Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut: Tayyip’in Türkiye’yi düşürdüğü şu durumlara bir bakın ya…

07.07.2023
163
A+
A-

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Tayyip’in açtırdığı yeni davada bu kitabımızdan dolayı yargılanıyoruz.

Ne demişiz?

“Kaçak Saraylı Despot ve Çıkar Ortakları”

Bunun içinde ne demişiz?

Tayyip üç tane ağır mental hastalık taşımaktadır: Narsisistik Kişilik Bozukluğu, Mitomanik Kişilik Bozukluğu, Kriminal Psikopatik Kişilik Bozukluğu.

Ve Türkiye Psikiyatri Derneği’ne bir dilekçeyle başvurmuşuz:

“Siz de adınız gibi biliyorsunuz ki Tayyip, bu ağır mental hastalıklara tutulmuş bir insan. Dolayısıyla da bu kişinin bir tek gün bile kamu görevi yapmaması, yaptırılmaması gerekir. Bu konuda bir rapor verin”, demişiz.

Ama bunlarda nerede o yürek?..

Bize dönüş bile yapamadılar. Altı, sekiz ay geçti aradan…

Ne diyecek?..

“Ben korkuyorum, o yüzden böyle bir şey yapamam” mı diyecek?

Onu diyemiyor; küçükburjuva sözüm ona gururu var. “Yok, bu hastalıkları taşımıyor” da diyemiyor. Çünkü adı gibi biliyor ki bu mental hastalıklara tutulmuş Tayyip.

Biz İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde ana dal olarak Felsefe öğrenimini görürken, yan dal olarak da Genel Sosyoloji ve Tatbiki Psikoloji dallarında da eğitim gördük ve Psikoloji sınavlarımızın tamamından yüz tam puan alarak mezun olduk. Yani Psikoloji eğitimi almış bir insan olarak bu yaptıklarımız hakaret değil teşhis, tespit…

Ama bunu bizden başka yapabilen var mı?

Yok. Yapabilen yok…

Bırakalım o hastalıkların tespitini, teşhisini yapmayı; “Kaçak Saraylı Despot”, diyebilen de yok.

Ne diyorlar, bazı korkak, sınırları çizilmiş bir alanda muhalefetçilik oynayan siyasiler ve sözüm ona medya aydınları?

“Külliye” diyorlar, “Beştepe” diyorlar, bilmem ne diyorlar. Utanın be utanın!

Aydınlarımızın hali bu…

Ne bizim dışımızda siyasi partiler doğru dürüst, insan gibi, onurluca, yiğitçe bu Despota karşı muhalefet yapabiliyor ne de medyadaki sözüm ona televizyoncular, gazeteciler, bilmem neler, akademisyenler, aydınlar. Hepsi üretilmiş, ABD tarafından sınırları çizilmiş bir alanda muhalefetçilik oynuyorlar. İşte böyle olunca da iş bize düşüyor.

Başta da dediğimiz gibi bizi korkutacak hiçbir güç yok dünyada. Bildiğimizi en açık, en anlaşılır şekilde ortaya koymaktan bizi alıkoyacak hiçbir güç yok.

Ne olur?

En sonunda ölüm olur. Yoldaşlarımız idam sehpasına çıkarken bile kılları kıpırdamadı. ABD Emperyalist Hayduduna ve yerli işbirlikçilerine karşı sloganlar atarak yağlı kemendi boyunlarına geçirdiler ve altlarındaki iskemleyi tekmelediler.

Peki kara halk yığınları ne âlemde?

Onlar zaten geçim derdiyle meşgul. Onun dışında ne dünyayı görebilecek ne de Türkiye’deki olayları okuyup anlayabilecek ne zamanı var, ne bilgisi, ne bilinci var. Ayrıca 4 bin 400 İmam Hatip Okulu, 98 İlahiyat ve Yüksek Din Okulları, 40 bin Kur’an Kursu, yüzlerce tarikat, cemaat, Ortaçağcı din derebeylikleri halkımızı durup dinlenmeden Muaviye-Yezid Diniyle afyonluyor. Ve bu dinin afyonu öyle güçlü bir afyon ki, insanlar hayatlarının tamamında yarı afyonlanmış bir halde dolaşıyorlar, yaşıyorlar. Hiçbir olayı aslında olduğu gibi görüp kavrayamıyorlar.

Oysa biz bu konuda da halkımıza ışık tuttuk. Bu iki kitabımızda İslam’ın özünü, aslını ortaya koyduk. Bu 120 sayfalık “Türban Konusu ve İşin Aslı – Örtünme, Kadına Bakış Bağlamında Mekke ve Medine İslam’ı” kitabımızla yine aynı ebattaki “Ömürleri Talan Edilen Kız Çocukları” adlı kitabımızda açıkça, netçe en cahil insanımızın bile okuyup kolayca anlayacağı şekilde ortaya koyduk. Ve bunun için çalışıyoruz; halkımızı uyandırmak, bilinçlendirmek için, dünya ve Türkiye gerçeklerini göstermek için.

Fakat hep söyleyegeldiğimiz gibi sağlı sollu susuş suikastıyla ablukaya alınmış vaziyetteyiz. Sesimizi sosyal medya dışında hiçbir yerde duyuramıyoruz.

Tayyip bizi yargılatıyor. 11 yıl 8 ay ceza verdirdi, 42 yıllık ceza istemiyle yargılatıyor. Zerre umurumuzda değil, yargılatsın bakalım.

Fakat işin bir diğer acıklı yönü, dışarıdan ülkemizin nasıl görüldüğü. Batılıların gözünde, dünya halklarının gözünde ülkemizin ne hallere düşürülmüş olduğu. İşte 30 Kasım 2015’te “diken.com.tr”’de yayımlanmış bir karikatür:

“Avrupa’ya mülteci akınını durdurması karşılığında üç milyar Euro alacak olan Türkiye, Avrupa Birliği’nin bekçi köpeği olarak resmedildi. Avusturya’nın Salzburg Nachricten gazetesinde yer alan Thomas Wizany imzalı karikatürde, Türkiye, mültecilere diş gösterip hırlayan bir köpek olarak çizildi. Arkada AB evinin göründüğü çizimde, bahçe girişinde başı fesli Türkiye’nin önünde 3 milyar Euro yazılı bir kemik, yanında ise ‘Mülteciler, sakın yaklaşmayın’ yazılı bir tabela görülüyor.”[1]

İşte Batı insanı bizi böyle görüyor.

Ülkemiz bu hallere düşürüldü yahu…

Yok mu bizim dışımızda isyan eden?

Ne olacaksa olsun, deyip sonunu düşünmeden, denize dalar gibi kavgaya dalan yok mu bizim dışımızda?

Ne yazık ki göremiyoruz, arkadaşlar.

Kader utansın. Ne diyelim…

Hep söyleyegeldiğimiz gibi; “Farklı olan yalnız biziz!”

Kalın sağlıcakla…

7 Temmuz 2023

[1] https://www.diken.com.tr/3-milyor-avroluk-kemik-turkiyeye-abnin-bekci-kopegi-muamelesi/.

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz