Bunlara insan mı diyeceğiz şimdi
Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Daha önce de defalarca belirttiğim gibi, bu Mecliste bir elin parmakları kadar olan içtenlikli CHP’li vekil hariç olmak üzere, diğer yani 595 kişi tümüyle Amerika’nın hizmetinde, Amerika’nın kuklası, Amerika’nın uşağı, Amerikan’ın piyonu… Bunların alayı devşirilmiştir. Ve bunlar inanın halkımız için uyuşturucu baronlarından bile daha tehlikelidir. Çünkü onlar neticede birkaç bin kişiyi zehirliyorlar ama bunlar 85 milyon insanımızı zehirliyorlar, kandırıyorlar, peşlerine takıyorlar. Sonunda ülkemizi, vatanımızı Amerikan’ın BOP’u çerçevesinde en az üç parçaya bölünmeye götürüyorlar alayı; en dinci oynayanı da en milliyetçi oynayanı da en solcu oynayanı da elbirliğiyle.
Bunlar, senaryosu CIA, Pentagon, Washington tarafından yazılan ihanet oyununun, ihanet tiyatrosunun kendilerine ait bölümünün rolünü oynuyorlar. Hepsi aynı ihanet oyununun değişik rollerdeki oyuncuları, birbirlerinden zerre miktarda bir farkları yok.
Ha, AKP’giller’le diğerlerinin, CHP’nin mesela, biricik farkı var, o da Tayyipgiller Ortaçağcı Faşist bir Din Devleti kurmayı hedefliyorlar, odakları bu. Türkiye’nin üç parçaya bölünmüş olan ve Türklere bırakılan kısmında.
CHP’nin, Yeni CHP’nin diyelim, Sorosçu Kemal’in ve onun çömezi Özgür Özel paçavrasınınsa böyle bir projesi yok. Onlarınki; koltuk, makam, ün, poz. Çünkü bunlar, ABD devşirinceye kadar, bir dirhem kendilik değerine sahip olmamışlar; onurları yok, vicdan yok, merhamet yok, ahlâk yok, herhangi bir değerler sistemi yok. Ama Amerika devşirip Meclise taşıyınca, hepsi birbirleriyle yarış halindeki ikbal avcısına dönüşmüşler. Hayallerinden bile hiçbir zaman geçmemiş olan bir makama, bir üne, bir poza kavuşmuş oluyorlar. Onun şımarıklığı, onun azgınlığıyla davranıyorlar.
Ve işte sergiledikleri bu tavır da onun, oynanan tiyatronun bir göstergesi, bir sonucu.
Şu videoyu bir izleyelim. Birkaç gün önce Mecliste yaşanan bu ihanet tiyatrosunun bir parçası, hani fragmanı derler ya işte o, bir izleyelim:
***
Video
Bahçeli: Buradan sesleniyorum Halk TV ve Cumhuriyet Halk Partisi ayağınızı denk alın
(Ayakta alkışlar…)
***
Dört soytarı muhabirle Milliyetçi Hareket Partisi’ni sorgulayamazsınız, sorgulatmayız.
***
Video
Özgür Özel: Çok teşekkür ediyorum.
Bahçeli: Birbirimizi kırmadık inşallah.
Özgür Özel: Yok yok.
Bahçeli: Bizim de bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor, siyasetin gereği bu.
Özgür Özel: Efendim önemli olan Celal Bey gibi dostlarımız. Duygularımız önemli olan. Herkes doğru bildiğini söylüyor; saygıda sevgide eksiklik yok.
***
Kişisel kırgınlıkları sürdürmek o partinin mensuplarına bir haksızlık olur. Ben adı hangi parti olursa olsun Mecliste temsil edilen, ki geçmişte örneğin DEM partinin hatırını soruyorum diye, bizi eleştirenler oluyordu geçmişte. Ben diyordum ki bu milletten, bu halktan oy alan her parti kıymetlidir. O yüzden Devlet Beyin bugünkü ifadeleri ağırdı, ben de gerekli cevabı verdim. Ama kendisi, birbirimizi kırmıyoruz umarım, siyasetin gereği böyle ifadeler oluyor, dedi. Ben de dedim ki; Celal Bey de bilir, hepimiz doğru bildiğimizi söyleriz ama nezaketten taviz vermeyiz. Sonra karşılıklı selam saygı, ayrıldık. Doğrusu budur. Bir adım geri atmam ama nezaketi de elden bırakmayız. Devlet Bey de aynısını yaptı.
***
Muhabir Bahçeliye: Siz de DEM’li Eşbaşkanlarla tokalaştınız, bugün çok konuşuldu bu konu, ne diyorsunuz?
Bahçeli: Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım değil mi? El sıkmak değerlendirmenin işaretidir efendim.
***
Fatih Portakal: Terörist parti, dedi. Teröristsiniz, dedi. Partiniz kapanmalı, dedi. Şöyle dedi, böyle dedi, ardından da yanlarına gitti ellerini sıktı. Ben uzatmam elimi, onu söyleyeyim. Bana terörist diyecek ondan sonra elimi uzatacağım. Ha, ondan sonra, yeni bir dönem başlıyor, dedi. Dünyada barış varken biz de barışmalıyız. İşte ah şu siyaset diyorum…
***
Bahçeli SCZ TV: Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım.
Muhabir: DEM Parti grubuna geldi ve tokalaştı. Bu yeni bir sürecin işareti olabilir mi?
Bakırhan: Sadece bir tokalaşmaktan yeni bir süreç çıkar mı bilmiyorum ama Türkiye’nin bir toplumsal barışa ihtiyacı olduğu konusu doğru.
SZC TV: Yeni bir yasama dönemi, siyasette yeni bir dönem mi başlıyor sorularını gündeme taşıdı. DEM Partililerle Bahçeli el sıkıştı, ılımlı mesajlar verildi.
Muhabir: Tokalaşmaya geldi, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bahçeli: El sıkmak, değerlendirmenin işaretidir efendim
Bakırhan: Bence anormal bir durum yok. Meclis çatısı altında olması gereken bir tabloydu. Siz de haklısınız, bugüne kadar diyalog zemini olmadığı için herkes şaşırmış olabilir.
SZC TV: Ancak MHP lideri Bahçeli’nin DEM Partiye yönelik önceki açıklamaları hâlâ çok taze.
Bahçeli: Sözde parti veya partilerin cumhuriyeti kuran Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunması, hazine yardımı ve maaş almaları rezalettir, melanettir, cinayettir, zillettir, milletimize karşı en aşağılayıcı muameledir.
Sırrı Sakık: Sayın Bahçeli bana ve Sayın Buldan’a nasılsınız, el uzatınca biz de merhabalaştık. Bunu böyle abartmaya gerek yok. Troller bu işi biraz abartarak, arkadan koşarak geldi, böyle bir şey yok.
SZC TV: Aynı Bahçeli, geçtiğimiz yıl bütçe görüşmeleri sırasında genel kurulda kürsüye DEM Partililer çıkınca salonu terk etti.
Muhabir: Biraz önce ayrıldınız DEM Partililer konuşurken.
Bahçeli: Cumhuriyet Halk Partisi’ni de takip etmeyeceğim, arkadaşlarım da takip etmeyecekler. Anayasa Mahkemesinin yapması gerekeni yapıyorum bugün.
***
Ne oluyor burada?
Sabah hakaretler yağdırıp, tehditler savurduğu Yeni CHP’nin paçavra yeni Genel Başkanı Özgür Özel’le, MHP’nin Kaçak ve de Haram Saray’ın arkadan Bohçalı’sı gülücükler içinde el sıkışıyorlar.
Ve ne diyor Bohçalı?
Alınmadınız değil mi, diyor. Bu, siyaseten söylenmiş bir söz, diyor. Yoksa bunun bir ciddiyeti yok, bizim tarafımızdan bir inanırlığı yok, içtenlikli söylenmiş bir şey değil bu, siyaseten söyledik, diyor.
Yani ne diyor?
Cahil, saf, içtenlikli insanlarımızı milli duygularından yakalayarak, kandırmaya devam edip peşimizde tutmak için böyle sözler söylüyoruz, Amerika’nın bize verdiği rol gereği diyor. Buna alınma, diyor. Bu o kadar bir şey işte. Bunun bir aslı faslı yok, diyor.
Özgür Özel soytarısı ne diyor?
Ya tabiî tabiî, elbette… Bak Celal Adan Bey var yanı başımızda, biz onunla dostuz, birbirimize o dostluğumuzu biliriz, diyor.
Celal Adan dediği de eski devrimci katillerinden. DİSK Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler’in de katilleri arasında. Kemal Türkler dosyasında verdiği ifadede kanıtlı bu. Türkeş’le görüşüyorlar Kemal Türkler’in götürülmesi gerekir planını, emrini verdiniz her şey hazır, uygulayalım mı, diyorlar. Türkeş de, eline ekin biçer gibi bir hareket yaptırarak, “götürün” komutunu veriyor. Onun üzerine Kemal Türkler evinin önünde katlediliyor. İşte bu katillerden biri de bu Celal Adan.
İşte Amerika, kuklalarını böyle değerlendirir.
Ne dedik?
Sadece alt düzeydeki tetikçileri, ayaktakımını, torbacıları yargılar ama bunlar hep kurtarılır, böyle Meclislere taşınır.
Şimdi bunlar nedir yani? İnsan mı diyeceğiz bunlara?
Sonra ne yapıyor Bohçalı?
DEM’lilerin ayağına gidiyor. Amerikancı Burjuva Kürt Hareketinin, Kuzeydoğu Suriye’de PKK’istan’ı kuran Amerikancı Kürt hareketinin siyasi plandaki temsilcileri olan ve bunu hiçbir zaman gizlemeyen DEM’lilerin ayağına gidiyor, onlarla hoşsohbetlerde bulunuyor.
Yani bunun, Türkiye’nin parçalanmamasına yönelik gösterdiği tavrın da bir aslı faslı yok, bir içtenliği yok. Bunun yaptığı bütün söylem, bütün konuşmalar; palavra atmak. Danışmanları yazıyorlar ellerine tutuşturuyorlar metinleri.
Son dönemde kimin yazdığı söyleniyor bu Bohçalı’nın okuduğu metinleri?
Fethi Yıldız’ın.
O metinleri okuyor, onları okurken havaya şaplaklar savuruyor. Böylece, içtenlikli milli duyguları yüksek insanlarımızı kandırıyor bu. Yani bunun bütün yapıp ettiği, bütün oyunu, ömrü boyunca yaptığı bu. Bunun Türklükle de, Türk milliyetçiliğiyle de, vatanla da, milletle de zerre miktarda ilgisi yok.
Tayyip hakkında söyledikleri hatırlardadır herhalde? Buyurun ondan da bir bölüm izleyelim şu video da:
***
Bahçeli: Erdoğan sen Esad’ın kirli ve bir kopyası, Pensilvanya’nın eski sevdalısı, Washington’un daimî tutsağı, Kandil’in tavizsiz havarisi, Ermeni hısımı, Türklüğün yaşayan düşmanısın.
Halt ettin Erdoğan, yine çaktın Erdoğan. Yine yanlışa battın.
Sayın Erdoğan, şimdi kulaklarını aç ve en azından bizi dinle. Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş. Senin yaptıklarına ancak İblis teşebbüs edecektir. Her gün fitne saçmaktadır, her gün dedikodu yapmaktadır, her gün yalan dolanla milli vicdanı sarsmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan, aslında Türk tipi değil, Tayyip tipi başkanlık hayalleri kurmaktadır. Tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır.
Rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır. Bir cumhurbaşkanı olmanı geçtik de nasıl bir insansın? Sende hiç mi Allah korkusu yok. Alçaksın ve şerefsizsin.
Türk milleti kral seçmeyecek, sultan atamayacak, emir tayin etmeyecek, özgürlük ve demokrasiye mütecaviz bakan bir diktatör muavinine koltuk ihdas etmeyecektir.
Rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz. Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken, haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz. Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurandan Başkomutan olmaz. İki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Tekeden süt sağılmaz. Balda tuz bulunmaz. Suda ateş yanmaz. Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz.
***
Evet, bunları söyleyen adam sonunda kasetten yakalanınca anında Tayyip’in önünde diz çöktü ve ona teslim oldu. Şimdi Tayyip’ten fazla Tayyip’i savunur halde.
Yani milliyetçiyiz diyen, kendisini öyle tanımlayan içtenlikli insanlarımıza soruyoruz; Şunların arkasından mı gitmeye devam edeceksin? Bunların seni kandırmasına, kullanmasına mı izin vereceksin?
Yok ya…
Ve ben ne diyorum?
Bunlardan bir tekiyle aynı mekâna girsek, inanın benim midem bulanır, kusarım. Bunların bir tekiyle tokalaşsam, bir ömür o elimin kirlerinden arınamayacağını düşünürüm. Bunlarla biz ayrı varlık âlemlerindeniz. Bunlar insanlığın gerizlerinde, lağımlarında yaşarlar, bizlerse insanlığın doruklarında yaşarız.
Bizim havamız yükseklikler havasıdır.
Leş kokan, boğucu, lağım havasıdır bunların soludukları hava, o havayla yaşar bunlar; onların gıdası oradadır.
Ve bunların içinde insan bulamazsınız, insan olmayınca da hiçbir değer taşımazlar. Vicdan, merhamet, ahlâk yoktur bunlarda.
İşte bu lağımda yaşayan insanların, Sinan Ateş gibi içtenlikli, vatansever, Kuvayimilliye’ye. Mustafa Kemal ve İnönü geleneğine bağlı Laik Cumhuriyet’e bağlı, milletini seven bir insana tahammülleri olabilir mi?
Olamaz
ABD de MHP’nin başına Sinan Ateş gibi vatansever, Kuvayimilliyeci birinin gelmesine asla izin vermezdi, vermedi. Bunlara katliam emrini verdi, bunlar da acımadan anında paçavralardan oluşan ciğeri beş para etmez torbacı çetesine güpegündüz katlettirdiler bu vatan evladını.
Saygıdeğer Halkımız;
Eğitimin en önemli amacı nedir, diyoruz?
Zihni işletmek. Sorgulayan bir akla sahip olmayı sağlamak, özgürce düşünebilen gençler yetiştirmek, aydınlık düşünebilen gençler yetiştirmek.
Eğer eğitimde bunu sağlayamazsak, istediğiniz kadar bilgi yükleyin o insana, o gerçek anlamda bir insan olmaz.
Bir de zihni işletmenin yanında halkımıza, vatanımıza, milletimize saygı sevgi ve bağlılık duymayı sağlamak, vicdan, merhamet sahibi olmayı sağlamaktır eğitimin görevi.
Eğitimin amacı bunlardır. Diğerleri ancak bu temel üzerine inşa edilebilir. Bu temel yoksa diğerlerinin bir faydası olmaz.
İşte o yüzden işleyen zihnimizle, sorgulayan aklımızla şu görüntülerdeki ABD piyonlarının, kuklalarının yapıp ettiklerini bir sorgulayın. O zaman siz de bizim gibi bunların gerçek anlamda insan olmadıklarını göreceksiniz. Sureta, görünüşte, insan formundaki canlılardır bunlar sadece.
Kalın sağlıcakla…
07 Ekim 2024