toplumsal düzeni tehdit etmediği sürece, muhalefet, egemen elitlerin çıkarına kullanılan bir araçtır. Amaç muhalefeti bastırmak değildir, muhalefetin sınırlarını belirlemektir. Muhalif hareketi şekillendirmek ve kalıba sokmaktır.”
Çok özel bir grupta olduğumuz için bu konuyu bir kere daha, özel insanlar da izliyor, bu konuyu bir kere daha, ne düşündüğümü bu konuda anlatmak istedim. Çünkü ya ekmeğe yağ edebiyatı geliyor, bıktım artık, ya bilmem ne bilmem ne diyor, ya da ondan sonra birden şaşırıp bir tane resim karesi görüp “vay böyle mi” filan… Yani bırakın bunları artık bırakın, bu budur yani bunun kalıbı çizilmiş daha önceden.
E, peki ne yapacağız, kime oy vereceğiz?
Yine oraya geliriz o zaman. Yani gerçek bir muhalefet olmalı, bizim dediğimiz bu. Gerçek muhalefet. Gerçek bir muhalefetin ortaya çıkmasını engellemek için sahte muhalefetler çıkarılıyor devamlı önümüze. Yani demek istediğim bu, Allah aşkına anlayın artık. Çünkü bıktım ben de bu lafı işitmekten bu konuda ama bunu bir kez daha sizin aracılığınızla söylemek istedim.
Yeni Dünya Düzeninde bu sahte muhalifler ülkelerde, her ülkede var bunlar. Bu sahte muhalifler emniyet supabı olarak kullanılıyorlar. Yani gerçek muhalefet ortada görünmesin diye bir emniyet supabı kullanılıyor, bu da işte bu sahte muhalifler oluyor. Bu şekilde kitleler kendilerini hem muhalif zannediyorlar, hem de birilerinin ekmeğine onlar yağ sürüyor ya da sistemin değirmenine su taşıyorlar. Bunun örnekleri var. Ben buraya birkaç örnek yazdım, sonra onların üstünü çizdim, isim vermeyeceğim, böyle karar verdim. Ama araştıran, hemen o isimleri bulabilir.
Graham Fuller diye bir adam vardı, hepimizin bildiği bir adamdır, değil mi? Artık çok yaşlandı falan ama… FETÖ’nün orada, Pensilvanya’da kalmasında kendisi referans vermişti hani, CIA’yla bağlantılı bir adam. Ünlü bir beyanı var bunun. Diyor ki; “Ben Türkiye’nin geleceği için çok iyimserim. Gülen Hareketi, Kürt Hareketi, Türkiye’deki tüm hareketlerin sistemle entegrasyonu Türkiye’nin gelecekteki istikrarı için esastır”, diyor. “İyimserim çünkü bu entegrasyonun her geçen gün daha fazla gerçekleştiğini görüyorum.”
Yani düşünebiliyor musunuz?
FETÖ diyor, Kürt Hareketi…
Bunun için milli güçler Üretilmiş Muhalefetten haberdar olmalı, sahte muhalefetten haberdar olmalı, kim ne yapıyor çok iyi bilmeli. Mesela işte birkaç örnek dedim ya, Türkiye’de, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yabancı istihbarata çalışanlar var, çalışıyor bunlar, yabancı istihbaratın adamları.
Nerede bunlar?
STK’lerin içinde, sivil toplum örgütlerinin içinde. Akademisyenler, bazı akademisyenler…
Ondan sonra mesela neredeler?
Düşünce Kuruluşları “Think Tanks” diyorlar ya, böyle Düşünce Kuruluşlarıyla bağlantılılar. Bu Düşünce Kuruluşları İngiltere’de olabiliyor, Amerika’da olabiliyor, onların içinde filan yer alıyorlar uzman falan olarak. Bunları bütün genç arkadaşlar, “Nereden biliyorsun bunları?” diyorlar. Hepiniz bulabilirsiniz. Girin “Middle East Institute”, hadi bir isim verelim. Girin bakın hemen göremeyeceksiniz. İçlerinde ayrı ayrı bölümler var “Middle East Institute” diye girin, oralarda bakın uzman isimlerine falan. Ya da İngiltere’dekilere girin. Yani birçok Türk isme rastlayacaksınız. Bunların içinde tarikatçılar var, PKK şeyleri…
Ben İngiltere’de okurken, çalışırken falan mesela Islington diye bir yer vardı kuzeyde. Orada “Kurdish Institute”ler falan vardır. Bunların hepsi ya belediyelere bağlıdır, oradan fon alırlar ya Lordlar Kamarası’na kadar uzanabilirler. Yani hatta Lordlar Kamarası’ndan, kitabımda var, İngiltere bölümünde konuşmalar yaparken, bilmem ne yaparken, röportajlar yaparken onlarla olan ilişkilerini açık, net olarak söylüyorlardı ve cömert desteklerinden de bahsediyorlardı. Bağlantılı politikacıları da tanıyorlardı Türkiye’deki. Türkiye’de bütün partilerde bağlantılı politikacılar var, bunlar da pek kendilerini saklamıyorlar.
Şimdilik bunu söylemek istedim genç arkadaşlar için, bu bir istekti. Ama birçok Think Tank’te veyahut da Uluslararası Kriz Grubu’nda bu isimleri görebilirler. Bu isimlerin bağlantılı olduğu siyasileri de bulabilirler. Hatta bazı haber sitelerinde de, açarlarsa haber sitesinin sahibi kim? Genel Yayın Yönetmeni kim? Bunların içerisinde çok ünlü Türk Gazeteciler var, onlar da emir altındaki gazetecilerdir. Hatta bunlardan bazıları öyle yerlerle ilişkilidir ki [görenlerin] dudakları uçuklayacaktır. Bu sahte muhalefet konusuna çok önemle eğilmelerini ve ne gibi oyunlar yapılabildiği konusunda da bilinçli olmalarını genç arkadaşlardan rica ediyorum çünkü gelecek onların. Çok teşekkür ediyorum, soruları bekliyorum.
***
Saygıdeğer aydınımızın anlattıklarının önemli bir bölümünü tekrarlayayım, arkadaşlar. Malûm; Öğrenme Psikolojisinde tekrarlar öğrenmeye olumlu yönde etkide bulunur yani öğrenmeyi pekiştirir:
“Yani gerçek bir muhalefet olmalı, bizim dediğimiz bu. Gerçek muhalefet. Gerçek bir muhalefetin ortaya çıkmasını engellemek için sahte muhalefetler çıkarılıyor devamlı önümüze. Yani demek istediğim bu, Allah aşkına anlayın artık. Çünkü bıktım ben de bu lafı işitmekten bu konuda ama bunu bir kez daha sizin aracılığınızla söylemek istedim.
“Yeni Dünya Düzeninde bu sahte muhalifler ülkelerde, her ülkede var bunlar. Bu sahte muhalifler emniyet supabı olarak kullanılıyorlar. Yani gerçek muhalefet ortada görünmesin diye bir emniyet supabı kullanılıyor, bu da işte bu sahte muhalifler oluyor. Bu şekilde kitleler kendilerini hem muhalif zannediyorlar, hem de birilerinin ekmeğine onlar yağ sürüyor, ya da sistemin değirmenine su taşıyorlar.”
Evet net, açık, kesin anlatımlar, ifadeler…
Dikkat edersek arkadaşlar; Farklı olan yalnız biz olduğumuz için, ABD Emperyalist Çakalına ve onun Türkiye’deki yerli işbirlikçi hainlerine karşı olduğumuz için, onlarla savaş halinde olduğumuz için bizi görünmez kılmaya çabalıyorlar. Dikkat edin, muhalif geçinen hiçbir kanalda bizim suretimiz görünmez, Partimizin adı geçmez, eylemlerimize yer verilmez. Tek bir örnek vereyim: Mesela Tele 1’in patronu…
Siz nasıl bilirsiniz bu şahsı?
Sosyalist, komünist filan değil mi?
Her gün akşam gariban Emre Kongar’ı, hani pek bilinen, kullanılan bir deyimle, konu mankeni olarak kullanarak dilli düdük gibi öter. Medya etiğinden, ahlâktan, dürüstlükten, gazetecilikten filan dem vurur. İşte bu şahıs bir yıl kadar önce emrindeki medya emekçilerine aynen şu buyruğu veriyor: “HKP haberlerini girmeyeceksiniz!” Gerisini varın artık siz düşünün…
İşte bu sebeple bizi görünmez kılıyorlar bu ABD hizmetinde, yörüngesinde olan sözde siyasiler, onların emrindeki, onların yandaşı sözde medya ve sözde aydınlar. Bunlar ikili-üçlü oynarlar. Siz izlediğiniz zaman, ya bunlar gerçekten muhalif, bakın iktidarın bütün yolsuzluklarını, hırsızlıklarını ortaya koyuyor, konu ediyor, dersiniz. Evet, öyledirler ama bunlar hep “çevrimiçi” oynarlar. İş Amerikan Emperyalizminin Türkiye’deki işleyişine, sömürüsüne, tahakkümüne ve ülkemizi yarısömürge durumuna düşürüşüne geldi mi; hepsi orada dururlar. Biz bunları söyleyince sanki yedi sülalelerine küfretmişiz gibi irkilirler ve bizi düşman görürler. O yüzden de Susuş Suikastıyla bizi yok etmek isterler. Efendileri olan ABD Çakalına bu şekilde sadakatlerini göstermiş olmak isterler. Yani sistemin işleyişi bu, arkadaşlar.
Farklı olan yalnız biziz ve ne diyoruz ölçüt olarak biz?
“Katil Amerika, Ortadoğu’dan ve ülkemizden defol!”, diyemeyen her siyasi, her aydın, her bilim insanı ya gafildir, ya korkaktır, ya haindir.
Bizim için değişen bir şey yok, bugün de. 1967 yılından bu yana bu kara toprağın kuru öküzü gibi kıt kanaat yaşadık. Kendi hayatımızı bütünüyle parantez içine aldık. Kendimiz için yaşamadık; halkımız için, ülkemiz için, vatanımız için yaşadık. Gün geldi sapık cellatların işkencelerinden geçtik, akıl almaz işkencelerinden. Gün geldi yaylım ateşlerine tutulduk. Gün geldi faşist diktatörler idam fermanlarıyla kovaladılar, yargıladılar bizi. Ama hiç umurumuzda olmadı.
Ne diyordu Önderimiz Kıvılcımlı Usta?
Vatan aşkını söylemekten ve o uğurda savaşmaktan vazgeçmek ölümden daha beterdir.
İşte bu anlayışla savaştık biz. Bugün de savaşmaya devam edeceğiz.
Ne yazık ki halkımız şu anda cellatlarının peşinden koşuyor. Onları adam sanıyor, onları dost sanıyor, onları kurtarıcı sanıyor. Kandırılmış durumda. Kimisi Allah’la aldatıyor insanlarımızın din duygularını sömürerek, kimisi milliyetçi duygularını sömürerek milliyetçilikle aldatıyor, kimisi sosyal demokratlıkla aldatıyor, kimisi sol görünerek aldatıyor. Ama bunların alayı aynı ihanet tiyatrosunun, aynı yöneticinin ve aynı senaryonun sistemi içinde oynuyorlar. Bunların hepsi ABD Haydudunun aktörleri… Bunlar insanlıklarını, vicdanlarını koltuk için, makam için, ün, poz için satmış ve insanlıktan vazgeçmiş zavallılardır.
Ama bizim için onur, şeref her şeyden önemlidir. Biz onurumuz için yaşadık ve son soluğumuzu verene dek de böyle yaşayacağız. Ve eninde sonunda halkımız bizi anlayacak ve hep söylediğimiz gibi hareketimizin etrafında ordulaşacak. Ve Kuvayimilliyeci Atalarımız, Mustafa Kemal’ler, İnönü’ler gibi biz de zafer kazanacağız.
Ve Hür, Güçlü, Mutlu ve Tam Bağımsız Türkiye’yi kuracağız. Eninde sonunda bu amacımıza ulaşacağız.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
8 Haziran 2023