Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un anlatımıyla bir din sapkınının içyüzü: Süleyman Uludağ
Din sapkınlığının geldiği akıl almaz nokta
Bu da, zamanımızdan… Süleyman Uludağ… Bursa Uludağ Üniver sitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Bilimleri Bölüm Başkanı, şu anda. Kitabının adı: “Sufi Gözüyle Kadın”. Bu da şimdiyi inceliyor: “Sufi Gözüyle Kadın”…
Şimdi burada, Mevlana ve çevresini anlatan, yine Devlet Kitaplarından “Ariflerin Menkıbeleri”, diye bir eser var. Ahmet Eflâki, yazan. Mevlana ve yakın çevresini anlatıyor.
Oradaki bir bölümü aktarıyor, Süleyman Uludağ. Aynı bu kitaptaki, işte burada ayraçladığım bölümdeki bir görüşü aktarıyor. Şimdi onu okuyalım.
Bu da şimdi, ne yetiştiriyor?
Okullarımıza, din öğretimi hocası yetiştiriyor, arkadaşlar. İlahiyat Fakültesi Prof’u… Tabiî imamlar, yani bu fakülteyi bitirenler, şimdi yalnız imamlık etmiyor, biliyorsunuz. Sağlık müdürlükleri, hastane müdürlükleri, daha bir sürü görevlere getiriliyor bildiğimiz gibi. Okullarda hep idareci zaten, büyük idarecilerin çoğunluğu Din öğretmenleri, ilköğretim okullarında, liselerde, arkadaşlar. Şimdi onları yetiştiren Prof. buradan bir bölüm aktarıyor:
“Eflaki (yani bu kitabın yazarı) “Menakib al Ârifin” (yani “Ariflerin Menkıbeleri”) bu eserde şöyle bir menkıbe anlatır:
“Hz. Mevlana’nın temiz kalpli eşi Kira Hatun hazretleri, bir gün şöyle düşünmüştü: epey zamandır Hz. Mevlana yemeyi, içmeyi ve uyumayı en aza indirdi. Durmadan oruç tutuyor, sohbetler yapıyor, coşuyor, semah yapıyor, kendini riyazate veriyor. Bedenin ihtiyaçlarına önem vermiyor, beni de ihmal ediyor. Cinsi yakınlıkta bulunmuyor, yatağıma girmiyor. Acaba şehvetten ve beşeri özelliklerden arındı da, melek gibi bir varlık mı oldu? Kira Hatun hazretlerinin bu duyguları Hz. Mevlana’ya malum olur. (Bakın arkadaşlar, anlayışa bakın: hâlbuki Kur’an’da, Peygamber’e bile böyle bir malum olma yok. Ancak vahiy gelir. Cebrail haber, bilgi getirir, ayet getirir. Böyle bir malum olma durumu yoktur. Peygamber’e bile böyle bir şey olmaz. Yani Peygamber’in de üstünde olmuş oluyor… Bütün tarikat şeyhleri de aynı şeyi iddia ederler.
Müritlerine, sizin kalbinizden geçeni, ne düşündüğünüzü biliriz, derler. Halbuki bildikleri hiçbir şey yok. Yani kendilerini Peygamber’in bile üzerinde görürler. Böylesine bir sapıtma.) O gece eşini ziyaret edip, şereflendirir. Kükremiş bir aslan gibi Kira Hatun’a çullanarak, peş peşe yetmiş defa cinsî ilişkide bulunur. Kira Hatun bir yolunu bulup Hz. Mevlana’nın elinden kurtulup, medresenin damına koşar. (Gülüşmeler…) Mevlana onun ardından gider ve daha tamam olmadı, der ve ekler: Hak erenler her şeyi bilir. Cinsî ilişkiyi terk edişimiz, vecd ve istikrah halinde olmamızdandır. Sizin bu halime ilgi duyup, kalıcı haz ve zevklere kavuşmamız için böyle yapıyorum. Öteki dünyamızı süslemenizi istiyorum. Başta İbni Abbas, İbni Mesut olmak üzere, pek çok âlim ve müfessire göre, Yasin Suresi’nin 55’inci Ayeti, cennete girenler, bakirelerin kızlıklarını bozarak sefa sürerler. (Böyle yorumluyorlar, arkadaşlar. Yani cenneti de ne hale getiriyorlar. Bakın, oraya kızlık bozmaya gidiyor Müslüman… Bakın!.. Ayeti öyle yorumluyor. Bakın… Buyurun!) Bakınız: “İbn Kesit Tefsiri” 3’üncü cilt, s. 575. Hoşlarına gittikleri için erkeklerin, ikide bir bahis konusu ettikleri ayetin bu yorumuna, Rabia Hatun karşı çıkar: “Zavallılar cennette eşleriyle zevk ve sefa sürme derdindedir”, diyor. (Yani Rabia Hatun, kadın olduğu için, bu kadarını görebiliyor.) İbni Arabî’ye göre, “Cennetlikler aslında Allah’la meşgullerdir, Rabia Hatun farkında değildir”, diyor.
“Hz. Peygamber’le Hz. Ayşe arasında da böyle bir olay olmuş. Hz.
Ayşe, Hz. Peygamber’in kendisine yeterince cinsi yakınlık göstermediğini düşünmüştü. Bir kere Hz. Peygamber’le iken, yakınlarına iki serçe konmuş. Üst üste çiftleşmeye başlamışlardı. Hz. Ayşe, şaka yollu bu manzarayı eşine gösterip, hislerini anlatmak istemiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber (şimdi Mevlana’dan aşağı kalacak değil), doksan defa art arda onunla cinsi birleşme gerçekleştirmiş. Ve, ey Ayşe, az ilişkide bulunmamız, iktidarsızlığımızdan ya da yetersizliğimizden değil, daha büyük, daha önemli ve daha yüce manevî hazlar ve ruhî zevkler arzu ettiğimizdendir, demişti.
“Yüz yirmi yaşında iken bir kızın bekâretini izale eden ünlü Zahid Zir bin Hubeyş’in Menkıbesi, (İbni Cevzi, cilt 3, s. 32.) Evliyanın cinsel gücü, güce verdikleri önemi gösterir. Hz. Zekeriya’nın da çok yaşlı iken oğlu olmuştu. Meryem Suresi 19. (Yani 19’uncu Sure, 7’nci Ayet, diyor aktaran). Hz. Süleyman’ın bin karısı olduğu, bir gecede hepsini hamile bıraktığı rivayet edilir. (Suyuti, El havi li’l Feteva, Birinci cilt, s. 356.)”
Buyurun arkadaşlar. Yahu, hiç akıl alır, ciddiye alınır şey var mı bunlarda?..
Bunu bir deli söylese, gülünür geçilir. Ama bu İlahiyat Fakültesi Profu yahu… Bir kitabında, kadını anlattığı kitapta, bunları yazıyor, arkadaşlar.
İmamlar böyle yetiştiriliyor. Bu insanlar da gencecik insanlarımızın başına, cami imamı, Din öğretmeni olarak getiriliyor. Çocuklarımızın başına getiriliyor, bunları aktarıyorlar.
Onlara göre din bu.
Ne ilgisi var Hz. Muhammed’le, Kur’an’la bunların?
Anlayamazlar…
Ben hep diyorum ya; dini de, Hz. Muhammed’i de en iyi biz anlarız. Hiç kimse bizden daha yakın değil Hz. Muhammed’e, daha iyi anlayamaz bizden. Çünkü biz her şeyin özüne ineriz.
“Bu tür rivayetler birer menkıbedir. (Eh, burada birazcık frene basıyor, Süleyman Uludağ.) Mübalağa payı büyüktür. (E, biraz abartılmıştır, diyor.) ama bir bakış açısını de tespit etmemize imkan verir. (Bakış açıları bu.) Evliya denilen hak erenler ve Allah dostları cinsî güç itibariyle de tam ve mükemmel erkektirler. (Sanki hepsinin başında bulundu. Yastığının başında nöbet bekledi. Mantığa bakın.) Ama yüksek ruhi zevkler peşinde ve içinde olmaları, cinsi hayata zaman ayırmalarını engeller.”
Yine burada devam ediyor Prof:
“Hz. Peygamber’in, bir gece bütün hanımlarıyla ayrı ayrı cinsî ilişkide bulunması, (bakınız Buhari, Nikah-103, Ebu Davut, Tabaret-85, İbni Macet, Taharet-103), sufilerin cinsi gücü ve erkeklik kuvvetini keramet saymalarını kolaylaştırmıştır.”
Kur’an’ı biraz bilen insan, böyle bir şey söyleyebilir mi yahu?..
Hz. Peygamber’in dokuz eşi var öldüğü zaman. Dokuz eş… Bir gecede hepsini… 60 yaşında hepsini ziyaret ediyor. Kaldı ki, Hz. Muhammed’in çok önemli bir uyarısı var: “Ay hallerinde kadına yaklaşılmaz.” Bu süre ne kadar? “Altı gün”, diyor. Süresi de belirli. E, şimdi, bu dokuz eşin, hiçbiri ay halinde olmuyor. Bu ne kadar gerçeğe uyar?.. Matematikçiler, istatistikçi arkadaşlar, bu olasılığın değerini hesaplarlar. Kaldı ki, 60 yaşında adam. Bir de, niye böyle bir şeye girsin Hz. Muhammed? Derdi ne yani? O gerçekçi adam. Çağının devrimcisi. Ama bunların anlayışı bu…
Hz. Süleyman’la ilgili.
“Bin eşin hepsini (Tevrat’ta, 700 diyor. Bu onu da bilmiyor, Tevrat’ı da bilmiyor, 1000’e çıkarıyor.) hamile bırakıyor.”
Şimdi hekim arkadaşlarımız var burada. Bir ay hali döneminde gebe kalma günleri iki gün sanıyorum, yirmi sekiz günde iki gün. Şimdi o bin eşin hepsi o iki günün içinde oluyorlar. Bir ikincisi de, Hz. Süleyman,
Tevrat’ta kral diye anlatılır. İsrail krallarından Süleyman. Kur’an’da Peygamber.
Yani safsatalar bunlar, arkadaşlar. Sıradan insanlar yazıp çizmiyor bunları, dediğimiz gibi. Bunların elinde çocuklarımız…