Genel Başkanı’mız Nurullah Efe Ankut, Cine1 Tv’de Hande Karacasu’nun programının konuğu oldu
Hande Karacasu: Halkın Gündemi programında değerli bir stüdyo konuğumuz var. Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Sayın Nurullah Efe Ankut bizlerle beraber. Sosyal medyada çokça gündem oldu son zamanlarda. Biz de özellikle Sayın Genel Başkan’la son videosunu konuşacağız. Hoş geldiniz yayınımıza.
Nurullah Efe Ankut: Teşekkür ederim, sağ olun.
Hande Karacasu: Sayın Genel Başkan, aslında sizin defaatle dile getirdiğiniz bir konu ama, tabiî hem seçim sonrasında sığınmacıların, kaçakların artık vatandaşlık alıp oy kullanmalarının da etkisiyle, bu çokça söylediğimiz konular şimdi daha fazla gündem olmaya başladı.
Nurullah Efe Ankut: Evet, evet…
Hande Karacasu: Siz de çok önemli bir konudan bahsettiniz; Türksüzleştirme politikasından ve Büyük Ortadoğu Projesi’nden. Sizden dinlemek istiyoruz, özellikle Büyük Ortadoğu Projesi’yle ilgili süreci.
Nurullah Efe Ankut: Şimdi Hande Hanım, bu 13 milyon sığınmacı kaçkını görür de bunun geri planını görmezsek, meselenin aslını görmemiş oluruz.
Yani şimdi bizde çok kötü bir tarihçilik anlayışı var. Tarihsel olaylar, ölü olaylar yığını olarak üst üste biriktiriliyor. Halbuki Tarihin canlı bir bütünlüğü var. Bir canlı organizma, Tarih. Yani bugünkü Türkiye’yi anlamak için, gerçek anlamda anlamak için, tâ 6 bin yıl önce Sümer’e gitmek lazım. Tayyipgiller’in kökenini orada buluruz.
Bizim Orduyu anlamak için, Mustafa Kemal’i, Kuvayimilliye’yi ve Kuvayimilliye Komutanlarını anlamak için, tâ Hazar’ın kuzeydoğusuna gidip Oğuz Türklerinin hangi sosyal toplum biçiminde yaşadığını bilmemiz gerekir. “İlkel Komünal” yani İlkel Komünist Toplum Biçiminde yaşıyor bu insanlar. Tuğrul Bey’le birlikte toprağa yerleşiyorlar. Ve o insanlar, Alparslan Malazgirt’te savaşırken İlkel Komünal Toplumun değerlerini taşıyor. Sınıflı Toplum, Özel Mülkiyet gibi bir şey bilmiyor. Tâ oralardan geliyor Ordumuzdaki bu vatanı koruma, Jön Türklük. Bütün dünyada “Jön Türklük” diye bir terim oluşmuş, Ordumuzun bu ilerici geleneğinden dolayı. Yani Tanzimat’tan, Meşrutiyet’ten, Kuvayimilliye’den…
Ve en son 27 Mayıs’ta bir vuruşta özgürlükleri getirdi: Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü getirdi Türkiye’ye, 1960’ta. İşçi Sınıfının sendikalaşma, toplu sözleşme yapabilme özgürlüğünü getirdi. Ve sosyalist hareketin çığ gibi gelişmesine imkân sağladı.
Hande Karacasu: Sayın Genel Başkan, yanlış anlamadım değil mi? Bunun darbe değil bir devrim olduğunu düşünüyorsunuz.
Nurullah Efe Ankut: Bir Politik Devrimdir. Şimdi hiçbir şey bilmiyorlar ki…
Şimdi tâ Oğuz Türklerinin hangi toplum konağında yaşadığını bilmezseniz, bugün gelip 27 Mayıs’la 12 Mart-12 Eylül Faşist Diktatörlüklerini aynı kefeye koyarsınız. Çorbalarsınız, hiçbir şeyi anlamamış olursunuz.
Ya 27 Mayıs Anayasası, Türkiye’nin en ilerici, en demokratik anayasası. Kuvvetler ayrılığı orada geldi, Anayasa Mahkemesi o anayasayla kuruldu.
Hande Karacasu: İnsan haklarına dayalı…
Nurullah Efe Ankut: İnsan hakları, özgürlükler, İşçi Sınıfının özgürlüğü, sosyalist parti kurma özgürlüğü o anayasayla geldi. Yani düşünce özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü.
Halbuki 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Diktatörlükleri, o anayasanın getirdiği özgürlük ortamını yok etmek için art arda yapıldı. Onun getirdiği, halkımıza kazandırdıklarını kazımak için yaptırıldı.
Hande Karacasu: Şimdi Sayın Genel Başkan tam bu noktada Büyük Ortadoğu Projesi’ni konuşacağımızı düşünüyorum. 12 Eylül sonrasında…
Nurullah Efe Ankut: Geleceğim, oraya geleceğim.
Buradan gidersek; şimdi bu bir anda olmuş bir şey değil. Mesela biz, bugünkü göçmen sorununu anlamak için, bakın 2015’te “MİT TIR’ları Davası” diye bu belayı başımıza açanları burada teşhir etmişiz.
Kim bunlar?
Tayyip Erdoğan, Davidson Ahmet, Efkan Ala ve Hakan Fidan.
Bu dörtlüdür, Türkiye’de bu işin yerli taşeronları. Bu 13 milyonluk sığınmacı belasını başımıza açan taşeronlar bunlar. Biz bunları yargılamışız. Yerel mahkemelerde defalarca suç duyurusunda bulunduk. Ama bir sonuç alamadık. Uluslararası Ceza Mahkemesine gittik.
Bu adamlar o zaman kumpas kuruyor. Hakan Fidan ne diyor?
“4 kişi gönderirim Suriye’ye, 8 füze attırırım; vay Suriye bize saldırdı, diye onlara karşı savaşma hakkı yaratırız kendimize. Uluslararası camiaya da çıkaracağımız savaşı bu gerekçeye sığınarak savunuruz.”
Yani Türk Halkını kandırmak istiyorlar.
Hande Karacasu: Şimdi yeni parti kurmuş olan, Gelecek Partisi’ni kurmuş olan Ahmet Davutoğlu da var.
Nurullah Efe Ankut: Aynen öyle. Hâlâ Suriye’ye düşman bu adam. Hâlâ diyor ki; Suriye’yle barışma filan olmaz. Esad ne yaptı ki barışalım, diyor. Yani hiçbir şeyi anlamayan, meczuplaşmış insanlar bunlar. Bunlardan hiçbir fayda gelmez memleketimize. Hiçbir şey gelmez bunlardan.
Uluslararası Ceza Mahkemesi başvurumuzu incelemeye aldı. Fakat; “Vay sen bunu nasıl yaparsın?”, diye kendilerine hakaret ettiğimiz savıyla bize davalar açtırdılar. Ama biz… Tabiî gerçekler her şeyden güçlüdür. Yeter ki onu anlayacak bilgi, bilinç, zekâ ve yürekte cesaret olsun. Onları ortaya koydunuz mu, doğruyla savaşan yenilir. Her mahkemede söyledik bunları.
İşte; “HKP Genel Başkanı, savaş suçlularını yargıladı!” 2006’da yayımlandı bu. 2015’te 1 yıl 22 ay 2 gün ceza verdiler bana. Şimdi Yargıyı o güne kıyasla daha bir ele geçirdiler ya; o cezayı yeterli bulmadılar, başa döndürdüler, uyduruk bir gerekçeyle. Yeniden başlayan davada, 29 Mayıs’ta, 28 Mayıs Seçimlerinin hemen ertesi günü onları yargıladık. Şımartılmış avukatları filan geldi, onlar da pislik yapmak istediler…
Hande Karacasu: Peki siz hem bu dörtlü için söyleyeyim, hem de şu anda halihazırda Cumhurbaşkanlığı yapmakta olan Recep Tayyip Erdoğan…
Nurullah Efe Ankut: Cumhurbaşkanı değil. Diploması yok çünkü. Resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık yaparak ve YSK’yi de emri altına alarak ve kurgulanmış, üretilmiş sahte muhalefeti de emri altına alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tepesine Amerika tarafından çöktürülmüş bir adam.
Hande Karacasu: Muhalefetin kurgulandığını mı düşünüyorsunuz?
Nurullah Efe Ankut: Tabiî, tabiî. Banu Avar’ın “Üretilmiş Muhalefet” diye çok net bir videosu var. Orada paylaşır, dikkat ederseniz. Banu Avar emperyalizmin işleyişi konusunda sağlıklı, net bilgiye, bilince sahip. “Muhalefetten biz rahatsız değiliz”, diyor Amerikan Emperyalizminin sözcüleri. “Bütün mesele, onun sınırlarını belirlemek”, diyor.
Yani bunlar için ben ne diyorum?
“Çevrimiçi Muhalefet” bunlar. Hep aynı oynarlar.
Ve senaryo kim tarafından yazılır?
Washington, Pentagon, CIA tarafından yazılır. White House tarafından yazılır. Yönetici de onlardır, CIA’dır. Bunlar da kendilerine verilen rolü oynarlar.
Hande Hanım, Erdal Aksünger diye bu Yeni CHP’nin İletişimden Sorumlu bir milletvekili vardı. Bu, iletişimden sorumlu olduğu için tespit ediyor: Ankara’nın göbeğinde Kızılay’da CIA, “Mühendislik Bürosu” tabelası altında istasyon kurmuş.
Kılıçdaroğlu’na; “Yahu bu CIA istasyonu. Gidip en azından önünde bir protesto eylemi yapalım”, diyor.
“Yok, nasıl yaparız”, diyor. “Amerika’yı karşımıza alırsak Türkiye’de hiçbir başarı elde edemeyiz. Sakın bir daha bunu ağzına alma”, diyor.
Yani bilfiil, Büyükelçilikler yetmiyor, Konsolosluklar yetmiyor, adam doğrudan istasyon kurmuş, günlük işleri de o yönetiyor… Yani 1950’den bu yana…
Celal Bayar ne diyor? Açık, net sözü:
“Her vekâlette bölüm müdürlüklerinin başına birer yabancı uzman getireceğiz”, diyor. Getiriyor…
Yani ne demek bu?
“Şube müdürlüklerinin başına yabancı uzman” dediği, Amerikan ajanları… Onlar yönetiyor ülkeyi. Yoksa senin bakanın, müsteşarın hikaye…
Hande Karacasu: Peki, siz bu Büyük Ortadoğu Projesi’nde sürecin ne zaman başladığını düşünüyorsunuz?
Nurullah Efe Ankut: Şimdi bu süreç ne zaman başladı, oraya geleceğim, Hande Hanım.
Şimdi biz bunu yine, Ustamız Hikmet Kıvılcımlı’yı Anma Toplantısında yaptığımız konuşmayı arkadaşlar kitaplaştırmışlar: “Yugoslavya, Irak, Libya, Suriye, Sıra Sende Türkiye.” BOP Haritası bu, biliyorsunuz. Bunun yayınlanış tarihi 2014.
Biz, sıranın Türkiye’ye geldiğini tâ o zaman görmüş ve göstermişiz. BOP Haritası bu… Bu harita çerçevesinde Türkiye parçalanacak, demişiz. Buna oynuyor Amerika.
Hande Karacasu: Siz sürecin neresinde olduğumuzu düşünüyorsunuz?
Nurullah Efe Ankut: Şimdi geleceğim…
Yine 2006’dan sonra, biliyorsunuz, bir Ermeni furyası çıktı. Ermeni açılımı yaptı, Tayyip. Abdullah Gül’ü İsviçre’de, Zürich’te herhalde, Hillary Clinton Ermenistan Devlet Başkanıyla buluşturdu, taşeron olarak. Ermeni açılımı yaptılar, biliyorsunuz. Bursa’da Ermenistan takımıyla maç yaptı, biliyorsunuz, bizim yerli takımlardan biri. Azerbaycan vatandaşlarımız protesto etmek için bayraklarıyla geldiler. Polis Azerbaycan bayraklarını topladı, çöpe attı; “Sakın protesto eylemi yapmayın”, diye.
Şimdi Tayyip, “Büyük Felaket”, dedi 24 Nisan’da. Yani soykırımın Ermenice söylenişidir, Büyük Felaket. O da Türkiye’yi, atalarımızı katillikle suçlayarak kriminalize etme girişimidir. Yani; “Sizin Osmanlı Atalarınız da katil, soykırımcı, Kuvayimilliyeci Atalarınız da soykırımcı. Katil sizin atalarınız. Siz meşru bir devlet değilsiniz, katiller sürüsüsünüz.” Böyle diyorlar yani. Bize bakışları bu…
Hande Karacasu: Tabiî siyasette de var. Sözde Ermeni Soykırımını kabul eden milletvekilleri var.
Nurullah Efe Ankut: Tabiî. Şimdi Ermeni Meselesi nedir, onu da araştırdık. Kesin belgeleriyle, kanıtlarıyla ortaya koyduk, “Sevrci Soytarı Sahte Sol ve Ermeni Sorunu” adlı kitabımızda. Bizim dışımızdakileri biliyorsunuz, bunların alayı Sevrci.
Hande Karacasu: “Sahte Sol”, diyorsunuz.
Hande Karacasu: “Soytarı Sahte Sol.” Bir de soytarı, ciddiyetsiz bunlar. Bunlar güya “Atalarımız katildi”, diyerek kendilerinin demokrat olacağını sanıyorlar. Böylesine zavallı tipler.
Hande Karacasu: Neden sahte olduklarını düşünüyorsunuz?
Nurullah Efe Ankut: Gerçek değil de ondan…
Hande Karacasu: Onların da kontrollü olduğunu düşünüyorsunuz.
Nurullah Efe Ankut: Kontrollü tabiî ki, kontrollü elbette. Onlar da devşirilmiş yani. Şimdi Nelson Ledsky, CIA’nın Avrupa ve Asya’dan sorumlu şeflerinden biri. Diyor ki; “Biz Meclisin her yerindeyiz.”
Yani bu ne demek?
Meclisteki herkesi biz oynatıyoruz, demek. Yani onların ipleri hep bizim elimizde, onlar bizim kuklamız, diyor, Hande Hanım. Yani solun içine girmez mi? Solun içine de girer.
Graham Fuller var, biliyorsunuz. Eski Ortadoğu…
Hande Karacasu: Uzmanı…
Nurullah Efe Ankut: Uzmanı, Ortadoğu Masası Şefi. Diyor ki; “Kemalizm, devrini tamamladı. Artık Ilımlı, Liberal İslam’ın zamanı geldi. Türkiye’ye bu lazım”, diyor. Ha, bir de diyor ki; “Daha fazla da sol lazım.”
Düşünebiliyor musunuz? Daha fazla sol lazım, diyor. İşte “daha fazla sol lazım” dediği, bu soytarı sahte sollar. Biz bunlara “CIA Solu”, diyoruz. Bunlar da CIA’nın kontrolünde yani.
Şimdi mesela Meclise TİP’i soktular, değil mi?
Hande Karacasu: Evet.
Nurullah Efe Ankut: Bu adam 24 Nisan’da “Büyük Felaket”, diyerek atalarımızı soykırımcılıkla suçladı.
Hande Karacasu: Kim için söylüyorsunuz bunu?
Nurullah Efe Ankut: Erkan Baş, TİP’in şefi. Bu, sahtekâr bir de (19 Mayıs’ta da) 19 Mayıs’ı kutlayan tweet atıyor. Hem 24 Nisan’da Kuvayimilliyeci Atalarımızı soykırımcılıkla suçluyor hem de güya 19 Mayıs’ı kutlamış oluyor. İşte o yüzden ciddiyetsiz, soytarı yani. Madem öbürünü savunuyorsun, madem soykırımcı diyorsun atalarımıza…
Biliyorsunuz, “1915’te başladı, 1923’e kadar devam etti soykırım”, diyorlar, Ermeni Soykırımcıları. Tüm Kuvayimilliyeci Atalarımızı da aynı kefeye koyuyorlar yani. Bunlar işte bu yüzden soytarı, ciddiyetsiz, sahte… Dikkat ederseniz kanal kanal gezdirdiler bunları. Bir de en duayen gazeteciler, mesela güvenilir bilinen gazeteciler bunları çağırdılar, röportajlar yaptılar, köşelerine taşıdılar, ekran ekran gezdirdiler.
Hande Karacasu: Bu konuyla ilgili mi?
Nurullah Efe Ankut: Hayır, yani “Sol bu işte”, diyorlar. “Sol bu ya, sol istiyorsanız alın size sol”, diyorlar yani.
Çekimde yer alan bir görevli: Çok özür dilerim, cümlenizi unutmayın. Şimdi biz bunu yayınlayacaksak, “sahtekâr” vs. noktasında hani yorum yaparken, hani yorumunuzu engellemek değil ama biz televizyon olarak RTÜK’le alakalı sıkıntı yaşamayalım diye daha yumuşak söylemler olursa, biz bunu yayımlarken daha rahat yayımlarız. Yoksa öbür türlü… Öyle bir durum… Kaldığımız yerden devam edebiliriz, özür…
Hande Karacasu: Tamam.
Nurullah Efe Ankut: Evet, şimdi nereye geldik?
Amerikan yapımı burjuva partilerinin ve bizim “Sevrci Soytarı Sahte Sol” diye adlandırdığımız partilerin, hareketlerin tamamı, Ermeni Soykırımı Ermeni Soykırımı yalanının açık ya da gizli savunucusudur. Ermeni Meselesini, hepsinin devşiricisi ve efendisi olan, patronu olan, oynatıcısı olan ABD Emperyalist Çakalının verdiği buyruk üzerine bu işbirlikçi yerli hainler gündeme getirdi. Tayyip 2014 yılının 24 Nisan’ında yaptığı bir açıklamayla Ermeni Soykırımı Yalanını benimsediğini ortaya koydu. Ve aynen şöyle dedi:
“20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.
“Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması…”[1]
Dikkat ederseniz; Tayyip’in bu açıklamasına Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP’nin başına getirdiği, daha açık oynayan hainler grubu, davranışlarıyla “Yetmez Ama Evet” çekti. Bildiğimiz gibi bu hainler, hemen her yıl diğer Ermeni Soykırım yalancılarıyla birlikte 24 Nisan’larda ön safta yer alarak bu yalanı savunurlar. Bu eylemlere katılan bu Soykırım Yalanı Savunucuları şunlardır: Sezgin Tanrıkulu, Selina Doğan, Şafak Pavey, Umut Oran, Süleyman Çelebi, Kadir Gökmen Öğüt ve Hüseyin Aygün.
Bunların da tamamı Kuvayimilliye’ye karşı…
Hande Karacasu: Sayın Kılıçdaroğlu; “Ben Kuvayimilliye’nin kendisiyim”, diyor.
Nurullah Efe Ankut: Size göre “Sayın Kılıçdaroğlu”, “Biz 30’ların, 40’ların CHP’si değiliz”, diyor. “Biz değiştik”, diyor. Yine sizin “Sayın Kılıçdaroğlu”nuz, Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin CHP’sini bugünkü Tayyip’in AKP’sine benzetiyor. Aynı, diyor.
Hande Karacasu: Ben kendi açıklamasını söylüyorum, Sayın Genel Başkan. Böyle bir ifade kullandı.
Nurullah Efe Ankut: Şimdi sözlere bakarsak kanarız; eylemlere bakmamız lazım.
Kılıçdaroğlu kimleri Meclise taşıdı?
İşte 38 tane milletvekili verdi. CHP seçmeninin oyuyla verdi. Şimdi bunların hepsi Mustafa Kemal’e düşman mı?
Düşman.
Laik Cumhuriyet’e düşman mı?
Düşman hepsi.
Sadullah Ergin kim?
Ergenekon-Balyoz Operasyonlarında FETÖ’nün Adalet Bakanı. İşin siyasi yönünü bu götürüyor.
Hande Karacasu: Mağdurlar da çokça itiraza bulundular bununla ilgili.
Nurullah Efe Ankut: Biliyorsunuz, bu Ergenekon-Balyoz Operasyonları niye tertiplendi?
Yani biz ilk başta, olay olur olmaz teorimizin gücüyle görüyoruz bunları. Türkiye’nin Tarihini, bugününü, sınıf ilişki ve çelişkilerini tanıdığımız için anında görüyoruz olayları. BOP’a giderken yol temizliği yapmak istediler. Önlerine çıkacak engelleri ortadan kaldırmak istediler.
En büyük engel neydi?
Türkiye’de en büyük güç Silahlı Kuvvetler. Silahlı güç, organize güç, örgütlü güç. Ciddi disiplinle her şeyi yapabilecek güç. Ama onun Kuvayimilliyeci, Mustafa Kemal’ci refleksini kırmak, onları sindirmek, pasifize etmek ve tasfiye etmek için bu operasyonu yaptılar. Yani Ordunun belini kırmak için bu operasyonları yaptılar.
Ve bu üçayak üzerine oturdu: Yönetici, senaryo yazarı CIA, siyasi yönetimi Tayyipgiller, yargısal yönetimi FETÖ. Yani bu üçayak üzerine oturdu bu operasyonlar. Bunu da böyle görmek lazım, Hande Hanım.
Şimdi yolu temizlediler, değil mi?
Artık tamamen Hulusi’nin çizgisine geldi ne yazık ki. Komuta kademesi tabiî. Ama altta hâlâ Kuvayimilliyeci askerlerimiz var. Onu tamamen yok edemezler. Onu da yok etmek istiyorlar ama yok edemezler, güçleri yetmez.
Hande Karacasu: Tam da bu noktada, Sayın Genel Başkan… Şimdi Büyük Ortadoğu Projesi diyoruz ya, 13 milyon sığınmacı ve kaçak sınırımızdan girdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sığınmacı ve kaçaklarla ilgili…
Nurullah Efe Ankut: Oraya geleceğim. Şimdi suçluları gösterdik, yerli taşeronları, o dörtlüyü.
Şimdi bunlar nasıl geldi, Hande Hanım?
Bunlar Türkiye’nin tepesine nasıl geldi?
“AKP nasıl kuruldu?” diye Merkez Parti Başkanı Abdürrahim Karslı’nın hem Cem Özer’le yaptığı bir röportaj var hem de Tele 1 Patronu Merdan Yanardağ’la Tele 1’de yaptığı bir röportaj var. Her ikisinin videosu da internet ortamında var, tape edip kullandık biz.
Yani AKP’yi Amerikalılar, İngilizler ve Siyonist İsrail kuruyor. Diyorlar ki; “Sizi kuracağız.” Daha kurulmadan önce, 2002’de. “Yolunuzu açacağız, önünüze çıkan engelleri tasfiye edeceğiz. Ama sizden istediklerimiz var.”
“Nedir?” diyor Tayyip ve Abdullah Gül.
Diyorlar ki;
1- BOP’ta, Ortadoğu Projesi’nde size vereceğimiz görevleri yerine getireceksiniz.
2- İsrail’in önündeki engellerin, düşmanlarının bertaraf edilmesinde size vereceğimiz görevi yerine getireceksiniz.
3- İslam’ın içinin boşaltılarak küreselleşmeyle uyumlu bir İslam haline getirilmesinde size vereceğimiz görevleri yerine getireceksiniz. Yani CIA, Pentagon, Washington İslam’ı haline dönüştüreceksiniz İslam’ı.
Hande Karacasu: “Ilımlı İslam” dedikleri bu mu?
Nurullah Efe Ankut: Bu. Siyasal, Ilımlı İslam dedikleri bu, Hande Hanım.
Tayyip; kabul, diyor. Abdullah Gül de; kabul, diyor. O toplantıda Abdurrahman Dilipak da var. Ali Bulaç da var. Abdurrahman Dilipak köşesinde yazdı. Evet, aynen böyle oldu, dedi. Hâlâ Tayyipçi. Ara sıra günah çıkarmak ister ama hâlâ Tayyipçi. Ali Bulaç FETÖ’cüydü, nedamet getirdi, Tayyipçi oldu. O da köşesinde doğruladı, böyle oldu, dedi.
İşte bu görevi yapmak için, BOP’ta verilen görevi yapmak için bunları iktidara taşıdılar. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy bilmem ne adlarıyla ordumuza kurulan CIA yönetimindeki saldırıları, tuzakları da BOP’a Türkiye’yi götürürken ortadaki engellerin ortadan kaldırılması, yolun temizlenmesi için yaptılar, Hande Hanım. Bunları böylece, netçe görmek lazım.
Ondan sonra şimdi, sığınmacılar sorunu başımıza bela edildi.
BOP ne? BOP nereden çıktı?
BOP’un da bir anası var. BOP da durup dururken bir anda Amerika’nın emperyalist düşünce kuruluşları tarafından oluşturulmuş bir şey değil. BOP’un da geçmişi var. Şimdi okuyayım buradan, izin verirseniz.
Bunu da yine Anma Konuşmalarımız… 2009 bu kitabın basım yılı da. “Lenin Sonrasının Marksizmi-Leninizmi Işığında Dünya ve Türkiye.” Hikmet Kıvılcımlı Anma Konuşmaları. Marksizm-Leninizm sosyal bilim, biliyorsunuz. Bilim olduğu için, bir bilim olarak nasıl doğa bilimlerini yerli mi yabancı mı diye bakmadan alıp, inceleyip araştırıyorsak, benimsiyorsak; sosyal bilimi de aynı şekilde alıp yolumuza ışık tutması için kullanmamız gerekir. Bir projektör olarak zihnimize yerleştirmemiz gerekir. O yüzden biz kendimizi Marksist-Leninist ve Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencileri, devamcıları, silah arkadaşları, onun bayrağının taşıyıcıları olarak nitelendiriyoruz.
Şimdi o konuşmadan aktarıyorum, bakın:
“Küreselleşmenin ünlü teorisyenlerinden John Naisbitt ise SEÇKİNLERİN DÜNYA EGEMENLİĞİ’ni hedefleyen Yeni Dünya Düzeni’nin stratejik bir gereği olan küreselleşmenin temel amacının, ulus devletleri küçük parçalara bölmek olduğunu açık olarak şöyle ifade ediyor.
“Eğer dünyayı TEK PAZARLI DÜNYA haline getireceksek, PARÇALARI KÜÇÜK OLMALI… BİN ÜLKELİK bir dünya, ulus devletlerin ötesine geçmeyi belirten bir mecaz… Yeni liderler, (devlet başkanları, – Ali Tayyar Önder), artık devletler arasında değil, bireyler ve ŞİRKETLER arasında stratejik ittifakı kolaylaştıracak, ya da en azından karşı çıkmayacaklardır. (…) bu süreç, HÜKÜMETSİZ BİR YÖNETİMİN yayılmasına doğru ilerleme sürecidir.”[2]
Ne yapıyorlar?
Dünyayı bin ülkeli hale getirmek istiyorlar, Hande Hanım. Ulus devletleri yok etmek, silahlı kuvvetleri yok etmek, kent devletleri kurmak istiyorlar. Bin tane kent devleti yani. O zaman her bir parçayla da çerez gibi kolayca oynayabilecek. Silahlı kuvvetler yok zaten. Bunlar da zaten şirketlerin… Çok net söylüyor, bakın. Artık devletler arasında değil, bireyler ve şirketler arasında stratejik ittifakı kolaylaştıracak ya da en azından karşı çıkmayacaklar, diyor.
Hande Karacasu: Aynısını Graham Fuller da söylüyor. Diyor ki ulus devletler artık görevini tamamlamıştır. Yeni Dünya Düzeninde Ilımlı İslam da kullanılarak daha bölgesel…
Nurullah Efe Ankut: Tabiî…
“Yeni Dünya Düzeni’nin, yani “seçkin zenginler egemenliğinin” sözcüsü New Perspectives Quarterly dergisi başyazarı ise daha da ileri gidiyor ve küreselleşmenin hedefini şöyle tanımlıyor:
“Yeni Dünya Düzeni’nin en önemli yapı taşları silahlı uluslar yerine, GLOBAL ÖLÇEKLİ ŞİRKETLERE ev sahipliği yapan, teknolojik olarak geliştirilmiş, ŞEHİR DEVLETLERİ olacaktır.”[3]
Hande Karacasu: Teknolojik ama artık kullandıkları silah da teknolojik olacak.
Nurullah Efe Ankut: Sadece kendileri silahlı olacak. Tek dünya devleti olacak, o da ABD. Onu amaçlıyorlar.
Milliyetçiliğe filan da saldırıyor burada, zaman almaması için atlıyorum oraları.
Hande Karacasu: Milliyetçiliği de zaten aslında bir noktada ulus devleti de yok etmek için… Ama şimdi tam tersi gerçekleşiyor. Ulusçuluk ve milli değerler yükselişe geçmiş durumda.
Nurullah Efe Ankut: Şimdi ne yazık ki, Hande Hanım, son seçimlerin sonucuna bakarsak, bütün bu felaketlere rağmen ne oldu?
Tayyip yine kendisini kazandırmış gösterdi, arkasında yine Amerika var. Amerika açıkça söylüyor. Erol Mütercimler söylüyor bunu da, açık yani. Bana böyle söylediler, diyor. Duydum, kendi kulaklarımla duydum, diyor. “Siz ne yaparsanız yapın, Erdoğan’ı bir kez daha iktidara taşıyacağız”, dediler diyor. Videosu var, biliyorsunuz.
Hande Karacasu: Bu sizce Büyük Ortadoğu Projesi’nde görev tamamlama mı?
Nurullah Efe Ankut: Görev tamamlama tabiî. Türkiye buraya, felakete gidiyor yani, Hande Hanım, oraya gidiyor. Biz tâ o zamanlar bu felaketin gelmekte olduğunu görmüşüz, göstermişiz, anlatmışız arkadaşlara.
Hande Karacasu: Yani bu coğrafya dümdüz bir alan haline getirilmeye çalışılıyor, Sayın Genel Başkan, ulus devletlerin yıkımı noktasında…
Nurullah Efe Ankut: Şimdi BOP’a göre, biliyorsunuz, 22 devlet parçalanacak ve sınırları yeniden Amerika’nın istediği şekilde çizilecek, onun çıkarlarına uygun hale getirilecek. Ve Türkiye de işte haritada görüldüğü gibi açıkça bölünecek. BOP Haritasını biliyorsunuz yani.
Şimdi, bunu yapabilmek için… Yine bir konuşmamızı arkadaşlar kitap olarak yayımladılar… 2007 bunun tarihi de, birinci basımının. Kitabımızın başlığı “Fatih, Che, Kıvılcımlı Olmak”.
Bu felaketi nasıl göstermişiz?
Şimdi tabiî en korktukları devlet Türkiye Cumhuriyeti. Çünkü dünyada Uluslararası Emperyalizmi ilk kez Çanakkale’de biz yendik. Yani Çanakkale Zaferi, Uluslararası Emperyalizme karşı Mazlum Milletlerin ilk zaferidir. Ve sömürge Hindistan’a, Pakistan’a, Afganistan’a kadar ilham vermiştir.
Hande Karacasu: Hatta, Propagandayla ilgili bir kitap okuyorum, Sayın Genel Başkan. Bununla ilgili şunu söylüyorlar: Çanakkale’deki yenilgi o kadar büyüktü ki, İngilizler bu ayıbı örtebilmek için sürekli Folkland Adaları’yla ilgili belgeseller, filmler pompalayıp durdular. Ve orada farklı, tırnak içinde bir zaferi halka, dünyaya dinletmeye çalıştılar. Çünkü oradaki unutulmayacak kadar büyük bir hezimetti, diyor, Propagandayla ilgili bir kitapta.
Nurullah Efe Ankut: Hezimet tabiî. Mazlum Uluslar adına ilk zaferdir dünyada. Büyük Mazlum uluslara güç vermiştir, yani moral vermiştir. Hindistan’da sömürge altında ezilen halkın liderleri; “Biz ilk defa İngiliz Emperyalizminin yenilebileceğini gördük”, diyor. “O zamana kadar Tanrıyı biz İngilizler olarak görüyorduk”, diyor. Yenilmez bunlar sanıyor. Çünkü 300 yıl mahvetmiş, halkın kanını emmiş 300 yıl boyunca. “Utanç İmparatorluğu” diye bir Hint yazarın meşhur bir kitabı var. İhtiyar olduğum için unutuyorum adını.
Hande Karacasu: Estağfurullah…
Nurullah Efe Ankut: Şimdi Türkiye en büyük düşmanları bunların. Bunlar Türkiye’yi hallettiler mi hepsini hallederler Ortadoğu’da. Araplar filan çerez bunlar için.
Hande Karacasu: Türkiye’den niçin bu kadar korkuyorlar sizce?
Nurullah Efe Ankut: Neden korkuyorlar?
Çünkü hem Çanakkale Zaferi’nden hem Birinci Kuvayimilliye’nin zaferinden korkuyorlar.
Halkımız gerçek bir önderlik altında birleştiği anda dünyada hiçbir gücün, emperyalist gücün bu seddi aşamayacağını, bu setten geçemeyeceğini ve bu settin önünde hezimet yaşayacağını biliyorlar. O yüzden baş düşmanları Türkiye’dir, Türkiye Cumhuriyeti’dir, Kuvayimilliye Geleneğidir, Kuvayimilliyeci Atalarımızdır.
Şimdi orada demişiz ki:
“Batının Türkiye ve Türk dünyasına uyguladığı politikanın özünü, içyüzünü ve bu politikanın ne kadar yıkıcı olduğunu anlamak için en gizli, Vagram dereceli bir NATO belgesine bakmak yeterlidir.”
Yani “Top Secret”tan bir üst düzeyde daha gizli.
“1961 yılında, günümüzden 45 yıl önce…”
2007’den 46 yıl önce. Yani günümüzden 62 yıl önce oluyor. Tâ 1961’de yani…
“(…) Washington’daki NATO karargâhında, yüksek rütbeli bir Türk subayının ele geçirdiği en gizliden (Cosmic Top Secret) daha yüksek gizlilik derecesine sahip (Vagram) bir dosyada, Sovyetler Birliği’nin dağılacağı, Orta Asya’da 5 ya da 6 Türk Cumhuriyeti kurulacağı, 30 yıl öncesinden görülerek, kurulacak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye’yle ilgili politika şu şekilde belirlenmiştir.”
Neden korkuyorlar, Hande Hanım bir de, bakın; Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle Anadolu’daki Türklerin birleşmesinden korkuyorlar.
Bakın, şimdi bunu da namuslu yazarımız Ali Tayyar Önder’in kitabından aktardık, “Türkiye’nin Etnik Yapısı” adlı kitabından.
Şimdi o NATO belgesi şöyle diyor:
“Türk devletlerinin işgal edecekleri coğrafya, stratejik yönden çok değerli.”
Biz araya girmişiz: E, tabiî kaynaklar bakımında çok zengindir, aynı zamanda.
“Bu devletler batıdaki Türkiye Cumhuriyetiyle birleşirse o zaman ortaya Hitler Almanya’sı veya Stalin Rusya’sından daha tehlikeli bir kuvvet Batılıların karşısına çıkar.
Hande Karacasu: Yani Türk Birliğini bozmak için kodlarıyla oynuyorlar mı demek istiyorsunuz?
Nurullah Efe Ankut:
“Türkiye Cumhuriyeti ile Doğu Türklerini birleştirmemek için elden gelen yapılmalı, Türkiye ile bu devletler arasında tampon devletler kurulmalı, Türkiye’nin lider devlet olmasını engellemek için, siyasi ve ekonomik bütün tedbirler alınmalıdır.”[4]
Hande Karacasu: Tampon devletler hangileri olacak sizce ya da düşünülen?
Nurullah Efe Ankut: Ermenistan. Ermenistan tampon devlet. Onu da İngiliz Emperyalizmi biraz önce açıklıyor, bakın. Şimdi şurayı da açıklamış olayım:
“Türkiye’nin lider devlet olmasını engellemek için, siyasi ve ekonomik bütün tedbirler alınmalıdır.”
Hem siyaseti çökertilmeli hem de ekonomik olarak ekonomisi felç edilmeli. Aynen bugün olduğu gibi. İşte buna bir de 13 milyon kaçkın sığınmacı eklendi ve vatanı işgal etti.
Hande Karacasu: Ve tabiî bir de Suriye’nin kuzeyinde kuracaklarını söyledikleri sözde diğerleriyle birleştirecekleri Kürdistan bölgesini ve şeyi düşünelim. Oraya muhalifleri yığdıkları bir bölge var.
Nurullah Efe Ankut: Yerleştirecekler, evet, evet, evet, Hande Hanım.
Şimdi Hande Hanım, bir de İngiliz Emperyalizmi, bakın. 16 Şubat 1920’de Lord Curzon, İngiliz Emperyalizminin o yıllardaki en önemli temsilcilerinden biri Lord Curzon. Şöyle diyor:
“Müttefiklerin uğrunda savaştıkları amaçları arasında bağımsız bir Ermenistan devletinin kurulması da vardır. Bu amacın gerçekleşmesine tüm müttefikler aynı derecede ant içmiş durumdadır.”
Neden bunu kuracak, onu da anlatıyor:
“Büyük bir Panislam ya da Panturan hareketi ortaya çıkabilir. Ve böyle bir halde, Londra Konferansı genellikle dünya barışı bakımından Türkiye Müslümanlarıyla Doğudakiler arasına sokulmak üzere bir Hıristiyan toplumunun sıkıştırılmasının yerinde bir girişim ve bunun da bir Ermeni devleti olabileceğini düşünmüştü.”[5]
Yani 16 Şubat 1920’de bu tespiti yapıyor Lord Curzon, İngiliz Emperyalizminin temsilcisi.
Hande Karacasu: Şimdi bugüne gelelim. Ama Sayın Genel Başkan, şöyle söylüyor Ak Parti Hükümetleri, kurulan bugüne kadar. Başbakanlığını da, Cumhurbaşkanlığını da yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın politikaları ve ifadeleriyle de söylüyorum. Kendileri aslında bu Türk Birliğini, özellikle Asya coğrafyasında gerçekleştirdiklerini ve bunu da milliyetçi bir ruhla, biraz da şöyle içine bir ümmetçilik sosu da atarak gerçekleştirdiklerini iddia ediyorlar. Dolayısıyla Panislam ya da Pantürkizmin önlenmesi için bir Ermenistan. Evet, ama kendilerinin de bu noktada böyle bir iddiası var. Diyorlar ki, “Biz Türk Birliği oluşturuyoruz.” Farkındaysanız oralarda da ellerini etkin ve güçlü tutuyorlar son zamanlarda. Bunun için ne söyleyeceksiniz.
Nurullah Efe Ankut: Şimdi Hande Hanım, ben biraz önce dedim ki söylemlere değil de işe bakarsak yanılma payımız en aza iner. 15 Temmuz sonrası, biliyorsunuz, AKP binasına büyük Atatürk posteri de astırdı, Tayyip. Bir taraftan Mustafa Kemal ve İnönü’ye “İki Ayyaş” diye saldırır, bir taraftan o posteri astırır. Bunlar her türlü oynar. Bunların bir kalıpları yok yani.
Hande Karacasu: Peki, Sayın Genel Başkan, “Türksüzleştirme” dediniz. Yani topraklarda bir Türksüzleştirme. Bunu neye dayanarak söylediniz?
Nurullah Efe Ankut: Şimdi bir Suriyeli sefil çıktı seçimler sonrası ne dedi?
Hande Karacasu: Bir Suriyeli, evet.
Nurullah Efe Ankut: Sefil, yaratık, namussuz, alçak çıktı; “CHP’lilerin karılarının birkaç tane eşi var”, dedi. Yani bunun cezası bizim gelenekte belli. Tabiî şimdi o cezayı uygulamaya kalksanız, olmaz.
Şimdi kime güvenerek dedi bu?
Tayyip’e güvenerek dedi. Tayyip; “Gönderilmeyecek bunlar”, diyor. Daha da geliyor. Seçim sonrası kafileler halinde Afganistan’dan girişler yapıldı, Hande Hanım.
Bunlar sadece kızlarımızı değil, erkek çocuklarımızı da taciz etmeyi kültür haline getirmişler. Afganistan’da bu yaygın.
Hande Karacasu: “Bacha Bazi.” Filmini yapmıştım.
Nurullah Efe Ankut: Evet, yaygın yani. Adamın eşi var, bir de fakir halktan aldığı çocuk var. Onu da yanında besliyor. Böyle bir kültürleri var, sapık kültürleri var bunların. Bunlar akın akın geliyor Türkiye’ye. Ve bunların sayısı belli değil.
Ve devleti, Laik Cumhuriyet’i çökerttiler. Gidiyor görüşmeler yapıyor, Biden’la, bilmem neyle, NATO’yla.
Ne konuştuğunu kim biliyor Türkiye’de?
Kimse bilmiyor.
Yani kendilerine bağlı, Ortaçağcı bu 13 milyon insanı, “Tamam”, diyorlar, “bizden bunlar”, diyorlar. “Ebediyen bizde kalacaklar.” Yani bunlar bir Sultanlık kurmak istiyorlar. Tayyip kendi gittikten sonra da (zaten yürümekte zorlanıyor) yerine bir sürü veliahtları var. Bir Saltanat kurayım, bir Sultanlık kurayım ve ben yargılanmayayım, Sultanlığım devam etsin, diyor.
Şimdi bunun peşinden de kendine sadık bir sığınmacı sorunu yarattı yani bu adam. Ve sokak röportajlarında bir kadın ne diyor?
“AKP’ye oy vermeyenler gitsinler Türkiye’den”, diyor. Suriyeli yahu! Bizi, bizim vatanımızdan kovuyor!
Hande Karacasu: Ve 25 milyon civarında da karşı partilere oy vermiş insan var.
Nurullah Efe Ankut: 25 milyon değil. 8 buçuk milyon da oy kullanmayan insan var: 33 buçuk milyon.
Hande Karacasu: Ben oy kullananlar açısında söyledim.
Nurullah Efe Ankut: Tayyipgiller’in tamamı oy kullandı, Hande Hanım. Belki siz de seçim sandığına giderken şahit oldunuz.
Bu iş… Zaten binde bir umut vardı, 28 Mayıs’ta. Biz çok net bir şekilde Kılıçdaroğlu’nu uyardık. Defalarca sert yazılar yazdık. Vazgeç bu ısrarından, yoksa Tayyip’e bir seçim daha hediye edeceksin, dedik arka arkaya. Dinlemedi adam, kullanılıyor yani.
Yahu yürüyemiyor, bastonla yürüyen ihtiyarları getirdiler. İki koltukla koltuklanarak getirilenler… Yani yürür hale getirdiklerini getirip oy kullandırttılar. Tayyipçi olup da oy kullanmayan belki binde bir yani. Ama o 8 buçuk milyon insanın 1000’de 999’u, Tayyip’ten nefret eden ama muhalefete de asla güvenmeyen insanlar. Muhalefetin kimine güveneceksin yahu. Hangi biri güven veriyor, Hande Hanım?.. O yüzden; “Lanet olsun, bunların hepsi aynı”, deyip gitmeyen insanlar yani. Onlar da karşı Tayyipgiller’e. 33 buçuk milyon insan Tayyipgiller’in karşısında şu anda. Bütün mesele onlara ulaşabilmemizde.
Bakın, TRT’de Seçimlerle ilgili propaganda konuşmalarının çekimleri oldu. İnanın partimde kendi yoldaşlarımın bana yaptığı hizmet kadar hizmet ettiler, yoldaşlarımız kadar saygı gösterdiler, hepsi. Teknik personelin hepsi hayranlıklarını belirttiler. Kadın erkek, genç yaşlı, tek tek, hepsi…
Ya insanlar izliyor, görüyorlar ya… Güvenilir insan kim, içtenlikli insan kim, güvenilmez insan kim, sadece dudaklarıyla konuşan, ağzıyla konuşan, yüreğine hiçbir şey sokmayan insan kim; görüyor insanlar. Bütün mesele ona, halkımıza ulaşmakta.
Sosyal medyada gösteriyorlar arkadaşlar; “Ya, arkadaşımın doğum günü var, Dayı acaba bir kutlama yapsa en büyük hediye olur”, diye. Video çekip gönderiyoruz onlara, kıramıyoruz yani gençleri.
Hande Karacasu: Evet, yeni bir siyaset yüzü var. Samimiyeti özellikle yeni Türk Gençliği çok önemsiyor.
Nurullah Efe Ankut: Bir; belli bir zekâ gerektiriyor. İki; bilim ve bilinç gerektiriyor.
Hande Karacasu: Belli bir kültür gerektiriyor.
Nurullah Efe Ankut: İşte bilinç dediğim kültürle, bilgiyle elde edilir yani.
Üçüncüsü; cesaret gerektiriyor…
Yani bana 11 yıl 8 ay ceza verdirdi, işte 32 yıl da ceza istiyor. Bugün aslında şu anda, yine Üsküdar’da, Selamsız’da, Çevik Kuvvet’te ifadeye gitmek için sözleşmiştik. Ama sizin bu programınıza gelelim diye Cumartesiye aldırdım ben, polislerle konuşarak. Yani arka arkaya davalar açılıyor bize.
Ama bizim yoldaşlarımız darağacına çıkarken kılları kıpırdamadan çıktı. Biz Deniz’le Hukuk’ta aynı saflardaydık. Aynı yerdeydik, yan yana Turan Emeksiz Lokantası’nda yemekler yerdik. Hemen hemen her gün görüşürdük. Yani kılları kıpırdamadı, sloganlar atarak, meydan okuyarak çıktılar darağacına. Bir sonraki kuşağın devrimcilerinden olan, 12 Eylül Faşist Diktatörlüğünün asarak katlettiği Necdet Adalı da, Erdal Eren de ve diğer yoldaşlar da hep aynı şekilde çıktılar darağaçlarına.
Yoksa Tayyip bize 30 yıl, 40, 1000 yıl ceza vermiş, umurumuzda olmaz. Bunların bizi korkutabilmesi, daha önce de söylediğim gibi, bir tarla sıçanının aslanı korkutabilme olasılığı ne kadarsa ancak o kadardır. Yani bunlar bize vız gelir.
Ne dedik?
Ya Tayyip’i ve avanesini Çelik Bilezikle tanıştıracağız ya da ömrümüzü Silivri Zindanında noktalayacağız. Hepsi hoş geldi, sefa geldi. Yani biz hep böyle yaşadık, bundan sonra da böyle devam edeceğiz.
Ülkemize yönelik saldırılara dönersek; saldırıların ve yaşatılan felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Tüm bunları görmek lazım. Ama ne yazık ki bizden başka bunu gören yok, böyle koyan yok meseleyi. Sadece en iyi niyetli, diyelim, muhalefetteki partiler bile bu istilacılar sorununu bir sığınmacılar sorunu olarak görüyor. Yani ne diyelim; ayrıkotu… Çiftçimiz bilir, ben köylü çocuğuyum. Köyümüzde okul olmadığı için 5 kardeşim önlenebilir hastalıklardan ölüp gidince babam; “Ya şu kıran artığı çocuğu okutup adam edeyim, diye bütün çiftini çubuğunu bırakıp (okumayı askerde öğrenmiş babam) Konya’ya göçüp geldi. Köylü çocuğuyuz, biliriz.
Ayrıkotu yani… Şimdi bu ürünü ekersin ama ürün bakarsın vermez, verimli olmaz, verim alamazsın.
Niye?
Ayrıkotları tarlayı sardı mı bütün toprağın besinini, suyunu onlar sorar, emer. Şimdi bu sığınmacı sorununda da en iyi niyetli ve en önde görünen insanlar sadece toprağın üzerindeki ayrıkotlarını, yapraklarını ve dallarını görüyorlar. Kökenine girmiyorlar.
Kökenine neden girmiyorlar, Hande Hanım sizce?
Çünkü onların da programında Amerikan seviciliği var ve NATO seviciliği var. Programlarında yahu, parti programlarında…
Hande Karacasu: Altılı Masa’ya dahil olan partileri mi kast ediyorsunuz?
Nurullah Efe Ankut: Olan ya da olmayan. Zafer Partisi de, İyi Parti de, CHP de…
Böyle bir şey olur mu yahu?
Bir partinin programında sen iktidara geldiğinde halka ne vereceksin, onu anlatırsın. Bunlar önce NATO’ya sadakatlerini yazıyorlar programlarına yahu. Böyle parti olur mu Hande Hanım?
“Biz sana sadığız, seninle iş tutmak istiyoruz. Yeter ki eşit ittifak edelim, birlikte müttefik olalım”, filan…
Yahu eşitlik olur mu? Adam senin hakkında haritayı çıkarmış yahu senin hakkında.
Aslan kurbanına eşit davranabilir mi yani?
O seni yok etmek istiyor yahu…
Muavenet Zırhlını vurmuş Ege’de, ortak tatbikatta. 5 subayın şehit oluyor, 22 askerin de yaralanıyor. ABD Çakalı vuruyor, gözdağı vermek için vuruyor. Diyor ki “Kaza oldu.” Eşek yerine koyuyor yahu. 6 emniyetli o füzeler. Tek kişi atamıyor onları. Komutan emir verecek, karar verecek. İkinci bir komutan; o da onay verecek, ancak ondan sonra ateşle diye emir veriliyor füzenin başındakilere.
Şehit etti askerlerimizi. Hesabı soruldu mu?
Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçirildi, ne oldu, hesap soruldu mu?
Niye şehit ediyor?
Türk Ordusu’na gözdağı veriyor, Türkiye’ye gözdağı veriyor.
Tayyip ne dedi?
“Müzik notası mı vereceksin?”
Ege’de 20 Ada’mızı işgal etti, 2 Kayalığımızı. Ve Yunanistan’a 9 tane askeri üs kurdu. Dedeağaç’a üs kurdu yahu.
Kime karşı?
Başta bize, Türkiye’ye karşı. İki; Rusya’ya karşı kurdu o askeri üsleri. Yunanistan’daki bir parti bile diyor ki; “Koca ülkeyi NATO üssü haline getirdiniz”, diye itiraz ediyor. Biz bakın, TRT Konuşmamızda da söyledik:
O adaların bir karış toprağı Yunanistan’a bırakılmayacak. Yeter ki Türk Ordusu’nun eli tutulmasın. Ordumuzu eski haline bir getirelim yani.
Hande Karacasu: Süremizin sonuna geldik…
Nurullah Efe Ankut: Bir de burada Hande Hanım, ayağımızdaki pranga Kürt Sorunu’nu çözmemiz lazım. Eşitlik, kardeşlik, özgürlük temelinde Kürt Sorunu’nu çözmemiz lazım. Bu Kürt Sorunu’nu çözüp Kürt kardeşlerimizle birleştiğimiz anda yeniden Çanakkale’de, Kuvayimilliye’de olduğu gibi; dünyada bizi yenecek hiçbir askeri güç yok.
Bakın, Alparslan’ın Ordusu, 60 bin kişilik bir ordu. 10 bin kişisini Kürtler oluşturuyor. Yani Anadolu’nun kapısını birlikte açmışız. Çanakkale’de birlikte savaşmışız, Kuvayimilliye’de birlikte olmuşuz. Bütün Avrupa’yı fethederken birlikte savaşmışız. Bütün Arap kabile şefleri bizi arkadan vurmuş, satmış. Hırvat’ı, Bulgar’ı, Yunan’ı, Sırp’ı hepsi Çarlık Rusya’sıyla, Batılı sömürgeci emperyalistlerle bir olup bize karşı savaşmış. Ama Kürtlerle hep kardeş kalmışız. Biz de eşitlik, özgürlük, kardeşlik temelinde bu meseleyi çözmek istiyoruz.
Bu, devrimci çözümdür, bizimki…
Şimdi her meselenin bir gerçeği, bir devrimci çözümü, bir de gerici çözümü, burjuva çözümü, Amerikancı çözümü var.
PKK, HDP, Yeşil Sol neyi savunuyor, YPG?
Amerikancı çözümü.
Onlar Ortadoğu’da ikinci bir İsrail’in oluşturulması için savaşıyorlar. Amerika onlarla o yüzden kaynaşık durumda. Bakın Suriye’de beraberler, değil mi Amerikan Ordusu’yla?
Hande Karacasu: Vatansever Kürtlerin tabiî onların savundukları ideolojik görüşlerle çok da bir bağı, bağlantısı yok.
Nurullah Efe Ankut: Şimdi ama Kürt Halkı böyle değil. Şimdi mesela Diyarbakır Baro Başkanı 2015 yazında, Tahir Elçi, vuruldu, Dört Ayaklı Minare’nin önünde. Hatırladınız, değil mi Hande Hanım?
Kim vurduya gitti yahu…
Kim vurdu bu adamı?
Niye vuruldu bu adam?
Dedi ki; Kürtlerin, Kürt Halkının yüzde 85’i ayrılmak istemiyor. İşte bu sözünden ve bu anlayışından dolayı bu adamı katlettiler, Hande Hanım.
Hande Karacasu: Aslında bu meseleyle sığınmacılar ve özellikle Ortadoğu meselesi tabiî ki bir bütün ama dediğim gibi süremizin de sonuna geldik. Çok da keyifli bir sohbet oldu bizim için.
Nurullah Efe Ankut: Hande Hanım, Amerika ve Türkiye’ye bakışı, 1950’den beri Türkiye’nin yarısömürge durumuna düşürülüşü anlaşılmadan hiçbir şey anlaşılmaz.
Sinan Ateş cinayeti…
Kim öldürdü, kim katletti Sinan Ateş’i?
Üç torbacı mı katletti?
Buna eşekler inanmaz yahu… Kim sahip çıktı ona, kim meseleyi doğru olarak tüm gerçekliğiyle koydu?
Sadece biz koyduk, Hande Hanım, biz koyduk sadece.
Niye?
Sinan Ateş Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye’ye gönülden bağlıydı. İlk defa bir Türk Milliyetçisi, içtenlikle Mustafa Kemal’e ve Kuvayimilliye’ye sahip çıkıyordu. Tâ Makedonya’ya, Mustafa Kemal’in dedesinin köyü olan Kocacık Köyüne gitti. Oradan canlı yayın yaptı. “Anıtkabir’i müze haline getirelim”, dedi. “Kuvayimilliye’nin tüm geleneklerini orada yaşatalım”, dedi.
Ve Tayyip’in Niyazi Birinci adlı bir amigosu var, Yavuz Bahadıroğlu diye. Bir diziden dolayı saldırdı. Mustafa Kemal’e saldırdı; “Bizim televizyonumuzda nasıl Mustafa Kemal anılır?”, diye.
Ona hak ettiği dilden bir cevap verdi, Sinan Ateş. İşte o yüzden…
Ve veliaht prensti, değil mi MHP’de?
Mustafa Kemalci ve Kuvayimilliyeci bir liderin MHP’nin başına geçmesini engellemek için Amerika katlettirdi Sinan Ateş’i. Taşeron olarak Tayyip’i, Bahçeli’yi ve onların bilmem Olcay Kılavuz’unu, bilmem nesini kullandı.
Buna kim sahip çıkabildi, kim görebildi böyle başka?
Ne dediler? Meral Akşener ne dedi?
“Erdoğan, yargının işini yapmasına neden engel oluyorsun?”
Ortada Kaçak Saray’dan bağımsız yargı mı var da iş yapacak?
Ümit Özdağ ne dedi?
“Meclis araştırsın.”
Meclis neyi araştırdı bugüne kadar ya, neyi ortaya çıkardı?
Hande Karacasu: İyi Parti zannedersem aynı zamanda kendisini milletvekili olarak göstermek istedi.
Nurullah Efe Ankut: Sağlığında safına çekip kullanmak istiyor. Faydacı bir yaklaşım bütünüyle. Peki, katlinden sonra ne yaptı? Sahip çıktı mı? Hayır. Kılıçdaroğlu da ailesini ziyaret etti. Onlar tamamen oy tabanına yönelik girişimlerdir. Ama cinayeti kim işledi, kim öldürdü, neden öldürdü? Gerçek katiller kim? O katillere emri kim verdi?
Onun üzerine gittiler mi?
“Meclis araştırsın”, lafını geveliyorlar.
Meclis 15 Temmuz’u bile açığa mı çıkardı ki?
Meclis hangi yolsuzluğu açığa çıkardı?
Meclis Tayyip demek yahu…
Yani bu cinayeti bilmiyorlar mı Hande Hanım?
Biliyorlar. Adı gibi biliyorlar bence. Akşener de biliyor, Ümit Özdağ da biliyor.
Strateji dersi veriyor Ümit Özdağ, bilmiyor mu?
Biliyor. Ama bizim gibi koymaya yüreği yetmiyor.
Bu cinayetle ilgili yazımızın başlığı aynen şuydu:
Ülkü Ocakları Genel Başkanını, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal’e sahip çıktığı için başkanlıktan alıp torbacıya öldürten CIA Milliyetçileri…”
Yani işte Türkiye’de böyle olayları bilmezseniz, Amerika’nın işleyişini bilmezseniz, hiçbir olayı göremezsiniz.
İnsan duygu yaratığıdır aynı zamanda. Sadece zihin, bilinç taşımıyoruz, yürek de taşıyoruz. Sinan Ateş’in o kızlarının “baba!” diye feryat etmesi, benim gözlerimden yaşlar akıttı ya… Hangi çocuğun böyle feryadına yürek dayanır…
Ama bunlar hiçbir şey duymadı. Ne dedi Bahçeli?
“Hiçbir ülküdaşımı vermem”, dedi.
Ne ülküsü ya seninki…
“Surda gedik açtırmayacağım”, dedi. “Vermem kimseye”, dedi.
Ya Hande Hanım, okulları çökerttiler bunlar, eğitimi bitirdiler. Hacettepe Üniversitesi en köklü üniversitelerinden biri Türkiye’nin. Doçent düzeyinde bir akademisyeni en alçakça, en namussuzca katledilmiş; bir açıklama yapamadı ya, bir açıklama yapamadı. Tık demedi ya…
Böyle bir şey olabilir mi Türkiye’de ya?
Hande Karacasu: Evet, tabiî konunun çok daha farklı toptan noktaları var. Dediğim gibi süremiz de yetse keşke, çok daha uzun anlatabilsek…
Nurullah Efe Ankut: İşte dert çok, dert söyletiyor yani.
Hande Karacasu: Evet evet yani hepsi bir bütün, Sayın Genel Başkan. Ama tabiî biz de konu konu, parça parça ancak gündeme taşıyabiliyoruz. Çok teşekkür ediyoruz bir kez daha.
Nurullah Efe Ankut: Ne bir karış Ege’deki toprak bırakılacak, ne bir tek sığınmacı Türkiye’de bırakılacak!
Biz ömrümüzün, yani ömür merdiveninin son basamaklarındayız. Ama genç yoldaşlarımıza bu bayrağı devredeceğiz. Bayrağı aynen bizim taşıdığımız gibi taşıyacak yoldaşlar. Ve zafer, tıpkı Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi yeniden bizim olacak.
Emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler, Hande Hanım.
Hande Karacasu: Çok teşekkür ediyorum.
Nurullah Efe Ankut: Bilmukabele, ben de teşekkür ederim.
Hande Karacasu: Büyük Ortadoğu Projesi ve sığınmacılar konusu bizim için oldukça önemliydi ama çok dalları ve alt başlıkları olan bir konu olduğu için tabiî uzun uzadıya da ele alınabilir. Tekrar sizi misafir etmeyi ve daha ayrıntılı konuşmayı elbette çok isteriz.
Nurullah Efe Ankut: Çok teşekkür ederim, sağ olun. Sizin gibi içtenlikli bir yeğenimiz diyeyim… Yani biz artık dedeyiz, biliyorsunuz. Belki benim çocuklarımdan küçüksünüz; 50 yaşında benim en büyük oğlum. Yani böyle içtenlikli, gerçeklere meraklı, gerçekleri savunan bir televizyoncu, gazeteci görünce benim de yüreğim ferahlıyor.
Hande Karacasu: Çok teşekkür ederim, onur duyduk sizi ağırlamaktan.
Nurullah Efe Ankut: Başarılar dilerim, Hande Hanım.
Hande Karacasu: Çok teşekkür ederim.
25 Mayıs 2023
[1] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/04/140423_erdogan_1915_aciklama.
[2] Nurullah Efe Ankut, Lenin Sonrasının Marksizmi-Leninizmi Işığında Dünya ve Türkiye, Derleniş Yayınları, 3. Cilt, s. 325.
[3] Age.
[4] Nurullah Efe Ankut, Fatih, Che, Kıvılcımlı Olmak, Derleniş Yayınları, s. 53-54.
[5] Age, s. 51.