Demek öyle Tayyip… Pensilvanyalı İmam, “bir meczup”. Peki, bir meczuba “araziler, arsalar veren” kim olur o zaman?

26.09.2016
643
A+
A-

Demek öyle Tayyip…

Pensilvanyalı İmam, “bir meczup”.

Peki, bir meczuba “araziler, arsalar veren” kim olur o zaman?

Hadi, cevap ver bakalım. “Bir meczup” bile seni kandırabiliyor, kekleyebiliyor, öyle mi?

Öyle ya; Pensilvanyalı, eğer “bir meczup” ise, onun bu hali yeni oluşmadı. Sen ona araziler, arsalar verdiğinde de o haldeydi. O, sen; “Cemaatçi kardeşlerimiz bugüne kadar bizden ne istediler de vermedik…”, dediğin günlerde de, yani üç sene önce de öyleydi. Ama sen habire veriyordun. Ne istedilerse veriyordun. Orduyu, Polisi, Yargıyı, Milli Eğitimi “kardeş payı” paylaşıyordunuz aranızda.

Yani, velhasıl Tayyip, “bir meczup”la on küsur yıldan bu yana iş tutuyordun, etle tırnak gibi kaynaşıktın.

Daha önce de sorduk ya; tekrarlayalım:

Peki, hangi kanuna dayanarak devleti paylaşıyordun, pervasızca, “bir meczup”la?

“Ne kanunu be…” dediğini duyar gibiyiz. “Bizde kanun manun yok. Onu, sizi boyunduruklamak için bir araç olarak kullanıyoruz biz. Bizim Kaçak Saray’ımıza kanun filan giremez. Bizim ağzımızdan çıkan her hüküm, değiştirilemez kanunumuzdur. Üstelik de herkes ona uymakla mükelleftir. Uymayan, dün FETO’nun savcılarını, yargıçlarını karşısında bulurdu, bugünse benimkilerin karşısında bulur kendini.”

Bildiğimiz gibi, Kaçak Saraylı Reis, Birleşmiş Milletler toplantısı için Amerika’daydı. Orada, “Türk Amerikan Kültür Cemiyeti”nin düzenlediği programda, vazgeçilmezlerinden olan bir işini yapıyor. Nutuk çekiyor yani. Şöyle diyor, rahat rahat, gerine gerine:

“Netice çok çok hayırlı oldu, Rabbimiz öyle buyuruyor. ‘Siz hakkınızda kerih, kötü zannedersiniz ama o hakkınızda hayırlıdır.’ Şimdi böyle oldu, tam böyle oldu ve şu andaki süreç içerisinde normal zamanlarda yapamayacağımız bir çok şeyi hamdolsun yapabilme imkanına, yapabilme gücüne sahip olduk. Ne oldu? Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik. Ne diye verdik? Gelin bu ülkede eğitim için okul yapın diye verdik. Ne diye verdik? Ülkenin ekonomisine katkınız olsun diye verdik. Normal şartlarda bunları biz geri alabilir miydik? Alamazdık. Ama şimdi işte kanun hükmünde kararnamelerle, olağanüstü hal ile bunları ne yaptık, şimdi hepsini toparlayarak bu okulları devletimize teslim ettik. Vakıf ise, onları da Vakıflar Genel Müdürlüğüne teslim ettik ve ihanet şebekesinin üzerindeki mal, mülk varsa onlara da şimdi devlet ne yapmaya başladı? El koymaya başladı. Bunlar kendilerini akıllı zannettiler. Buradaki bir meczubun, bir şarlatanın arkasına takıldılar ve zannettiler ki biz gideceğiz. Hayır, gidemediniz, gidemeyeceksiniz. Çünkü unutmayın, hesapların üzerinde bir hesap vardır, o da Allah’ın hesabıdır. Bunun için milletimle ne kadar iftihar etsem azdır.” (http://www.7sabah.com.tr/haber/5748/erdogan-amerikan-yonetiminden-samimiyet-bekliyoruz/)

Görüyorsunuz; ne kadar pervasızlıkla itiraflarda bulunuyor. Bir Ortaçağ kurumuna kanunlar nezdinde suç olan bir kuruma, bir din derebeyliğine “ne istedilerse veriyor”. Onlarla kaynaşmış, etle tırnak gibi.

15 Temmuz olaylarında, bildiğimiz gibi, 400 civarında kandırılmış, bilinçsiz, zavallı vatan evladı hayatını kaybetti, değil mi?

Binlerce ana, baba, kardeş, eş, evlat acılara, gözyaşlarına boğuldu. Aşağı yukarı 100 bine yaklaşan insan işini gücünü kaybetti. On binlerce insan zindanlara dolduruldu, işkencelerden geçirildi. Ağır Ceza istemleriyle dosyalar hazırlanıyor haklarında.

Yani 15 Temmuz, ülkemiz için, halkımız için bir felaket olmuştur.

Yukarıdaki konuşmasında ne diyor Kaçak Saraylı?

Netice çok çok hayırlı oldu”.

Açıkça görüldüğü gibi, halkımız için felaket olan, kabus olan bir olay, onun için “hayırlı” olmuş oluyor. Hem de çok çok hayırlı… Hep diyoruz ya; halk filan bunların umrunda değil. Bunlar halkı yük hayvanından, sağmal sürüden farklı görmezler. İşte bu sebepten, o sadece kendi çıkarları açısından bakıyor olaya. Pensilvanyalı’yla birlikte Laik Cumhuriyet’in işini bitirip onu enkaza çevirmiştik. Ganimet paylaşımında aramızda anlaşmazlık çıktı, kavga çıktı. Ben de bundan galip çıktım. Pensilvanyalı’nın adamları hezimete uğradı. Şimdi de onları bire dek ayıklıyorum devletten. Üstelik de elebaşlarını doldurdum hapishanelere.

İşte böyle düşündüğü için, seviniyor Kaçak Saraylı. Bayram sevinci yaşıyor, çocuklar gibi. Üstelik de, bu zaferi ona “Allah bahşetmiş” oluyor. Hep deriz ya; bunların işi gücü din alıp satmak; bilinçsiz, cahil halkımızı “Allah’la aldatmaktır”, diye. Bu riyakârlıktan, bu bezirgânlıktan asla vazgeçemez bunlar. Çünkü bütün siyasi sermayeleri bundan ibarettir. İblis bile, bunların yanında bebek kadar masum kalır.

Pensilvanyalı da aynısını eder, bildiğimiz gibi. O da fetvalarını yayımlar sitelerinde. Kitaplarını bastırtır yayınevlerine. O da durup dinlenmeden, Allah’la aldatır insanları.

Oysa; bunların savunduğu İslam, Muaviye-Yezid İslamı’dır, CIA-Pentagon İslamı’dır. Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı’yla zerrece ilgisi olmayan Sahte İslam’dır.

Allah bunu galip getirmiş…

Allah senin neyini beğensin be…

Trilyonlarca dolarlık kamu malını aşırmışsın sen avanenle birlikte. Emperyalist Haçlı’nın yerli taşeronu olmuşsun. On milyon civarında masum Müslümanın kanını akıtmışsınız efendin ABD ve AB Emperyalistleriyle birlikte. Su içer, nefes alır gibi yalan söylüyorsunuz, görüş değiştiriyorsunuz, pervaneler gibi dönerek.

Pensilvanyalı’nın tarikatıyla, başta sen gelmek üzere, iş tutmamış olan avanenden bir tek kişinin adını söyle bakalım Tayyip!

Söyleyemezsin. Hepiniz kankiydiniz, on küsur yıl boyunca. Ganimet paylaşımına gelince iş, mafya mensuplarının yaptığı gibi, birbirinize girdiniz, değil mi?

Aslan payını ben alacağım, sen alacaksın meselesi yüzünden. Anlaşmazlığınızın, kavganızın özü bu.

Biriniz, beşiniz, onunuz değil, binlerceniz daha düne kadar “Hocaefendimiz” diyordunuz Pensilvanyalı İmam’a. Önünde eğilip elini öpüyordunuz. Neredeyse Washington’dan sonra ikinci Kâbe edinmiştiniz Pensilvanya’yı.

Bak, ne diyor Pensilvanyalı, Alman ZDF Kanalına verdiği röportajda:

“İkinci görüşme, parti kurmak istediği zaman yanıma geldi. Bu FEM, simdi el koydukları, temellüt ettikleri FEM okulu vardı. Orada üstte, burada gördüğünüz gibi bir odada kalıyordum.

“Parti kurmak istiyorum, Necmettin Erbakan’dan ayrılmak istiyorum, dedi. Bana fikirlerimi sordu. Ben de (…) düşüncelerimi ifade ettim. Hoca’yla vuruşmadan, çatışmadan, dedim, bu işi yapın. Bir de Türkiye’de askeri darbeler birbirini takip ediyor. Onlarla iyi geçinirseniz bir şey yapabilirsiniz.” (http://www.abcgazetesi.com/fetullah-gulen-erdogan-parti-kurmak-icin-yanima-geldi-590v.htm)

Bak, AKP’giller’i örgütlemeden önce de gidip Pensilvanyalı “Hocaefendi”ne danışmışsın. O da sana bir güzel akıl vermiş. Demiş ki, “Anlaşıldı, satacaksın hocan Molla Necmettin’i. İyi, sat. Ama usturuplu sat. Onunla vuruşmadan, dövüşmeden harca gitsin. Korkma ABD de arkanda nasılsa.

Ha, bak bir de, Orduyu cepheden karşına alma. Riyakârca davran. Ona düşman değilmişsiniz gibi oyna. Uyut onları. Ancak böyle yaparsan bir şeyler yapabilirsin. Yani ortak amacımız olan bu Laik Cumhuriyet’in anasını ağlatabiliriz. Bizi taklit et. Sen de aynen bizim gibi saman altından su yürüt. Zamanı gelince, kurumuş ağaç gibi vurup deviririz onu. Bak biz tarikat oyunu oynuyoruz. Sen siyaset oyunu oynayacaksın. Yani, düşmanlarımızı ürkütmeden, onları doğrudan karşımıza almadan adım adım yürüyelim hedefimize.

Sen de aynen uydun “Hocaefendi”nin bu öğütlerine.

Yine üç sene önce, Pensilvanyalı’nın tertiplediği Türkçe Olimpiyatlarında kürsüye çıkıp “Hocaefendi” gurbetlik acısı içinde, vatan hasreti çekiyor, diye acıklı nutuklar irad ettin. “Bitsin bu hasret, seni aramızda görmek istiyoruz.”, filan diye höykürdün kürsüde.

Bak bu günlerde medyaya, avanenin Pensilvanya’da Hocaefendinizle buluşmasını gösteren bir resim düştü. Görmüşsündür ya, gösterelim biz yine de:

fetocu-ak-partili-milletvekilleri-kimdirjpgec4jw4yn

ABD’ye giden 12 milletvekilin, bir eksiksiz Hocaefendilerinin dergâhına da ziyarete gidiyorlar.

Bunlardan dördü şu anda da milletvekilin senin, değil mi?

Pensilvanyalı’nın okuluna öğrenci gönderen velilerden tut da, Bank Asyası’nda hesap açtıranlara, oradan kredi alanlara kadar, topluyorsunuz insanları, değil mi, “FETÖ’cü” diye?

Oysa, FETÖ’cünün hasosu sen ve avanen yahu…

Sizin yaptığınız FETÖ’cülüğün yanında, sizin yaptığınız işbirliğinin, suç ortaklığının yanında öbür zavallıların yaptığı, devede kulak bile olamaz be!

Polisleriniz, savcılarınız, yargıçlarınız bir bir topluyor o kandırılmış zavallıları. Öğretmeni, müdürü, imamı hemen atıveriyorsunuz işinden.

Peki, sen ve AKP’giller’in yaptığı FETÖ’cülük ne olacak?

O kovuşturulmayacak, değil mi?

Onlarınki suç değil. Çünkü onlar kanunlarüstü. Türkiye Anayasası ve Ceza Yasası işlemez onlara. Onların tek yasası, Kaçak Saraylı Reis’in fetvaları, buyrukları.

Bak ne diyor, AKP’giller’in Başkan Yardımcısı:

“AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, CHP ve MHP’lilerin Erdoğan için dua ettiğini iddia etti. Ataş, AKP içindeki FETÖ’cüler için de “kimseyi ilgilendirmez” dedi.” (http://www.politikakulvari.com/haber/siyaset/akp-icindeki-fetoculer-sizi-ilgilendirmez/16483.html)

Bak, aynı senin pervasızlığında, AKP Başkan Yardımcısı da. “Kimseyi ilgilendirmez”miş, AKP içindeki FETÖ’cüler. Yani onlara kimse dokunamazmış ve laf söyleyemezmiş.

Bir de ne diyor, AKP’gillerin Başkan Yardımcısı yukarıda?

CHP ve MHP’lilerin Erdoğan için dua ediyor.”

Ederler… Zaten muhalefet diye bir şey yok ki Mecliste.

Biz ne diyoruz bunlara?

“Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete”.

Bunlarınki bir oyun, bir hile, bir kandırmaca. Hepsi de kendilerine, efendileri ABD tarafından verilmiş olan rolü oynuyor. Bunların arasındaki tüm olay, bir kayıkçı kavgasından başka hiçbir şey değildir. Ne yazık ki halkımız da kanıyor bunlara.

Yine birkaç gün önce ne diyordu, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş?

“Darbe tehdidi sürüyor. 15 Temmuz’da asker ile yapılamayan darbe şimdi toplumun tabanında geniş mağduriyetler yaratılarak yapmak isteyen FETÖ’cü kriptolar ve Erdoğan düşmanları var.” (http://www.hurriyet.com.tr/selahattin-demirtas-erdogan-dusmanlari-var-40227500)

Birkaç yıl önce, başta Öcalan gelmek üzere, PKK-HDP tayfası da Said-i Nursi’ye, Fethullah Gülen’e övgüler düzüyordu, değil mi?

Gördüğümüz gibi, bunlar da Meclisteki diğer Dörtlü Çete mensupları ve Kaçak Saraylı gibi artık “FETO Şeytanını taşlama”da birbirleriyle yarış halindeler. Demirtaş, Tayyip’i, Tayyip’ten fazla koruma telaşında. Konuşmasının sonunda da “Masaya oturalım canım. Bu kadar ayrılık, bu kadar kavga yetsin artık.”, diyor.

Yani bu da, ABD’nin kendine verdiği rolü, eksiksiz bir şekilde, aksatmadan oynuyor. Bunlardan Türk Halkına da, Kürt Halkına da zerre kadar fayda gelmez. Bunların tamamı Amerika’nın memurlarıdır, onun piyonlarıdır. Ve onun çıkarına hizmet ederler.

Evet, arkadaşlar, işte Türkiye’nin şu an içine düşürülmüş olduğu yürekler acısı durum bu. Bunların hepsi aynı kafadan. Bu da diyor, Kaçak Saraylı’nın dediğini aynen: “Bize kanun manun sökmez.”

Biz burada yine de Tarihe not düşmek amacıyla FETÖ soruşturmalarını yürüten, başta Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıkları olmak üzere, tüm Başsavcılıklara suç duyurusunda bulunuyoruz.

FETÖ’cü mü arıyorsunuz?

İşte, başta Kaçak Saraylı Reis olmak üzere AKP’giller’in neredeyse tamamı. Ve işte, samimi itiraflar. Yukarıda Kaçak Saraylı’nın ve AKP Başkan Yardımcısının söylediğinden daha net, daha açık, daha kesin itiraf mı olur?

İşte yazılı, görüntülü belgeler…

Görevinizi yapın!

Çok iyi biliyorsunuz ki, yapmanız gereken asli görevi yapmamanız da ağır bir suçtur.

Bir plajda görevli cankurtaran, dalgalar arasında batıp çıkan ve imdat isteyen birini, denize atlayıp kurtarmaz ise, ölüme sebebiyetten, cinayetten yargılanır, değil mi?

Evet, öyle…

İşte aynen bu şekilde siz de, başta Kaçak Saraylı gelmek üzere, AKP’giller’in, FETÖ’yle iş tutmuş tüm mensuplarını Yargı önüne çekip hak ettikleri şekilde yargılayıp cezalandırmazsanız, aynen o cankurtaran gibi suç işlemiş olursunuz.

Pensilvanyalı İmam’ın Zekeriya Öz’ü, Cihan Kansız’ı vb. gibi baştan ayağa suça batmış olursunuz. Ve sanmayın ki bu yanınıza kalır, unutulup gider. Hayır, asla…

Nasılsa bir gün Kaçak Saraylı Reis de ve onun AKP’giller’i de, Pensilvanyalı ve cemaati gibi ipliği pazara çıkarılıp herkes tarafından ne olduğu görülüp anlaşılacak. Ve mahkemeler önüne çekilecek. İşte görevinizi yapmazsanız, siz de bunlarla birlikte mahkemelere çıkarılırsınız ve cezalandırılırsınız.

Kimsenin yaptığı yanına kalmayacak. İhanetlerin, vurgunların, katliamların hesabı mutlaka sorulacak…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

26 Eylül 2016

Nurullah Ankut

HKP Genel Başkanı

İletişime Geç
Merhabalar,
Bize buradan ulaşabilirsiniz